Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 18, 19, 20, 21, 22, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
aslında ben de o yönde devam etmeyi isterdim ama hikayenin temelleri farklı.. Perinin sürüklenişi bu Kampa gitmesi felan hep kendi suçu.. Bunlar da sandığın ona oyunları.. Zaten bir iki bölüm sonra her şey karışacak.. Bir kurtarayım dosyamı devamı gelecek (:
çok konuştum, çok ipucu verdim di mi
çok konuştum, çok ipucu verdim di mi

I'm the bone of my sword.






Bölüm 24 : Sandık ve Oyunları
Zar zor nefes alıyordu küçük kız. Bedeni sanki hapsolmuştu. Kollarında ve bacaklarında zincirler vardı. Boğazında tıpkı bir köpek tasması gibi oval bir boyunluk duruyordu. Üzerindeki kirli, yıpranmış ve yer yer kan içinde kalmış beyaz olmaktan çıkmış askılı elbiseyle yere düşen göz yaşlarını siliyordu. Kolları ve bacakları kan içindeydi, zincirler pas tutmuştu. Bu kız bir hayli zamandır burada olmalıydı.
Peri rüyasındaki küçük kıza biraz daha yaklaştı. Kendinden daha kısaydı. Normal bir insan gibiydi, ki Peri hep bacaklarının ve kollarının bir insana göre fazla uzun olduğunu düşünüyordu.
“Merhaba.. Şey, sen iyi misin? Burası neresi? Yardımcı olabilir miyim sence?”
Küçük kız kafasını kaldırıp Peri’ye döndü. Kahverengi ve sarımsı hoş bir saç rengi vardı. Öne doğru kesilmiş kahkülleri, kahküllerinin altında koyu yeşil, pırıl pırıl gözleri vardı. Mosmor kesilmiş dudaklarını yaladı. Ağzını hafifçe aralıyıp konuşmaya başladı.
"Sen.. Nasıl..? Sandık.. Kaçmalısın.. Kaç.." Peri o an bir gariplik olduğunu anladı. Bir kere mağaradaydı, ancak her yer aydınlıktı. Ve etrafta hiç ışık kaynağı yoktu. Sonra kızın her yerinde zincir vardı ama zincirlerin bağlı olduğu bir duvar ya da zemin yoktu. Ve en garibiyse... Rüyanın içindeydi ama, rüyayı üçüncü bir tekil anlatıyordu, Peri değil.. Ayrıca Peri mi? O Helen değil miydi? Anlatıcı neden Peri diyordu ki?
"Burada neler dönüyor?" Peri kısa saçlarını elinde topladı. Etrafına bakıp bir ipucu bulmaya çalıştı. Ama yerdeki kızdan başka hiçbir şey yoktu. Kızın yanına eğilip onu yerden kaldırdı. Kızın saf ve masum bir yüzü vardı. Ama yeşil gözlerinde bir cinayet vardı sanki.. Bir gölge düşmüştü parıltılı yeşile. Kız Peri'nin kollarına yapıştı.
"Uyan! Ne olur uyan! Sana çektirdiklerim için.. Ne olur.. Ne olur affet beni.." kız ağlamaya başlamıştı işte. "Konuşmamalıyım, konuşursam ölürüm.." Ha şunu bileydin küçük zavallı peri.. "Uyan ve içinde bulunduğun kabustan kaç... Ben sadece bir yankıyım.. Vicdanınım senin.. Bu hayatı ben seçtim. Gözlerimin içine bak.. Ben senim.. Benim ben, Peri.." Peri kızın gözlerinin içine baktı. Karşısındaki kendisi miydi? Bu imkansızdı. Kendisi nasıl bu hale gelmiş olabilirdi ki..?
"İnanmayabilirsin.. Çok doğal.. Bu hayatı ben seçtim, annemin eski sandığı," Mahperi'yi hatırladı Peri. Evet, bir suç işlemişti.. Yapılmaması gereken bir şey yapmıştı.. Zavallı küçük peri.. "onu ben açtım. İçine bir iki dilek atarsam hayatımın düzeleceğini sandım ama o benim ruhumu bedenimden ayırdı. Tüm dilekleri birbirine kattı. Bana senin yaşadıklarını gösterirken zevk alıyordu resmen.. Aşık oldun, oldum.." küçük kızın gözleri dolu doluydu. Kocaman yaşlar akıyordu gözlerinden. "Sailor Moon olmazsa, Percy, o da olmadı HP o da olmadı karayip.. Bir şekilde güzel şeyler yaşamak istiyordum, ancak sandık bunu önledi.. İlk zamanlar yani ilk iki gün senin doya doya SM yaşamanı sağladı. Sana iki ya da üç aylık bir süre gibi geldi değil mi? Mutlu yaptı seni.. Bir aşk verdi eline.. Bir hayat, bir kaç güç.. Sonraysa en karanlık düşlerin gerçekleşti.. Onu durdurmak için Percy istedim. Ve doğruca tüm olaylardan kopup Melez Kampı'na yerleştin.. Buradan da sağ çıkamayacağını öğrendim ve seni yollara sürdüm. Sana saçma sapan rüyalar gösterdi, bir hayalet gibi aranıza sızdı.. O arkadaşların.. Cerise, Cher, Fajtor ve pek sevgili Angelo.." Onun ismini söylerken şapşal genç kızın gözlerinden yaşlar sel olup gitti. Ona aşık olmuştu. Sahte birine aşıktı o.. Hiç dokunmadığı, konuşmadığı birine.. Sadece kendi yarattığı korkunç hayattan gördüğü bir kişiliğe aşıktı. Zavallı peri.. "hepsi sahte.. Ama burada durduğum süre boyunca bir şey öğrendim." Ne öğrenmiş olabilir ki? Beni yenecek ne var ki..? Ne olur ne olmaz.. Ben işimi sağlama alayım da.. Hemen küçük kızın ardında sivri bir çıkıntı belirdi. Onu elimde fazla tutmuştum zaten. Ölse kimin umurunda ki..? Peri de farketmişti çıkıntıyı.
"Eee, söyle, nedir? Kurtarayım seni?" kız kulağına yaklaştı Peri'nin. Çıkıntıyı biraz arttırdım. Bir şeyler fısıldıyordu. Buna dayanamazdım. Çıkıntıya verdiğim küçük bir emirle küçük kızın bedeni pelerinine karışıp havada çözündü. Ne bir çığlık ne bir nara.. Sessizce gitti.. Biliyordu.. Onu öldüreceğimi taaa en başından beri biliyordu. Bu yüzden çağırdı yanına Peri'yi.. Zavallı enerji varlık. Yapabildiğinin yalnızca yetmişte üçünü kullandı. Kendini kurtarabilirdi.. Bedenini yakıp zincirleri etkisizleştirip beni bile gebertebilirdi. Ama o şapşal genç kız bunun yerine sadece bir şeyler fısıldadı.. Yeni nesil ne kadar aptal.. Şu yankı olan Peri nerede? Uyandı mı? Gittiğini neden göremedim? Nerede o??!!
***
"Heeeeeeeeeeeeeeleeeeeeeeeeeeeeeeeeen!" kulağımın dibinde tiz bir ses hayatı buna bağlıymışçasına bağırıyordu. Gözlerimi açmaya o kadar üşeniyordum ki aldırış bile etmedim. Sadece olanları düşündüm. Gerçi son hatırladığım şey pembe bir ışık hüzmesiydi. Kız elini kucağıma koymuştu ve bir şekilde o sivri şey bize vurmadan kaçırmıştı bizi. İçimdeydi sanki.. O pembe ışıkla içime girmişti..
"Abi kızın saçlarına ne oldu öyle gene? Bakar mısın, bir gecede saçlarına ak düşenleri duymuştum da bunu hiç duymamıştım valla.." neden bahsediyor bu Fajtor? Gözlerimi araladım. Angelo, Cher, Cerise ve Fajtor başucumdaydı. Angelo'nun kucağında yatıyordum. Elini saçlarıma götürmüştü, yavaşça okşuyordu başımı.. İçimdeki o küçük ruh, gerçek Peri'nin ruhu kıpır kıpırdı. O Angelo'ya aşıktı. Ne garip..
"Ne haltlar dönüyor burada?" bu cümleyi ben mi kurdum? Angelo gülümsedi. Fajtor gözlerinin iri iri açıp bana baktı. Cerise ve Cher şaşkınlıktan ağızları bir karış açık bir biçimde birbirlerine kenetlendiler. Ve farkettim, sesim değişmişti. Her zamanki o ince ses değil, daha kalın ve tok bir sesim vardı şimdi. Gözlerim bir tuhaf bakıyordu. Birazcık miyopluk vardı sanki..
"Böyle çok çok çok daha güzel değil mi?" dedi Angelo sanki beni ilk defa görmüşçesine. Ayağa kalktım. Giydiğim kolsuz tshirtün sırtında beni gıdıklayan bir şeyler vardı, kafamı ne yana çevirsem hareket ediyordu. Elimi sırtıma götürüp dokundum, bunlar saçtı. Uzuuuuun saçlar.. Elime bir tutam alıp gözümün önüne getirdim, saçlarım gerçek Peri'ninki gibiydi. O güzel renkte ve o tatlı uzunlukta. Hemen elime Faj'ın bana verdiği aynayı aldım. Gözlerim masmaviydi, biraz koyulaşmıştı ve Peri'nin gözündeki o gölge düşmüştü, ama güzeldi işte, saçlarım onunki gibiydi, vücudumun o pürüzsüz rengi sararmıştı, burnumun üstünde sinirbozucu siyah noktalar vardı, sol yanağımdaki minik ben şimdi küçük bir kareydi. Kirpiklerim siyah ve orta uzunluktaydı, o can alıcı kıpkırmızı dudaklarımın yerine koyu pembe ve yumuşacık dudaklar vardı. Aynayı bırakıp vücudumu incelemeye başladım. O upuzun kollar ve bacaklar gitmiş, Peri'nin vücudu gelmişti. Aslında oldukça güzelim.. Angelo bana hayranlıkla bakıyordu.
"Sana ne olduysa, Cerise ve Cher'e de olsun lütfen, lütfen lütfen lütfen!" Fajtor gülüyordu, kızlarsa somurtmuştu. Cerise kendini bir sandalyeye atıp şoku atlatmaya çalıştı.
"Çok komik Ang.. Helen, sana ne oldu böyle, afet olmuşsun kızım, gerçi eskiden de afettin ama böyle daha bizden biri gibisin.. Önceden sana melek gözüyle bakardık, o uzun uzuvlarınla çok sıradışıydın. Ama şimdi tam bir insansın ve hala çok güzelsin.."dedi Cher yanımdan geçerken.
"Helen değil.. Benim adım Peri.. Buraya Türkiye'den geldim. Ana vatanım orası. Ben asla Helen Grace olmadım. Ama burada bu ismi kullanmak zorundayım sanırım." içimdeki ruh benden habersiz dışarı çıkmıştı. Ang'in yanına gittim ruhun emriyle ve elini tuttum. "Seninle konuşmam gereken şeyler var."
Ang'i alıp ormanın derinliklerine götürdüm, elimi cebime attım. Pembe bir ışık çaktı, elimi çıkardığımda bir fotoğraf duruyordu avucumun içinde. Bütün kadro vardı. Yaren, Eda, Seval, Ela, Mamoru, ben, Daphne.. Resmi elimin içinde kül edip rüzgara bıraktım. Angeloyla bir kütüğün üstüne oturduk. İçimdeki ruh özgürce konuştu. Her şeyi anlattı. Ben de dinledim, bazen ben de şaştım ama Ang'e pek belli etmedim. Ve Ang'in bütün anlattıklarımdan sonraki tepkisi şöyleydi.
"Vay be, ateşli bir hatun olduğunu biliyordum ama bu kadarına da pes be.." bu çocuğa aşığım...

I'm the bone of my sword.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain
woaaaaaa *-* çok güzel olmuuuş.Ama biraz da kafa karıştırıcı.Ah sandık ah sen ne şeytanmışsın.Şimdi iki ruh birarada demek.Ama o başından beri Peri'ydi hayalinde bile olsa...O zaman nolcak şimdi?Ben bi ara bi daha okuycam bu ff yi.kişileri unutuyorum bazen -.- yeni bölümü de çabucak istiyoruum

By Hotaru_Usagi

I’ve been looking in the mirror for so long.
That I’ve come to believe my souls on the other side.
EVANESCENCE~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~
o3o.süper.yapıcak analiz bile bulamadım.yalnız önceden okuduğumda biriktirdiğim birkaç hatan var:
-Bir ara SM'den uzaklaştın ama son bölümde az biraz toplandı.
-Hatırlatma olacak biraz,ilk bölümdeki Peri'nin diğer 2 dileğinin bir işe yarayacağını söylemiştin.Hayır daha sırası gelmediyse tamam^^
artık başka söyleyecek birşeyim kalmadı gerçekten mükemmel bir fanfic
-Bir ara SM'den uzaklaştın ama son bölümde az biraz toplandı.
-Hatırlatma olacak biraz,ilk bölümdeki Peri'nin diğer 2 dileğinin bir işe yarayacağını söylemiştin.Hayır daha sırası gelmediyse tamam^^
artık başka söyleyecek birşeyim kalmadı gerçekten mükemmel bir fanfic
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~
yeni bölüüüm oleyy yeni bölüüüm oleeeeeey!!
çooook çoook çooook güzel bi bölüm olmuş
ama kafamın biraz karıştığını itiraf etmem lazım.
sorularımı yanıtlarsan çok sevinirim
şimdiii...
peri'nin görüntüsü değişti ya, hani eskiden, sandığa sailor moon olmak için yalvarmasından önceki haline mi dönüştü? yani normal insan haline?
sonraaa...
o fotoğrafı elinde yakıp kül etti ya, artık sailor moon olmayacağı, yaren'i eda'yı falan bir daha hiç görmeyeceği ve mamoru'yu sevmeyeceği anlamına mı geliyor?
bir de...
hani peri'nin içinde bir özgür ruh vardı ya, iki tane ruh vardı, işte o ruhlar kimdi? peri'nin içindeki helen ruhu ve peri'nin sailor moon olmayı dilemeden önceki halinin ruhları mı?
ha biraz daha var
ama sormazsam içimde kalacak
angelo'ya anlattıkları, sandıktan diledikleri falan mıydı? yani oradan mı başladı? oradan başlamadıysa nereden başladı? ayrıcaa taaa en başta sandıktaki dileklerinin arasında hiçbir şeyi hatırlamamak da vardı. rüyasında o zincirler içindeki kızla konuşunca hafızası yerine mi geldi?
ayrıcaa...
o rüyasında konuştuğu kız peri'nin gerçek hali miydi?
son olarak...
rüyayı 3. tekil şahıs anlatıyodu ya, o tekil şahıs sandık mıydı? değilse kimdi?
biraz çok soru sordum biliyorum
üzgünüm ama açıklarsan sevinirim 

çooook çoook çooook güzel bi bölüm olmuş

ama kafamın biraz karıştığını itiraf etmem lazım.
sorularımı yanıtlarsan çok sevinirim

şimdiii...
peri'nin görüntüsü değişti ya, hani eskiden, sandığa sailor moon olmak için yalvarmasından önceki haline mi dönüştü? yani normal insan haline?
sonraaa...
o fotoğrafı elinde yakıp kül etti ya, artık sailor moon olmayacağı, yaren'i eda'yı falan bir daha hiç görmeyeceği ve mamoru'yu sevmeyeceği anlamına mı geliyor?
bir de...
hani peri'nin içinde bir özgür ruh vardı ya, iki tane ruh vardı, işte o ruhlar kimdi? peri'nin içindeki helen ruhu ve peri'nin sailor moon olmayı dilemeden önceki halinin ruhları mı?
ha biraz daha var


angelo'ya anlattıkları, sandıktan diledikleri falan mıydı? yani oradan mı başladı? oradan başlamadıysa nereden başladı? ayrıcaa taaa en başta sandıktaki dileklerinin arasında hiçbir şeyi hatırlamamak da vardı. rüyasında o zincirler içindeki kızla konuşunca hafızası yerine mi geldi?
ayrıcaa...
o rüyasında konuştuğu kız peri'nin gerçek hali miydi?
son olarak...
rüyayı 3. tekil şahıs anlatıyodu ya, o tekil şahıs sandık mıydı? değilse kimdi?
biraz çok soru sordum biliyorum



İsim Makotom-->Valkyrie Cain
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~
Eveet, çok kafa karıştırıcı geldiğinin farkındayım.. Sizin için şöyle bi özet geçiyim.
Sorulaaara gelinceee
- Peri güçlerini kullanarak Helenin yanına döndü. eee tabi iki ruh bi araya gelince genetik anlamda değişiklikler meydana geldi. Ve dış görünüşü değişti, birazcık. Perinin aslolan göz rengi koyu yeşil mesela.. Ama artık mavi olmak zorunda..
- O fotografı yaktı çünkü bu fotografla birlikte sandık kıza i oyun oynayacakı. Neyse bi sonraki bölümde anliicaz
çok da konuşmiiim
- Yaw çok karışık gibi oldu ama bir Peri var bir de Helen baska bişi yok
- Angelo'ya taaa en başından beri ne olduysa anlattı. Sandıga ilk dilek atışlarını felan. Ordan basladı şimdiki zamana kadar anlattı
- Rüyasındaki o zincirli kız yani Peri, içine girince direkt olarak bilinçleri birleşti yani hafıza aktarımı oluştu.
- 3. tekil şahıs sandık tabii
* Başka sorusu olan
?
Spoiler:
Sorulaaara gelinceee

- Peri güçlerini kullanarak Helenin yanına döndü. eee tabi iki ruh bi araya gelince genetik anlamda değişiklikler meydana geldi. Ve dış görünüşü değişti, birazcık. Perinin aslolan göz rengi koyu yeşil mesela.. Ama artık mavi olmak zorunda..
- O fotografı yaktı çünkü bu fotografla birlikte sandık kıza i oyun oynayacakı. Neyse bi sonraki bölümde anliicaz


- Yaw çok karışık gibi oldu ama bir Peri var bir de Helen baska bişi yok

- Angelo'ya taaa en başından beri ne olduysa anlattı. Sandıga ilk dilek atışlarını felan. Ordan basladı şimdiki zamana kadar anlattı

- Rüyasındaki o zincirli kız yani Peri, içine girince direkt olarak bilinçleri birleşti yani hafıza aktarımı oluştu.
- 3. tekil şahıs sandık tabii


* Başka sorusu olan

I'm the bone of my sword.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~
Bölüm 25 : Arkadaş Yardımı
Angelo olanları iyice sindirmişti ve geri kalanlara da başımdan neler neler geçtiğini anlatıyordu. Cerise durumuma o kadar üzülmüştü ki gözlerinden çikolata damlacıkları akmaya başlamıştı. Gözünün rengi süt beyaz olmadan ona bir peçete uzatıp ağlamamasını sağladı Fajtor. Cher'in beyni bulanmıştı resmen. Kim kim olmuş, kimin ruhu kimdeymiş, bunca zaman bir yankıyla mı arkadaşmış.. Hepsini birbirine karıştırmıştı. Hem de onun gibi zeki bir kız. Faj'ın anlamaması hiç tuhaf kaçmıyordu artık. Angelo anlamıştı iyiki.. Ama herkes anlasın diye tekrar tekrar anlatıyordu. Bu da başıma ağrılar sokuyordu. İçeri girip biraz uzandım. Tulumum haftalardır yıkanmadığından leş gibi kokuyordu. Ama bu koku uykumun gelmesine mani olamazdı. Yeni yıkadığım montumu alıp başımın altına yastık yaptım. Sonra da başımı yumuşacık monta yaslayıp uyudum.
***
"Helen kalk! Peri mi diyim yoksa? Her ne haltsa işte! Kronos geldi kaaaaaaaalk!" Cher'e aldırmadan elimi havaya kaldırdım. İçimdeki ruh bir şeyler fısıldadı içten içe. Sonra elimi indirip uyumaya devam ettim. Uykuya yeniden dalmadan önce son duyduğum şey Cher'in sevinç çığlığıydı. Ve Cerise'in anlamsız sözü:
"Artık kamp güvende, geri dönmememiz için bir sebep yok..."
***
Kız artık tam bir oyun bozandı. Ona yolladığım küçük grubu tek bir hareketle toz duman etti. Oyunu kurallarına göre oynamıyor. Gerçek Peri ortadan kalktı ama neden hala yankısı yaşamaya devam ediyor ki? Onun yaşaması için bir sebep bile yok.. Ve daha da önemlisi bu yankı böyle güçlü bir sihirsel sözü nereden biliyor olabilir? Yoksa..? Yoksa..?
"PERİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ!"
***
Başımın içinde küçük bir ses yankılandı 'Perii..'
"Eğer gerçekten gitmek istiyorsanız gidin.. Sizi böyle bir işe karıştırmak istemem.. Lütfen gidin.." dışarı çıktığımı kimse farketmemişti ve konuşuyorlardı. Daha doğrusu tartışıyorlardı. Angelo bana yardım edilmesi gerektiğini söylüyordu. Cerise kampa dönmek ve yeniden sağlıklı bir yaşam sürmek istediğini belirtiyordu açıkça, ama Faj da gitmek istemediğini söylediğinde o da fikrini değişti direkt. Sadece Faj'ı sevdiği için. Ama buna hiç gerek yoktu. İsterse gidebilirdi. O şapşal Ares kulübesine gidip sürünmeye devam edebilirdi. Eğitimini tamamlayıp babasının kalesine geçtiğinde aşağılanıp zindanlara atılabilirdi. Ağlamaktan gözünün çikolata kahvesi eriyip gidebilirdi. Her şey serbestti değil mi?
"Helen sen ne zamandan beri buradasın?"dedi Cher kafasını ellerinin arasından alarak. Ağlamıştı. Gözüne sürdüğü rimel akmıştı, gözlerinin altı mosmordu ve akan rimelle beraber siyahlaşmaya başlamıştı. Onun sesini duymuştum. Gitmek istemiyordu ama aynı zamandan 'benden' çok korkuyordu. Yapabildiklerim onu korkutmuştu. Bir gece sinirlendiğim bir anda onu da şu büyük orduyu küle çevirdiğim gibi yok edebileceğimi düşünüyordu. Haklıydı da.. İçimdeki ruhun çırpınışıydı bunlar..
"Çok az bir süre diyelim, ama duyabiliyorum.. Bakın giden gitsin umurumda bile değil.." Angelo ayaklandı. Oturduğu kütüğü ayağının arkasıyla yamaçtan aşağı yuvarladı. Yanıma gelip ellerimi avucunun içine aldı.
"Seni bırakmıyorum.. Asla.. Hiçbir güç bunu beceremez.." Gözlerindeki küçük umut parıltılarıyla içimdeki küçük ruhu etkilemişti. Hafifçe gülümseyip göz kırptı bana. "Sana uyar mı?"
"Yanımda olmandan şeref duyarım.." dişlerini göstererek sırıttı. "O zaman Fajtor da bizimle.. Değil mi? O da gelmek istiyor.." Faj'a döndüm. O da kendi kütüğünden kalktı. Cerise'e elini uzattı. Şimdi tüm gözler Cerise'deydi. Gözünden bir damla çikolata düşmüştü Cerise'in. Fajtor'un elini itti ve ayağa kalktı. Önce tereddüt etti, ama sonra tüm cesaretiyle yanıma koşup bana sarıldı. Vücudu sıcacık ve terliydi. Stresten ateşlenmişti. O bir Ares kızıydı ne de olsa..
"Üzgünüm Heleeen.. Yapamıyorum dayanamıyorum buna daha fazla katlanamam.." Beni bırakıp Fajtor'un elini tuttu.
"Biz gidiyoruz.." Cerise neyse de Fajtor'a şaşırmıştım. Gözlerime bakamıyordu.
"Ben üzgünüm," eliyle Cher'i yerden kaldırdı. "bir söz verdim, Cher'i sağ salim kampa bırakacağım.." Cher ağlıyordu yine.
"Pekala, benim için bir sakıncası yok.." elimde yine pembe bir ışık belirdi. Kendimi Ben10 AlienForce'daki Gwen gibi hissediyordum. Elimdeki pembe ışık çadırın içine girdi. Bir iki dakika sonra kapıda iki büyük, üç küçük sırt çantası belirdi ve çadır ortadan kayboldu.
"O zaman herkes kendi yoluna.. Kronos da yok oldu. Huzurlu bir şekilde yaşabilirsiniz.. Yardımlarınız için çok teşekkür ederim. Umarım bir sonraki yaşamımda da sizin gibi arkadaşlara sahip olurum.. Umarım.." Pembe bir dumanla ortadan kayboldum, hemen arkamızdaki bir ağacın tepesinde buldum kendimi. aşağıda Fajtor ve Angelo helalleşiyordu. Gerçi ilginç bir durumdu bu, yabancılar helalleşir miydi? Türkçe de konuşmazlardı ya, yine sandık işte.. Nasıl oldu da daha önceden farkedemedim..?
Cher ve Angelo sarıldılar uzun uzun.. Angelo, Cher'i hep bir kardeş olarak görmüştür.. Cerise kenarda gelmelerini bekledi sadece, veda etmedi. Bu onu üzüyor gibiydi.. Ares Kalesini düşündüğüne yemin bile edebilirdim.. Peki neden kaçıyordu.. Yoksa...? Sandık..? Yok artık özgür irade denen bir şey var.. Hayatta olmaz.. Her neyse, artık beni ilgilendirmiyorlar, tek düşüncem kampa sağ salim dönmeleri. Şu aptal Zeus Poseidon oyunundan kurtulmak istiyorum sadece.. Bir kaç konuşmadan sonra küçük grup geldiğimiz yere doğru geri bir istikamette ilerlemeye başladı. Ayağa kalkıp rüzgara döndüm yüzümü ve.. Ve.. Ağaçtan aşağı bıraktım kendimi. Oldukça yüksek bir ağaçtı bu, en az on metre felan olmalı. Rüzgar hızla yüzümden ve tüm vücudumdan geçti.. Yere yaklaşmadan önce ağzımı açtım. İçine hava dolmuştu. Sakince "Angelo!" dedim. Bana bakmasıyla yere iki üç metre kala beni yakalaması bir oldu. Ne de olsa Hermes'in oğlu.
"Sen tam bir çatlaksın!" gülümsedim. İçimdeki ruh yine kıpırdandı. Ya sevincindendi, içi kıpır kıpırdı.. Ya da yaklaşık bir gün sonra eve döneceğimiz için huzursuzdu..
Angelo olanları iyice sindirmişti ve geri kalanlara da başımdan neler neler geçtiğini anlatıyordu. Cerise durumuma o kadar üzülmüştü ki gözlerinden çikolata damlacıkları akmaya başlamıştı. Gözünün rengi süt beyaz olmadan ona bir peçete uzatıp ağlamamasını sağladı Fajtor. Cher'in beyni bulanmıştı resmen. Kim kim olmuş, kimin ruhu kimdeymiş, bunca zaman bir yankıyla mı arkadaşmış.. Hepsini birbirine karıştırmıştı. Hem de onun gibi zeki bir kız. Faj'ın anlamaması hiç tuhaf kaçmıyordu artık. Angelo anlamıştı iyiki.. Ama herkes anlasın diye tekrar tekrar anlatıyordu. Bu da başıma ağrılar sokuyordu. İçeri girip biraz uzandım. Tulumum haftalardır yıkanmadığından leş gibi kokuyordu. Ama bu koku uykumun gelmesine mani olamazdı. Yeni yıkadığım montumu alıp başımın altına yastık yaptım. Sonra da başımı yumuşacık monta yaslayıp uyudum.
***
"Helen kalk! Peri mi diyim yoksa? Her ne haltsa işte! Kronos geldi kaaaaaaaalk!" Cher'e aldırmadan elimi havaya kaldırdım. İçimdeki ruh bir şeyler fısıldadı içten içe. Sonra elimi indirip uyumaya devam ettim. Uykuya yeniden dalmadan önce son duyduğum şey Cher'in sevinç çığlığıydı. Ve Cerise'in anlamsız sözü:
"Artık kamp güvende, geri dönmememiz için bir sebep yok..."
***
Kız artık tam bir oyun bozandı. Ona yolladığım küçük grubu tek bir hareketle toz duman etti. Oyunu kurallarına göre oynamıyor. Gerçek Peri ortadan kalktı ama neden hala yankısı yaşamaya devam ediyor ki? Onun yaşaması için bir sebep bile yok.. Ve daha da önemlisi bu yankı böyle güçlü bir sihirsel sözü nereden biliyor olabilir? Yoksa..? Yoksa..?
"PERİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ!"
***
Başımın içinde küçük bir ses yankılandı 'Perii..'
"Eğer gerçekten gitmek istiyorsanız gidin.. Sizi böyle bir işe karıştırmak istemem.. Lütfen gidin.." dışarı çıktığımı kimse farketmemişti ve konuşuyorlardı. Daha doğrusu tartışıyorlardı. Angelo bana yardım edilmesi gerektiğini söylüyordu. Cerise kampa dönmek ve yeniden sağlıklı bir yaşam sürmek istediğini belirtiyordu açıkça, ama Faj da gitmek istemediğini söylediğinde o da fikrini değişti direkt. Sadece Faj'ı sevdiği için. Ama buna hiç gerek yoktu. İsterse gidebilirdi. O şapşal Ares kulübesine gidip sürünmeye devam edebilirdi. Eğitimini tamamlayıp babasının kalesine geçtiğinde aşağılanıp zindanlara atılabilirdi. Ağlamaktan gözünün çikolata kahvesi eriyip gidebilirdi. Her şey serbestti değil mi?
"Helen sen ne zamandan beri buradasın?"dedi Cher kafasını ellerinin arasından alarak. Ağlamıştı. Gözüne sürdüğü rimel akmıştı, gözlerinin altı mosmordu ve akan rimelle beraber siyahlaşmaya başlamıştı. Onun sesini duymuştum. Gitmek istemiyordu ama aynı zamandan 'benden' çok korkuyordu. Yapabildiklerim onu korkutmuştu. Bir gece sinirlendiğim bir anda onu da şu büyük orduyu küle çevirdiğim gibi yok edebileceğimi düşünüyordu. Haklıydı da.. İçimdeki ruhun çırpınışıydı bunlar..
"Çok az bir süre diyelim, ama duyabiliyorum.. Bakın giden gitsin umurumda bile değil.." Angelo ayaklandı. Oturduğu kütüğü ayağının arkasıyla yamaçtan aşağı yuvarladı. Yanıma gelip ellerimi avucunun içine aldı.
"Seni bırakmıyorum.. Asla.. Hiçbir güç bunu beceremez.." Gözlerindeki küçük umut parıltılarıyla içimdeki küçük ruhu etkilemişti. Hafifçe gülümseyip göz kırptı bana. "Sana uyar mı?"
"Yanımda olmandan şeref duyarım.." dişlerini göstererek sırıttı. "O zaman Fajtor da bizimle.. Değil mi? O da gelmek istiyor.." Faj'a döndüm. O da kendi kütüğünden kalktı. Cerise'e elini uzattı. Şimdi tüm gözler Cerise'deydi. Gözünden bir damla çikolata düşmüştü Cerise'in. Fajtor'un elini itti ve ayağa kalktı. Önce tereddüt etti, ama sonra tüm cesaretiyle yanıma koşup bana sarıldı. Vücudu sıcacık ve terliydi. Stresten ateşlenmişti. O bir Ares kızıydı ne de olsa..
"Üzgünüm Heleeen.. Yapamıyorum dayanamıyorum buna daha fazla katlanamam.." Beni bırakıp Fajtor'un elini tuttu.
"Biz gidiyoruz.." Cerise neyse de Fajtor'a şaşırmıştım. Gözlerime bakamıyordu.
"Ben üzgünüm," eliyle Cher'i yerden kaldırdı. "bir söz verdim, Cher'i sağ salim kampa bırakacağım.." Cher ağlıyordu yine.
"Pekala, benim için bir sakıncası yok.." elimde yine pembe bir ışık belirdi. Kendimi Ben10 AlienForce'daki Gwen gibi hissediyordum. Elimdeki pembe ışık çadırın içine girdi. Bir iki dakika sonra kapıda iki büyük, üç küçük sırt çantası belirdi ve çadır ortadan kayboldu.
"O zaman herkes kendi yoluna.. Kronos da yok oldu. Huzurlu bir şekilde yaşabilirsiniz.. Yardımlarınız için çok teşekkür ederim. Umarım bir sonraki yaşamımda da sizin gibi arkadaşlara sahip olurum.. Umarım.." Pembe bir dumanla ortadan kayboldum, hemen arkamızdaki bir ağacın tepesinde buldum kendimi. aşağıda Fajtor ve Angelo helalleşiyordu. Gerçi ilginç bir durumdu bu, yabancılar helalleşir miydi? Türkçe de konuşmazlardı ya, yine sandık işte.. Nasıl oldu da daha önceden farkedemedim..?
Cher ve Angelo sarıldılar uzun uzun.. Angelo, Cher'i hep bir kardeş olarak görmüştür.. Cerise kenarda gelmelerini bekledi sadece, veda etmedi. Bu onu üzüyor gibiydi.. Ares Kalesini düşündüğüne yemin bile edebilirdim.. Peki neden kaçıyordu.. Yoksa...? Sandık..? Yok artık özgür irade denen bir şey var.. Hayatta olmaz.. Her neyse, artık beni ilgilendirmiyorlar, tek düşüncem kampa sağ salim dönmeleri. Şu aptal Zeus Poseidon oyunundan kurtulmak istiyorum sadece.. Bir kaç konuşmadan sonra küçük grup geldiğimiz yere doğru geri bir istikamette ilerlemeye başladı. Ayağa kalkıp rüzgara döndüm yüzümü ve.. Ve.. Ağaçtan aşağı bıraktım kendimi. Oldukça yüksek bir ağaçtı bu, en az on metre felan olmalı. Rüzgar hızla yüzümden ve tüm vücudumdan geçti.. Yere yaklaşmadan önce ağzımı açtım. İçine hava dolmuştu. Sakince "Angelo!" dedim. Bana bakmasıyla yere iki üç metre kala beni yakalaması bir oldu. Ne de olsa Hermes'in oğlu.
"Sen tam bir çatlaksın!" gülümsedim. İçimdeki ruh yine kıpırdandı. Ya sevincindendi, içi kıpır kıpırdı.. Ya da yaklaşık bir gün sonra eve döneceğimiz için huzursuzdu..
I'm the bone of my sword.

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Valkyrie Cain

valla ne yalan söliyim, hiçbir şey anlamadım.
hani, peri'nin içinde helen var ya, o, kırmızı piramitte olduğu gibi isis'in sadie'in içine girmesi gibi bir şey mi?
ayrıca hani angelo peri ile kaldı, cerise, cher ve fajtor gitti ya, fajtor ve yanındakiler melez kampına geri döndü sanırım, peri ve angelo nereye gidiyor?
sonraa...
hani sandık bir ara periiii!!! diye bağırdı ya, gerçek peri'nin ruhunun ölmeyip vücuduna geri döndüğünü anladı da mı bağırdı?
bir de...
hani cerise peri'yi uyandırmaya çalışmıştı, peri ise elini bir kere kaldırıp indirmişti, o sırada mı kronos ve ordusu yok oldu? ama tanrılar yok olmaz ki? yoksa olur mu? onu yok ettiğine göre peri tanrılardan da mı güçlü?
öyle işte.
hani, peri'nin içinde helen var ya, o, kırmızı piramitte olduğu gibi isis'in sadie'in içine girmesi gibi bir şey mi?
ayrıca hani angelo peri ile kaldı, cerise, cher ve fajtor gitti ya, fajtor ve yanındakiler melez kampına geri döndü sanırım, peri ve angelo nereye gidiyor?
sonraa...
hani sandık bir ara periiii!!! diye bağırdı ya, gerçek peri'nin ruhunun ölmeyip vücuduna geri döndüğünü anladı da mı bağırdı?
bir de...
hani cerise peri'yi uyandırmaya çalışmıştı, peri ise elini bir kere kaldırıp indirmişti, o sırada mı kronos ve ordusu yok oldu? ama tanrılar yok olmaz ki? yoksa olur mu? onu yok ettiğine göre peri tanrılardan da mı güçlü?
öyle işte.

İsim Makotom-->Valkyrie Cain

19. sayfa (Toplam 22 sayfa) [ 330 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |