BÜYÜK YOLCULUK (yeni bölüm) Sayfaya git: 1, 2, 3 ... 6, 7, 8, Sonraki |
Yazar
Mesaj
BÖLÜM 1-KARAR
Odada hızlı, sinirli bir o kadar da telaşlı ayak sesleri yanlılanıyordu.bu seslerin sahibi odada ileri geri isterik adımlar atıyordu:
_Bu nasıl olur?
_ ......!
_ Anlayamıyorum senin gibi birisi....
Kadın sözlerini yarıda kesmişti. Önünde diz çöken genç adama baktı. Kalbine ince bir sızı saplanmıştı.Önünde diz çöküp saygıyla eğilen oğlunu bağrına basmak istedi.Bütün annelik duyguları benliğine hücum etmeye başladı. Bir an için iri kahverengi gözleri doldu. Oğlunu en iyi o anlıyordu ama bunu yapmasına asla müsade edemezdi.Sorumluluklarıyla oğlu arasında eziliyor, seçim yapamamanın ızdırabınıkalbine duyuyordu.Genç adama arkasını döndü. Kaşları çatıldı. İnce dudakları gerginleşti:
KADIN:Burası bir krallık!Baban savaşırken onuruyla öldü.Bizim için... (gözleri dolmuştu)Bunu nasıl yok sayarsın?Kralın(derin bir nefes aldı.)babanın tek varisi sensin.
_.....!
Genç adam kafasını kaldırdı.Kraliceye baktı.Yüzünü görmediği halde biliyordu:Annesinin yüzünde babasının ölümünden sonra gördüğü tek şey hüzündü.Güldüğü zaman bile gözlerindeki hüzün acı bir çığlık fırlatırdı.Gözünü annesinden ayırmadı. Kraliçe elli yaşına gelmesine rağmen hala güzeldi.Kahverengi uzun bukleli saçlar, iri gözler,beyaz bir ten,biçimli bir burun ve ince dudaklar.En önemlisi cesaretli yüreğiydi.Prens başını tekrar yere eğdi.Gördüğü tek şey sarayın parlak taşlarındaki yansımasıydı.Kaşları çatıldı:"Ona bu kadar benzemek zorunda mıydım?" biye içinden geçirdi.Annesinin etek hışırtılarını duydu.Kraliçe yeniden kendisine dönmüştü:
KRALİÇE:Burada kalacak ve zamanı geldiğinde gezegenin başına geçeceksin!
Prens bir şeyler söylemek için başını kldırdığında kapının sesi duyuldu.Annesi odayı terk etmişti.Kapı kapanınca prens ayağa kalktı.Kraliçenin önünde eğilirken göğsüne koyduğu elini ilk kez bu denli sıktığını farketti.Acı içinde avucunu açtı.Tırnakları sağ elinde rengi mora yakın koyu izler bırakmıştı.Büyük,geniş,oymalı ve yüksek yatağına oturdu.Hala ellerine bakıyordu.Annesinin söyledikleri birer birer aklına geliyordu.Kendi kendine konuşmaya başladı:
_Neden? Neden? Kaderim bu değilken.....
Sustu. Başında tuhaf bir ağrı vardı. Annesinin sözleri büyük bir ordu gibi tekrardan benliğine saldırıyordu.Bütün bu seslerin de üzerin de Kahinin söylediklerini hatırladı:
KAHİN:Sen asla bir kral olmayacaksın!
Prens kapının dövülme sesiyle kendine geldi.
PRENS:Girin.
Büyük ahşap kapı yavaş yavaş açıldı.Kapının arkasından bir baş içeriye uzanıverdi:
_Görünüşe bakılırsa başın dertte!
İçeri giren kızkardeşi Camellia'ydı.Annesinin kopyası gibi yaratılan bu narin çiçek...Prens yüzünü buruşturdu:
PRENS:Beni anlamıyor.
CAMELLİA:Bence anlıyor fakat sen de onu anlamalısın:Babam öldükten sonra gezegenin yönetimi ona kaldı.Sorumluluğu çok büyük ve oğlu ona kral olmayacağını söylüyor.
Camellia bunları söylerken muzipçe gülmüştü.Prensin karşısındaki ipek döşemeli koltuklardan birine otuırdu.Prens Camellia'yı süzdü:Prenses tacı, ipek turuncu ve kahverengi karışımı bir elbise, tam bir asalet...Camellia gerçekten de bir prenses olmak için yaratılmıştı.
PRENS:Peki bu konuda sen ne düşünüyorsun?
Camellia ciddileşti, yüzü gerildi.Gözlerini yere dikti.Ciddi konuşunca hep böyle olurdu yüzündeki çocuksu ifade gider onun yerini hemen olgun bir hanım alırdı:
CAMELLİA:Gitmelisin.
Prens gülümsedi.Camellia'yla aralarında iki yaş vardı. Onu Tanrının mucizesi olarak görüyordu.Çocukluğundan bu yana en büyük destekçisi oydu.Prens derin bir nefes aldı. Yüzü biren aydınlanmıştı.Dudaklarından tek bir söz döküldü:
PRENS:Gideceğim....
Odada hızlı, sinirli bir o kadar da telaşlı ayak sesleri yanlılanıyordu.bu seslerin sahibi odada ileri geri isterik adımlar atıyordu:
_Bu nasıl olur?
_ ......!
_ Anlayamıyorum senin gibi birisi....
Kadın sözlerini yarıda kesmişti. Önünde diz çöken genç adama baktı. Kalbine ince bir sızı saplanmıştı.Önünde diz çöküp saygıyla eğilen oğlunu bağrına basmak istedi.Bütün annelik duyguları benliğine hücum etmeye başladı. Bir an için iri kahverengi gözleri doldu. Oğlunu en iyi o anlıyordu ama bunu yapmasına asla müsade edemezdi.Sorumluluklarıyla oğlu arasında eziliyor, seçim yapamamanın ızdırabınıkalbine duyuyordu.Genç adama arkasını döndü. Kaşları çatıldı. İnce dudakları gerginleşti:
KADIN:Burası bir krallık!Baban savaşırken onuruyla öldü.Bizim için... (gözleri dolmuştu)Bunu nasıl yok sayarsın?Kralın(derin bir nefes aldı.)babanın tek varisi sensin.
_.....!
Genç adam kafasını kaldırdı.Kraliceye baktı.Yüzünü görmediği halde biliyordu:Annesinin yüzünde babasının ölümünden sonra gördüğü tek şey hüzündü.Güldüğü zaman bile gözlerindeki hüzün acı bir çığlık fırlatırdı.Gözünü annesinden ayırmadı. Kraliçe elli yaşına gelmesine rağmen hala güzeldi.Kahverengi uzun bukleli saçlar, iri gözler,beyaz bir ten,biçimli bir burun ve ince dudaklar.En önemlisi cesaretli yüreğiydi.Prens başını tekrar yere eğdi.Gördüğü tek şey sarayın parlak taşlarındaki yansımasıydı.Kaşları çatıldı:"Ona bu kadar benzemek zorunda mıydım?" biye içinden geçirdi.Annesinin etek hışırtılarını duydu.Kraliçe yeniden kendisine dönmüştü:
KRALİÇE:Burada kalacak ve zamanı geldiğinde gezegenin başına geçeceksin!
Prens bir şeyler söylemek için başını kldırdığında kapının sesi duyuldu.Annesi odayı terk etmişti.Kapı kapanınca prens ayağa kalktı.Kraliçenin önünde eğilirken göğsüne koyduğu elini ilk kez bu denli sıktığını farketti.Acı içinde avucunu açtı.Tırnakları sağ elinde rengi mora yakın koyu izler bırakmıştı.Büyük,geniş,oymalı ve yüksek yatağına oturdu.Hala ellerine bakıyordu.Annesinin söyledikleri birer birer aklına geliyordu.Kendi kendine konuşmaya başladı:
_Neden? Neden? Kaderim bu değilken.....
Sustu. Başında tuhaf bir ağrı vardı. Annesinin sözleri büyük bir ordu gibi tekrardan benliğine saldırıyordu.Bütün bu seslerin de üzerin de Kahinin söylediklerini hatırladı:
KAHİN:Sen asla bir kral olmayacaksın!
Prens kapının dövülme sesiyle kendine geldi.
PRENS:Girin.
Büyük ahşap kapı yavaş yavaş açıldı.Kapının arkasından bir baş içeriye uzanıverdi:
_Görünüşe bakılırsa başın dertte!
İçeri giren kızkardeşi Camellia'ydı.Annesinin kopyası gibi yaratılan bu narin çiçek...Prens yüzünü buruşturdu:
PRENS:Beni anlamıyor.
CAMELLİA:Bence anlıyor fakat sen de onu anlamalısın:Babam öldükten sonra gezegenin yönetimi ona kaldı.Sorumluluğu çok büyük ve oğlu ona kral olmayacağını söylüyor.
Camellia bunları söylerken muzipçe gülmüştü.Prensin karşısındaki ipek döşemeli koltuklardan birine otuırdu.Prens Camellia'yı süzdü:Prenses tacı, ipek turuncu ve kahverengi karışımı bir elbise, tam bir asalet...Camellia gerçekten de bir prenses olmak için yaratılmıştı.
PRENS:Peki bu konuda sen ne düşünüyorsun?
Camellia ciddileşti, yüzü gerildi.Gözlerini yere dikti.Ciddi konuşunca hep böyle olurdu yüzündeki çocuksu ifade gider onun yerini hemen olgun bir hanım alırdı:
CAMELLİA:Gitmelisin.
Prens gülümsedi.Camellia'yla aralarında iki yaş vardı. Onu Tanrının mucizesi olarak görüyordu.Çocukluğundan bu yana en büyük destekçisi oydu.Prens derin bir nefes aldı. Yüzü biren aydınlanmıştı.Dudaklarından tek bir söz döküldü:
PRENS:Gideceğim....
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
bi şeref harikasın güloo yazdığın gibi bu işede el attın vede harika olmuş yaa
bak bilenler bilir ben o kadar çok yazı çeviri işleriyle uğraşmama rağmen
okumayı pek sevmem ( acık sıkılmışım heral ) ama cidden bu yazdığını sonuna kadar gözümde karekterleri canlandırarak okudum. Çok hoşuma gitti yaa ben çok beğendim bal böcüğüm önceden'de dediğim gibi yetenekli insanın hali bir başka oluyo yaww ( kıskançlık ) -- genç bir prens korunması gereken bir gezegen , vala ben baya meraklandım şahsen.. prens nereye gidecekki acep?? ilk bölümde sadece 3 karekter vardı. Bakalım yeni gelecek karekterler nasıl? lafın özü ben beğendim dostum ellerine sağlık hade bakem yeni bölüm bekliyorum senden hayal gücüne sağlık..
İlham Perileri Peşini bırakmasın.. Kawaii Böcüğüm..
@ 1.ci Bölümün ismi karar sanırım prens kararını verdi.. ama nereye??
lenn ballı sütüm çoh bekletme haa
bak bilenler bilir ben o kadar çok yazı çeviri işleriyle uğraşmama rağmen
okumayı pek sevmem ( acık sıkılmışım heral ) ama cidden bu yazdığını sonuna kadar gözümde karekterleri canlandırarak okudum. Çok hoşuma gitti yaa ben çok beğendim bal böcüğüm önceden'de dediğim gibi yetenekli insanın hali bir başka oluyo yaww ( kıskançlık ) -- genç bir prens korunması gereken bir gezegen , vala ben baya meraklandım şahsen.. prens nereye gidecekki acep?? ilk bölümde sadece 3 karekter vardı. Bakalım yeni gelecek karekterler nasıl? lafın özü ben beğendim dostum ellerine sağlık hade bakem yeni bölüm bekliyorum senden hayal gücüne sağlık..
İlham Perileri Peşini bırakmasın.. Kawaii Böcüğüm..
@ 1.ci Bölümün ismi karar sanırım prens kararını verdi.. ama nereye??
lenn ballı sütüm çoh bekletme haa
Spoiler:
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): neptune
yorumlarınız için çok çok teşekkürler beğenmenize sevindim
@larum sen beğendiysen iş var demektir canee sana güvenim sonsuz balım
BÖLÜM 2- RÜYA
Kulaklarına bir takım sesler geliyordu.Kadınların çığlıkları çocukların ağlama seslerine karışmıştı.Her yer alev alev yanıyordu.Gökyüzünü dumanlar kaplamıştı.Etrafta patlam ve kılıç sesleri vardı. Gökten alev topları büyük bir gümbürtüyle düşüyordu.Kulağında yanı başından geçen bir okun sesi vızıldandı.Herkes bir tara deli gibi koşuşturuyordu.Sarayı çevreleyen taş duvarlar yer yer yıkılmıştı.Altında kalan kanlı cesetler bir yığın oluşturmuştu.Kollar bacaklar birbirine karışmış bir çok insan tek bir vücut oluşturmuş gibiydi.Dönüp saraya bakmaya cesaret edemiyordu.Olduğu yerde donup kalmış isterik bir dehşet içinde olanları izliyordu.Kulağına atlıların ayak sesleri geldi.Biri sürekli bağırıyordu:
_Geldiler!
"kim geliyor?" diye kendine sordu.Yükselen alevlerden ve koşuşturan insanlardan başka bir şey göremiyordu.Gözyaşlarının aktığını farketti.Alevlerin yüzünde bıraktığı sıcaklığa gözyaşlarının tatlı sıcaklığı da eklenmişti.Atlıların sesleri gittikçe yaklaşıyordu.Uzaktan bir ses duydu:
_Camellia!
Sesi zar zor duyabiliyordu.Biri var gücüyle adını haykırıyordu.Arkasına dönüp bakmaktan çok korkuyordu."Saray!Saray ne durumda!" diye geçirdi içinden.Biraz ilerisine ateşler içinde çığlık çığlığa yanan bir muhafız düştü.Camellia görmemek için elini yüzüne kapattı.Alnı ter içindeydi.Gözyaşlarını durduramıyordu.Bayılacağını hissetti.Kararsız ama hızlı bir hareketle arkasını döndü.elleri hala yüzündeydi. Çığlıklar giderek artmış duman kokusuna yanan insan etlerinin ağır kokusu da karışmıştı.Camellia başını yukarı kaldırdı ve ellerini indirdi.Saray olduğu gibi duruyordu.Tek bir taşı dahi kırılmamıştı.Arkasını döndü az önceki manzara kaybolmuştu.Sarayın geniş avlusu aynı güzellikle duruyor havuzdan su sesleri işitiliyordu.
CAMELLİA:Bu nasıl olur?
Şaşkındı.Başını tekrar saraya doğru kaldırdı.Sarayın en yüksek kulesinden parlak bir nesne aşağı doğru süzülüyordu.Yıldızların ve ayın ışığı vurdukça parlıyordu.
CAMELLİA:Bu.... Bu...!!
Gözlerine inanamıyordu.Atalarından,binlerce yıl öncesinden, Sirius gezegeni var olduktan bu yana hükümdarların simgesi olan taht kılıcı düşüyordu.Bu hanedanlığın sonu demekti.Camallia artık ağlamaya başlamıştı.Kılıcı izlerken büyük bir sarsıntı geçiriyordu.Taht kılıcı büyük bir sesle ayaklarının dibine düşmüştü....
Camellia birden uyandı.Hızlı ve kısa nefesler alıp veriyor, hala gözyaşları akıyordu.Elleriyle çarşafını sıkıyordu.Önünde düşen taht kılıcının hayali belirdi.Korkuyla dudaklarından tek bir kelime döküldü:
_Alan!
Hemen yataktan kalktı.Terden alnına yapışmış olan saçlarını geriye itti.Gözlerini sildi.Boğulacak gibiydi.Ellerini göğsüne bastırdı.Camı açtı ve derin bir nefes aldı.Hava karanlıktı.
CAMELLİA:Hala gece.
Sarayın duvarlarında ve kapılarında duran nöbetçilere baktı.Havada kendisi gibi uykusu kaçmış birkaç hamadryad uçuşuyordu.Bir süre onları takip etti.Ani bir hareketle masasının başına geçti.Bir parşömene aklına gelen kelimeleri yazmaya başladı.Kafasının içinde oradan oraya uçan kelimeleri yakalamak istercesine hızlı yazıyordu.Bir süre sonra yazmayı bıraktı.Kağıdı katlayıp aldı.Odasından sessiz adımlarla çıktı.Koridorun başında iki nöbetçi vardı. Sessizce yandaki odaya süzüldü.
CAMELLİA:Semele!
Yatağında tatlı bir uykuya gömülmüş olan baş cariyesi Semele'yi hafifçe sarsmaya başladı.Bu koridor tamamen Camellia ve onun cariyelerine aitti.Koridorun sonundaki büyük oda da Sirius prensesi Camellia kalmataydı.Diğer yedi odada ise cariyeleri -ki bunlar aynı zamanda onun hizmetini de görürlerdi- kalıyordu.Camellia Semele'yi daha sert sarsmaya başladı.Semele birden korkuyla uyandı.Gözleri büyük bir şaşkınlıkla açılmıştı.
CAMELLİA:(elini dudaklarına götürdü)Şişt! Sessiz ol!
Semele uykusundan biraz sıyrıldı.Hanımını gecenin bu vaktinde karşısında görünce hem çok şaşırmış hem de büyük bir endişe hissetmişti:
SEMELE:Leydim!
CAMELLİA:Benimle gel.Yardımına ihtiyacım var.
Semele yataktan kalktı.Hanımının kendisini gecelikle görmesi onu biraz utandırmıştı.Yanakları kızardı.Başını kaldırmıyordu.Camellia onun bu tavrını anlamış, yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti.Cariyesini süzdü.Semele oldukça esmer, kızıl saçlı, siyah gözlü, hafif tombul bir kızdı.Sürekli neşeli olması Camellia'yı hep şaşırtırdı.En kötü olaylarda her zaman güzel bir yön bulur ve Camellia'yı güldürmeyi başarırdı.
CAMELLİA:Kıyafete gerek yok, sadece sessiz ol ve benimle gel.
SEMELE:Peki leydim.
Semele uyku mahmurluğunu üstünden yavaş yavaş atmaya başlamıştı.Neler olduğunu az çok anlamaya başlamıştı.Hanımı sadece rüya gördüğü zaman tuhaf davranırdı ama ilk kez gecenin bu vaktinde Semele'yi uyandırmıştı.Semele hanımını ilk kez bu kadar endişeli görüyordu.Sessizce hanımının peşinden odaya girdi.Camellia deli gibi çekmeceleri karıştırıyor bir o yana bir bu yana seğirtip odanın içinde anlamsız adımlarla dolaşıyordu.Sonunda durdu. Derin bir nefes aldı.Üşüdüğünü farkedip sabahlığını giyindi.Avucunun içinde tuttuğu kağıdı Semele'nineline tutuşturdu:
CAMELLİA:Bunları hazırlamanı istiyorum.Azar azar.Taşınabilecek kadar.
Semele hanımının verdiği kağıdı açtı.Okadar özensiz yazılmıştı ki zar zor okuyordu.Okudukça kaşları çatıldı.Camellia'nın sesiyle irkildi.
CAMELLİA:Yeşil elbisemi verir misin?
Camellia odasındaki paravanın arkasına geçmiş giyinmek için hazırlanıyordu.Semele elbiseyi dolaptan aldı.Hanımına uzatırken büyük bir kararsızlık yaşıyordu fakat dayanamadı:
SEMELE:Leydim vakit henüz çok erken!
Camellia paravanın arkasından çıktı.Pelerinini giyerken aceleyle cevap verdi:
CAMELLİA:Vakit önemli değil artık!
SEMELE:Ne gördünüz?
Camellia durgunlaştı, kaşları kalktı, gözlerini yere dikti.
CAMELLİA:Bu da önemli değil artık!
Camellia kapıya doğru yöneldiği sırada Semele ona seslendi:
SEMELE:Leydim tacınız!
Camellia derin bir nefes aldı.Acı bir gülümseme dudaklarına yerleşti:
CAMELLİA:Gideceğim yere bir prenses olarak gitmeyeceğim
diyerek odadan çıktı.......
YAZARDAN NOTLAR:
@larum sen beğendiysen iş var demektir canee sana güvenim sonsuz balım
BÖLÜM 2- RÜYA
Kulaklarına bir takım sesler geliyordu.Kadınların çığlıkları çocukların ağlama seslerine karışmıştı.Her yer alev alev yanıyordu.Gökyüzünü dumanlar kaplamıştı.Etrafta patlam ve kılıç sesleri vardı. Gökten alev topları büyük bir gümbürtüyle düşüyordu.Kulağında yanı başından geçen bir okun sesi vızıldandı.Herkes bir tara deli gibi koşuşturuyordu.Sarayı çevreleyen taş duvarlar yer yer yıkılmıştı.Altında kalan kanlı cesetler bir yığın oluşturmuştu.Kollar bacaklar birbirine karışmış bir çok insan tek bir vücut oluşturmuş gibiydi.Dönüp saraya bakmaya cesaret edemiyordu.Olduğu yerde donup kalmış isterik bir dehşet içinde olanları izliyordu.Kulağına atlıların ayak sesleri geldi.Biri sürekli bağırıyordu:
_Geldiler!
"kim geliyor?" diye kendine sordu.Yükselen alevlerden ve koşuşturan insanlardan başka bir şey göremiyordu.Gözyaşlarının aktığını farketti.Alevlerin yüzünde bıraktığı sıcaklığa gözyaşlarının tatlı sıcaklığı da eklenmişti.Atlıların sesleri gittikçe yaklaşıyordu.Uzaktan bir ses duydu:
_Camellia!
Sesi zar zor duyabiliyordu.Biri var gücüyle adını haykırıyordu.Arkasına dönüp bakmaktan çok korkuyordu."Saray!Saray ne durumda!" diye geçirdi içinden.Biraz ilerisine ateşler içinde çığlık çığlığa yanan bir muhafız düştü.Camellia görmemek için elini yüzüne kapattı.Alnı ter içindeydi.Gözyaşlarını durduramıyordu.Bayılacağını hissetti.Kararsız ama hızlı bir hareketle arkasını döndü.elleri hala yüzündeydi. Çığlıklar giderek artmış duman kokusuna yanan insan etlerinin ağır kokusu da karışmıştı.Camellia başını yukarı kaldırdı ve ellerini indirdi.Saray olduğu gibi duruyordu.Tek bir taşı dahi kırılmamıştı.Arkasını döndü az önceki manzara kaybolmuştu.Sarayın geniş avlusu aynı güzellikle duruyor havuzdan su sesleri işitiliyordu.
CAMELLİA:Bu nasıl olur?
Şaşkındı.Başını tekrar saraya doğru kaldırdı.Sarayın en yüksek kulesinden parlak bir nesne aşağı doğru süzülüyordu.Yıldızların ve ayın ışığı vurdukça parlıyordu.
CAMELLİA:Bu.... Bu...!!
Gözlerine inanamıyordu.Atalarından,binlerce yıl öncesinden, Sirius gezegeni var olduktan bu yana hükümdarların simgesi olan taht kılıcı düşüyordu.Bu hanedanlığın sonu demekti.Camallia artık ağlamaya başlamıştı.Kılıcı izlerken büyük bir sarsıntı geçiriyordu.Taht kılıcı büyük bir sesle ayaklarının dibine düşmüştü....
Camellia birden uyandı.Hızlı ve kısa nefesler alıp veriyor, hala gözyaşları akıyordu.Elleriyle çarşafını sıkıyordu.Önünde düşen taht kılıcının hayali belirdi.Korkuyla dudaklarından tek bir kelime döküldü:
_Alan!
Hemen yataktan kalktı.Terden alnına yapışmış olan saçlarını geriye itti.Gözlerini sildi.Boğulacak gibiydi.Ellerini göğsüne bastırdı.Camı açtı ve derin bir nefes aldı.Hava karanlıktı.
CAMELLİA:Hala gece.
Sarayın duvarlarında ve kapılarında duran nöbetçilere baktı.Havada kendisi gibi uykusu kaçmış birkaç hamadryad uçuşuyordu.Bir süre onları takip etti.Ani bir hareketle masasının başına geçti.Bir parşömene aklına gelen kelimeleri yazmaya başladı.Kafasının içinde oradan oraya uçan kelimeleri yakalamak istercesine hızlı yazıyordu.Bir süre sonra yazmayı bıraktı.Kağıdı katlayıp aldı.Odasından sessiz adımlarla çıktı.Koridorun başında iki nöbetçi vardı. Sessizce yandaki odaya süzüldü.
CAMELLİA:Semele!
Yatağında tatlı bir uykuya gömülmüş olan baş cariyesi Semele'yi hafifçe sarsmaya başladı.Bu koridor tamamen Camellia ve onun cariyelerine aitti.Koridorun sonundaki büyük oda da Sirius prensesi Camellia kalmataydı.Diğer yedi odada ise cariyeleri -ki bunlar aynı zamanda onun hizmetini de görürlerdi- kalıyordu.Camellia Semele'yi daha sert sarsmaya başladı.Semele birden korkuyla uyandı.Gözleri büyük bir şaşkınlıkla açılmıştı.
CAMELLİA:(elini dudaklarına götürdü)Şişt! Sessiz ol!
Semele uykusundan biraz sıyrıldı.Hanımını gecenin bu vaktinde karşısında görünce hem çok şaşırmış hem de büyük bir endişe hissetmişti:
SEMELE:Leydim!
CAMELLİA:Benimle gel.Yardımına ihtiyacım var.
Semele yataktan kalktı.Hanımının kendisini gecelikle görmesi onu biraz utandırmıştı.Yanakları kızardı.Başını kaldırmıyordu.Camellia onun bu tavrını anlamış, yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti.Cariyesini süzdü.Semele oldukça esmer, kızıl saçlı, siyah gözlü, hafif tombul bir kızdı.Sürekli neşeli olması Camellia'yı hep şaşırtırdı.En kötü olaylarda her zaman güzel bir yön bulur ve Camellia'yı güldürmeyi başarırdı.
CAMELLİA:Kıyafete gerek yok, sadece sessiz ol ve benimle gel.
SEMELE:Peki leydim.
Semele uyku mahmurluğunu üstünden yavaş yavaş atmaya başlamıştı.Neler olduğunu az çok anlamaya başlamıştı.Hanımı sadece rüya gördüğü zaman tuhaf davranırdı ama ilk kez gecenin bu vaktinde Semele'yi uyandırmıştı.Semele hanımını ilk kez bu kadar endişeli görüyordu.Sessizce hanımının peşinden odaya girdi.Camellia deli gibi çekmeceleri karıştırıyor bir o yana bir bu yana seğirtip odanın içinde anlamsız adımlarla dolaşıyordu.Sonunda durdu. Derin bir nefes aldı.Üşüdüğünü farkedip sabahlığını giyindi.Avucunun içinde tuttuğu kağıdı Semele'nineline tutuşturdu:
CAMELLİA:Bunları hazırlamanı istiyorum.Azar azar.Taşınabilecek kadar.
Semele hanımının verdiği kağıdı açtı.Okadar özensiz yazılmıştı ki zar zor okuyordu.Okudukça kaşları çatıldı.Camellia'nın sesiyle irkildi.
CAMELLİA:Yeşil elbisemi verir misin?
Camellia odasındaki paravanın arkasına geçmiş giyinmek için hazırlanıyordu.Semele elbiseyi dolaptan aldı.Hanımına uzatırken büyük bir kararsızlık yaşıyordu fakat dayanamadı:
SEMELE:Leydim vakit henüz çok erken!
Camellia paravanın arkasından çıktı.Pelerinini giyerken aceleyle cevap verdi:
CAMELLİA:Vakit önemli değil artık!
SEMELE:Ne gördünüz?
Camellia durgunlaştı, kaşları kalktı, gözlerini yere dikti.
CAMELLİA:Bu da önemli değil artık!
Camellia kapıya doğru yöneldiği sırada Semele ona seslendi:
SEMELE:Leydim tacınız!
Camellia derin bir nefes aldı.Acı bir gülümseme dudaklarına yerleşti:
CAMELLİA:Gideceğim yere bir prenses olarak gitmeyeceğim
diyerek odadan çıktı.......
YAZARDAN NOTLAR:
Spoiler:
+++
by BaLıMSuLTaN *-*
1. sayfa (Toplam 8 sayfa) [ 107 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |