EFSUN ÖĞRETİSİ Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 58, 59, 60 ... 62, 63, 64, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
“Palomita…Pa…lo…mi…ta…” onu tanıyan herkes böyle seslenirdi çocukluğundan beri. Sonra “Pusula…Lithyasis Öğrencisi…Köle…” gibi yakıştırmalar ya da hitaplar girdi hayatının dönüm noktası sonrasında.Bilmediği ise o isimlerden birinin başka bir dönüm noktasının ta kendisi olduğuydu hatta tüm bu olaylardan öncesinde bile ruhunun bir parçası olan bir şeydi bu “Saena…”. Ona buşakilde hitap eden ilk kişi Atlantisin yok oluşunda babasının ölümü ile liderliğin geçtiği Atea idi. Çünkü o gerçeği biliyordu ama o anda sadece adı ile yetinmişti çünkü bazı gerçekler zamanı geldiğinde ortaya çıkmalıydı aksi taktirde mucize yerine lanet olabilirdi.
Ve vakti geldiğinde Palomita da öğrenmişti “Saena” adının anlamını. Saena birçok ırkta farklı isimlere sahip kadim güçlerden birinin ruhsak yansımasıydı. Çoğu ırk için bir efsaneydi. Palomita’nın gezegeninde Phoneix, Anka, Saena gibi isimlere sahipti. Genç kız bir an için düşündü “efsanelerden uzaktutulma”nın anlamını şimdi kavrar gibiydi ama bu gerçeği düşünmenin de şu an sırası değildi. Bu nedenle usulca alevler içinde dönüşen bedeni ile birkaç adım daha attı. Ne olacağını bilmese de bir şekilde hissediyor gibiydi. Sanki bu efsunlu olaylar şimdi ona çok daha tanıdık geliyordu.
Magnusfe gezegenine giden ve şimdiye kadar gördüğü kapıdan farklı bir kapı belirdi sislerin arasında yok olan gelin ile kendisinin arasında.Kapının şekli sade idi ama bir yarısı altın bir yarısı gümüştendi.Kapının kanatlarını incelediğinde içindeki o aşinalık kapının iki kanadının da Mu ve Atlantis kıtalarını temsil ettiğini fısıldadı ruhuna. “Demek her kapı ardındaki ile ilgili ip ucu veriyor aslında.” Diye düşündü. Diğer kapıdaki “Güzel kadın ve canavarımsı figür muhtemelen kusal hanımı temsilen oluşmuş olmalı.Peki ya o uzandıkları oyuk?”Önündeki kapı aralanırken genç kız arkasına dönüp baktı. Ra-Mu iki bedene bölünmüş olsa bile bir şekilde sanki bütünmüş gibi geliyordu artık ve çaresiz bakışlarını gölge düşmüş yüzünden seçebiliyordu hatta sanki zihnindeki yalvarışları bile duyar gibiydi.Ra-Mu’ya tebessüm etti:
-Merak etme hiçbir şeyi düzeltemesem bile en azından sizi özgür kılmaya çalışacağım.
-Ben gittiğimde sen de daha çok kendini keşfedebileceksin Saena. Çünkü kadim ruh beni terk etse de onu keşfetmeni engelliyor birşekilde benim arada varlığımı devam ettirmem. Daha sonra o tamamen sana bahşedilmiş olacak.
-Sadece şu iki gezegende birbirini seven iki kişini hiç olmazsa birbirlerini severek, dürüstçe ruhlarının ebediyette birleştiğini bileyim yeter., dedi hüzünle kızın yana ruhu ve tekrar kapıya döndü, ilerlemeye başladı.
Kapıdan geçtiğinde kapı da bir gıcırdama duydu.Kapı oldukça ağır bir şekilde de olsa kapanıyordu. Bu demek oluyordu ki zamanı kısıtıydı. Dikkatini yoğunlaştırdığında tanıdık kıyılarda buldu kendini. Atea’nın boyutuna vardıklarında kendilerini buldukları o garip sahilde.Ve önünde Floa’nın babasını ve Liam’ı alan canavarın okyanusu vardı.Ne yapması gerektiğini bilmiyordu.Önce bildiği bir efsunu mırıldandı ama olmadı. Belki de gerçekten tam olarak var olmaması ile ilgiliydi.Neden sonra bir dürtü ile suya yürüdü.Su alevlerini döndürmemişti ama yine de suda yürüyemeyeceğini de biliyordu.Gözlerini kapadı “Senin buraya getirdiklerini kurtarmam için en azında bana elini uzat” diye düşündü ve gözlerini açtığında önünde tahtaların birleşmesiyle bir kayık oluşmuştu. Kız gülümsedi çünkü bu kayığın neyin parçalarından oluştuğunu farkındaydı. Nuh’un gemisi…
Okyanusa açılması ile bir tufan baş gösterdi tıpkı önceden olduğu gibi ama bu sefer inanılmaz bir kendine güvene sahipti. “Yüce tufan…sen bir hapis olamayacak kadar eşsizsin…seni lanete dönüştüren güce meydan oku ve senin gibi olan buhun sesini dikkate al…Bana yol ver yüce tufan…”
Sanki karşısında inatçı bir çocuk vardı ama kararlı bakışları karşısında yaramaz çocuk sakinleşmiş ve gülümseyip ona yol vermişti. Tam derin bir nefes almışken bir sessizlik oldu…gereksiz derece bir sessizlik…ve derinlerden o canavar yükseldi. Sevdiği adamı yok eden canavar. Kız onu yok etmek istedi büyük bir üfke ile ama birşek onu durdu ve onun gerçek işlevini hatırladı.Canavar ölmemeliydi.Çünkü bir şeyleri yok etmek kolaydı ama bedeli ağır olabilrdi üstelik telafi de edilemeyebilirdi. Geleceği bilemezdi. İlginç olan ise balığımsı canavarın bir metre ötesine usulca gelmesine rağmen sanki körmüş gibi onu görmemesiydi.Bir süre sonra canavar yine geldi okyanus derinliklerine geri döndü.
Şaşkındı…Nasıl böyle işleyebiliyordu her şey? Bir tuzak olabilir miydi? “O kadar da kolay işlemiyor aslında” diyen tanıdık sesi duydu okyanusta ilerlerken. “Önceden geldiğin birçok bedel ödedin. Eğer o anı olmasa o acıların bedelinde bir acıyı şimdi çekiyor olurdun. Üstelik özüne kavuşmaya da çok yaklaştın bu seni kadim efsunlara daha yakın hissettiriyor böylece onlara karşı koymuyor aksine bir uyum içinde ilerliyorsun.”
-Atea…vakti geldiğinde seni unutmadım…, kız bedeni olsa şidi hüngür hüngür ağlıyor olacağından emindi.
“Unutmayacağında emindim.Saena…hadi artık elimi tutman için seni bekliyorum…”
-Geliyorum.
-Bir rehber ister misin?, dedi tanıdık bir ses kızın arkasında kayıkta beliren masumcana ifadeli sarı gözlü bir çocuk.
-Yitik Ruh?
-İlk geldiğinde kullanabileceği son gücü ile sizi Atea hapis makenına alabilmişti ama şimdi bunu kendin yapmalısın.Rehberin ve anahtarın benim…
Yitik Ruh kimi zaman sinir bozucu ukalalıkta ama öte yandan adilliği ile kendine hayran bıraktıran bir konsül üyesi olmuştu onun gözünde.Ama hangisi olursa olsun ürkütücü karanlık yanı asla kaybolmuyordu.Bilinmeyen bir sebepten Atea’ya koşulsuz bağlıydı sadece bu kesindi.Kız onayladı
-Nuhun geminsin parçaları yanan ruhu daha fazla muhafaza edemez.Hadi rehberim beni götür ve kapıları aç.
Yitik ruh kızı şaşırtarak bir referans verdi ve kayığı peşinden usulca sürüklercesine bir yerlere götürdü. “Sonrası senin elinde Saena…” dediğini en son Yitik ruhun.Gözünü kamaştıran ışık geçtiğinde Atea’nın hapis olduğu yerdeydi.Ve önceki olduğu yerde Atea yüzünde bir umut ışığı ona bakıyordu.
-Merak…
-DİKKAT EDİN!, diye bağırdı genç kız görünümüyle Atea.
Aynı anda demek istediğini anlamıştı ama çoktan oğlunun yolladığı taşlaşmış bedenler canlanmış ve ona saldırmaya başlamıştı bile. Birkaç hamleden geriye sıçraya kurtuldu ama onlara ne yapacağını bilemiyordu.Savaşmak zorundaydı ama efsun gücünü kullanamıyordu ve karşısında duran onun ricalarını dinleyecek tarzda bir efsane değildi.
-NE YAPMALIYIM?, diye Atea’ya seslendi çaresizce.
-SEN SAENASIN! KADİM KUŞSUN! ÖZÜNE UZAN!
Bir saldırı içinden geçerken ruhunun yine de canının acımasına şaşırmıştı.Oğullarının yani ilk Kutsal efendinin gücünü daha iyi anlıyordu şimdi.Üsteli bunlar sade onun minik birer kuklasıydı.”AMA NASIL? ÖZÜME NASIL UZANACAĞIM?”
-Seni sen yapan şeylerin farkına her varışında biraz daha özüne yaklaşmış olacaksın…
“Beni ben yapan şeyler…” diye mırıldandı. Kedini düşündü…eski Paomita, sonra değiştiği halini…ama bir işe yaramıyordu.Sonra kendinden çok başkalarını düşünür halde buldu kendini. O zaman farkına varmıştı “Beni ben yapanlar…yaşadıklarım…anılarım…ve onları bana yaşatanlar…iyisiyle…kötüsüyle…onlarla bugünkü halime geldim.” Bunları söze akıtırkan çoktan aklından geçmesiyle bedenindeki alevler çok daha güçlü bir hal almıştı ve ona yaklaşan her canlanan bedeni çığlıkçığlığa bir haykırışla yok ediyordu.Kalanlarda başarısız olacaklarını anlayınca içlerinden çıkan siyah ışıllar orayı terk etti ve zavallı bedenler tamamen kaya olup sonra da toza dönüştüler.Kız gülümseyip Atea’ya doğru bu sefer suya batmadan hatta yüzeyine dokunmadan sülür gibi ilerlemeye başladı ama aniden durdu “Ya seni de yakarsam?”
Atea masum güzelliği ile gülümsedi “Yakmazsın…Biz kadim güçlere saygı duyan bir ırkız ve bunun hediyesi olarak bize siz belli bir seviye zarar görmeme lütfettiniz. Ra-mu anka gücünü senin şu anın kadar ancak keşfedebilmişti ama böyle bile ancak ben yaklaşabiliyordum ona çünkü halkımın çok azının saygısı kalmıştı.Benim hala bu güce saygım var.Sana inanıyorum dostum.Beni kurtar.Çok uzun zamandır bekliyorum.”
Daha fazla çekinmeye gerek yoktu.Atea’ya uzanıp elini tutması ile alevden kanatlarını büyük bir haşmetle iki yana sonu yokmuşçasına uzanması bir oldu.Atea’ya sarılan kız gülümsedi “Sizin için kavuşma zamanı” dedmesiyle kantalarının bir çırğışını ardından kendini kapan üzere olan kapının hemen önüne varmış halde buldu.Az ötede olan kapıdan son bir hamle ile son anda geçebilmişlerdi.Ve hemen arkalarında kapı yok olmuştu.Atea gülümseyerek ayaklarını boşluğa bakarken süresini bile çıkaramadığı zamanlardan beri kabini teslim ettiği adamı sevinç ünlemini duydu.O da aynı anda o tarafa döndü ve iki bedene hüzünlü bir tebessüm lütfetti.” Karanlıkta ışığım aydınlıkta rengim soğukta ateşim sıcakta suyum …” dedi hıçkırıklara boğulurken kolarını iki yana açarak koşmaya başladı ve sır bekçileride ona doğru koşmaya başlamışlardı bile “…yoklukta varlığım varlığımda anlamım her yok oluşumun ve her var oluşumun sebebi…”diye fısıldadılar onlar da tek sesleri ile:Ve Atea da Ra-Muda aynı cümle ile bitirdiler sözlerini “ Birbirimizin yarısı birbirimize bağımlı ve birbirimizin bedeliyiz.” Gri bir ışıkla Ra-Mu tek bir bedene dönüştü Atea’nın kollarında.Bir sonra bakışta ise usulca birçok anlamın yüklü olduğu bir buseyi paylaşan masallardaki prensesleri aratmayacak genç güzel bir kız ile masallardaki prenseleri aratmayacak yakışıklılıkta siyah saçlı uzun boylu genç bir adamın paylaştığını gördü. Hem onlar adına mutluydu hem de yüreği burulmuştu.
Birkaç saniye sonra kendilerine gelen iki efsane kıtanın liderleri ona dönmüşlerdi “Hadi Saena…şimdi senin için bu yoldan çıkıp yeni bir kadere uçmanın ilk kanat çırpışının zamanı…Uç Saena uç ve onları da buraya getir.”
Artık kuşun sesi onun sesiydi.Kanatlarını yanı sıra ruhuda tam anlamı ile büyük bir alev patlaması ile biçim değiştirdi.Griliklerin içinde bir kapı belirmeden kendisinin alevi ile bir yarık oluştu ve oradan ruh ulaşmadığı arzuladığı yere kanat çırptı.
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
uww süper gidio valla meraklandım iyice
sun-chan çok güzel bi bölüm olmuş tanabata hediyemiz için teşekkür ederiz
edit:bu sefer yorum bekleme, okuması iki dakka sürdü,yorum yapçak yer bulamıyom(mutlu sona yaklaşıyoz ya,her şey istediğim gibi gidiyo, o yüzden azarlıycak adam bulamıyom , haa, palomita ya afferim diyom ama )
edit:bu sefer yorum bekleme, okuması iki dakka sürdü,yorum yapçak yer bulamıyom(mutlu sona yaklaşıyoz ya,her şey istediğim gibi gidiyo, o yüzden azarlıycak adam bulamıyom , haa, palomita ya afferim diyom ama )
EFSUN ÖĞRETİSİ ve KADİM SÖYLEV fanı
Efsane serisi '' ZAİNİN & PALOMİTA '' fanı
domo arigatoo gozaimasu NQS ^_^
Karanlık Öğretiyi yeni bitirdim ve inanamadım 1 aydır neler kaçırdığıma. Yani en son bıraktığımda Kutsal Hanım'ın aydınlık tarafı ile karanlık tarafı kandırmaya çalışıyordu PALOMİTA'YI, ama henüz ZAİNİN'İN ve SLİTHLİAM'IN ne yapacakları belli değildi ve bir ümit vardı Ama şimdi okuduğum kadarıyla olay çok kötü bir yöne gitti. PALOMİTA'NIN, KUTSAL HANIM'IN, KONSÜL ÜYELERİNİN ölümleri hayret ettirdi beni
Tasvir etme tarzın çok güzel Gözde, olayları hiç karıştırmadan birbirleri içinden geçişli veriyorsun. Betimlemelerin çok iyi, görmediğim bir dünyayı hayal etmemi sağıyorsun her okuduğumda. Ayrıca macera hiç kopmadan ve olaylar savruklaşmadan bir nefeste okutuyor kendisini
*** KUTSAL HANIM'DA mı öldü tamamen, yoksa sadece bedeninden olduda ruhu yeniden birisini bulup ele geçirebilirmi
*** PALOMİTA'NIN bedeni mahvolduysa eğer, onu mahveden güç ona yeniden aynı bedeni yada başka bir beden veremez mi
*** ATEA ve RA - MU eğer bu kadar güçlülerse neden oğullarını öldürüp, tüm [i]Magnusfeyi[/i] huzura kavuşturamıyorlar
*** ZAİNİN ve SLİTLİAM'DA öldülermi şimdi
*** KUTSAL HANIM'IN her iki tarafıda güçlüyse, altın ve gümüş efsuncularına nasıl yenilebildi. Yani yenildiği iyi olduda
*** Konsül üyeleri altın ve gümüş efsuncularla işbirliği yapıp keşke önceden yok etselerdi KUTSAL HANIM'IN karanlık tarafını
Sırada Alacakaranlık Öğretileri var
Tasvir etme tarzın çok güzel Gözde, olayları hiç karıştırmadan birbirleri içinden geçişli veriyorsun. Betimlemelerin çok iyi, görmediğim bir dünyayı hayal etmemi sağıyorsun her okuduğumda. Ayrıca macera hiç kopmadan ve olaylar savruklaşmadan bir nefeste okutuyor kendisini
*** KUTSAL HANIM'DA mı öldü tamamen, yoksa sadece bedeninden olduda ruhu yeniden birisini bulup ele geçirebilirmi
*** PALOMİTA'NIN bedeni mahvolduysa eğer, onu mahveden güç ona yeniden aynı bedeni yada başka bir beden veremez mi
*** ATEA ve RA - MU eğer bu kadar güçlülerse neden oğullarını öldürüp, tüm [i]Magnusfeyi[/i] huzura kavuşturamıyorlar
*** ZAİNİN ve SLİTLİAM'DA öldülermi şimdi
*** KUTSAL HANIM'IN her iki tarafıda güçlüyse, altın ve gümüş efsuncularına nasıl yenilebildi. Yani yenildiği iyi olduda
*** Konsül üyeleri altın ve gümüş efsuncularla işbirliği yapıp keşke önceden yok etselerdi KUTSAL HANIM'IN karanlık tarafını
Sırada Alacakaranlık Öğretileri var
Gümüş, altın ve karanlık efsunlar birbirine karışmıştı. Büyük patlama kısa bir zaman sonra gerçekleşecekti. Böylece uzun süredir Kutsal Hanımın bir yandan kaçısı bir yandan bulunmak istenişinin ardındaki sır geride bunu pek de bilen birileri kalmadan son bulmuş olacaktı. Aslında istenen de buydu…hiç olmamış gibi olması…hepsi ölmesi gerekse bile…yaşamların normale dönmesi…kendileri ölecek olsa bile…sevdiğin birini öldürmen demekse bile…büyüyemeden yok olmaksa bile…tüm lanet burada son bulacaktı…
Günahkar yerdeki kadını sıkıca tutuyordu kadın ona yalvarsa bile onu bırakmayacaktı hatta onu sevdiğini söylese bile artık her şey için çok geçti onu tamamen günahkar olana kadar seçmişti artık bu yanlıştan dönme zamanıydı. Kızıl gözleri artık düşünceli değildi, pişmanda değildi ama huzurlu da değildi…sadece artık her şeyin burada biteceğini biliyordu. Ölümünü kolaylaştıran tek şey ise bir ruha son bir şans vermekti içinden her ne üstün güç o ruha yardım edebilecekse ona yalvarıyordu “Ona son bir şans…” diye…
Buz mavisi gözler de ondan farksızdı.Çünkü biliyordu, kuşkusuz burada olan kimse tam anlamıyla masum değildi.Bu nedenle aslında Zainin tek günahkar olarak seslenilen olmamalıydı ama bu nedenle ona acımıyordu aksine saygı duyuyordu.Ne kadar düşman olsalar da izledikleri yol farklı olsa da ikisi de bunu aynı kişi için yapmışlardı ve şimdi ikisi de geride kalanlar için onu birlikte öldüreceklerdi. Kötülüğü perde gibi kullanıp ne kadar h erkesi gizlice savunsa da ölümünü tek zorlaştıran ölse bile sevdiği kadının onu asla kabul etmeyeceği idi…Bunu düşününce kardeşine imreniyordu.Çünkü hem sevmişti hem de sevilmişti sevgisi aslında yarım kalmış sayılmazdı. Bu nedenle Palomita isimli kızın her şeyin üstesinden gelip kardeşi ile tanıştığı için bir nevi mutluydu.Kardeşi onun için ölse bile boşuna ölmemişti.Çünkü o temiz ruh kesinlikle bunu hak ediyordu ve karşısındaki saygı duyduğu adam son davranışı ile bir kat daha saygısını arttırmıştı ve o ruhu özgür bırakmıştı bir sorumluluk alarak. Slithliam’a kalan o ruh için onu kurtarabilecek üstün güce yalvarmaktı “Ona son bir şans…” diye.
Uzandığı yerden onu bağlayan görünmez bağlar yüzünde kalkamayan, sesini duyuramayan verlığı unutulan kız ise belki de en masumlardan biriydi ama kendisi de biliyordu ki onun masumiyeti çocuk olmasından ötürü idi. Çünkü o kötülükten hep babası tarafından korunmuştu ve ne kadar sert görünmeye çalışsa da işte kötülükle karşılaşınca böyle çaresiz kalmıştı. Bildiği başka bir şey ise gerçek masumiyetin tüm kötülerin içinden geçsen de yine masum kalabilmek olduğuydu işte o kız öyle biriydi , o yakın zamanda tanıdığı Palomita isimli kız tüm kötülüklere dokunsa bile yine de temiz kalmıştı. Az önce kızıl bir yıldız olup onun ruhunun gittiğini hissetmişti ve içinden onun için yalvarmak kalmıştı geriye “ Ona son bir şans…” diye.
Bu üç kişi artık ölümle yüz yüze idi.Her şeyi geride bırakıyorlardı şimdi…ya da…öyle sanıyorlardı…Küçük kızın göleri anide uzaklardan bir ses ile açıldı ve gökte az önce kaydığını gördüğü kızıl yıldızı gördü üstelik çok çok daha parlaktı…ve … onlara doğru geliyordu.
Zainin ve Slithliam ise onlara doğru yaşlaşan kızıl alevi fark edene kadar sadece bir an onun anka halini gördükten sonra iki yana savrulmuşlardı o güç tarafından. Hareket edemiyorlardı. Ne olduğunu anlayamamışlardı. Onlar iki yana savrulsa da hala tüm efsunları etrafında tutan geniş kanatlı alev alev yanan bir siluet vardı karşılarında. O siluet Kutsal Hanımı boğazında sanki usulca tutmuştu ama o görüntüye rağmen Kutsal hanım tamamen hareketsiz kalmıştı. Siluet başını günahkara çevirdi usulca ve onun gözleri ile birleşti gözleri sonra diğer tarafa çevirdi başını ve buz bakışlı gözlere baktı aynı şekilde…İki adamda silu etini gülümsediğini gördüler ve konuşmaya çalıştığında büyük bir çığlık duydular. Neredeyse onları sağır edecek bir çığlıktı bu ama onun kim olduğunu anlamışlardı.
“Sa…e…na…” diye mırıldandı iki adam da ve Atea’nın o şekilde kime seslendikleri akıllarına gelince bir şok daha yaşadılar.
-PALOMİTA!, diye haykırarak ayağa kalktı Zainin, YAŞIYORSUN! PALOMİTA SEN…SEN SAENA’NIN BEDENİNİ ALMIŞSIN…
Slithliam’ı başka şaşırtan bir şey ise yıllardır bu kadar içten gözyaşı dökmemiş birisinin en ummadığı kişi olmasıydı. Zainin sanki akıttığı göz yaşları ile günahlarını temizliyordu içinden. Slithliam da ayağa kalktı.
Saena iki adamında ona yakalaşamıyacağını biliyordu.Bu yüzden geldiği gibi onları iki uzak tarafa savurmuştu. Sesini de duyuramıyordu nları kısaca da olsa söyleyemiyordu. Tam iki adamı da gönderecekken ötedeki Floa’yı gördü. Küçük kız ona tarif edilemez bir ifade ile bakıyordu. Sevinç şaşkınlık korku hepsi bir aradaydı. Saena artık yapması gerekenlerin farkındaydı. Kızıl gözlerini sıkıca kapadı ve o anda üç kişinin sırtında alevden birer çift kanat belirdi.Saena bu kanatları zarar görmeyecek şekilde güvenli bir yere göndermek için oluşturmuştu. Ve istediğini de yaptı sadece birkaç saniye içinde üçü de kanatların onları götürdüğü yarıktan öteye geçmişlerdi.
Birkaç saniye rahatlamadan sonra sinirle boğazını kavradığı kadına döndü. Kadın büyük bir güce sahip olduğu için onun varlığına dayanabiliyordu ama korkusu yüzünde okunuyordu çünkü tam karşısında saena duruyordu.
“Şimdi sıra sende…Kutsal Hanım…” diye çığlıksı sesiyle haykırdı ama Kutsal Hanım onu anlıyordu.
-Be..beni yok etme kadim güç…ben de senin gibi özelim…üstelik…ben senin dostunum…, dedi Shienaya sonra bakışları görünüşü değişti, beni onun içinden alamaz mısın kadim güç? Sanırım alamazsın…o halde beni yok et çünkü bu acı çok büyük, dedi Elaheh kıvranarak.
“Önce senden almam gereken bir geçmişim var…” diyerek boğazına sarılmış elinin içinde onun bedeninden gelen gümüş altın ve kızıl kanı çekmeye başladı “bedeni senden geri alamam ama Liam’ın, Zainin’in ve geçmişimin kanının senin ile yok olmasına izin veremem. O kan benimle birlikte yaşayacak. Şunu de unutma ister iki ruhunda suçlu ister iki ruhunda masum olsun şu anda hiçbiri umurumda değil çünkü seninle bitirdiğim son şey masumiyetim oldu. Şimdi seninle birlikte Palomita da ölecek. İşte eline geçen tek şey bu oldu iki değil üç kişiyi öldürmek…”
Bundan öte Kutsal Hanım ağzını bile açamamıştı çünkü Saena’nın bir düşüncesi ile kara , gümüş ve altın efsun onun bedenine girmiş ve kendi ateşi ile de birleşerek büyük bir patlama yaratmıştı. Saena ise aynı anda siluetten tekrar kuşa dönüşerek geldiği yarığı ardından kapayarak oradan çekip gitmişti.
Üçü de şaşkındı iki saniye ince her şeyin bittiğini düşünüyorlardı şimdi ise sır bakçilerinin beklediğ i geçiş boyutunda tam karşıların da Atea ve Ra-Mu’yu görüyorlardı.
Lord Slithliam ve Zainin derhal eğilerek referans vermişlerdi. Floa ise her şeyden bihaber şaşkın şaşkın onlara bakıyordu.
-Siz…kimsiniz?, diyebildi sonunda.
-Ben Atea…
-Ben Ra-MU…
Floa bu isimleri biliyordu. Babası bir masal gibi onları anlartırdı. Eşinden öğrendiği bu masalları ona anlatmak kalan tek mirastı şovalyeye. Küçük kızda annesini düşünerek dinlerdi hep, gerçek olduklarını hiç düşünmemişti. Başlangıcı yapanlar oraya o halkı getiren kadın ve adam onlardı. Floa selam vermek yerine bacakları güçsüzleşere yere düşüvermişti “İ-inanamıyorum…”
Zainin ise Ra-Mu’nun sesini duyunca şaşırmış ve doğrulmuştu “Sır Bekçileri?”
-Doğru Zainin…İşte uzun zamandır bunun için pusulayı bekliyordum. O özel pusulayı ve o bana özgürlüğü getirdi.
-İkimize de…artık ruhlarımız özgür kalacak., dedi Atea tüm güzelliğini yansıtan gülüşü ile.
-Peki o dönebilecek mi?, dedi Lord Slithliam da doğrularak.
-O bildiğiniz Palomita değil artık. O kadim gücün yansıması olan Saena…Torunlarımızın gücünü miras almış kutsal hanım ona zarar veremez., dedi Atea bakışlarını adamların hemen ardına yoğunlaştırarak.
Herkes Atea’nın baktığı yere dönmüştü. Yanarak bir delik açılmıştı arkalarında ve devasa yanan kuş kendinigöstermişti uçsuz gibi görüne geniş kanatlarını iki yana açarak ve bir çığlık koyvererek.Daha sonra önce alevi söndü ve ipekden daha pürüssiz ve eşsiz bir biçimde yumuşak görünen kızıl tüylü kışa dönüştü ve bir yanma ile daha küçülerek yanan bir siluet oldu. Onların az önce gördüklerinden daha zararsız gibi görünüyordu siluet.
“Artık size ulaşabilrim” diyen sesini duyduklarında hepsinin yüzünden bir gülmseme geçmişti.Yanan siluet gittikçe etten kemikten olmuştu. Ve sonunda tanıdıkları yüzün sahibini görmüşlerdi. Yine de kararsızlardı.Çünkü o kişi gerçekten sadece “tanıdık” görünüyordu onlara. Normalde bildiklerinde çok daha gür ve uzun tamamen alev kızılı olan saçları etrafa saçılmıştı ve onlara bakan gözler sanki hala yanıyor gibi kıpkırmızıydı. Hafif hafif nefes alan alık dudakları pespembeydi. Kumral bedenini kırmızı bir cüppe örtüyordu. “Geri aldığım kanım ile yine insan olabiliyorum. Eskisi bedenim biçiminde ama öteyendan ondan başka bir beden ve o ses ile yine konuşabiliyorum. Kısacası bu ruh küllerinden kanı ile yeniden doğdu.”
-PALOMİTA!, diye bir çığlık atarak koşup ona sarıldı Floa.
Genç kızdan çok genç bir kadın gibi görünen Saena küçük kıza sarıldı “Artık Palomita değilim küçüğüm. Ben Saena’yım.”
-UMURUMDA DEĞİL! YAŞIYORSUN YA GERİSİ UMURUMDA DEĞİL!, dedi küçük kız ağlayarak, sensiz…yaşamak…istemezdim…
Bir süre daha birbirlerine sarıldılar öylece. Sonra Saena kalkıp birkaç adım attı iki adama doğru. Lord Slithliam öne çıktı ve eğildi “Saena…ruhun bir bedene kavuştuğu için çok mutluyuz. Benden nefret ettiğini bilsem de sana bunu vermeliyim sen beni cezalandırmadan önce.” Diyerek ona bir şey verdi.
Genç kadın avcunu açtığında yeni var olan kalbi burulmuştu sanki. Elinde açıldığında bir yanında abisi ve babası diğer yanında annesi ve kendisinin olduğu madalyon dan küçük kolyeden büyük bir takı vardı.O zaman sesi tam da tanıdıkları Palomita gibi çıkmıştı “Teşekkür ederim.” Dedi ve kalbine sıkıca bastırdı madalyonu. “Sırf bunu bana verdiğin için bile seni affedebilrdim. Ama affedilecek bir şey yok Lord Slithliam.Seni cezalandırma niyetinde değilim.İzlediğin yol oldukça asilceydi. Bu noktaya gelmemizi sağlayan belki de en önemli kişilerden birisin. Lord olmayı ne kadar çok hakkettiğini bilemezsin. Sana saygım sonsuz.”
Slithliam bu sözlerden çok mutlu olmuştu yinede hafif bir tebessümden başka bir şey verememişti Saena’ya. Gerçi ikisi de birbirini anlamış görünüyordu.
Zainin ise öylece bakıyordu. Bir şeyler söylecek oluyor sonra vaz geçiyordu. Onun atması gerek ilk adımı Saena atmıştı. Zanin öylece kalmış ona koşup sarılan genç kadının gözlerinden süzülen yaşlara bakıyordu. “Zainin…ah Zainin…Bilemezdin demeyi çok isterdim sana…ama biliyordun her şeyin bu kadar kötü olacağını biliyordun…Bu yüzden gelmemi istemedin en başında.Bu kadar günaha batacağını biliyordun.Sen adının getirdiği kaderi biliyordun gümüş efsun ustası.”
Zainin ağzından dökülemeyen kelimeleri ona sarıla genç kadına sarılarak ifade etmeye başladı.Sonra bir yerlerde kaybolan sesine ulaştı “Hep Palomita kalmanı istedim. İlk gördüğümde masumiyetini anlamıştım ama sen inat ettin bu kadere ulaşmak için. Kabul et ki sen de Saena olmak için hep çırpındın içinde bir yerlerde…Çünkü bu senin özündü.yine de bu bir bahane değil senin Saena olmana sebep oldum. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum sadece sen artık Palomita değilsin…yine de…benim için ifade ettiklerin değişmedi çünkü sen o ruhsun.”
Seana biraz geri çekildi ve adamın kızıl gözlerine baktı “Şimdi gözlerim seninkiler kadar kızıl ve nasıl ki sen beni kurtardıysan ben de bu kızıl gözlere sahipken seni kurtadım. Ne Lithyasisim ne köle ama artık öğrencin değilim. Palomita da değilim doğru…ama…her şeyi bile bile yapsanda senin de bilemediğin şeyler vardı ve hala var. Kutsal Hanımın seni kabul etmemesi gibi…ne olursa olsun bir efsun ustası yüceliğini taşıyacak olman gibi…ve kaç beden değiştirse de bu ruhun için ifade ettiğin değerin asla değişmeyeceği gibi…”
-Saena, dedi narin ama kararlı sesi ile Atea, artık gitme zamanı…Hepimiz için…
Ra-mu’nun elini kaldırması ile dört kapı ortaya çıktı.Ra-Mu hepsine bakarak açıklamaya başladı:
-Sizin seçeceğiniz gelecek bu kapıların ardında. Gitmek istediğiniz yer her neresi ise hepiniz yani hayatınızı yeni kaderinizi orada sürdüreceksiniz.Belki de şu ana en uygun söylenebilecek öğreti bir veda öğretisi olur : Şimdi herkese yeni bir kapı açılırken kavuşulan yeni kaderler belki yine bir noktada kesişir.Öğretilerin efsanesini öğrenen herkesi kaderinin mutlaka kesişeceği gibi yeni öğretiler keşfinde yeni bir kaderde …
Floa hemen Saena’nın elini yakalamıştı : -Senin kaderin nerde ise benim kaderim de orda., dedi kararlılıkla ve aynı anda küçük kız için açılan kapı yok oldu.
Saena kıza gülümsedi ve onayladı: -Demek insanın kardeşi olması böyle bir şeymiş., öte yandan yanındaki Zainin’den uzaklaşmıştı.
Zainin şaşırdı: -Bu…ne demek oluyor? Ben de…
-Sen başka bir kadere gitmelisin, dedi Saena adamdan gözlerini kaçırmadan, benimle olduğun sürece yeni bir başalngıç yapamazsın. Hangi boyut hangi gezegen olur bilemem ister kendi yurduna dön ister başka bir yere git ama kendi kaderini çizebileceğin bir yoldan git.
Slithliam’ın kapısı çoktan biçim değiştirmişti ve ilk defa buraya geldiklerinde geçtikleri kapıya benzer ama ama iki tarafında da ne güzel ne çirkin denebilecek iki siluetin oduğu ve yukarı doğru uzandığı bir kapıydı bu:
-Sanırım dünyamızın değiştiğini gösteriyor bu kapı., diye mırıldandı ve diğerlerine döndü, Umarım tekrar yollarımız kesiştiğinde aynı tarafta oluruz. Sizin karşınızda olmanın acısını tekrar yaşamak istemem.Ben yurdumu daha iyi bir geleceğe hazırlayacak kadere gidiyorum.Garip ama sanırım içimde bir yerlerde hala “o da bunu isterdi” diyorum. –başını iki yana salladı düşünceleri uzaklaştırmak istercesine- Görüşmek üzere geleceği efsunla yazılanlar.
Bu cümle Saena’nın da hoşuna gitmişti o da gülümsedi: -Görüşmek üzere geleceği efsunla yazılan., dedi aynı şekilde Atea ve Ra-Mu’ya da gülümseyip, Zainin tekrar yüzüne bile bakmadan Floa’nın elinden sıkıca tutup kendi için biçim değiştiren kapıdan geçti.
-Kapının üstündeki mavi yaşil taşlarla bezeli yer neresi?, dedi Floa ışıklarla bezeli bir tünele girerken.
-Benim gezegenim, derken ardından kapanan kapıya doğru döndü Saena ve ona bakan Zainin’i görünce gözlerini acı ile kıstı.
-Gezegenin de ona yer yok mu?, diye sordu Floa.
-Orada ben varken kendisi olamaz…, dedi Saena hüzünle.
-Peki ya senin yanındayken sadece kendisi olabilyorsa?
Hem soru hem cevap gibi olan bu cümleyi söyleyen küçük kıza şaşırarak baktı önce genç kadın daha sonra minik bir aralıktan ona son bir kez bakıp kendi kapısına doğru dönen adamı gördüğünde artık pişman olmak için bile çok geç olduğunu düşündü.
Üçüncü ve son kapı da kapanmıştı. Atea ve Ra-Mu karşılıklı durup ellerini birleştirdiler.Ra-Mu hasretle beklediği kadının gözlerine bakıp gülümsedi ve kadın da aynı şekilde ona baktı.
-Sence…
-Cevabını bildiğin soruları sorma Ra-mu, dedi kadın.Genç adam tebessümle başını eğdi.
-Doğru.Ama yine de cevapları bilinse bile soruları sorulmayan cevaplar anlamsız kalabilri. Bu yüzden sorulmalılar.Sence öğretilerin efsanesi bu kapıların kapanması ile sona erdi mi?
-Daha dile gelmeyen birçok öğreti var. Elbetteki öğretiler hala kaderlerinde var olacak ama artık onlar için başka bir efsanenin başladığı çok açık. Öğretilerin efsanesini bilen herkesin yolunun kesiştiği başka bir efsane onlara kucak açıyor kaderlerinde… , durakladı ve endişe ile genç adama baktı, Onlara söylemeli miydik?
Ra-Mu ise başın iki yana salladı: -Zamanı geldiğinde kendileri öğrenmeliler.Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır. Palomita olarak geldği ve gezegenimize geçği bu yerden şimdi kendi gezegenine Saena olarak dönmesi gerektiği gibi. Her şeyi yaşamalıydı sonra bizi özgür kılmalı ve yeni efsaneye öyle kanat çırpmalıydı. Diğerleri gibi…
-Şimdi sıra bizim özgür olma zamanımız sevgilim., dedi Atea gözleri ışıl ışıl ama yinede endişe ve hüzün taşıyarak.
-Şimdi olmamız gereken yere gitme zamanımız…birlikte…, dedi Ra-Mu aynı duyguları yansıtan bakışla.
Kendi efsanelerini yaşamış olan iki ruh hafifşe görünmez hale geldiler birbirlerine sarılıp yükselerek.Gerileride bıraktılar orayı geleceği efsunla yazılanların kesişecek kaderlerine doğru yolun geçtiği kapı yeni bir efsaneye doğru usulca açılırken .
Sessizlik var olmamak değildir...Sessizliğim asaletimdendir... Buradayım...
Spoiler:
bittimi şimdi çok hüzünlü ya devamını yazcan dimi
Saffiru yazmış:
merak etme halil-senpai, ikinci kitap var(hatta ben zorla üçüncüyü de yazdırmayı düşünüyorum )
ayrıca sana da teessüf ederim sun-chan niye ayırdın prensle prensesi
gelelim yorumlaraa;
Kadroya Sesleniş:
ZAİNİN sen neden Palomita'nın arkasından pat diye atlamıyosun kapıya da gidiyosun başka yerlere ben sana ne diyim ha,adam olmıycan mı sen hiç 15 yaşındaydım,senin yüzünden 30 oldum ah benim gümüş saçlı kor bakışlı şovalyem,niye gitmezsin Saena'nın peşinden? bi beş dakka bekleyeydin de Floa'nın dediklerini duyaydın,Saena'nın sana baktığını göreydin de onlarla gideydin ya, tabakhaneye bulaşık mı yetiştiriyon,bu ne acele
Lord'um, sevgiler saygılar. her ne kadar başından beri seni pek sevmemiş olsam da sana saygı duyuyorum git ve Magnusfe'yi cennete dönüştür
SAENAAA!!!!!!!! ben ne diyim sana, insan bu kadar mı kör olur ya rabii! adamın sana boş olmadığı saç telinden ayak ucuna kadar belli,ama yook,sen illa yapçan bi salaklık. neymiş efendim,pişman olmak için bile çok geçmişmişmişmiş,sen hiç türk filmi izlemedin demekki ,lan niye seslenmiyosun adama son dakkada ,bi 'Zainin' desen uğruna canını verir o be,niye çağırmıyosun yanına,NİYEEEE
sen sadist mazoşist misin,hem bana hem Zainin'e hem kendine çektiriyosun,döviim mi seni he,döviim mi neyse,sen dön dünyaya ben sorcam bunun hesabını sana .
(ay şimdi Zainin'in kapısı da dünyaya açılıyomuş,hem dee Palomita'nın gittiği yerin 1 metre ötesine ,ay ne güzel oluuur )
Floa, afferim yavrum ,bi senden var hayır, ötekilerden bi cacık olmaz keşke son dakkada Zainin'e sesleneydin,bu senin manevi ablan olacak dingilin bi şeyi becereceği yok ,çağırsaydın enişteni keşke,tam aile olurdunuz
Khonos-Atea ve Ra-Mu:öteki tarfta mutluluklar
Shinenaya,ay valla o kadr çok üzüldüm ki senin ölümüne görüyo musun bak üzüntüden ne hale geldim altmıış yetmiiiş sekseen doksaan yüz,dere-tepe düz
Yazara Sesleniş:
SUN-CHAAAAAAN ,sen ne kötü kalpli bi yazarsın yaa niye ayırdın benim güzelleri güzeli çiftimi ben üzüliim diye mi eğer kardeşin dediyse her şey toz pembe olmasın diye,elimden alamazlar onu bak söylüyom( kırarım kafasını )
yeni bölüm,aman yeni kitap ne zaman gelir
edit:üstte yorum yaparken belirttiğim bol ifadeli parantez de sana gelsin sun-chan
deep note: bu seferlik soru somıycam ramazan öncesi ecel terleri döktürmiim sana
EFSUN ÖĞRETİSİ ve KADİM SÖYLEV fanı
Efsane serisi '' ZAİNİN & PALOMİTA '' fanı
domo arigatoo gozaimasu NQS ^_^
Kadroya sesleniş diyo ya XD koptum XD
ehem nese u.u
öncelikle biraz hüzün birazda murluluk az bişide merak var bende *-* ikinci kitaba geçilecek *-* merak az, çünkü çok merak edince kalbim pek hoş karşılamıyor XD
Ben şeyi düşünüyorum zainin son anda dönüp pally nin arkasından gidebilememişmidir XD ayrıca zainin dünyaya inebilmekte, sonra ben halen şeyi de anlamadım ilk bölümde bi nötr cafe vardı XD ordaki kızla zainin in olayı XD ablam kitap bitti ben halen ilk bölümdeki yerdeyim XDXD
Dünyaya dönüyor, ailesinin durum ne olacak. O hastane odasında gördüklerinin gerçek ailesi olmadığını düşünmüştü, acaba döndüğünde hangi aileyi bulacak. Floa yı nasıl açıklayacak ve güçleri olacakmı dünyada yine *-*
Ellerine emeğine sağlık ablam *-* yeni kitabı bekleyeceğiz *-*
ehem nese u.u
öncelikle biraz hüzün birazda murluluk az bişide merak var bende *-* ikinci kitaba geçilecek *-* merak az, çünkü çok merak edince kalbim pek hoş karşılamıyor XD
Ben şeyi düşünüyorum zainin son anda dönüp pally nin arkasından gidebilememişmidir XD ayrıca zainin dünyaya inebilmekte, sonra ben halen şeyi de anlamadım ilk bölümde bi nötr cafe vardı XD ordaki kızla zainin in olayı XD ablam kitap bitti ben halen ilk bölümdeki yerdeyim XDXD
Dünyaya dönüyor, ailesinin durum ne olacak. O hastane odasında gördüklerinin gerçek ailesi olmadığını düşünmüştü, acaba döndüğünde hangi aileyi bulacak. Floa yı nasıl açıklayacak ve güçleri olacakmı dünyada yine *-*
Ellerine emeğine sağlık ablam *-* yeni kitabı bekleyeceğiz *-*
20. sayfaya kadar okudum ama yazmadan geçmiyim çok güzel süper yaa, bir solukta okunuyr, keşke daha önce başlasaymışım diyorum.. bian önce yetişmeliyim yeni bölümlere
"ilk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın... (C.S.)"
>funnylife<
yenielmakurdu
>funnylife<
yenielmakurdu
<Daydream> yazmış:
day,düşününce ben de bi-kaç soru buldum seninkilere ek
1-Dlatha ve ekibi nerde?kitap bitti, hala yolu bulamadılar
2-Bu kızın bi abisi olcaktı, Wilson. Kendisi nerelerde şu anda, ve Magnusfe'ye geldiğini hatırlıyo mu?
3-İkinci kitapta benim ''gümüş saçlı, kor bakışlı, demir bilekli, mangal yürekli Şövalye''m ile ''alev saçlı,yakut gözlü,anka kanatlı,güvercin yürekli Perikızı''m karşılaşçak mı?
4-day'ın dediği gibi dünyaya dönüyo, ama bu kız önceden kahverengi saçlı kahve gözlüydü, şimdi bu kızılları nasıl açıklayacak?
bi de benim bi maruzatım olucaktı;o temize çektiğim bölümler elim bir kaza soncu cennete gitmiş bulunmaktadır yeniden çekicem temize,gomenne
UYARI:sakın pc'yi resetlerken flashdisk'i çıkarmayı unutmayın
bu arada FUNNYLİFE, merak etme yetişirsin,zaten ufak bi ara var iki kitap arasında,yetişirsin o zamana kadar
EFSUN ÖĞRETİSİ ve KADİM SÖYLEV fanı
Efsane serisi '' ZAİNİN & PALOMİTA '' fanı
domo arigatoo gozaimasu NQS ^_^
59. sayfa (Toplam 64 sayfa) [ 955 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |