EFSUN ÖĞRETİSİ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 52, 53, 54 ... 62, 63, 64, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj


Ahaa *.* Yine müstiş bir bölüm *.* Kusura bakma sun abla yaa okuyorum hep ama kolumu kırdıktan sonra yorum yazaamaz oldum
lakin artık bir buçuk el kullanmaya başladım XD bir elimin tamamı ve diğer elimin bir parmağı XD ondan yorumm yazabiliyorum şimdi
~~ Bu konsül perisi içine kötülük kaçandı değil mi.
Öyle bie şey vardı ya hani şu iyi tarafla kötü taraf hep palomita kutsal hanımı bulsun yada bulmasın die birilerii etkiliyordu felan. Hatta konsül perisi gizli konuşmalar yapıyordu birileriyle. O geleceği gören konusül üyesi de artyık hangisiydi unuttum bunu palomitaya anlatmıştı sanırsam
Yani bu olablar çok kötü
Kötü kadın zainin raini dlathia ve diğerleri için geri geldi ! Kaçınnn
~~ Adalet terazisi o.o ilginç v e zekice... Kadın dedikodu yaptı ağzı banlandı XD yani kapandı demek istedim
~~ bu arada yaxiz pally nin değil öbür kızın aşığıymış o belli oldu XD demiştim eyvah pally e bi talip daha var felan XD
Sanırım bu kadar sun abla
devamını bekleriz ellerin dert görmesin
Efsunlu günler sana *.*


~~ Bu konsül perisi içine kötülük kaçandı değil mi.




~~ Adalet terazisi o.o ilginç v e zekice... Kadın dedikodu yaptı ağzı banlandı XD yani kapandı demek istedim

~~ bu arada yaxiz pally nin değil öbür kızın aşığıymış o belli oldu XD demiştim eyvah pally e bi talip daha var felan XD
Sanırım bu kadar sun abla




bölüm muhteşem olmuş SUN-CHAN *.*
şimdik benim aklıma bi-kaç yer takıldı, hemen soruvereyim:
__Konsül Savaşçısı bizimkilerin zeplin-gemi karışımı aracın oralarda görüldü, Konsül Perisi ise ormanda, neler oluyor, yoksa konsül üyeleri bizimkilerin peşine mi düştü
__öğretide '' kalabalıkla dolu boş sokaklar'' ve ''ölümden bile büyük karanlık'' tabirleri vardı,zahmet olmazsa bi açsan o kısmı
__şu yaşlı kadın, feryat figan ederken ''Yaxis'' dedi, bu Yaxis o Yaxis mi, yani hekimin çırağı Yaxis'in annesi mi bu kadın
__Yitik Ruh ve Atea ortalarda yok, geride mi kaldılar yoksa ilerde tekrar karşımıza çıkacaklar mı
__Palomita'nın geçmesi gereken üç sınav vardı ikisini oldu, 1-1 eşitlik vardı, üçüncü sınav nerelerde?
__Slithliam da Raini tarafından ormandan yollandıktan sonra sesi soluğu çıkmadı, bana pek normal gibi gelmiyo, aşık bir insan bu kadar tepkisiz kalamaz
__Palomita'nın bizim dünyamızla bi işi var mı, geçen bölümlerde Wilson getirilmişti gezegene, ilerde buna benzer olaylar var mı?
GÜNÜN SORUSU: Bu hikayenin bir finali var mı kafanda, yoksa ilham geldikçe mi yazıyorsun??????????????
Klişe:
YE-Nİ BÖ-LÜM ŞAK ŞAK ŞAK YE-Nİ BÖ-LÜM ŞAK ŞAK ŞAK


şimdik benim aklıma bi-kaç yer takıldı, hemen soruvereyim:
__Konsül Savaşçısı bizimkilerin zeplin-gemi karışımı aracın oralarda görüldü, Konsül Perisi ise ormanda, neler oluyor, yoksa konsül üyeleri bizimkilerin peşine mi düştü

__öğretide '' kalabalıkla dolu boş sokaklar'' ve ''ölümden bile büyük karanlık'' tabirleri vardı,zahmet olmazsa bi açsan o kısmı

__şu yaşlı kadın, feryat figan ederken ''Yaxis'' dedi, bu Yaxis o Yaxis mi, yani hekimin çırağı Yaxis'in annesi mi bu kadın

__Yitik Ruh ve Atea ortalarda yok, geride mi kaldılar yoksa ilerde tekrar karşımıza çıkacaklar mı

__Palomita'nın geçmesi gereken üç sınav vardı ikisini oldu, 1-1 eşitlik vardı, üçüncü sınav nerelerde?

__Slithliam da Raini tarafından ormandan yollandıktan sonra sesi soluğu çıkmadı, bana pek normal gibi gelmiyo, aşık bir insan bu kadar tepkisiz kalamaz

__Palomita'nın bizim dünyamızla bi işi var mı, geçen bölümlerde Wilson getirilmişti gezegene, ilerde buna benzer olaylar var mı?
GÜNÜN SORUSU: Bu hikayenin bir finali var mı kafanda, yoksa ilham geldikçe mi yazıyorsun??????????????
Klişe:





EFSUN ÖĞRETİSİ ve KADİM SÖYLEV fanı

Efsane serisi '' ZAİNİN & PALOMİTA '' fanı


domo arigatoo gozaimasu NQS ^_^

Tsukino-Usagi yazmış:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Klişeni yerim ben senin XD Yeni bölüm cumartesi inşallah...
Neo-Queen Serenity yazmış:
Teşekkür ederim umarım öyledir^^

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:


Bir dahaki bölüm de pek kısa olmayacak inşallah XD Detaylı yorumunu da beklerim Buki cim yani okuyan arkadaşlar sizde gerideyim diyere ksessiz kalmayın yorumlarınız bekliyorum...
AYRICAAAAA DUYDUK DUYMADIK DEMEYİİİİİİN PUANSIZ MUANSIZ SADECE GÖNLÜNÜZDEN GELENLERLE OLACAK BİR ETKİNLİK VAR:
Şöyleki kısaca geride kalan imza biçiminde kapak yapamadığım bölümlere yapılacak imza biçiminde kapaklar katılacak ve dereceye girenler o başlıkta kullanılacak ve Efsun Öğretisi imzalarından biri olacak...detayları cuma günü yazacağım...umarım eğlencesine gerçekleşecek bu etkinliğe katılırsınız...
AYRICAAAAA DUYDUK DUYMADIK DEMEYİİİİİİN PUANSIZ MUANSIZ SADECE GÖNLÜNÜZDEN GELENLERLE OLACAK BİR ETKİNLİK VAR:
Şöyleki kısaca geride kalan imza biçiminde kapak yapamadığım bölümlere yapılacak imza biçiminde kapaklar katılacak ve dereceye girenler o başlıkta kullanılacak ve Efsun Öğretisi imzalarından biri olacak...detayları cuma günü yazacağım...umarım eğlencesine gerçekleşecek bu etkinliğe katılırsınız...

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:




Palomita ağır adımlarla çılgın korkak bakışlarla köşeye süzülmüş kadına doğru yürüdü…Kadın kızın geldiğini görünce iyice dehşete düşmüş gibi duvarla bütün olacak gibi sindi…
-Se…sen…
-Ben Yaxiz’in arkadaşıyım bayan…siz…onun annesisiniz, değil mi?
Kadın duruldu ve kızı dikkatlice inceledi şaşkınlıkla: -Sen o değil misin? Onun geldiği zamanki gibi gibi hissettim oysa…
Palomita afallamıştı. Kadın yine anlatılanlar gibi hayaller mi görüyordu acaba? Ya da bu bir ipucu muydu?
-Yaxiz neden sizin sokaklarda kalmanıza izin veriyor?
Kadın hüzünle bakışlarını yere çevirdi: -Çünkü ben bir utanç kaynağıyım. Kardeşlerini öldürdüm ve bu lanetli nesne ile buraya mahkum edilmiş bir deliyim.
Kederden saçları beyazlaşmış kadına baktı içi parçalanarak ve onun gösterdiği terazi şeklindeki madalyona.
-Eğer…eğer isterseniz ben sizi dinlerim. Dışlanmak ve garip olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim.
-Benden korkmuyor musun?
-Neden korkayım?
-Çünkü…deliyim…katilim…lanetliyim…
-Bu kadar iyi bir şekilde kendini ifade eden birinin deli olduğuna inanmak çok güç. Bu kadar acı çekerken her gün “ben yapmadım” diye haykırırken şimdi katillik iddanızı kabullenmek çok güç. Üstelik herkes lanet değil adalet dağıttığına inanıyor bu terazinin.
-HAYIR O BİR LANET!, etrafa bakıp sessizleşti, ejderha ve anka çocuklarımı benden alırken bunu bana verdiler. Neden bana bunu yaptılar bilmiyorum. Hem çocuklarımı kaçırdılar hem bana bir katil damgası vurdular hem de bu sefil hale düşürdüler…artık kimse bana inanmıyor…
-Anka mı? Ejderha mı?
-Onlar sadece ikisi…diğerleri de var. Kaplan, kaplumbağa, at…hepsi benim peşimdeydi.Eğer oğlumu göndermeseydim onu canlı bırakmayacaklardı.Çünkü istedikleri kızlarımdı.Beni kandırıp evin dışına çıkardılar ve o zaman olanlar oldu…Ankanın alevleri ve çığlığı hala kulağımda…
Palomita düşünceliydi.Kadının anlattıkları gerçek olabilir miydi?Yoksa hayal ürünü müydü? “Anakanın… çığlığı…” diyerek durakladı. Bu sesi uzun zamandır Palomita da duyuyordu. Yine de burada tüm bu olanların ortasında kalmaya bir anlam veremiyordu.
- Cwaslara…adınız buydu değil mi?, kadın başı ile onayladı.Palomita gülümseyerek elini uzattı, benimle gelin bayan…, diyerek ardına dönmüştü ki koşarak ordan uzaklaşan Yaxiz’i gördü ve o tanıdık duyguyu yine hissetti.Bu duygu , efsundu. Arkasına döndüğünde zavallı kadın boynundaki madalyonu sıkıca kavramış oğlunun ardından yaşlı gözlerle bakıyordu.O zaman Palomita karar verdi.Burda olmasının gerçek sebebini bilmiyordu ama ne iki sevgilinin ne anne ve oğlun aptalca saklanan sebepler ve söylenmemiş duygular yüzünden ayrı kalmalarına izin vermeyecekti. Onun için burada olmanın gerçek anlamı bu insanların mahvolmuş hayatlarını düzeltmekti.
*****
-Neden bizim gibi önemsiz bir guruba karşı bir konsül üyesi ve adamları ile teşrif etti?, diye öne çıktı siyah saçları tamamen gümüş olmuş kadın, yoksa artık önemsiz değil miyiz?
-Asla önemsiz değildiniz…özelikle sen Dlathia…ama kendini bu kadar zorlarsan önemin tehlikeye dönüşecek.Mağrur ve gururlu haline geri dön bir an önce yoksa istemediğim şeyler yapmak zorunda kalacağım.
-Tabiii sayın konsül öyleyken beni sindirmek daha kolay olur çünkü değil mi? Kutsal Hanım artık umurumda değil…kardeşim bile değil…ben sadece o masum kızı bu işin içinden çıkarıp almak istiyorum.
-Baştaki amacın bu olabilir ama ona ulaştığında birileri fikrini değiştirebilir.İçindeki birileri.Onu hemen söküp at…böylesi bir efsuna sen hükmedemezsin.
-Ben güçlü bir efsun ustasıyım! Kocamı kaybederken göstermem gereken cesareti, dostumu ve öğrencimi kaybederken göstermem gereken direnişi şimdi gösteriyorum ve size bırakmayacağım, sizin adaletinize bırakmayacağım meydanı bu sefer!
Konsül savaşçısının adamları etraflarını sarmıştı o sırada ve diğerleri de silahları ile savaşmaya hazır bekliyorlardı.
-Eskiden benim düşüncelerimi dikkate alırdın, dedi gözlerini kısarak Konsül Savaşçısı.
-O sen bu güce kavuşup her şeye gücün ile sahip olabilceğini düşünmeden önceydi, dedi aynı bakışlarla karşılık vererek.
-Kutsal Hanımı bulmanıza izin veremem, derken kılıcını havaya kaldırdı ve yeşil kürenin yarısı parlamaya başladı, bu Kutsal Hanımın bize verdiği son görev. Artık son adımı atmak zorunda…
-Son adım mı? Sen ona yardım mı ediyorsun? Onu yakalamaya çalıştığınız sanıyordum…, Dlathia afallamıştı beni kandırmaya çalışıyorsun değil mi?Bu sefer olmayacak … OLMAYACAAAAAK!!!
Dlathia gümüş ışıktan oluşan bir kırbacı yeşil kanatlı bir yılanın üstünde duran konsül üyesine savurdu.Konsül savaşçısı çevik bir şekilde geri çekildi ve kürenin diğer yarısının bulunduğu kalkanı kaldırdı.Şimdi kürenin iki yarısı da parlıyordu.
-Sana asla yalana söylemedim Dlathia… Tüm konsül Kutsal Hanımın peşinde ama sizin gibi farklı sebeplerden.Bir kısmımız Elaheh bir kısmımız Shinénaya’ya nın emrinde. Başlarda biz Elaheh’in özgür olmasını istiyorduk ama işler çok karıştı.Onu çok ikna etmeye çalıştık. Doğru, bazılarına çok zarar verdi ama bir düşün…kararında haksız mı? Shinénaya’nın hükmü başlarsa olacakların yanında bu zararlar çok küçük…içinde asırların kinini taşıyor o ruh…
-Öyle mi? Zainin’den baştan niye uzaklaşmadı o zaman? Niye en başında kendi içinde vermedi savaşı? Benim ve dostlarımın suçu neydi ha? Bizim önemli olduğumuzu düşündürdü. Bize değer verdiğini sandık…Kutsal Hanım aslında kötü değilmiş dedik.Zainin ne kadar büyük acı çekti bize bunu kabullendirene kadar haberin var mı?Ama sonu ne oldu? Günahkar lakaplı ve karanlık tarafa çekilmiş bir adam ve onun dağılmış gurubu…aslında hiç birimiz önemli değildik gözünüzde! Hepimiz birer piyondan ibarettik!
Dlathia onu dinlemiyor sürekli saldırıyordu.Konsül savaşçısı son hamleden yara almıştı.Gözlerini kapadı:-Bana başka bir seçenek bırakmadın…SALDIRIIIIN!!!
*****
-Birine mi ulaşmaya çalışıyorsun küçük elf lideri?, Konsül Perisinin sesi derinlerden geliyor gibiydi.Gölün suyunu ona bahşedilmiş büyük konsül küresinin gücü ile yönetiyordu.Orman istemese bile onun emrindeydi seçenekleri yoktu.
-Ko…Konsül Perisi…, zar zor konuşuyordu Raini, Elaheh ulaşılmak istenmyor farkındayım ama…
-Elaheh mii?Güldürme beni…onun tarafında olduğumu mu düşündün?
-Nasıl olur? Siz onun en güvendiği kosül üyesisiniz…Onun en yakın dostusunuz…herkesten çok size güvenirdi Elaheh…
Boş bakışlarla elf kızı süzdü: -Ben öyle bir şey hatırlamıyorum.Benim tek efendim Shinénaya ve sadakatim sadece ona ait…
-Efendi mi? Sadakat mi? Siz…siz böyle değildiniz…bunu size kim yaptı?, Raini hareket edemiyor, etrafını saran sudan kurtulamıyordu…deli gibi olanları anlamaya çalışıyordu., Kaçmasına bile siz yardım ettiniz!
-Saçmalıyorsun ! Sanırım güç senin başına vurmuş! Herneyse… Efendi Shinénaya şu anda Pusula ile özenli bir şekilde ilgileniyor zaten. Bu yüzden bu aptalca ulaşma cabasını bir kenara bırakacaksınız. Zainin efendi için önemli olabilir ama sen…değilsin…şimdi akıllıca bir seçim yap ve yaşamayı seçerek Zainin gibi tarafımıza katıl…, Zainin’e kızgın bakışlarını yöneltti., Efendi sana iletmemi istedi: O sana tamamen güvendiğinde ona ulaşacakmışsın ve şansını daha fazla zorlamamalıymışsın.
Raini ürpererek Zainin’e baktı.Tam anlamı ile Shinénaya’nın askeri haline gelmişti demek gerçekten. Seçimini çoktan yapmıştı.
-Bana güvenmesi neden bu kadar vakit alıyor?Daha kaç kişiyi feda etmem gerekecek onun için?, dedi sinirle Zainin elini yumruk yaparak.
-OLMASI GEREKTİĞİ KADAR!Olması…gerektiği kadar…, o esnada Rainin’nin gizlice yapmaya çalıştığı efsunu fark etti ve tekrar ona döndü, demek seçiminbu ? Yazık…liderliğin kısa sürecek…
******
Olağan üstü bir mücadele başlamıştı gökyüzünde. Dlathia, Konsül Savaşçısı ile diğerleri ise konsül savaşçsının getirdiği adamlarla mücadele ediyordu. Konsül savaşçısı kılıcını ve kalkanını çarptırdığında yeşil bir güç “rüzgarın sesine” çarptı.Ancak ilk seferinde çok büyük bir zarar görmemişti. Konsül savaşçısı bu duruma hem şaşırmış hem de sinirlenmişti.
Walker küçük savaşçının şaşkın bakışlarına karşılık göz kırptı ve bir adamı ittikten sonra seslendi: -Sana merak etme demiştik…efsuna bile dayanıklıdır bu bebek! Her şeyi düşündük…HER ŞEYİİİ!!!, dediğinde Flyer başı ile onayladı ve hızla arkatarafa koşmaya çalışmaya başladı.Elbette önüne bir çok savaşçı çıkıyordu.
-Seni kandırmıyorum, dedi Konsül savaşçısı, bana inanmalısın yoksa oğlun zarar görecek…
Dlathia donakaldı: -O…oğlum mu? Ona ne yaptınız ha…hepinizi geberticem…GEBERTİCEM!
-HAYIR DUR YANLIŞ ANLADIN!, kalkanını kaldırsa da Dlathia’nın artan gücüne karşı koymak onun için çok zordu.Diğer taraftan ona zarar vermek de istemiyordu bu onu daha da zor duruma sokuyordu., XLE DO ETA UNDO PODRA!
Bu sefer daha şiddetli bir efsun göndermişti Konsül üyesi.Önemli derecede zarar vermeyi başarmıştı.
Dlathia sarsınıtı ile yere düşmüştü, acı çekiyor ve mırıldanıyordu :-Oğlum…canım…sana ne yaptılar?Merak etme bebeğim…merak etme sana ulaşacağım…ENTA GHO BLEDRA…ENTHA GHO BLEDRA!!!
Dlathia’nın gözleri Zainin’ki gibi alev alev yanıyordu.Etrafına o anda saçtığı enerji birçok savaşçıyı yok etmişti.Hırsla kalkıp Konsül savaşçısına doğru yürümeye başladı.
-Dlathi…benim dinlemiyorsun…hiç gerçekten dinlemedin…
-Neden dinleyeyim, ha?
Etraflarındaki büyük mücadele gibi iki eski dost da aralarında bir mücadele veriyorlardı.Konsül Savaşçısı Dlathia’ya bir şeyler anlatmaya çalışsa da Dlathia hiçbir şeyi dinlemiyordu.Sukünet onun içib sona ermişti.
Korag’ın kolunu efsunla yaralamayı başarsalar da dev adam acıyı hırsından hissetmiyordu. Kuzenler ise bu şekilde efsunla savaşmaya pek alışkın olmadıkları için onların her şey daha zorluydu.Küçük savaşçı ise ustalığını adamlara ağır darbeler vererek gösteriyordu.
Dlathia alev alev yanan gözlerini kapadı ve bazı sözler fısıldadı.Tekrar gözlerini açtığında bu sefer gözlerindeki kızıl değil mor bir alevdi:
-Artık yollarımızı ayrıma zamanı pek yüze Konsül Savaşçısı, dedi yüzünü buruşturarak.Ve elinde mor-gümüş alevden oluşan bir zinciri ona doğru savurmak için gerildi.
-Se…sen…
-Ben Yaxiz’in arkadaşıyım bayan…siz…onun annesisiniz, değil mi?
Kadın duruldu ve kızı dikkatlice inceledi şaşkınlıkla: -Sen o değil misin? Onun geldiği zamanki gibi gibi hissettim oysa…
Palomita afallamıştı. Kadın yine anlatılanlar gibi hayaller mi görüyordu acaba? Ya da bu bir ipucu muydu?
-Yaxiz neden sizin sokaklarda kalmanıza izin veriyor?
Kadın hüzünle bakışlarını yere çevirdi: -Çünkü ben bir utanç kaynağıyım. Kardeşlerini öldürdüm ve bu lanetli nesne ile buraya mahkum edilmiş bir deliyim.
Kederden saçları beyazlaşmış kadına baktı içi parçalanarak ve onun gösterdiği terazi şeklindeki madalyona.
-Eğer…eğer isterseniz ben sizi dinlerim. Dışlanmak ve garip olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim.
-Benden korkmuyor musun?
-Neden korkayım?
-Çünkü…deliyim…katilim…lanetliyim…
-Bu kadar iyi bir şekilde kendini ifade eden birinin deli olduğuna inanmak çok güç. Bu kadar acı çekerken her gün “ben yapmadım” diye haykırırken şimdi katillik iddanızı kabullenmek çok güç. Üstelik herkes lanet değil adalet dağıttığına inanıyor bu terazinin.
-HAYIR O BİR LANET!, etrafa bakıp sessizleşti, ejderha ve anka çocuklarımı benden alırken bunu bana verdiler. Neden bana bunu yaptılar bilmiyorum. Hem çocuklarımı kaçırdılar hem bana bir katil damgası vurdular hem de bu sefil hale düşürdüler…artık kimse bana inanmıyor…
-Anka mı? Ejderha mı?
-Onlar sadece ikisi…diğerleri de var. Kaplan, kaplumbağa, at…hepsi benim peşimdeydi.Eğer oğlumu göndermeseydim onu canlı bırakmayacaklardı.Çünkü istedikleri kızlarımdı.Beni kandırıp evin dışına çıkardılar ve o zaman olanlar oldu…Ankanın alevleri ve çığlığı hala kulağımda…
Palomita düşünceliydi.Kadının anlattıkları gerçek olabilir miydi?Yoksa hayal ürünü müydü? “Anakanın… çığlığı…” diyerek durakladı. Bu sesi uzun zamandır Palomita da duyuyordu. Yine de burada tüm bu olanların ortasında kalmaya bir anlam veremiyordu.
- Cwaslara…adınız buydu değil mi?, kadın başı ile onayladı.Palomita gülümseyerek elini uzattı, benimle gelin bayan…, diyerek ardına dönmüştü ki koşarak ordan uzaklaşan Yaxiz’i gördü ve o tanıdık duyguyu yine hissetti.Bu duygu , efsundu. Arkasına döndüğünde zavallı kadın boynundaki madalyonu sıkıca kavramış oğlunun ardından yaşlı gözlerle bakıyordu.O zaman Palomita karar verdi.Burda olmasının gerçek sebebini bilmiyordu ama ne iki sevgilinin ne anne ve oğlun aptalca saklanan sebepler ve söylenmemiş duygular yüzünden ayrı kalmalarına izin vermeyecekti. Onun için burada olmanın gerçek anlamı bu insanların mahvolmuş hayatlarını düzeltmekti.
*****
-Neden bizim gibi önemsiz bir guruba karşı bir konsül üyesi ve adamları ile teşrif etti?, diye öne çıktı siyah saçları tamamen gümüş olmuş kadın, yoksa artık önemsiz değil miyiz?
-Asla önemsiz değildiniz…özelikle sen Dlathia…ama kendini bu kadar zorlarsan önemin tehlikeye dönüşecek.Mağrur ve gururlu haline geri dön bir an önce yoksa istemediğim şeyler yapmak zorunda kalacağım.
-Tabiii sayın konsül öyleyken beni sindirmek daha kolay olur çünkü değil mi? Kutsal Hanım artık umurumda değil…kardeşim bile değil…ben sadece o masum kızı bu işin içinden çıkarıp almak istiyorum.
-Baştaki amacın bu olabilir ama ona ulaştığında birileri fikrini değiştirebilir.İçindeki birileri.Onu hemen söküp at…böylesi bir efsuna sen hükmedemezsin.
-Ben güçlü bir efsun ustasıyım! Kocamı kaybederken göstermem gereken cesareti, dostumu ve öğrencimi kaybederken göstermem gereken direnişi şimdi gösteriyorum ve size bırakmayacağım, sizin adaletinize bırakmayacağım meydanı bu sefer!
Konsül savaşçısının adamları etraflarını sarmıştı o sırada ve diğerleri de silahları ile savaşmaya hazır bekliyorlardı.
-Eskiden benim düşüncelerimi dikkate alırdın, dedi gözlerini kısarak Konsül Savaşçısı.
-O sen bu güce kavuşup her şeye gücün ile sahip olabilceğini düşünmeden önceydi, dedi aynı bakışlarla karşılık vererek.
-Kutsal Hanımı bulmanıza izin veremem, derken kılıcını havaya kaldırdı ve yeşil kürenin yarısı parlamaya başladı, bu Kutsal Hanımın bize verdiği son görev. Artık son adımı atmak zorunda…
-Son adım mı? Sen ona yardım mı ediyorsun? Onu yakalamaya çalıştığınız sanıyordum…, Dlathia afallamıştı beni kandırmaya çalışıyorsun değil mi?Bu sefer olmayacak … OLMAYACAAAAAK!!!
Dlathia gümüş ışıktan oluşan bir kırbacı yeşil kanatlı bir yılanın üstünde duran konsül üyesine savurdu.Konsül savaşçısı çevik bir şekilde geri çekildi ve kürenin diğer yarısının bulunduğu kalkanı kaldırdı.Şimdi kürenin iki yarısı da parlıyordu.
-Sana asla yalana söylemedim Dlathia… Tüm konsül Kutsal Hanımın peşinde ama sizin gibi farklı sebeplerden.Bir kısmımız Elaheh bir kısmımız Shinénaya’ya nın emrinde. Başlarda biz Elaheh’in özgür olmasını istiyorduk ama işler çok karıştı.Onu çok ikna etmeye çalıştık. Doğru, bazılarına çok zarar verdi ama bir düşün…kararında haksız mı? Shinénaya’nın hükmü başlarsa olacakların yanında bu zararlar çok küçük…içinde asırların kinini taşıyor o ruh…
-Öyle mi? Zainin’den baştan niye uzaklaşmadı o zaman? Niye en başında kendi içinde vermedi savaşı? Benim ve dostlarımın suçu neydi ha? Bizim önemli olduğumuzu düşündürdü. Bize değer verdiğini sandık…Kutsal Hanım aslında kötü değilmiş dedik.Zainin ne kadar büyük acı çekti bize bunu kabullendirene kadar haberin var mı?Ama sonu ne oldu? Günahkar lakaplı ve karanlık tarafa çekilmiş bir adam ve onun dağılmış gurubu…aslında hiç birimiz önemli değildik gözünüzde! Hepimiz birer piyondan ibarettik!
Dlathia onu dinlemiyor sürekli saldırıyordu.Konsül savaşçısı son hamleden yara almıştı.Gözlerini kapadı:-Bana başka bir seçenek bırakmadın…SALDIRIIIIN!!!
*****
-Birine mi ulaşmaya çalışıyorsun küçük elf lideri?, Konsül Perisinin sesi derinlerden geliyor gibiydi.Gölün suyunu ona bahşedilmiş büyük konsül küresinin gücü ile yönetiyordu.Orman istemese bile onun emrindeydi seçenekleri yoktu.
-Ko…Konsül Perisi…, zar zor konuşuyordu Raini, Elaheh ulaşılmak istenmyor farkındayım ama…
-Elaheh mii?Güldürme beni…onun tarafında olduğumu mu düşündün?
-Nasıl olur? Siz onun en güvendiği kosül üyesisiniz…Onun en yakın dostusunuz…herkesten çok size güvenirdi Elaheh…
Boş bakışlarla elf kızı süzdü: -Ben öyle bir şey hatırlamıyorum.Benim tek efendim Shinénaya ve sadakatim sadece ona ait…
-Efendi mi? Sadakat mi? Siz…siz böyle değildiniz…bunu size kim yaptı?, Raini hareket edemiyor, etrafını saran sudan kurtulamıyordu…deli gibi olanları anlamaya çalışıyordu., Kaçmasına bile siz yardım ettiniz!
-Saçmalıyorsun ! Sanırım güç senin başına vurmuş! Herneyse… Efendi Shinénaya şu anda Pusula ile özenli bir şekilde ilgileniyor zaten. Bu yüzden bu aptalca ulaşma cabasını bir kenara bırakacaksınız. Zainin efendi için önemli olabilir ama sen…değilsin…şimdi akıllıca bir seçim yap ve yaşamayı seçerek Zainin gibi tarafımıza katıl…, Zainin’e kızgın bakışlarını yöneltti., Efendi sana iletmemi istedi: O sana tamamen güvendiğinde ona ulaşacakmışsın ve şansını daha fazla zorlamamalıymışsın.
Raini ürpererek Zainin’e baktı.Tam anlamı ile Shinénaya’nın askeri haline gelmişti demek gerçekten. Seçimini çoktan yapmıştı.
-Bana güvenmesi neden bu kadar vakit alıyor?Daha kaç kişiyi feda etmem gerekecek onun için?, dedi sinirle Zainin elini yumruk yaparak.
-OLMASI GEREKTİĞİ KADAR!Olması…gerektiği kadar…, o esnada Rainin’nin gizlice yapmaya çalıştığı efsunu fark etti ve tekrar ona döndü, demek seçiminbu ? Yazık…liderliğin kısa sürecek…
******
Olağan üstü bir mücadele başlamıştı gökyüzünde. Dlathia, Konsül Savaşçısı ile diğerleri ise konsül savaşçsının getirdiği adamlarla mücadele ediyordu. Konsül savaşçısı kılıcını ve kalkanını çarptırdığında yeşil bir güç “rüzgarın sesine” çarptı.Ancak ilk seferinde çok büyük bir zarar görmemişti. Konsül savaşçısı bu duruma hem şaşırmış hem de sinirlenmişti.
Walker küçük savaşçının şaşkın bakışlarına karşılık göz kırptı ve bir adamı ittikten sonra seslendi: -Sana merak etme demiştik…efsuna bile dayanıklıdır bu bebek! Her şeyi düşündük…HER ŞEYİİİ!!!, dediğinde Flyer başı ile onayladı ve hızla arkatarafa koşmaya çalışmaya başladı.Elbette önüne bir çok savaşçı çıkıyordu.
-Seni kandırmıyorum, dedi Konsül savaşçısı, bana inanmalısın yoksa oğlun zarar görecek…
Dlathia donakaldı: -O…oğlum mu? Ona ne yaptınız ha…hepinizi geberticem…GEBERTİCEM!
-HAYIR DUR YANLIŞ ANLADIN!, kalkanını kaldırsa da Dlathia’nın artan gücüne karşı koymak onun için çok zordu.Diğer taraftan ona zarar vermek de istemiyordu bu onu daha da zor duruma sokuyordu., XLE DO ETA UNDO PODRA!
Bu sefer daha şiddetli bir efsun göndermişti Konsül üyesi.Önemli derecede zarar vermeyi başarmıştı.
Dlathia sarsınıtı ile yere düşmüştü, acı çekiyor ve mırıldanıyordu :-Oğlum…canım…sana ne yaptılar?Merak etme bebeğim…merak etme sana ulaşacağım…ENTA GHO BLEDRA…ENTHA GHO BLEDRA!!!
Dlathia’nın gözleri Zainin’ki gibi alev alev yanıyordu.Etrafına o anda saçtığı enerji birçok savaşçıyı yok etmişti.Hırsla kalkıp Konsül savaşçısına doğru yürümeye başladı.
-Dlathi…benim dinlemiyorsun…hiç gerçekten dinlemedin…
-Neden dinleyeyim, ha?
Etraflarındaki büyük mücadele gibi iki eski dost da aralarında bir mücadele veriyorlardı.Konsül Savaşçısı Dlathia’ya bir şeyler anlatmaya çalışsa da Dlathia hiçbir şeyi dinlemiyordu.Sukünet onun içib sona ermişti.
Korag’ın kolunu efsunla yaralamayı başarsalar da dev adam acıyı hırsından hissetmiyordu. Kuzenler ise bu şekilde efsunla savaşmaya pek alışkın olmadıkları için onların her şey daha zorluydu.Küçük savaşçı ise ustalığını adamlara ağır darbeler vererek gösteriyordu.
Dlathia alev alev yanan gözlerini kapadı ve bazı sözler fısıldadı.Tekrar gözlerini açtığında bu sefer gözlerindeki kızıl değil mor bir alevdi:
-Artık yollarımızı ayrıma zamanı pek yüze Konsül Savaşçısı, dedi yüzünü buruşturarak.Ve elinde mor-gümüş alevden oluşan bir zinciri ona doğru savurmak için gerildi.

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:

Ohoo Dlathia costu be ablam *-* Saldır, atıl kızım XD Raini hata etti ama zainin rainiyi kurtarıp beraber kaçabilirler gibi yani zainin bir an lık karanlıktan sıyrılabilir ya da sıyrılmasını istiyorum XD
Ya bu arada raininin annesi nerelerde Ô.o pis cadı bence o çıokar bi yerden ama ne zaman.
Nese çok da diyecek bişi bulamıyorum gözde abla ellerine sağlık yine harika bir bölümdü
Ya bu arada raininin annesi nerelerde Ô.o pis cadı bence o çıokar bi yerden ama ne zaman.
Nese çok da diyecek bişi bulamıyorum gözde abla ellerine sağlık yine harika bir bölümdü



Konsül Perisi eskiden pırıl pırıl olan şimdi ise derin dipsiz ürkütücü bir deniz gibi görünen deniz gibi gözlerinde bir ışık çakmış gibiydi… Bu ışık intikamın ışığıydı. Dalgalı mavi saçlarından bir tutam gözlerinin önüne düşerken daha bir kendinden geçmiş daha bir ürkütücü göründü suların kızı olarak bilinen konsül perisi:
-Geçmişin ateşinde pişen ilk yemeğimin sen olacağını kim tahmin ederdi sevgili dostum?, diye mırıldandı Konsül perisi bambaşka bir ses tonu ile.
Raini’nin gözleri ufalmış ve yaşlarla dolmuştu.Sesi titrerken kardeşine uzanmaya çalışan bir küçük kız çocuğu gibi uzanma çalıştı ama onu saran sular yüzünden yapamadı: - Shinénaya..yalnızlığını anlıyorum ama Elaheh’e bir şans daha tanı…lütfen…o sana zarar vermek istemezdi.İçinizde bir denge kurabilirsiniz…Bili-
Raini sözünü tamamlayamadan Konsül Perisi dehşet verici bir gülümseme ile elini yumruk haline getirdi ve Raini’yi saran su Raini’yi de suya dönüştürüp damla damla yok oldu.Her şey o kadar hızlı olmuştu ki …O kadar ani…bir ilizyon gibi…bir yalan gibi…ama gerçekti… elf liderlerinden doğmuş ulu ağaçlar çığlık atıyordu, ışıklar maviden kızıla dönmüştü…Ormanın kalbi ağlıyordu…çığlı çığlığa büyük lider olması umulan Raini’nin kalbin özüne karışmasına ağıt yakıyordu.
Derinlerde ise Elaheh’in sesi duyuldu “raini…ha-hayır…RAINIIIII!!!!!!!” Bu acı dolu haykırış ordaki herkesin kalbinde duyulmuştu.
Tüm kaos içinde Konsül Perisi, kalbin özünün üstünde ağır ağır ardına döndü ve öylece kalan Zainin’in gözlerinin içine bildik bakışlarını uzun zaman buluşmayı umduğu gözlerle buluşturdu.Yüz ifadesiyle alakası olmayan bir şekilde gözlerinden yaşlar akıyordu :
-Merhaba …aşkım…
Zainin saatler gibi süren saniyeler boyunca Konsül Perisi’nin bedeninden sesini ulaştıran ve ona ulaşması için birçok kişi feda edilen kadının bakışlarından bakışlarını kaçıramıyordu:
- Shinénaya…
-Kızıl gözlerinde gördüğüm şey de ne?Yoksa…korku mu?, dedi dudağını munzurca ısırararak.
-Az…önce…kardeşin gibi bildiğin birini öldürdün…
-Yanılıyorsun o Elaheh için bir kardeşti ve az önce senin de hissettiğin gibi onu bu hayata bağlayan bir can daha yolumdan çekildi., yeni farkına vardığı göz yaşını garipseyerek sildi, Yoksa gözyaşları yüzünden üzüldüğümü mü sandın? Bunlar ruhu benim emrimde olan Konsül Perisine ait…şansını zorlamaya başladı.Sanırım yakında onunda işini bitirmem gerekecek.
-Konsül Perisi kendi rızası ile yanında değil mi?
-Zainin…Zainin…Zainin…,dedi başını hafifçe yana yatırarak, bu dünyada ölümüne Elaheh’e bağlı kişileri sen de benim kadar iyi biliyorsun.Ben yine de az önce elfe yaptığım iyiliği herkese göstermiyorum.Konsül Perisinin gücü bana bir süre daha lazım. Biraz…ikna ettim diyelim.Küçük öğrencin neredeyse işleri en başında bozuyordu gerçi.
-Ne?
-Konsül Perisi Elaheh ile gizlice görüşüyordu…önünüze engeller çıkaranlardan biri de oydu malum ve senin şu küçük efsuncun bunu tesadüfü olarak öğrenmek üzereydi. Konsül Perisi onu yok edebileceğini düşündü ben de mecburen öğrencini biraz güçlendirmek zorunda kaldım ama kendini kaptırınca neredeyse bu muhteşem askerimi öldürüyordu.Neyse ki onu Elaheh’den uzaklaştırmakla kalmadım aynı zamanda zihnini biçimlendirerek kendi safıma kattım.Bunun için Konsül Bilgesine minnettarım.
-Bana hangi üyelerin senin yanında olduğunu hiç söylemedin… Sen de onun gibi hep kendinden uzak tuttun.
-Sebeplerim farklıydı. Bizimkisi birbirini tanıma dönemiydi diyebiliriz, ürkütücü bir şekilde kıkırdadı, ama artık zamanı geldi.
Elini Zainin’e uzattı yüzünde çekici ve karanlık bir tebessüm vardı. Zainin bir an kalbin özüne baktı ve geçmişi düşündü sonra ona uzatılan ele çevirdi bakışlarını. Sonsuza dek gelmeyeceğini düşündüğü an gelmişti.Kutsal Hanım’a ulaşacaktı sonunda…sevdiği kadına…hem de yaşamak isteyen bir ruhla…onun için yaptıklarını itip ondan kaçmayacak bir ruhla…O da usulca elini yukarıdan ona doğru süzülen kadına uzattı.Bakışları her zamankinden donuk, kalbi her zamankinden daha taşlaşmıştı sanki.Bir an da duyduğu ses ile irkildi.İçini ısıtan, uzun kestane rengi saçlı, kahverengi gözlü genç bir kızın neşeli sesi “Zainin!” diye zihninde yankılandı.Gümüş efsun ustasının içini yakan bir ateş közlerinden alevlendi sanki “Palomita…” diye aklından geçirebildi sadece çünkü o anda Shinénaya , Konsül Perisi aracılığı ile çoktan onun bileğinden kavramış ve acı ile dağlanan ormanın kalbinden Zainin’i de alarak yok olup gitmişti.
******
Konsül Savaşçısı şaşkınlıkla karşısındaki kadına bakıyordu.O asla gerçekten anlamasa bile bu kadın onun için hep özel olmuştu.”Gerçekten anlamasa da” diye geçirdi içinden.Çünkü Dlathia elbette bunu fark etmişti ama onun kalbi sadece sevdiği adam için çarpıyordu ve sevdiği adam o değildi.Şimdi ise Konsül savaşçınsın göğsüne Dlathia’nın efsunu ile savurduğu zincir saplanmıştı.Kutsal Hanıma’a bağlılık yemini etse de yapamamıştı…Dlathia’ya zarar verememişti ve Dlathia fırsatını yakaladığında bunu ona ödetmişti.
Dlathia da acı çekiyordu aslında. Aşık olmasa da onun için özel bir dosttu ama Konsül Savaşçısı olduğundan beri herkesi hor gören bu adamın yaptıklarına daha fazla tahammül edemezdi. Son hedefinin de oğlu olduğunu düşünüyordu.
Onların savaşı bu noktada olsa da rüzgarın sesindeki diğer mücadele konsül savaşçısının adamlarının lehinde ilerliyordu.
O an da ise gökyüzünde kızıl bir ışık parladı ve sahibi de ardından kendini tüm asaleti ile gösterdi.Kızıl cübbesi içinde kızıl saçları topuz yapılmış konsül üyesi Kızıl Yıldız başını hafif geriye atmış küçük gören bakışlarını onlara yöneltmişti.Onlara tek bir kelime etmeden elini öne uzattı ve göğsünden önüne gelen kızıl küresi parladı:
-SLENDRIANDRA TAISA!, sözcükleri her tarafta yankılandı ve küreden yayılan patlama bir çember biçiminde etraflarını sarmıştı.Bir süre sonra ışık kızıl mızraklara dönüştü . Kızıl Yıldız “Hatanın Bedeli Canındır” diyerek yok oldu. Havada süzülen makinede savaş kesilmişti herkes etraflarında dönen mızraklara bakıyordu.Ve mızraklar aniden hedeflerine doğru harekete geçti ve saplandı.
-Raaaaaaaat!, diye haykırdı kolu mızrak ile kopup az öteye saplanmış dev adam buna aldırış etmeden.
Boyu kısa ama onuru büyük savaşçı ise tek kelime bile edememişti.Kalbine saplanan kızıl mızrak ile bedeni alev almıştı.
-Korag ondan uzak dur!, diye seslendi Walker ardına saklandığı konsül savaşçısının adamlarından birinin mızraklarla dolu bedenini bir kenara tutuşmadan hemen önce fırlatarak.
Flyer ise bir okkalı bir küfür savurmuştu kan ter içinde bacaklarının arası dahil etrafını çevreleyen mızraklar arasından doğrulurken.
Konsül savaşçısının adamlarının birkaçı hariç hepsi ölmüş mızrakların alevi ile yanıyorlardı.Kalanlar ise şaşkın ve korkulu bir noktaya kenetlenmişlerdi.Diğerleri de onların baktığı yere baktıklarında ne hissedeceklerini ne düşüneceklerini bilememişlerdi.
Konsül savaşçısı onunki kadar güçlü hatta o yaralı olduğundan ondan daha güçlü halde olan mızraklara kendi küreleri ile karşı koymaya çalışmıştı ama bunun sevdiği kadını kurtarmaya yetmeyeceğini biliyordu.Bu nedenle sadece efsunu değil bedenini de siper etmişti.Tüm mızraklar Konsül Savaşçısına saplanmıştı. Dlathia’nın saçı, yüzü ve üstü onun yeşil bir ışık gibi parlayan kanı ile kaplanmıştı.Dlathia’nın gözleri ufaldı, ufaldı…sanki birer nokta olmuşlardı…
Konsül Savaşçısı ise zoraki bir gülümseme lütfetti: -Bu yaşamda kalbine ulaşamadım.Umarım ki yeni yaşam zamanı geldiğinde kalbinde bana bir yer açmış olursun., gözleri kısılmaya başlamıştı, oğlun…onu alan ben değilim…onu…onu…, ve yere yığılan ulu savaşçı mızrakların alevinde çığlık atmak yerine fısıldayarak gözlerini yumdu, Seni hep sevdim…
“Hayır…ölme…lütfen…” Dalhia’nın gözlerindeki kızıllık azalmıştı ve tamamen gümüş olan saçları yine gece siyahı saçlara yer yer düşen gümüşlükler halini almıştı “ …özür dilerim…” dedi hıçkırıkları arasından “seni gerçekten anlayamadığım için özür dilerim…” en sonunda hıçkırıkları acı bir çığlığa dönüşmüştü güzel kadının.
Konsül savaşçısının iki parça halindeki küresi ise yükseldi ve ilerde birleşip bir efsun dalgası ile geçit oluşturdu.Savaşçının askerlerinden birinin emri duyuldu:
-Konsül üyesine Kutsal Hanım tarafından bahşedilen küre kutsal Hanım’a geri dönüyor.Biz ise başaramadık…yapmamız gerekeni biliyorsunuz.Onurumuzla yaşadık…ONURUMUZLA ÖLECEĞİZ!
Gözlerine inanamamışlardı kalan birkaç savaşçı da kendi kılıçlarını göğüslerine saplayarak yaşamlarını kendi elleri ile sonlandırmışlardı.
-Bu…bu saçmalık…, diye bakarken bir fikir belirdi Walker’ın aklında. Aynı anda Flyer da aynı cümleyi söyledi
-GEÇİT! KUTSAL HANIM! JETLER!
Rüzgarın Sesi’nin ardında büyük bir gürültü ile üç devasa silindir biçiminde makine çıktı.Walker seslendi:
-Birinci jet!
Flyer yanıtladı:
-Ateşlemeye hazır, bir gürültü kopmuştu…
Korag küle dönmüş Rat’ın bedenine yavaş yavaş kolunun yokluğunu hissetmeye başlarken büyük bir öfke ve acı ile bakıyordu.İçinden binlerce yemin ediyordu.
-İkinci jet!
-Hazır!, gürültü ikiye katlanmıştı.
Dlathia onu yıllarca karşılıksız seven, her ne kadar güç tutkusundan ve kutsal Hanım’a hizmetinden başka bir şey düşünmüyormuş gibi görünse de bu sevgiden vazgeçmeyen adamın içindeki güç yüzünden küle dönmek yerine yeşil tozlar halinde etrafa usulca savrularak yok olan bedenine yılların vicdan azabı ile baktı ve en azından onu önceden anlamış olsam keşkeleriyle Daisy’nin gücünü kendi gücünün kontrolü altına tamamen alarak eski haline döndü.Bu adamın onu sevdiği hale…
-Üçüncü jet!
-Hazır!,Gürültü üçe katlanmıştı.
Walker yeşil kürenin içinde kaybolduğu kapanmaya başlayan geçite bakışlarını dikti ve kuzenine döndü: -ŞİMDİ!
-GÖSTER GÜCÜNÜ BAKALIM RÜZGARIN SESİ! motorlar kulakları patlatacak bir sesle ateşlendi ve görülmemiş bir hızla geçitin içine giren zeplinvari makine geçit ile birlikte yok oldu.
-Geçmişin ateşinde pişen ilk yemeğimin sen olacağını kim tahmin ederdi sevgili dostum?, diye mırıldandı Konsül perisi bambaşka bir ses tonu ile.
Raini’nin gözleri ufalmış ve yaşlarla dolmuştu.Sesi titrerken kardeşine uzanmaya çalışan bir küçük kız çocuğu gibi uzanma çalıştı ama onu saran sular yüzünden yapamadı: - Shinénaya..yalnızlığını anlıyorum ama Elaheh’e bir şans daha tanı…lütfen…o sana zarar vermek istemezdi.İçinizde bir denge kurabilirsiniz…Bili-
Raini sözünü tamamlayamadan Konsül Perisi dehşet verici bir gülümseme ile elini yumruk haline getirdi ve Raini’yi saran su Raini’yi de suya dönüştürüp damla damla yok oldu.Her şey o kadar hızlı olmuştu ki …O kadar ani…bir ilizyon gibi…bir yalan gibi…ama gerçekti… elf liderlerinden doğmuş ulu ağaçlar çığlık atıyordu, ışıklar maviden kızıla dönmüştü…Ormanın kalbi ağlıyordu…çığlı çığlığa büyük lider olması umulan Raini’nin kalbin özüne karışmasına ağıt yakıyordu.
Derinlerde ise Elaheh’in sesi duyuldu “raini…ha-hayır…RAINIIIII!!!!!!!” Bu acı dolu haykırış ordaki herkesin kalbinde duyulmuştu.
Tüm kaos içinde Konsül Perisi, kalbin özünün üstünde ağır ağır ardına döndü ve öylece kalan Zainin’in gözlerinin içine bildik bakışlarını uzun zaman buluşmayı umduğu gözlerle buluşturdu.Yüz ifadesiyle alakası olmayan bir şekilde gözlerinden yaşlar akıyordu :
-Merhaba …aşkım…
Zainin saatler gibi süren saniyeler boyunca Konsül Perisi’nin bedeninden sesini ulaştıran ve ona ulaşması için birçok kişi feda edilen kadının bakışlarından bakışlarını kaçıramıyordu:
- Shinénaya…
-Kızıl gözlerinde gördüğüm şey de ne?Yoksa…korku mu?, dedi dudağını munzurca ısırararak.
-Az…önce…kardeşin gibi bildiğin birini öldürdün…
-Yanılıyorsun o Elaheh için bir kardeşti ve az önce senin de hissettiğin gibi onu bu hayata bağlayan bir can daha yolumdan çekildi., yeni farkına vardığı göz yaşını garipseyerek sildi, Yoksa gözyaşları yüzünden üzüldüğümü mü sandın? Bunlar ruhu benim emrimde olan Konsül Perisine ait…şansını zorlamaya başladı.Sanırım yakında onunda işini bitirmem gerekecek.
-Konsül Perisi kendi rızası ile yanında değil mi?
-Zainin…Zainin…Zainin…,dedi başını hafifçe yana yatırarak, bu dünyada ölümüne Elaheh’e bağlı kişileri sen de benim kadar iyi biliyorsun.Ben yine de az önce elfe yaptığım iyiliği herkese göstermiyorum.Konsül Perisinin gücü bana bir süre daha lazım. Biraz…ikna ettim diyelim.Küçük öğrencin neredeyse işleri en başında bozuyordu gerçi.
-Ne?
-Konsül Perisi Elaheh ile gizlice görüşüyordu…önünüze engeller çıkaranlardan biri de oydu malum ve senin şu küçük efsuncun bunu tesadüfü olarak öğrenmek üzereydi. Konsül Perisi onu yok edebileceğini düşündü ben de mecburen öğrencini biraz güçlendirmek zorunda kaldım ama kendini kaptırınca neredeyse bu muhteşem askerimi öldürüyordu.Neyse ki onu Elaheh’den uzaklaştırmakla kalmadım aynı zamanda zihnini biçimlendirerek kendi safıma kattım.Bunun için Konsül Bilgesine minnettarım.
-Bana hangi üyelerin senin yanında olduğunu hiç söylemedin… Sen de onun gibi hep kendinden uzak tuttun.
-Sebeplerim farklıydı. Bizimkisi birbirini tanıma dönemiydi diyebiliriz, ürkütücü bir şekilde kıkırdadı, ama artık zamanı geldi.
Elini Zainin’e uzattı yüzünde çekici ve karanlık bir tebessüm vardı. Zainin bir an kalbin özüne baktı ve geçmişi düşündü sonra ona uzatılan ele çevirdi bakışlarını. Sonsuza dek gelmeyeceğini düşündüğü an gelmişti.Kutsal Hanım’a ulaşacaktı sonunda…sevdiği kadına…hem de yaşamak isteyen bir ruhla…onun için yaptıklarını itip ondan kaçmayacak bir ruhla…O da usulca elini yukarıdan ona doğru süzülen kadına uzattı.Bakışları her zamankinden donuk, kalbi her zamankinden daha taşlaşmıştı sanki.Bir an da duyduğu ses ile irkildi.İçini ısıtan, uzun kestane rengi saçlı, kahverengi gözlü genç bir kızın neşeli sesi “Zainin!” diye zihninde yankılandı.Gümüş efsun ustasının içini yakan bir ateş közlerinden alevlendi sanki “Palomita…” diye aklından geçirebildi sadece çünkü o anda Shinénaya , Konsül Perisi aracılığı ile çoktan onun bileğinden kavramış ve acı ile dağlanan ormanın kalbinden Zainin’i de alarak yok olup gitmişti.
******
Konsül Savaşçısı şaşkınlıkla karşısındaki kadına bakıyordu.O asla gerçekten anlamasa bile bu kadın onun için hep özel olmuştu.”Gerçekten anlamasa da” diye geçirdi içinden.Çünkü Dlathia elbette bunu fark etmişti ama onun kalbi sadece sevdiği adam için çarpıyordu ve sevdiği adam o değildi.Şimdi ise Konsül savaşçınsın göğsüne Dlathia’nın efsunu ile savurduğu zincir saplanmıştı.Kutsal Hanıma’a bağlılık yemini etse de yapamamıştı…Dlathia’ya zarar verememişti ve Dlathia fırsatını yakaladığında bunu ona ödetmişti.
Dlathia da acı çekiyordu aslında. Aşık olmasa da onun için özel bir dosttu ama Konsül Savaşçısı olduğundan beri herkesi hor gören bu adamın yaptıklarına daha fazla tahammül edemezdi. Son hedefinin de oğlu olduğunu düşünüyordu.
Onların savaşı bu noktada olsa da rüzgarın sesindeki diğer mücadele konsül savaşçısının adamlarının lehinde ilerliyordu.
O an da ise gökyüzünde kızıl bir ışık parladı ve sahibi de ardından kendini tüm asaleti ile gösterdi.Kızıl cübbesi içinde kızıl saçları topuz yapılmış konsül üyesi Kızıl Yıldız başını hafif geriye atmış küçük gören bakışlarını onlara yöneltmişti.Onlara tek bir kelime etmeden elini öne uzattı ve göğsünden önüne gelen kızıl küresi parladı:
-SLENDRIANDRA TAISA!, sözcükleri her tarafta yankılandı ve küreden yayılan patlama bir çember biçiminde etraflarını sarmıştı.Bir süre sonra ışık kızıl mızraklara dönüştü . Kızıl Yıldız “Hatanın Bedeli Canındır” diyerek yok oldu. Havada süzülen makinede savaş kesilmişti herkes etraflarında dönen mızraklara bakıyordu.Ve mızraklar aniden hedeflerine doğru harekete geçti ve saplandı.
-Raaaaaaaat!, diye haykırdı kolu mızrak ile kopup az öteye saplanmış dev adam buna aldırış etmeden.
Boyu kısa ama onuru büyük savaşçı ise tek kelime bile edememişti.Kalbine saplanan kızıl mızrak ile bedeni alev almıştı.
-Korag ondan uzak dur!, diye seslendi Walker ardına saklandığı konsül savaşçısının adamlarından birinin mızraklarla dolu bedenini bir kenara tutuşmadan hemen önce fırlatarak.
Flyer ise bir okkalı bir küfür savurmuştu kan ter içinde bacaklarının arası dahil etrafını çevreleyen mızraklar arasından doğrulurken.
Konsül savaşçısının adamlarının birkaçı hariç hepsi ölmüş mızrakların alevi ile yanıyorlardı.Kalanlar ise şaşkın ve korkulu bir noktaya kenetlenmişlerdi.Diğerleri de onların baktığı yere baktıklarında ne hissedeceklerini ne düşüneceklerini bilememişlerdi.
Konsül savaşçısı onunki kadar güçlü hatta o yaralı olduğundan ondan daha güçlü halde olan mızraklara kendi küreleri ile karşı koymaya çalışmıştı ama bunun sevdiği kadını kurtarmaya yetmeyeceğini biliyordu.Bu nedenle sadece efsunu değil bedenini de siper etmişti.Tüm mızraklar Konsül Savaşçısına saplanmıştı. Dlathia’nın saçı, yüzü ve üstü onun yeşil bir ışık gibi parlayan kanı ile kaplanmıştı.Dlathia’nın gözleri ufaldı, ufaldı…sanki birer nokta olmuşlardı…
Konsül Savaşçısı ise zoraki bir gülümseme lütfetti: -Bu yaşamda kalbine ulaşamadım.Umarım ki yeni yaşam zamanı geldiğinde kalbinde bana bir yer açmış olursun., gözleri kısılmaya başlamıştı, oğlun…onu alan ben değilim…onu…onu…, ve yere yığılan ulu savaşçı mızrakların alevinde çığlık atmak yerine fısıldayarak gözlerini yumdu, Seni hep sevdim…
“Hayır…ölme…lütfen…” Dalhia’nın gözlerindeki kızıllık azalmıştı ve tamamen gümüş olan saçları yine gece siyahı saçlara yer yer düşen gümüşlükler halini almıştı “ …özür dilerim…” dedi hıçkırıkları arasından “seni gerçekten anlayamadığım için özür dilerim…” en sonunda hıçkırıkları acı bir çığlığa dönüşmüştü güzel kadının.
Konsül savaşçısının iki parça halindeki küresi ise yükseldi ve ilerde birleşip bir efsun dalgası ile geçit oluşturdu.Savaşçının askerlerinden birinin emri duyuldu:
-Konsül üyesine Kutsal Hanım tarafından bahşedilen küre kutsal Hanım’a geri dönüyor.Biz ise başaramadık…yapmamız gerekeni biliyorsunuz.Onurumuzla yaşadık…ONURUMUZLA ÖLECEĞİZ!
Gözlerine inanamamışlardı kalan birkaç savaşçı da kendi kılıçlarını göğüslerine saplayarak yaşamlarını kendi elleri ile sonlandırmışlardı.
-Bu…bu saçmalık…, diye bakarken bir fikir belirdi Walker’ın aklında. Aynı anda Flyer da aynı cümleyi söyledi
-GEÇİT! KUTSAL HANIM! JETLER!
Rüzgarın Sesi’nin ardında büyük bir gürültü ile üç devasa silindir biçiminde makine çıktı.Walker seslendi:
-Birinci jet!
Flyer yanıtladı:
-Ateşlemeye hazır, bir gürültü kopmuştu…
Korag küle dönmüş Rat’ın bedenine yavaş yavaş kolunun yokluğunu hissetmeye başlarken büyük bir öfke ve acı ile bakıyordu.İçinden binlerce yemin ediyordu.
-İkinci jet!
-Hazır!, gürültü ikiye katlanmıştı.
Dlathia onu yıllarca karşılıksız seven, her ne kadar güç tutkusundan ve kutsal Hanım’a hizmetinden başka bir şey düşünmüyormuş gibi görünse de bu sevgiden vazgeçmeyen adamın içindeki güç yüzünden küle dönmek yerine yeşil tozlar halinde etrafa usulca savrularak yok olan bedenine yılların vicdan azabı ile baktı ve en azından onu önceden anlamış olsam keşkeleriyle Daisy’nin gücünü kendi gücünün kontrolü altına tamamen alarak eski haline döndü.Bu adamın onu sevdiği hale…
-Üçüncü jet!
-Hazır!,Gürültü üçe katlanmıştı.
Walker yeşil kürenin içinde kaybolduğu kapanmaya başlayan geçite bakışlarını dikti ve kuzenine döndü: -ŞİMDİ!
-GÖSTER GÜCÜNÜ BAKALIM RÜZGARIN SESİ! motorlar kulakları patlatacak bir sesle ateşlendi ve görülmemiş bir hızla geçitin içine giren zeplinvari makine geçit ile birlikte yok oldu.

Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:

53. sayfa (Toplam 64 sayfa) [ 955 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |