neyse umarım sınavlarından iyi alırsın ama cuma akşamları yazıver işte!!
noooolurrr

14. Bölüm

“Sen, sen benim ay savaşçısı olduğumu nerden biliyorsun?”
“Eh, küçük hanım izin verin de Kirke’nin en güçlü komutanı olarak bir şeyler bileyim yani,” suratına tuhaf bir bakış attım. Keder bildiğiniz konuşma Türkçesini sökmüştü. Sokak ağzıyla tuhaf bir dil arasında gidip geliyordu. Bakışlarımdan rahatsız oldu.
“Son iki üç gündür bu dünya denen yerdeyim. Asil konuşmama melez kelimeler girmiş!” sonunda eski Keder!
“Nasıl!” diye sordum.
“Şöyle ki; benim de savaşçılarım var. Hidralar Ortaya Çıkın!” yer hafifçe sallandı. Tıpkı bir toprak solucanı gibi toprağı eşerek yüzeye çıkan hidraların kafalarını saymak neredeyse imkânsızdı. Sanırım 6 taneler…
“Demek kavga istiyorsun ha? Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!” hızlı bir biçimde dönüştüm. Az önce Keder’in omzuna gelemeyen ben şimdi omzunun üstünde, kulaklarının hizasındaydım. Dönüşümüm beni geliştiriyordu.
“Evet, gelin ve alın hidralar!” canavarlar beni anlamışçasına bir süratle bana doğru geldiler. İletişim saatimi açtım.
“Kızlar, çabuk olun sahildeki büfenin en fazla on metre ilerisinde hidralarla dönüşüyorum. Helen çabuk ol ve buraya gel!” Helen’in bana küstüğünü hatırladım. “Missyline sen gel bari!” Bir dakika Missyline kim!? “Fyon, Aquamarin gelin!” onlarda kim? Ben kimlere çağırıyorum böyle!? “Son olarak gel buraya Apryl! Ne dedim ben!?” Hidralardan biri kafasını suratıma geçirdi. Sersemlemiştim zar zor kendimi sağ tarafa doğru ilerlettim. İletişim saatinde tek tek 5 yüz göründü. Hidralara döndüm yüzümü saatle uğraşamam şimdi… Hidralar tıpkı annem geldiği zaman kızların donması gibi donmuşlardı… Saate döndüm ilk yüz uzun ince ve sarıydı. Bana çok tanıdık geliyordu. İkinci yüz daha asildi. Masmavi saçları derin gözleri beni sersemletmişti. Üçüncü yüz aşırı derecede güzeldi. Siyahlı morlu saçları alev gibi gözleriyle ortalığı kasıp kavuruyordu. Dördüncü yüz bir ağaç gibiydi durgun ve masum… Ve son yüz, işte hepsinin arasından en güzeli, en masumu, en derini ve en narini… Açık sarı saçları altın gibi parıldıyordu. Gözleri okyanusları kıskandıracak kadar güzeldi, yüzü yer altındaki her yüzden daha berraktı, narin ve güzeldi gökyüzündeki bulutlar gibi… O bir başyapıttı. Güzel dudakları kıpırdanarak adımı söyledi.
“Ayber Peri?”
“Evet benim,”
“Bir hidrayla nasıl başa çıkılır?”“
Hmm, kafasını mı kopartayım?”
“Çok cesurca ama hayır, o zaman yeni bir kafası çıkar, Aquamarin yardımcı ol,” derin kadın önüme geldi,
“Onu yak güzel soylu,”
“Nasıl?” Ateşli kadın önümde belirdi.
“Cevabını biliyorsun… Gücünü arttırmak için gelmiş geçmiş en ateşli hayvanın adını saldırına ekle…” masum yüz geldi.
“Ve de canavarın ruhu huzura kavuşsun diye Flame Sniper ile gökyüzüne bir ok at,”
“Flame Sniper da ne?” ilk kadın geldi önüme, gün ışığı gibi parıldıyordu.
“İşte bu,”dedi ve elini saatten çıkardı. Bir ok ve yay verdi bana.
“Teşekkür ederim de siz kimsiniz?”
“En çok kızdığım şey nedir bilir misin Peri? İnsanın kendi özünü unutmasıdır…” kadınlar saatten kayboldu. Arkamı döndüm. Hidralar hala donuktu. Saldırıyı onlar donukken yapmak en hayırlısı olacaktı sanırım. En ateşli canavar? Ejder mi acaba? Bir saniye bunlar yunan mitolojisinden yani…
“Ayın Anka Ateşi!” hidraların kafaları kökünden koptu. Ok ve yayı hazırladım.
“Ey Ares’in okları, göğü yüceltin, bu yayı gerip attığım her ok, bir zaferdir, bir savaşın anısıdır, Flame Sniper!” oku yayda gerip fırlattım. Bunları demeyi nerden öğrendim inanın ben de bilmiyorum! Parmağımı şıklattım.
“Ee, Keder, nerde kalmıştık?”
“Hidralarım!? Bir saniye önce buradaydılar!”
“Yaşlanıyor musun nedir, hiçbir şeyi göremiyorsun.”
Klink!
Arkamdan saldıran bir samuray az daha beni lime lime bölecekti. Araya biri girmişti.
“Space Sword!” kız sesiydi ama erkek de olabilir.
“Zarar gelmemeli, olamaz, hay Styx!” başka bir ses yankılandı.
“… zeu kai theloi! Onu al, onu al!” antik yunanca olduğunu düşündüğüm bir dilde konuşuyorlardı. Samurayı def etti iki savaşçı ve gözden kayboldular.
“Bu nasıl bir gün böyle!?”
“Aynısı ben de sana soracaktım…”dedi masum ses.
“Mamoru!?”

-Bunlar kim
-yunanlılara ne ara girdikk
-bu isimler nee?
-mamoruya ne oluyo o ne ara geldi
-bu tiplemeler kim?
- o saldırı yaren ın degıl mı
-la bunlar iki savaşçı ne ayak bu kacıncı sezon!?
Tam olarak aklımdaki sorular bunlar
Ama tahminlerim var
1-Kızların geçmişteki halleri/yada perinin annesindede var bişeyler belkide annesini olduğu boyutta olan bişeydir.
5-Harukaaaa Aşkııım geldiii adını çok merak ettim ne olucak
6-Yarenin saldırısı ama önceki bölümlerdede hepsini kullanabiliyodu sonuçta Peri o yüzden sorun yok kanımca

Devaaaamını bekliyoruuuuz

ewt yorumlarının dogruluk payı var
1. yorumun ıcın bısey soyleyemeyecegım heycan olsun brz
diğeri içinse ohom ohom "o benım askım tamam mıı!?" ayrıca o tam olarak gelmedi o sadece bı geçişti neyse çok konustum bu konuda sanırım
diğer yorumunsa cok bilimsl bi acıklama olmus evt dogru

diğeri içinse ohom ohom "o benım askım tamam mıı!?"

Arkadaşım ben bir sürü kişiyle çok defa kavgaya yarışa girdim ama hep kazandım tamam mı?! Haruka Beniiim

Spoiler:

(evet o kadar şeyin içinde tek takıldığım bu )

Arkadaşım ben bir sürü kişiyle çok defa kavgaya yarışa girdim ama hep kazandım tamam mı?! Haruka Beniiim

Spoiler:

(evet o kadar şeyin içinde tek takıldığım bu )

evet o kadar sey içinde bi buna takıldın, bi Haruka ' cı oldugunu kanıtladın

valla haklı ben iyiki seiyayı seviom die dua ettim o derece

ben de kazanamazsın ama tamam mı o benımmm

seni seviyoruuuuuuuuuuuummmmm
sen rick riordan'ın percy jackson ve olimposlular serisini mi okudun?
çook güzel olmuş zaten yunan mitolojisine bayılırım
styx, yunan mitolojisinde çok kutsal bir nehir olarak geçer. öyle ki bu nehir üzerine yemin ettiklerinde tanrılar bile o yemini yerine getirmek zorundadır. aşil'in lanetinin başladığı nehir olarak kabul edilir. her kim o nehre girip acıya dayanabilirse ölümsüz gibi güçlü olacağı söylenir. o kişinin diğer noktaları ne kadar güçlenirse ufacık bir noktası da o kadar insanlaşır, güçsüzleşir. ama çok küçük bir noktası. mesela aşilde bu nokta topuğudur.