Black Butterfly--FİNALE KADAR YAYINLANDI!! Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 27, 28, 29 |
Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic |
|
Yazar
Mesaj
Bölümü geciktirdiğim için kusuruma bakmayın..Bu hafta içerisinde 31. bölüme kadar yazacağım..
32.bölüm -final- biraz uzun olacağı için bir iki haftayı bulur sanırım..
Bildireyim dedim
..
Elaa,
Senle olan yanlış anlaşılmayı giderdik zaten.
..O gün bayağı bir uyksuzdum..Kusuruma bakma yeniden..Çok özür dilerim..

32.bölüm -final- biraz uzun olacağı için bir iki haftayı bulur sanırım..
Bildireyim dedim

Spoiler:
Elaa,
Senle olan yanlış anlaşılmayı giderdik zaten.






Forumda bitiremediğim Siyah Kelebek'i bu andan itibaren noktalıyorum arkadaşlar..Sonunu değiştirme durumunda kaldım yoğun istek ve büyük yerin emriyle-o büyük yerin emri annemin emri oluyor..
..-
İyi okumalar!
30.BÖLÜM:DOKTORLARIN TOPLANIŞI –Son 2 Bölüm-
30.BÖLÜM:DOKTORLARIN TOPLANIŞI –Son 2 Bölüm-
Önceki Bölümün Sonu:’
‘’…-Mutluluklar.. derken başımı Suijitsuna’ya yaslayıp gözlerimi kapadım: çok yorgunum..Artık uyumak istiyorum..3 gün boyunca uyanmayacağım..
-Asıl her şey şimdi başlıyor gibime geliyor..Suijitsuna’nın dudağına yaklaşırken fısıldadım
-Evet..dudaklarını dudaklarımda hissederken tekme atan kızımın tekmesini hissetmesi için elini karnıma koydum Suijitsuna’nın..İkimiz de gülümseyip karşımızdaki sarmaş dolaş çifte kumruya baktık;artık eve gitme zamanıydı..’’
Yeni Bölüm:
‘’ Bir ağıt var rüzgarda bugün:
Kimsenin duyamadığı;
Benim kulağımda çınlayan…
Veda zamanı mı geldi bilmiyorum,
Gözlerim yaşlarda:
Korkuyorum ben…
Ben yaşıyorum ;her gün öldüğüm gibi..
Bugün bir ağıt var rüzgarda..
Gökyüzü ağlamakta:
Ben de ıslanmaktayım altında..
Bazen hissedemediğimi düşünüyorum..
Beni benden alan bu şey:
Beni bana geri satacak mı;
Benim ona kendimi zamanında sattığım gibi?..
Ve korkuyorum ilk defa..Ben..pes etmekten…’’
Suijitsuna ile evimizin bahçesinde oturmuş sıcağın tadını çıkarırken yine yazı yazıyordum. Suijitsuna içeriden elinde iki bardak meyve suyuyla gelince defteri kapayıp ona döndüm ve uzattığı meyve suyunu elime aldım,koklayıp sevdiğim adama sevgiyle baktım.Suijitsuna deftere bakıp:
-Son sayfan mıydı yoksa?!..Meyve suyundan bir yudum alıp masaya bıraktım,ayakta duran Suijitusuna’ya gülümsedim:
-Bu kadar şaşırma Suijitsuna:neredeyse her gün yazıyordum: sonunda defterimi bitirdim, suratına buruşturmuş olduğum suratımla bakarken Suijitsuna meyve suyunu bir dikişte bitirip , gömleğinin katladığı kollarını bir kat daha katlayıp şaşkınlıkla baktı:
-Hmm..peki..de çok sıcak,pişmiyor musun?..elimi : bol,uzun kollu gömleğimin örttüğü şişkin karnımın üstüne koyup ,Güneş’in iyice çarpmasıyla suratımı daha da buruşturdum:
-Haziranın kaçındayız ki?..Suijitsuna oturduğum sandalyeye yaklaşıp uzun boyuyla Güneş’i kapatarak gölge yaparken ,kolumu uzatmamı işaret etti,ben de kolumu uzatınca gömleğimin kollarını kıvırmaya başladı:
-13 Haziran’dayız Prenses’im… işini bitirdikten sonra elini yanağıma koyup okşadı,devam etti; Bir anne ancak bu kadar masum olabilirdi..Ve bir bebek..ancak bu kadar yaramaz..(elini karnıma koyup okşadı,bebeğimiz tekme atınca da kıkırdayıp) Heeyy!!..(Karnıma doğru eğilip ) Ne zaman çıkmayı planlıyorsun oradan;9 ay oldu?..annen bel ağrısından sızlanıp duruyor.
-Heyy!..dudağıma minik bir öpücük kondurup tekrar kıkırdadı:
-Sadece bir şakaydı..ama belinin ağrıdığı bir gerçek..
Elimi elinin üstüne koyup gözlerine baktım:Tanrım..Bazen..son pişmanlık fayda etmiyor..
Öylece bakışırken birden evin kapısı çalındı,ayağa fırlayıp açmaya yeltendim:ancak fırlamak değil yerimden bile kalkamadım;sanırım 9 aylık hamile olduğumu yine unuttum..
-Sa..sanırım yine belim tutuldu..Suijitsuna(elimi uzattım) ayağa kaldırır mısın beni?..Suijitsuna gülümseyip elimi nazikçe itti,alnıma sevgi dolu bir öpücük kondurup:
-Ben açarım Prenses’im…
Bir iki dakika sonra balkona Suijitsuna ile beraber saçlarını kısacık kestirip siyaha boyatmış olan değerli koruyucum,acılı dostum Elysi girdi.Ona ne diyebilirdim ,nasıl açıklayabilirdim bazı şeyleri?
Olduğum yerde bir elim cam masanın üzerindeki meyve suyu dolu bardağımın ağız kısmında dolanırken diğer elim ise şişkin karnımın üzerinde duruyordu.Dudaklarımı içimdeki karbonmonoksiti seslice boşaltmamı sağlayacak bir şekilde aralanırken konuşmaya hazırlanıyordum.Ne Suijitsuna ne de ben…Sonunda Elysi oturduğu sandalyeden kalkıp yaklaştı ve sıkıca sarıldı bana.
-Elinden geleni yaptığını biliyorum Misa…Kendi hatasıydı,üzülüyorum;ama…dedim ya:’’kendi hatasıydı…’’…
Başını yasladığı omzumdan kaldırıp elimi tuttu,sıkıca onun elini tutarken gözyaşları içerisinde baktım ona:
-Elimden geleni yaptığımı bilmen…çok duygulandırdı…Çok özür dilerim Elysi…Böyle olmasını istememiştim.
Birden Elysi’ye döndüm,bunu yaparken Suijitsuna ile göz teması kurup yapacağım şey konusunda görüşünü saliselik sordum;başıyla gönül rahatlığıyla kabul ettiği şeyi söylemek adına hazırlanırken Elysi’nin ilk defa bu kadar utanç duyan bir surat ifadesi takındığını görüp şoka girdim.Durumu toparlamaya çalışıp :
-Elysi…utanılacak bir şey yok:sen de ben de hatta Suijitsuna dahi hepimiz onun o lanet heriften kurtulması için elimizden geleni yaptık.Biz Suijitsuna ile bir karar aldık aynı zamanda;bundan sonra bizimle yaşa…
Elysi şaşkınlık dolu yaşlı gözlerini mutluluk dolu bir ifadeyle çevirirken ne diyeceğini şaşırmışa benziyordu.Suijitsuna , Elysi’ye yaklaşıp kolunu omzuna attı:
-Bir koruyucuyla aynı evde yaşamak güzel olacak.Ne dersin Elysi;ister misin bizimle yaşamayı?O evde yapacak bir şeyin yok zaten. (kıkırdayıp bana döndü sonra da ) Zaten bizim uyanık annemiz odanı ve bazı giysilerini çoktan aldırtmıştı bile..
Elysi tek kelime etmeden çıkmayan sesi ,ağlamaklı gözlerine karşılık başıyla onaylayınca Suijitsuna onu omuzlarından tutup yanaklarından öptükten sonra ben de uzanıp öptüm onu.Duygulu bu anda gülümseyip omzumdaki Suijitsuna’nın elini bıraktım ve az önce Suijitsuna’nın yaptığı gibi omuzlarından tutup gözlerine gözlerimi diktim:
-Güçlü ol…Her şey geçecek…Sana çok şey borçluyum…
Birden bir şeyi hatırlamışçasına masaya döndüm ,tam zamanının olduğuna karar verip:
-Otursanıza…Madem artık ailemiz tam anlamıyla belli oldu;sizinle konuşacaklarım var…
Peçeteliğe uzanıp bir peçete aldım, karşıma oturan Elysi’ye uzatırken yanıma oturan Suijitsuna da eliyle gözyaşımı silip merakla bana baktı , gözlerini silen Elysi’nin baktığı gibi.Cam masanın üzerindeki dakikalardır ağız bölümüne dokunduğum bardağı bir dikişte bitirip ellerimin arasına aldıktan sonra içimi çekip başladım konuşmaya:
-Bakın…(başımı ellerimin arasındaki boş bardağa eğip bardağa baktım.)Haziran ayındayız ve bir hafta içerisinde doğumum gerçekleşecek.Biliyorum: (‘’Biliyorum’’derken başımı kardırmış gözlerine bakıyordum sırasıyla onların) isteyeceğim şey çok mantıklı değil;ama manevi…(Yanımda oturan Suijitsuna’nın elini tutup gözlerimi gözlerine diktim.) Ben doğumumu evde yapmak istiyorum;üst kattaki yatak odamda…Yatağımda…Seninle uyuduğum o değerli yatakta…
Elysi birden atılıp zorlukla çıkardığı sesini yükseltebilmek adına ellerini yumruk yapmışken:
-Bu istediğin şey imkansız! Bunu nasıl istersin?!!
Suijitsuna’nın elini sıkıp,bana istediğim şeyin şokuyla bakan eşime karşılık kaşlarımı çattım :
-Ama …(başımı öne eğip gözlerimi tutamadan kısılan sesimle devam ettim) ama…(birden başımı kaldırıp) Ben evimde kızımı doğurmak istiyorum! Yatağımda…Gidip iğrenç kokan bir hastanede ne kendime,ne sana en önemlisi Suijitsuna’ya eziyet edemem ben!..
Suijitsuna elini karnıma koyup bana baktı,ona dönüp sessizce kararını beklerken kızım tekme atınca Suijitsuna’nın gözleri doldu.Yutkunup eliyle karnımı okşadı:
-Sanırım kızımız kendi kararını annesi gibi vermiş…Hadi Elysi,gel seninle şu koca hanımı yatağına yatırıp ilçedeki doktorlarını arayalım;kabul ederlerse doğum evde gerçekleşir:kabul etmezlerse de ( bana dönüp elini bu sefer başıma götürüp okşadı) doğum hastanede gerçekleşir anlaştık mı Prenses’im?....
Memnuniyetle başımı olumlu manada sallarken Elysi , Suijitsuna’nın vermiş olduğu bu kararın yanlış olduğunu düşünmesine rağmen aklına saksı düşmüşçesine yapmaya çalıştığım şeyi anlayınca acıyla gülümseyip ayağa kalktı ve Suijitsuna ile beraber odama taşıdılar beni.
Öylece uyuya kaldığım odada diğer bir sabah minik bir krizle uyandığımda terler içinde debeleniyordum.Ayağa zorla da olsa kalkmayı becerip koridora sırılsıklam geceliğimle bağırarak çıktığımda Victoria’nın,babasının ve bana hamile olduğumu izah eden doktor ile doğum uzmanının Suijitsuna’nın teklifini kabul edip geldiklerini anlayıp karşımda görünce daha fazla dayanamayıp dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Bu krizler zamanla gelip gidecekti;normal olan bu krizlerin birinde ise doğum gerçekleşecekti…
Kızımı kollarıma alacak…
Sevecek…
Öpecek…
Ve birazcık uyuyacaktım…
Sadece ‘’birazcık’’…
DÜZENLENMİŞTİR
31.BÖLÜM
OĞUM
31.BÖLÜM: DOĞUM
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’… Öylece uyuya kaldığım odada diğer bir sabah minik bir krizle uyandığımda terler içinde debeleniyordum.Ayağa zorla da olsa kalkmayı becerip koridora sırılsıklam geceliğimle bağırarak çıktığımda Victoria’nın,babasının ve bana hamile olduğumu izah eden doktor ile doğum uzmanının Suijitsuna’nın teklifini kabul edip geldiklerini anlayıp karşımda görünce daha fazla dayanamayıp dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Bu krizler zamanla gelip gidecekti;normal olan bu krizlerin birinde ise doğum gerçekleşecekti…
Kızımı kollarıma alacak…
Sevecek…
Öpecek…
Ve birazcık uyuyacaktım…
Sadece ‘’birazcık’’…’’
Yeni Bölüm
19 Haziran 2010 Akşamı
14 Haziran sabahı odasından terler içerisinde krizle fırlayan Misa dizlerinin üzerine düştüğü anda bilincini kaybedip bayıldı.İstediği gibi eşiyle kendisinin yatak odasında ,yataklarında doğum yapacaktı ve artık her şey hazırdı.
Victoria ve Elysi olanları endişeyle izlerken gerçekleri öğrenen Elysi şoka girmiş ve Misa’nın bunca şeye nasıl katlandığını anlam verememişti;nasıl bir oyunun,nasıl da korkunç bir zekanın planına göre ilerlediğini görememişti o da.
Suijitsuna günlerdir bir şey yemiyor,içmiyor sadece bilincinin açılması için dua ettiği Prenses’inin yanında oturup onla konuşuyordu.Bir umudu vardı:ve biliyordu ki Misa…Prenses’i onu asla yarı yolda bırakmayacaktı.
Doktorlar odalarına kapanıyor bir şeyler konuşuyor ve yükselen sesler eşliğinde konuşmalar sonlanınca da oda boşaltılıp herkes ‘’Doktor’’olmasına karşılık eline bir sinir sigarası alıp ne yapacaklarını düşünüyorlardı:’’Ne yapacaklardı?’’Misa’’gibi bir soylunun bilincini açmak zorundalardı ancak nasıl olacaktı bu?’’
Doktor Lovski o yatak odasına girdiği her an sinirleniyor,Suijitsuna’ya tiksintiyle bakıyordu.İlk odaya girişinde,Misa kanlar içerisindeydi :bunu kendine yediremeyen Doktor Lovski bilinci kapalı anne adayının üzerine çıkıp omuzlarından tutarak onu sarsmaya başladı :’’Uyanacaksın!!’’ çığlıklarıyla.
Ve …
19 Haziran 2010 sabahı bilinci açılan Misa,yanından ayrılmayan eşiyle , Suijitsuna’nın yumruk yumruğa kavgaların sonucunda aldığı en fazla on dakikalık izin ile konuşmaya başladı.
Akşamüzeri sancı verilmesi planlanan Misa gözlerini açtığında gülümseyip ,artık çok ince olan kolunu kaldırdı ve Suijitsuna’nın yanağına koyup :
-Ne kadar da yorgun görünüyorsun…
Suijitsuna , ilk defa Misa’nın sesinin bu kadar yorgun,pes etmiş çıktığını duymuştu.Gözlerini tutamayıp bir çocukmuşçasına ağlamaya başlayınca utanarak sevgili eşinin göğsüne bastırmıştı başını.Kocasının ağlamasını istemeyen Misa gözlerinden ıslaklıkları akarken elini eşinin başına koyup okşadı:
-Ah…Yapma koca oğlan…O kadar da kötü sayılmam ( Suijitsuna’nın çenesinden tutup gözlerine baktı) değil mi?.Hem…Seninle hiç kızımızın adını tartışmamıştık…
Misa derin derin aldığı nefeslerini zorla boşaltırken doğrulamaya çalışınca beceremeyip güçsüzce yatağa saldı kendini yine.Gözleri dolan Misa doğrulmayı eşinin yardımıyla başardıktan sonra hıçkırarak:
-Beni böyle görmeni istemiyorum… diyebildi sadece…Kendine mani olamayan ,darmadağın duygularla bezili Suijitsuna karısının alnına kocaman bir öpücük kondurup hıçkırmamaya çalışacak :
-Sen her halinle güzelsin…Misa’m…Biricik Prenses’im…Her şey için çok özür dilerim…
Misa , kocasının demek istediğini anlayıp baş parmağıyla dudaklarına bastırdı ve susturdu onu:söyleyeceği şeyleri durdurmak adına.
-Yanılıyorsun Bitanem….(Elini karnına koyup içtenlikle gülümsedi) Hiçbir zaman pişman olmadım ben:sen benim hayatımın en değerli şeyisin,karnımdaki de benim sana hediyem.Biliyorsun…Bazen bazı işler istendiği gibi gitmeyebiliyor ama bil :elimden gelenin en iyisini yaptım…Ve bu kız da…(Karnını gözleriyle işaret edip parmaklarıyla nazikçe karnını okşadı) beni bu hale getiren şey olmadı asla…Sen ve o…Benim savaşmamın;kazanmamın tek sebepleriydiniz;bu her zaman için böyleydi Bir’tanem…
Misa kilo alması gerektiği yerde , tersine, kilo vermişti.Bunca şeye rağmen,incecik kolları,güçsüz düşen bedeni ve yorgun gözlerine rağmen ; güzelliğinden pek bir şey kaybetmemişti.Üstünde eşinin en çok beğendiği geceliği varken gülümseyebiliyordu hayata inat;yaşadıklarına ve yaptıklarına inat…Dalgalı saçları taranmaya taranmaya iyice birbirine girmişken bile ne kadar da güzeldi…
Ve eşi bile;çökmesine karşılık hala büyük bir tutkuyla tutabiliyordu onun elini…İşte…onlarınki böylesine bir aşktı.Birbirilerine olan inançları her türlü zorbalığı ,engeli aşmalarını sağlarken :bu zor doğumu da atlatabileceklerine inanıyorlardı;tüm yüreklerince hem de…
-Doğumdan sonra…kızımı kollarına almak için sabırsızlanıyorum,ona sarılmak, bunca şeye rağmen güçlü olduğu için teşekkür etmek,kokusunu ciğerlerine doldurmak istiyorum…dedi Misa sessizce gözlerini tavana dikmiş,içinden Tanrı’ya dua ederken :’’Lütfen..Lütfen…Lütfen…Tanrım lütfen…’’
Bunca zorluğa rağmen sevdiği,o ilk gün onu mezarda bulup,isteyerek dudaklarını öptüğü,senelerce aklından çıkaramayıp ailesine anlattığı kızı ,yine seneler sonra aynı mezarlıkta bulduğunda hissettiği o şey baha biçilemezdi…
Annesi öldükten sonra Japonya’da sevdiği kızla geçirdiği o 2-3 sene,İstanbul’a dönüp yaşadıklarını,ilçedekileri…hiçbirini bir şeyle eş değer tutamazdı ve tutmamıştı da hiçbir zaman Suijitsuna…
Sevdiği kızın dudaklarında biten savaşı sonunda kazandığında bu defa bir yatakta doğuma birkaç saat kala yine eş değerde tutulamayacak özellikte dakikalar geçiriyordu.Korkunç bir hayat yaşamışlardı ikisi de:biri sadece öldürmek için var olmuştu,diğeri gibi…
İkisinin de soyları ‘’gelenekler’’haricinde bir şey düşünmezken kendilerini Türkiye gibi bir evde bulmuş,’’ev’’de bulmuşlardı işte…Kardeşini o iğrenç geleneklerden,kendisiyle evlenmesinden kurtarmak isteyen Suijitsuna kardeşini kaybettiğinde kendine yaptıklarından dolayı lanet etmişti ve şimdi kardeşinin mezarında,kardeşi taraftarınca :’’Teşekkür’’olarak başka bir soydan gelen adaşını teslim etmişti ona..
Ve birleşip onca şeye karşı koyduklarında anladıkları şeyler,öğrendikleri şeylerden bin bir kat farklıydı.Oysa hayat ne kadar da acımasızdı ikisine de karşı…
Beden ölçülerinin,hislerden önemli olduğu bir dönemde,onlar ‘’Geri kafalılık’’ yapıp kimilerine göre , birbirilerini bulmuşlardı.Aralarındaki on dörtlük yaş farkını bile umursamayan akla ve yüreğe sahiplerdi;bir çoğunun düşünemeyeceği şeyi düşünmüş hatta yaşamışlardı.
İşte hayat buydu:’’Sevdiğinle yaşadığında,bulduğunda onu yanında,diğer her şeyin boşluğunu,manasızlığını kavramaktı... ‘’
Suijitsuna yaşadığı her şeyin,tıpkı Misa gibi, değdiğini düşünüyordu her şeye.Sonunda karısının kokusunu bir kere daha ciğerlerine derince çekti ve onun suratına özlemle baktı:
-Uma..umarım…Sana inanıyorum Prenses’im..ve…ne olmasını istiyordun adının?...
Misa utanarak başladı sözlerine:
-Aslını istersen…Sen bana hep ‘’Prenses’im diyordun ve bende..( cümleyi yarıda bırakıp Suijitsuna’nın gözlerine utangaç bir kız çocuğu gibi baktı,gülümseyip eşini yanağından öptü ve devam etti)kızıma hep :’’Prenses’im dedim Suijitsuna…Sanırım’’Hime’’yakışırdı…
-Prenses…
Gözlerini acıyla silip gülümsedi Misa hıçkırırken:
-Evet…Suijitsuna…Saat kaç?...
Suijitsuna odanın içerisindeki saate bakıp gözlerini Misa’nın gözlerine utanarak değdirdi:
-Akşamın 10’u…Sanırım ‘’dakika’’ yerine saatlerce oturdum yanında…Üzgünüm…
Yanından gitmeye,doktorları çağırmaya hazırlanan Suijitsuna’yı elinden yakalayıp seslendi Misa:
-Gitme…
O sırada içeri Dr.Lovski girip kızgınlıkla bağırdı:
-Tüm gün buradaydın! .. devam edecekken Misa’nın delip geçen gözleriyle karşılaştı.Çenesini kapamasını emreden bu gözlere karşılık dişlerini sıkıp geri çekildi.Bu sırada içeri giren doktorlar birkaç dakika sonra Suijitsuna’yı,Misa’nın engellemeye çalışmasına rağmen odadan çıkartıp sancıyı verdiler.
Victoria ile Elysi , Suijitsuna’yı aşağı kata ,kızları için Misa ile hazırladıkları odaya taşıyıp stresini atması için viski verirken ikisi de korkuyla titriyorlardı.Suijitsuna ‘yı sarhoş ederek sakin tutmaya çalışıyorlardı;işe yarayıp yaramadığı bilinmezdi.Bilinen tek şey : herkesin olduğunca gergin olduğuydu:üst kattaki yatak odasında doğumda bulunan Misa,onu hayatta tutmaya çalışan doktorlar,Victoria,Elysi ve herkesten öte de Suijitsuna…
Bir zaman sonra doğumun acıyla başladığını belli eden Misa’nın çığlıkları doldurmaya başladı evi:
-Seni lanet herif dokunma bana!!
Bu cümleyi duyunca ‘’Ne oluyor orada?’’ diyerek kalkan Suijitsuna’yı yerine zorla oturtan kızlar artık 3. Viski şişesini açma gereğini hissetmişlerdi.
Misa’nın bu çığlığının ardından büyük bir kırılma sesiyle yankılanan odada , eşinin çığlıkları dışında :
-Ne olduğunu zannediyorsun sen;doğum uzmanı mı?!!! Geri çekil Lovski! Sen bir beyin cerrahısın,doğum uzmanı değil?!! Kızı kurtarmaya bak!
Saatler süren çığlıklar Suijitsuna’yı deli ediyordu ,sonunda kendini yere bırakıp ağlamaya başladı,her çığlıkta daha fazla kulağını kapatıyordu.Etraf Suijitsuna’nın defalarca parçaladığı viski bardağının kırıklarıyla doluydu.
Kızlar artık kendilerini sakin tutamayıp titremeden çok duvarın kenarına yığılmışlardı,birinin dostu,diğerinin ise efendisi yukarıda yapabildiğince can çekişiyordu.
Ve sabaha karşı çığlıkları azalan Misa’nın durumunun iyiye gittiği bir sırada Misa birden bağırmaya başladı:
-Suijitsuna!!!
Sıkıca kulaklarını kapatıp :’’Sus..’’ dedi Suijitsuna;kendisini yukarı gitmemek adına kasarken.
-Suijitsuna!!!!!
‘’Dayan..’’…
-Seni seviyorum!!!
Ellerini başından çekip kilitli kapıyı bir parça tahtaymışçasına darmadağın ederken yukarı son hızıyla çıktı.Kızlar arkasından kan çanağı ağlamaklı gözlerle koştururken onu durdurmak adına Suijitsuna doğumun olduğu odanın kapısına gelmiş,kulplarını tutmuştu bile.
-SUİJİTSUNA!!!!!!!
Ve sevgili eşinin adını çığırışı sona erdiğinde kapıları açmıştı Suijitsuna.
DÜZENLENMİŞTİR..
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN-PART 1-
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN-PART 1-
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’’… Ve sabaha karşı çığlıkları azalan Misa’nın durumunun iyiye gittiği bir sırada Misa birden bağırmaya başladı:
-Suijitsuna!!!
Sıkıca kulaklarını kapatıp :’’Sus..’’ dedi Suijitsuna;kendisini yukarı gitmemek adına kasarken.
-Suijitsuna!!!!!
‘’Dayan..’’…
-Seni seviyorum!!!
Ellerini başından çekip kilitli kapıyı bir parça tahtaymışçasına darmadağın ederken yukarı son hızıyla çıktı.Kızlar arkasından kan çanağı ağlamaklı gözlerle koştururken onu durdurmak adına Suijitsuna doğumun olduğu odanın kapısına gelmiş,kulplarını tutmuştu bile.
-SUİJİTSUNA!!!!!!!
Ve sevgili eşinin adını çığırışı sona erdiğinde kapıları açmıştı Suijitsuna.’’
Yeni Bölüm
Suijitsuna gördüğü manzara karşısında ,kapıların kulplarını bırakmadan dizlerinin üzerine yığılırken Misa derin bir nefes alıp :
-Seni..çok seviyor…
Misa’nın kanlar içerisindeki ruhsuz bedeninin son nefesinden sadece saniyeler sonra değil bardaktan kovadan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı.Saat sabahın 7:25’ini gösterirken küçük Hime’nin ilk çığlığı duyuldu.
Suijitsuna’nın arkasındaki Victoria ve Elysi , Misa’nın öldüğünü anlayınca tıpkı Suijitsuna gibi dizlerinin üzerine yığılmışlardı.Elysi ellerini yumruk yapıp yere çığlıklar içinde vurmaya başladı:
-Hayır!!..Hayır!!!!HAYIRR!!!MİSA!!
Suijitsuna ayağa kalkıp dimdik yürüyerek odaya girdi.Doktor Lovski’ye yaklaşıp elinin tersiyle sağlam bir tokat yapıştırıp yakasından tuttuğu gibi bir tekme savurdu.Duvara sırtını dayamak zorunda kalan Lovski şokla bakarken diğer doktorlar Suijitsuna’ya engel olmuyor,tersine,yaptığı şeyin,onun hak ettiğini düşünüyorlardı.
Aslında…saliselik bir şeydi Lovski’nin hatası…Ama karşıdan bakıldığında anlaşılacak kadar basitti ve zaten…Bir manada bazı şeylere kendisi sebep olmuştu…
Suijitsuna, kanlar içerisindeki Lovski’yi yakalarından tutup :
-Konuş… diye inledi sıkmış olduğu dişlerinin ardından.
Neye uğradığını şaşıran doktor :’’Küçük Misa zannedildiği kadar da kötü seçim yapmıyormuş..’’ diye geçirirken kafasından ,kan dolu ağzını tükürerek boşaltıp derin derin nefes almaya başladı.Konuşmamasına sinirlenen Suijitsuna bir tekmeyle onu duvara yapıştırıp,duvarın çatlamasına sebep olurken yere yığılan Lovski yeni bir darbe yemeden konuştu:
-Kötü huylu tümör…. Bunu o kadar hızlı söylemişti ki Suijitsuna dengesini kaybedip düşecek gibi oldu duyduğu şeyin karşısında bacağını darbeyi indirmeden çekerken.
Lovski zorla,sırtının yaslanmış olduğu çatlak duvardan titreyerek tutunarak ayağa zorlukla kalkarken :
-Seneler önce…(öksürdü ve ağzındaki kanı yeniden tükürdü) Misa bana,bir kaza sonucu denk geldi ve beyninde iyi huylu tümör olduğunu saptadım.Bu iyi huylu tümörü kolay bir kemoterapiyle temizleyebilirdim,ama kendisi bunu büyük bir hışınla reddedip o anlarda böbreği iflas eden kızımı kurtarması karşılığında bunu unutmamı,tedaviyi de iptal etmemi teklif etti.Zorunda kaldım…
Derin bir nefes alıp Suijitsuna’nın gözlerine nefretle baktı:
-Bir süre sonra yazdığım ilaçları aksattığını anladım;başının ağrıması,türlü zamanlarda geldiğinde yaptığım kontrollerden gördüğüm beynindeki tümörün ilerleme tarzı…Ve zamanla iyi huylu tümör kurtarılamaz döneme girdi.Bu biraz ilaçlarından,biraz yaşadıklarından biraz da beynine yaptığı baskısından kaynaklanıyordu.Zaten düşünüş tarzına baktığınızda bile normal olmadığını görüyordunuz.Ardından hamileliği…
Konuşmasına bir ara verip kendini Misa’nın defterlerinin bulunduğu kadife koltuğa , yatakta kanlı bedeniyle uzanan kızın tüm hayatını yere savurarak oturdu.Gördüğü bu şey karşısında adamı gebertmek üzere harekete geçecekken doğum uzmanı Suijitsuna’nın önüne kolunu uzatıp dikkati kendine çekti:
-Bırak anlatsın..
Suijitsuna geriye çekilip var gücüyle bağırdı:
-Devam etsene!!!
Ardından Lovski koltukta ellerini dizlerine dayamış soluklanırken ,Suijitsuna eşinin defterlerini toparlayıp komidinin üzerine koydu.Son anda o defterlerin kime ait olduğunu anlayan Lovski gerçekten yanlış bir şey yaptığını anladı.
Gururunun zedelenmesine asla izin vermeyen bu yüzsüz adam soluklanmaya devam ederken gözleri bu defa Misa’ya kaydı.Dışarıda korkunç bir yağmur vardı;şimşekler çakıyordu.
Suijitsuna ,Misa’nın yanına yatırılan küçük Hime’ye bakıp kızının yanına gitti:
-Pencereleri kapatın:Misa şimşeklerden korkar…Uyanmasın… ( Ağlıyordu ,kendine, gerçekleri öğrenmiş olmasına rağmen ,Misa’nın ölümünü yediremiyordu.) O…o çok korkar şimşeğin sesinden…
Yatağın kenarına güçsüzce çöktü; açık gözleriyle tavana bakan ölü bedene elini uzatıp hala sıcak olan eli tuttu ardından da.Misa’nın sarı uzun kıvırcık saçları içeriye sızan minik ışıkla parıl parıl parıldarken bedeni bir ölümsüzünkine benziyordu;o kadar güzeldi ki…
Sujitsuna titreyen eliyle uzanıp sonsuzluk uykusuna dalmış Prenses’inin gözlerini nazikçe kaparken ,o gözlerken iki damla yaşın süzüldüğüne odadaki herkesten daha acı şahit oluyordu.Buna dayanamayan Suijitsuna başını feryad ederek eşinin göğsüne yaslayıp belinden sardı ,sımsıkı sarılırken bedeni kendine çekti.
Bedenin kolu minik bebeğe dokunup ,bebeği uyandırırken Lovski devam etti:
-O zaten öleceğini biliyordu kısaca…
O sırada içeri Misa’nın silahıyla Victoria girdi,Suijitsuna Misa’yı bırakmış,bebeği alıp susturmaya çalışırken silahı görünce gözlerinden alevler fırlamaya başlamıştı.Tam Victoria’ya yönelecekken kız silahı koltukta oturan babasının alnına tiksintiyle dayadı:
-Son Plan :20 Haziran sabahı 2010: ‘’Planın sonundayız Victoria;silahımı al ve gerekeni yap.’’…Aynen öyle yazmıştı Misa günlüğüme:sence bu ne demektir baba?..’’Baba’’…Sence bu bedene daha ne kadar sahip olabilirsin,annemi öldürdüğün gibi yanlış bir harekette beni de öldürene dek mi?...Son Plan’daki yerimi biliyor muydun baba?...’’Sana zarar vereni öldür ve yaşa’’…Aslında olayın kurşunda değil,silahta olduğunu biliyor muydun baba?
Suijitsuna dahi tüm doktorlar şoka girerken Victoria annesinin o buğulu bakışlarını takınıp babasının gözlerine baktı:
-Dosfedanya…(Rusça:’’hoşça kal’’)
Kurşun adamın beynini duvara dağıtırken Victoria adamın iğrenç ölüşünü izliyordu.
-VİCTORİA İLE MİSA’NIN AMELİYAT OLACAKLARI GÜN –
Odasında , yatağında böbreğinin dayanması amacıyla makinelere bağlı bir şekilde uyurken , başına aldığı sert bir darbe sonucu unuttuğu geçmişini hatırlıyordu.Evet…O geçmişini o gün,tam da o gün öğrendi.
Annesinin öldüğü gün biri başının arkasına sağlam bir şeyle darbe indirdikten sonra o gün olanları,geçmişini tamamıyla unutmuş,manasız bir hayat yaşamaya başlamıştı.Yaşamak için savaşmıyordu bile;ancak o uykudayken hatırladığı her şey…acı vericiydi…hem de çok…
Hatırladığı ilk şey:babasının annesine yaptığı zorbalıklardı;annesinin öldüğü gün,olaydan sadece birkaç dakika önce elinde rengarenk çiçeklerle,annesine sürpriz yapmak adına sessizce eve girmiş ve salondan gelen sesleri merak edip yine sessizce odanın kapısına yaklaştığında şokla elindeki çiçekleri düşürüp arkaya adım atmış , takılıp yere düşerek annesi ile babasının onu duymasını sağlamıştı.
Anna , kızına bağırdı:
-Victoria kaç!!
Victoria koca bir insanmış edasıyla ayağa kalkıp yerdeki annesine,onun yırtık elbisesiyle babasının onun boğasındaki ellerine dikkatlice baktı.Lovski birden kadına tokat savurunca boynu kırılan Anna orada,açık gözlerle hayata veda etti.
En fazla 13 yaşında olan Victoria babasının yaptığı şeyin ardından var gücüyle bağırıp kaçmaya yeltendiği sırada,babası da bir vazoyla kafasına vurdu ve hafızasını,o günü ,olanları unutmasını sağladı.
O günden sonra da ameliyat olduğu güne dek kaldığı o pis kokulu odada uyandı.
Ameliyat olacağı gün ,uzun zamandır parça parça hatırladığı görüntüleri birleştirmek adına kendine baskı uygulamış,hatırlamış ve sonunda da o anları bir daha yaşayarak adrenalin salgılayan böbreklerinden birinin iflas etmesine sebep olmuştu.
Victoria artık sadece bir kül yığını olan babasına bakıp geri çekildi,elindeki silah yere düşerken o,sırtını duvara yaslayıp yere kayarken ellerini suratına götürüp ağlamaya başladı.
Elysi olduğu yerde öylece dururken,yerden kalkmayıp sadece olanları izlemeye devam etti;onun artık yapacak hiçbir şeyi yoktu.
O olaylardan sonra Misa’nın kanlı bedeni eşi tarafından yıkanıp beyaz bir elbiseyle giydirildikten sonra , kız kardeşinin yanına yine aynı ad ve soy isimle defnedildi:’’Misa Yagami ‘’…Doktorlar ise istifa edip emekli oldular , aileleriyle vakit geçirmeye ayırdılar tüm zamanlarını.Çünkü Misa’nın yaşamı bir çok kişiye,doktorlara dahil, büyük bir örnek olmuş,sevginin ne demek olduğunu,koruma isteğinin nereye varabileceğini gözler önüne sermişti tüm açıklığıyla.
Misa’nın ölümünün üstünden 2 ay geçmedi ki :teyzesinin de intihar ettiğini öğrendi Suijitsuna Alice aracılığıyla.
Suijitsuna bir süre sonra Misa’yla yaşadığı evi,olduğu gibi bırakıp,eşyalarını dahi almadan kapıyı kilitleyip kimsenin bilmediği bir yere taşındı kucağındaki minik kızıyla.Terk ettiği ev :yatak odası…her şey Misa’nın hayatını yaşadığı son günlerinde olduğu gibiydi;yataktaki çarşaflar bile değiştirilmemiş,Lovski’nin külleri bile toparlanmamış günlerce açık kalan pencereden gelen ağıtlı rüzgarla etrafa dağılmıştı.
32.BÖLÜM :’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 2-
32.BÖLÜM :’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 2-
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’… Misa’nın ölümünün üstünden 2 ay geçmedi ki :teyzesinin de intihar ettiğini öğrendi Suijitsuna Alice aracılığıyla.
Suijitsuna bir süre sonra Misa’yla yaşadığı evi,olduğu gibi bırakıp,eşyalarını dahi almadan kapıyı kilitleyip kimsenin bilmediği bir yere taşındı kucağındaki minik kızıyla.Terk ettiği ev :yatak odası…her şey Misa’nın hayatını yaşadığı son günlerinde olduğu gibiydi;yataktaki çarşaflar bile değiştirilmemiş,Lovski’nin külleri bile toparlanmamış günlerce açık kalan pencereden gelen ağıtlı rüzgarla etrafa dağılmıştı. ‘’
Yeni Bölüm
1.5 SENE SONRA
Uçaktan indiği gibi kızının yanağını sevgiyle öpüp :
-Uyandın mı Prenses?
Küçük kız başını,gözlerini ovuştururken :’’Evet’’anlamında sallayıp gülümsedi:
-Geldik mi baba? Derin bir nefes alan Suijitsuna :
-Geldik Prenses’im…
Küçük Hime annesi kadar akıllıydı,hamileliği sırasında onca şey yaşamışlığına rağmen Misa,kızı sapasağlam doğup;zamanında doktorun da dediği gibi :’’Hayata bir ‘’savaşçı’’ edasıyla’’ tutundu.Bugün olacaklar için çok heyecanlı olan Suijitsuna kızının kırmızılı elbisesini düzeltip birkaç hafta önce havaalanının otoparkında bıraktığı kirli BMW ‘sinin temizlenmesinin bitiğini haber aldıktan sonra getirilen arabaya baktı.Küçük Hime’yi,kapıyı açıp arka koltuktaki çocuk koltuğuna bindirdi, kemerini koca bir öpücük yağmurundan sonra kapadı.
Bir süre sonra virajlara geldiğinde,yaklaştığında ilçeye kızına dönüp baktı;yine uyuyordu.İçten bir gülümsemeyle klasik müziği kısacakken Albinoni :’’Adagio’’ çalmaya başlayınca elini düğmeden çekip sözsüz olan bu klasik parçaya , İtalyanca sözlerinin çevirisiyle devam etti:
‘’Seni nerede bulacağımı bilmiyorum;
Seni nerede arayacağımı da …
Ancak rüzgarda senin sesini duyuyorum.
Bekliyorum;
Yavaşça…’’
Babasının etkileyici sesiyle uyanan Hime,babası susunca arabada beklenmeyen bir alkış tulfanı kopartıp babasını korkuttu;yolculuk kahkahalarla geçerken arabasını mezarlığa bir kilometre civarı uzaklıktaki otoparka bırakıp kızıyla beraber mezarlığa yol aldı.
Mezarlığın yakınına yaklaşınca,senelerdir müşterisi olduğu çiçekçiye girip altı paket çiçek yaptırdı:2 kırmızı,2 beyaz ve 2 papatya…Bir bölümü kardeşi , diğerleriyse eşineydi.15 dakika kadar geciken Elysi ve Victoria’da gelince buketleri hazır olduklarında almalarını rica edip kızının çoktan kollarının arasında pastırma yaptığı papatyalarla beraber mezarlığa yürüdü.Kızının elini sevgiyle tutarken gözleri doluydu.
Kardeşiyle , eşinin mezarına yaklaşırken yanından geçtiği;siyah uzun kıvırcık saçlı,mavi gözlü ,uzun,ince bir fiziğe sahip, önü arkaya doğru uzayan beyaz gotik elbiseli ,önü kapalı siyah ayakkabılı kolunda bir yerden anımsadığı gümüş saatiyle kadını selamlayıp mezarlığa baktı.
Chiris’i görünce siniri bozulan Suijitsuna fark etmeden kızının elini sıkıp canının yanmasına sebep oldu,bunu da ancak küçük Hime’nin :
-Baba..el…eli..m acıyor.. acılı inleyişiyle fark edip ,kızının acıdan yere düşürdüğü papatyaları gördü.Ardından kızın gözündeki yaşlara ,:’’Kızgınlıkla kim bilir elini nasıl da sıktım!’’ düşüncesi kafasında dolanırken korkuyla baktı.
Hemen dizini yere koyup , Hime’nin elbisesinden çıkardığı :beyaz kumaşın üstüne işlenmiş olan siyahlı kırmızılı bir kelebeğin olduğu mendille sildi hemencecik kızının gözyaşlarını.Ardından ona sımsıkı sarılıp:
-Hime sesin,gözlerin.(derin bir nefes alıp hala olduğu yerde olanları izleyen kadına baktı).Hadi sen yere düşürdüğün papatyaları toparla.. dedi ve bıraktı onu.Hime babasının yanağını sevgiyle öpüp ,ağzı kulaklarında gülümserken yerdeki papatyalara uzandı toplamak üzere.
Suijitsuna,Hime papatyaları toparlarken Chiris’e yaklaşıp :
-Senin burada ne işin var?...dedi dişlerini kızgınlıkla sıkarken.
Chiris,Suijitsuna’ya dönmeden elini toprağa götürdü ve bir avuç toprağı eline alıp sıkmaya başlayınca da Suijitsuna’ya dönüp:
-Sence bu anı da bilmiş miydi?
Suijitsuna,artık papatyaları toparlamış olan kızı kucağına alıp ,yanağına kocaman bir öpücük kondurduktan sonra gülümseyip:
-Teşekkür ederim Prenses… dedi.Ardından adama cevap verdi mezarın üstündeki eşinin ismine acıyla bakarken:
-Bilmem…
Chiris birden çantasını anımsayıp , mermere dayadığı çantaya uzanıp aldı ve içindeki 4,5 ve 6 numaralı zarfları Suijitsuna’ya uzattı.4. nün üzerinde:’’Suijitsuna’ya,eşime : 20 Haziran 2011 14:45’’ yazarken 5. nin üzerinde isim yoktu ve sadece :’’Suijitsuna’ya teslim et.’diyordu; 6. sının üzerinde ise:’’Misa Yagami :adaşıma ait. Bunu da Suijitsuna’ya teslim et.’’ Yazıyordu.
Suijitsuna zarfları ,kızını yere bırakıp teker teker açmaya başladı.Gördükleri karşısındaki memnuniyetini saklayamadan onları direk zarflarına yerleştirip gülümsedi:
-Sağol…Sanırım Son Plan bugün bitti…
Chiris kendi ‘’Son Plan’’ yazılı defterini çıkarıp son sayfasının da açıldığını görünce dikkatle okuyup şoka girdi:
-Nasıl yani?!...Aman Tanrım! Yani… dediği sırada başını ağaçların arasındaki siyah saçlı kadına çevirdi;o kadına şokla bakarken ;Elysi ve Victoria’nın haricinde bir de polisler geldi. Chiris’in gözünün önünde Elysi buketleri ,Suijitsuna’nın kardeşinin mezarının üzerine koyup pantolonunun cebinden çıkardığı poşeti polislere uzattı;poşetin içinde Chiris’in her şeyi itiraf ettiği görüntüleri vardı.
-Bunu nasıl yaparsınız!!!? Dediği sırada günlüğün kapağından bir kağıt parçası çamura düştü,uzanıp onu alan Chiris seslice okudu:
-‘’Kararımı verdiğimi söylemiştim:bana zamanında çok yardımcı olan,öldüğünde bile dostluğunu esirgemeyip üstüne abisiyle tanışmamı sağlayan bu değerli kişi adına intikamımı aldım senden.’’
Polisler apar topar Chiris’i savcılığa götürürken Hime’nin sesi duyuldu:
-Baba!
Artık cezasını çekecek olan Chiris gittikten sonra kızlar da dahil olmak üzere herkes küçük Hime’ye başını çevirdi;Hime,o kadının yanındaydı.Kadın onu kucağına almış sıkıca sarılıyor ve öpüyordu.
Kızlar gülümseyerek buketleri yerlerine yerleştirirken Suijitsuna kırmızı güllerden birini kapıp kadına yaklaştı ve alnına nazik bir öpücük kondurup ,kucağındaki kızıyla beraber sarıldı.
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 3-
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 3-
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’… Polisler apar topar Chiris’i savcılığa götürürken Hime’nin sesi duyuldu:
-Baba!
Artık cezasını çekecek olan Chiris gittikten sonra kızlar da dahil olmak üzere herkes küçük Hime’ye başını çevirdi;Hime,o kadının yanındaydı.Kadın onu kucağına almış sıkıca sarılıyor ve öpüyordu.
Kızlar gülümseyerek buketleri yerlerine yerleştirirken Suijitsuna kırmızı güllerden birini kapıp kadına yaklaştı ve alnına nazik bir öpücük kondurup ,kucağındaki kızıyla beraber sarıldı.’’
Yeni Bölüm
Küçük Hime kadına sımsıkı sarılırken Suijitsuna buketi uzatıp:
-Dünyanın en akıllı annesine… dedi dudaklarını tutkuyla öperken.Buketi sevgiyle alan kadın kızının alnını öpüp :
-Kızımı çok özlemiştim;ah Tanrım! (ona sarılırken dolu gözlerle Suijitsuna’nın gözlerine gözlerini dikip)Sonunda bitti değil mi Suijitsuna…Artık kimse bize bir şey yapamayacak,kızımıza da…?
Kadın kollarının arasındaki Hime’yi yere indirip :
-Hadi sen Elysi ve Victoria teyzelerinin yanına git… kızını bir kere daha öperken kokusunu ciğerlerine olabildiğince doldurdu.
Suijitsuna , Hime gittikten sonra eşine sıkıca sarıldı , tıpkı eşinin kızına yaptığı gibi kokusunu içine doldurup gözleri koyuyken cevap verdi:
-Evet Misa…Artık planımız bitti,artık kimse değil bize kızımıza dahi dokunamayacak…
Misa ,Suijitsuna onu bıraktıktan sonra kendi mezarına yaklaşıp Chiris’in getirdiği çiçekleri aldı:
-Delirecek…Ona verdiğim ceza buydu;yaşadığımı anlayıp söyleyecek ama kimse ona inanmayacak… Dedi koklarken.Suijitsuna arkasından yaklaşıp kollarını beline dolarken buketi aldığı yere bırakan Misa başını eşinin omzuna yaslayıp derin bir nefes aldı.Suijitsuna:
-Kardeşimi tanıyordun…
Misa gülümseyip elini eşinin elinin üzerine koydu.Suijitsuna devam etti:
-Değil mi?
Misa derin bir nefes alıp mezara baktı:
-Evet…Bir gün adanın tepesine gittiğimde,küçüktüm;7 yaş civarı…Aslını istersen gitmek değil de kaçmaktı bu:evden kaçmıştım çünkü annem her gün bana zorla karate egzersizleri yaptırıyordu ve hiç dostum yoktu.Her nasıl olduysa adaya kadar gitmiş ve orada bir kızın içtenlikle manzaraya izlediğini görmüştüm.15-16 yaşlarında olan bu ablaya tüm dikkatimi verip izlemeye başladım
kitap okudu,manzarayı seyretti,bacaklarını sarkıttığı o yüksekliğe ardından denize derince baktı.:’’Abi…’’dedi..Ayağa kalkıp kendini atmaya hazırlandığı sırada oturduğum yerden kalkıp ona koştum ;yüksekten korkmama rağmen oraya çıkıp arkasından sarıldım ona ve :’’Yapma!’ diye bağırdım.
O günden sonra hayatımda ilk defa güvendiğim bir dostum oldu.Arada sırada okulumu asıp adanın epesine gidiyordum;o onunla buluşmak adına okulu asmama kızıyordu;ama onun da benim gibi bir dostu yoktu :kısaca….Birbirimizin en iyi dostuyduk..O bana hep ‘’Misacık’’ manasında gelen :’’Chibi-Mi’’ derken ben ona , yaptığı kurutulmuş koleksiyonuna dayanarak :’’Siyah Kelebek’’,’’Kelebek’’ diyordum…
-Bugün Kelebek-cik nasıl bakalım?... diye başlattığım sohbetler saatleri süpürürken…bilmiyorum Suijitsuna,onu çok seviyordum..
Günün birinde okulumu asıp bu defa konakladığınız otele geldiğimde seni gördüm,telaşla hastaneye gidiyordun,bana çarptın…Senin ardından ,hastaneye gittiğini anladığım gibi dolmuşa atlayıp geldim.Biricik ablam,dostum pisliğin teki yüzünden artık yürüyemeyecekti…
Günlerce oradan çıkmanı bekledim:bir kere görebilmek adına…Bir süre sonra senin otelden bir şeyler alman gerekti ve sen çıkıp gittin.Ben de odaya girip ablama baktım:yorgun suratı,kırgın gözleri beni görünce parladı:
-Ben de seni bekliyordum;sonunda gönderebilecek bir bahane buldum… dedi bana..Bende sıkıca sarılıp ona aldığım günlüğü uzattım:her gün bana yazmasını rica ettim:’’Bana her gün yaz,emin ol,okuyacağım…Abin günlerce odadan çıkmıyor madem sen de benle konuşurmuş gibi yaz,ben de sana yazacağım söz..’’ dedim.
Günlüğü bitirdiği gün …Hemşire’nin cebinden aldığı makası anlatıyordu…:’’Çok üzgünüm Misa…Daha fazla dayanamayacağım..’’ diyerek sonlandırdığı sayfalarını hastaneden alamadım…
Öldüğü gün,annemin bilmediği bu dostum için,aylarca tek başıma yasını tuttuğum bu dostum için intikam yemini ettim…Onu öldüreni bulup cezalandırmaya yemin ettim…
Ve o gün…Seninle nişanlandığımız gün elime geçen bu günlüğü,ablamın bana yazdıklarını okuyup ‘’Son Plan’’a başladım,değişiklikler yaptım içinde planımın ve en mantıklı şekilde ilerlemeye çalıştım…
Derken zaten…sen de planı öğrenip yumruğu masaya vurmuş ve yeniden planlanması gereken şeylerin olduğuna kanaat getirip yeni planı hazırlamıştın. Deyip bitirdim hikayemi…
Suijitsuna yanağımı öpüp :
-Lovski’nin sana o ilacı vermesini istemek ölümdü benim için…Günlerce uyanmadın;seni gömmek zorunda kaldım ve sonra da Lovski’nin notlarından 6 gün sonra etkisinin geçtiğini öğrenince 6. Günün gecesi seni o iğrenç yerden aldım..
Misa iç çekip gülümsedi:
-Bir tabutta uyanmak hoş değildi…Suijitsuna devam etti:
-O gün..Hime doğduktan sonra çok büyük bir fırtına çıkmıştı;seni uyandıracağından korkmuştum. Sana o ilacı aşırı dozda vermişti ve sen doğumdaydın…O adama o kadar sinir olmuştum ki anlatamam sana:ölebilirdin…Gerçekten ölebilirdin Misa…
Misa ,Suijitsuna’ya dönüp koyu gözlerle gülümsedi:
-Ama ölmedim…
‘’SENELER ÖNCE MİSA’NIN AMELİYAT OLACAĞI GÜN
Doktor Lovski’nin odasına girip koltuğa oturdum ve karşımdaki beyin cerrahına korku dolu gözlerle baktım; daha bir çocuktum;beyni çok fazla çalışan bir çocuk…
Boğazını temizleyen Lovski söze girdi:
-Misa Yamashi…benden ne istiyorsun?
Bu cümleye kızdım ve suratımı karartıp delen gözlerimi,her defasında yaptığım gibi Lovski’ninkilere çevirdim:
-Birkaç sene olacaklar adına yardımını….
Bana tip tip bakan Lovski yerin dibine çakılmış gibi hissediyordu sanırsam,söze girdi :
-Öyle olsun bakalım…(Arkasına yaslanıp gayet normal bir şekilde isteyeceğim şeyi merakla bekledi) Söyle lütfen..Yapabileceğim bir şeyse memnuniyetle…
Duyduğum şey karşısında memnuniyetle gülümsedim , Dr.Lovski’ye dakikalar sonra :
-Sizden beynimde bir tümör varmış gibi yaşamamı sağlayacak birkaç ilaç ,belge ve seneler sonraki ölümümde bulunmanızı istiyorum…
Doktor birden başını kaldırıp:
-Nasıl?Anlamadım?..
Sinirle kalkıp ellerini masaya koydum:
-Anlamadınız mı?Daha detaylı izah edeyim o zaman:ben bir soyluyum,soyumun bana yüklediği çeşitli sorumluluklarım var ve sorumluluklarımla gereğini yerine getirdikten sonra ortalıktan kaybolmam gerek.Bunun için de sizden beynimde tümör olduğuna dair birkaç ilaç,belge,röntgen :ki arada bir uğrayıp çektireceğim, talebinde bulunuyorum…Seneler sonra da şimdi planlamadığım bir ortamda öleceğimde de bulunmanızı…
Doktor Lovski karşısındaki benin deli olduğunu düşünmeye başladı; karşı çıkmaya,ailesimi aramaya kalkışacakken içeriye hemşirenin teki daldı:
-Doktor!Kızınız …acilen nakil yapılmayı ,dayanamayacak!...Böbreği tam anlamıyla iflas etti!
Birden duraksayıp kadına döndü babası,ben ise duyduklarıma karşılık dimdik bir şekilde hemşireye yürüyüp Victoria’nın olması gereken ameliyatı kontrol ettikten sonra Doktor’a dönüp keskin gözlerimi yine gözlerine diktim:
-Dosyama baksanıza,uyuşuyor mu? Bu cümleyi öyle kalın bir sesle söylemiştim ki ,o an kimse onun 14 yaşında bir ‘’çocuk’’olduğuma inanmazdı.( anlatmayı bırakıp gülümsedi,derin bir nefes aldıktan sonra da mezarına bakıp devam et)Lovski duyduklarının ve yaşadıklarının şokunda önündeki dosyadan yapılarımın uyuştuğunu yaşlı gözlerle öğrenirken aklımdan nelerin geçtiğini anlamaya çalışıyordu.
Dönüp bir de kendim baktığımda Lovski’ye başımı çevirip :
-Uyuyor mu? Odada ,üstümdeki çarşafla dolanırken, Lovski cevabı kekeleyerek verdi:
-U…uyu..uyuyor….
Dolu gözlerle hemşireden çıkmasını rica ettikten sonra Doktor’a dönüp :
-Sizinle bir anlaşma yapacağız…Ben sizin kızınıza gereken nakilleri vereceğim;para almadan hatta hiçbir şeysiz…Siz de benim taleplerimi karşılayacaksınız:kabul mü?
Uzun bir ‘’Evet!,Hayır!!’’ tartışmasından sonra iki saat geçmiş ve doktorun odasında ikimiz de ayakta gezinirken bulmuştuk kendimizi.Bir süre sonra Dr.Lovski benm gibi ayakta dolanmaktan vazgeçip masansın önündeki kağıtlara baktı:
-Bu mümkün değil..! Böyle bir şey mesleğimi etkiler.Çocuksun daha sen.. kızgın sözcükler Türkçe lisanını bozuyor ,kelimelerdeki harflerin iyice yutulmasına sebep oluyordu.Başımı , ateşler fırlayan gözlerimi onun suratına yeniden döndürüp:
-Kızınızı kurtarırım..Bunun karşılığını da alırım..Kızınıza uyan nakil bende.Nakli yapın ve ağzınızı sıkı tutun..Anlaşıldı mı?
Türlü türlü olaylardan sonra ( Bunu söylerken kollarını ‘’öylesine’’ manasında sallıyordu) ,Chiris’in imzaladığı belge ile nakil ameliyatına girmiş, gayet iyi de çıkmıştım oradan.
Suijitsuna söze girdi:
-Victoria’yı kullanmıştın yani?..
Kızımla oynayan Victoria’ya dönüp:
-Hayır…Onun hayatını,intikamı için kurtarıp yanıma ardından da seninle planımıza aldım…
Suijitsuna gülümseyip eşinin yanağını okşadıktan sonra bıraktı, kardeşinin mezarına yürüyüp soğuk mermerine oturdu:
-Son Plan bittiğine göre artık ortalıktan tam anlamıyla kaybolabiliriz…
Misa bir buçuk senedir görmediği kızına yaklaşıp kucağına aldı ,kızlara dönüp gözleriyle sorarken,seslice Suijitsuna’ya da sordu:
-Nereye gidiyoruz?... Elysi kolunu Victoria’nın omzuna atıp kahkahayı bastı:
-Rüzgar nereye,biz oraya Misa…Buradaki rüzgarın hanginizin olduğuna bağlı tabii…
Suijitsuna ayağa kalktı,Misa’ya yönelecekken ,adaşının günlüğü düştü,son sayfası açılan günlüğü Misa kollarındaki kızının düşmemesine özen göstererek alırken gözlerinden ıslaklığın aktığını hissediyordu:
‘’Siyah Kelebek’in ömrü kısaydı…
Umarım sizinki,seninki uzun olur Prenses;
Mutluluklar…’’
……………………………………………………………………………………………………..
SON
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah! Aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur…
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
DÜZENLENMİŞTİR...

İyi okumalar!
30.BÖLÜM:DOKTORLARIN TOPLANIŞI –Son 2 Bölüm-
Spoiler:
30.BÖLÜM:DOKTORLARIN TOPLANIŞI –Son 2 Bölüm-
Önceki Bölümün Sonu:’
‘’…-Mutluluklar.. derken başımı Suijitsuna’ya yaslayıp gözlerimi kapadım: çok yorgunum..Artık uyumak istiyorum..3 gün boyunca uyanmayacağım..
-Asıl her şey şimdi başlıyor gibime geliyor..Suijitsuna’nın dudağına yaklaşırken fısıldadım
-Evet..dudaklarını dudaklarımda hissederken tekme atan kızımın tekmesini hissetmesi için elini karnıma koydum Suijitsuna’nın..İkimiz de gülümseyip karşımızdaki sarmaş dolaş çifte kumruya baktık;artık eve gitme zamanıydı..’’
Yeni Bölüm:
‘’ Bir ağıt var rüzgarda bugün:
Kimsenin duyamadığı;
Benim kulağımda çınlayan…
Veda zamanı mı geldi bilmiyorum,
Gözlerim yaşlarda:
Korkuyorum ben…
Ben yaşıyorum ;her gün öldüğüm gibi..
Bugün bir ağıt var rüzgarda..
Gökyüzü ağlamakta:
Ben de ıslanmaktayım altında..
Bazen hissedemediğimi düşünüyorum..
Beni benden alan bu şey:
Beni bana geri satacak mı;
Benim ona kendimi zamanında sattığım gibi?..
Ve korkuyorum ilk defa..Ben..pes etmekten…’’
Suijitsuna ile evimizin bahçesinde oturmuş sıcağın tadını çıkarırken yine yazı yazıyordum. Suijitsuna içeriden elinde iki bardak meyve suyuyla gelince defteri kapayıp ona döndüm ve uzattığı meyve suyunu elime aldım,koklayıp sevdiğim adama sevgiyle baktım.Suijitsuna deftere bakıp:
-Son sayfan mıydı yoksa?!..Meyve suyundan bir yudum alıp masaya bıraktım,ayakta duran Suijitusuna’ya gülümsedim:
-Bu kadar şaşırma Suijitsuna:neredeyse her gün yazıyordum: sonunda defterimi bitirdim, suratına buruşturmuş olduğum suratımla bakarken Suijitsuna meyve suyunu bir dikişte bitirip , gömleğinin katladığı kollarını bir kat daha katlayıp şaşkınlıkla baktı:
-Hmm..peki..de çok sıcak,pişmiyor musun?..elimi : bol,uzun kollu gömleğimin örttüğü şişkin karnımın üstüne koyup ,Güneş’in iyice çarpmasıyla suratımı daha da buruşturdum:
-Haziranın kaçındayız ki?..Suijitsuna oturduğum sandalyeye yaklaşıp uzun boyuyla Güneş’i kapatarak gölge yaparken ,kolumu uzatmamı işaret etti,ben de kolumu uzatınca gömleğimin kollarını kıvırmaya başladı:
-13 Haziran’dayız Prenses’im… işini bitirdikten sonra elini yanağıma koyup okşadı,devam etti; Bir anne ancak bu kadar masum olabilirdi..Ve bir bebek..ancak bu kadar yaramaz..(elini karnıma koyup okşadı,bebeğimiz tekme atınca da kıkırdayıp) Heeyy!!..(Karnıma doğru eğilip ) Ne zaman çıkmayı planlıyorsun oradan;9 ay oldu?..annen bel ağrısından sızlanıp duruyor.
-Heyy!..dudağıma minik bir öpücük kondurup tekrar kıkırdadı:
-Sadece bir şakaydı..ama belinin ağrıdığı bir gerçek..
Elimi elinin üstüne koyup gözlerine baktım:Tanrım..Bazen..son pişmanlık fayda etmiyor..
Öylece bakışırken birden evin kapısı çalındı,ayağa fırlayıp açmaya yeltendim:ancak fırlamak değil yerimden bile kalkamadım;sanırım 9 aylık hamile olduğumu yine unuttum..
-Sa..sanırım yine belim tutuldu..Suijitsuna(elimi uzattım) ayağa kaldırır mısın beni?..Suijitsuna gülümseyip elimi nazikçe itti,alnıma sevgi dolu bir öpücük kondurup:
-Ben açarım Prenses’im…
Bir iki dakika sonra balkona Suijitsuna ile beraber saçlarını kısacık kestirip siyaha boyatmış olan değerli koruyucum,acılı dostum Elysi girdi.Ona ne diyebilirdim ,nasıl açıklayabilirdim bazı şeyleri?
Olduğum yerde bir elim cam masanın üzerindeki meyve suyu dolu bardağımın ağız kısmında dolanırken diğer elim ise şişkin karnımın üzerinde duruyordu.Dudaklarımı içimdeki karbonmonoksiti seslice boşaltmamı sağlayacak bir şekilde aralanırken konuşmaya hazırlanıyordum.Ne Suijitsuna ne de ben…Sonunda Elysi oturduğu sandalyeden kalkıp yaklaştı ve sıkıca sarıldı bana.
-Elinden geleni yaptığını biliyorum Misa…Kendi hatasıydı,üzülüyorum;ama…dedim ya:’’kendi hatasıydı…’’…
Başını yasladığı omzumdan kaldırıp elimi tuttu,sıkıca onun elini tutarken gözyaşları içerisinde baktım ona:
-Elimden geleni yaptığımı bilmen…çok duygulandırdı…Çok özür dilerim Elysi…Böyle olmasını istememiştim.
Birden Elysi’ye döndüm,bunu yaparken Suijitsuna ile göz teması kurup yapacağım şey konusunda görüşünü saliselik sordum;başıyla gönül rahatlığıyla kabul ettiği şeyi söylemek adına hazırlanırken Elysi’nin ilk defa bu kadar utanç duyan bir surat ifadesi takındığını görüp şoka girdim.Durumu toparlamaya çalışıp :
-Elysi…utanılacak bir şey yok:sen de ben de hatta Suijitsuna dahi hepimiz onun o lanet heriften kurtulması için elimizden geleni yaptık.Biz Suijitsuna ile bir karar aldık aynı zamanda;bundan sonra bizimle yaşa…
Elysi şaşkınlık dolu yaşlı gözlerini mutluluk dolu bir ifadeyle çevirirken ne diyeceğini şaşırmışa benziyordu.Suijitsuna , Elysi’ye yaklaşıp kolunu omzuna attı:
-Bir koruyucuyla aynı evde yaşamak güzel olacak.Ne dersin Elysi;ister misin bizimle yaşamayı?O evde yapacak bir şeyin yok zaten. (kıkırdayıp bana döndü sonra da ) Zaten bizim uyanık annemiz odanı ve bazı giysilerini çoktan aldırtmıştı bile..
Elysi tek kelime etmeden çıkmayan sesi ,ağlamaklı gözlerine karşılık başıyla onaylayınca Suijitsuna onu omuzlarından tutup yanaklarından öptükten sonra ben de uzanıp öptüm onu.Duygulu bu anda gülümseyip omzumdaki Suijitsuna’nın elini bıraktım ve az önce Suijitsuna’nın yaptığı gibi omuzlarından tutup gözlerine gözlerimi diktim:
-Güçlü ol…Her şey geçecek…Sana çok şey borçluyum…
Birden bir şeyi hatırlamışçasına masaya döndüm ,tam zamanının olduğuna karar verip:
-Otursanıza…Madem artık ailemiz tam anlamıyla belli oldu;sizinle konuşacaklarım var…
Peçeteliğe uzanıp bir peçete aldım, karşıma oturan Elysi’ye uzatırken yanıma oturan Suijitsuna da eliyle gözyaşımı silip merakla bana baktı , gözlerini silen Elysi’nin baktığı gibi.Cam masanın üzerindeki dakikalardır ağız bölümüne dokunduğum bardağı bir dikişte bitirip ellerimin arasına aldıktan sonra içimi çekip başladım konuşmaya:
-Bakın…(başımı ellerimin arasındaki boş bardağa eğip bardağa baktım.)Haziran ayındayız ve bir hafta içerisinde doğumum gerçekleşecek.Biliyorum: (‘’Biliyorum’’derken başımı kardırmış gözlerine bakıyordum sırasıyla onların) isteyeceğim şey çok mantıklı değil;ama manevi…(Yanımda oturan Suijitsuna’nın elini tutup gözlerimi gözlerine diktim.) Ben doğumumu evde yapmak istiyorum;üst kattaki yatak odamda…Yatağımda…Seninle uyuduğum o değerli yatakta…
Elysi birden atılıp zorlukla çıkardığı sesini yükseltebilmek adına ellerini yumruk yapmışken:
-Bu istediğin şey imkansız! Bunu nasıl istersin?!!
Suijitsuna’nın elini sıkıp,bana istediğim şeyin şokuyla bakan eşime karşılık kaşlarımı çattım :
-Ama …(başımı öne eğip gözlerimi tutamadan kısılan sesimle devam ettim) ama…(birden başımı kaldırıp) Ben evimde kızımı doğurmak istiyorum! Yatağımda…Gidip iğrenç kokan bir hastanede ne kendime,ne sana en önemlisi Suijitsuna’ya eziyet edemem ben!..
Suijitsuna elini karnıma koyup bana baktı,ona dönüp sessizce kararını beklerken kızım tekme atınca Suijitsuna’nın gözleri doldu.Yutkunup eliyle karnımı okşadı:
-Sanırım kızımız kendi kararını annesi gibi vermiş…Hadi Elysi,gel seninle şu koca hanımı yatağına yatırıp ilçedeki doktorlarını arayalım;kabul ederlerse doğum evde gerçekleşir:kabul etmezlerse de ( bana dönüp elini bu sefer başıma götürüp okşadı) doğum hastanede gerçekleşir anlaştık mı Prenses’im?....
Memnuniyetle başımı olumlu manada sallarken Elysi , Suijitsuna’nın vermiş olduğu bu kararın yanlış olduğunu düşünmesine rağmen aklına saksı düşmüşçesine yapmaya çalıştığım şeyi anlayınca acıyla gülümseyip ayağa kalktı ve Suijitsuna ile beraber odama taşıdılar beni.
Öylece uyuya kaldığım odada diğer bir sabah minik bir krizle uyandığımda terler içinde debeleniyordum.Ayağa zorla da olsa kalkmayı becerip koridora sırılsıklam geceliğimle bağırarak çıktığımda Victoria’nın,babasının ve bana hamile olduğumu izah eden doktor ile doğum uzmanının Suijitsuna’nın teklifini kabul edip geldiklerini anlayıp karşımda görünce daha fazla dayanamayıp dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Bu krizler zamanla gelip gidecekti;normal olan bu krizlerin birinde ise doğum gerçekleşecekti…
Kızımı kollarıma alacak…
Sevecek…
Öpecek…
Ve birazcık uyuyacaktım…
Sadece ‘’birazcık’’…
DÜZENLENMİŞTİR
31.BÖLÜM

Spoiler:
31.BÖLÜM: DOĞUM
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’… Öylece uyuya kaldığım odada diğer bir sabah minik bir krizle uyandığımda terler içinde debeleniyordum.Ayağa zorla da olsa kalkmayı becerip koridora sırılsıklam geceliğimle bağırarak çıktığımda Victoria’nın,babasının ve bana hamile olduğumu izah eden doktor ile doğum uzmanının Suijitsuna’nın teklifini kabul edip geldiklerini anlayıp karşımda görünce daha fazla dayanamayıp dizlerimin üzerine bıraktım kendimi.
Bu krizler zamanla gelip gidecekti;normal olan bu krizlerin birinde ise doğum gerçekleşecekti…
Kızımı kollarıma alacak…
Sevecek…
Öpecek…
Ve birazcık uyuyacaktım…
Sadece ‘’birazcık’’…’’
Yeni Bölüm
19 Haziran 2010 Akşamı
14 Haziran sabahı odasından terler içerisinde krizle fırlayan Misa dizlerinin üzerine düştüğü anda bilincini kaybedip bayıldı.İstediği gibi eşiyle kendisinin yatak odasında ,yataklarında doğum yapacaktı ve artık her şey hazırdı.
Victoria ve Elysi olanları endişeyle izlerken gerçekleri öğrenen Elysi şoka girmiş ve Misa’nın bunca şeye nasıl katlandığını anlam verememişti;nasıl bir oyunun,nasıl da korkunç bir zekanın planına göre ilerlediğini görememişti o da.
Suijitsuna günlerdir bir şey yemiyor,içmiyor sadece bilincinin açılması için dua ettiği Prenses’inin yanında oturup onla konuşuyordu.Bir umudu vardı:ve biliyordu ki Misa…Prenses’i onu asla yarı yolda bırakmayacaktı.
Doktorlar odalarına kapanıyor bir şeyler konuşuyor ve yükselen sesler eşliğinde konuşmalar sonlanınca da oda boşaltılıp herkes ‘’Doktor’’olmasına karşılık eline bir sinir sigarası alıp ne yapacaklarını düşünüyorlardı:’’Ne yapacaklardı?’’Misa’’gibi bir soylunun bilincini açmak zorundalardı ancak nasıl olacaktı bu?’’
Doktor Lovski o yatak odasına girdiği her an sinirleniyor,Suijitsuna’ya tiksintiyle bakıyordu.İlk odaya girişinde,Misa kanlar içerisindeydi :bunu kendine yediremeyen Doktor Lovski bilinci kapalı anne adayının üzerine çıkıp omuzlarından tutarak onu sarsmaya başladı :’’Uyanacaksın!!’’ çığlıklarıyla.
Ve …
19 Haziran 2010 sabahı bilinci açılan Misa,yanından ayrılmayan eşiyle , Suijitsuna’nın yumruk yumruğa kavgaların sonucunda aldığı en fazla on dakikalık izin ile konuşmaya başladı.
Akşamüzeri sancı verilmesi planlanan Misa gözlerini açtığında gülümseyip ,artık çok ince olan kolunu kaldırdı ve Suijitsuna’nın yanağına koyup :
-Ne kadar da yorgun görünüyorsun…
Suijitsuna , ilk defa Misa’nın sesinin bu kadar yorgun,pes etmiş çıktığını duymuştu.Gözlerini tutamayıp bir çocukmuşçasına ağlamaya başlayınca utanarak sevgili eşinin göğsüne bastırmıştı başını.Kocasının ağlamasını istemeyen Misa gözlerinden ıslaklıkları akarken elini eşinin başına koyup okşadı:
-Ah…Yapma koca oğlan…O kadar da kötü sayılmam ( Suijitsuna’nın çenesinden tutup gözlerine baktı) değil mi?.Hem…Seninle hiç kızımızın adını tartışmamıştık…
Misa derin derin aldığı nefeslerini zorla boşaltırken doğrulamaya çalışınca beceremeyip güçsüzce yatağa saldı kendini yine.Gözleri dolan Misa doğrulmayı eşinin yardımıyla başardıktan sonra hıçkırarak:
-Beni böyle görmeni istemiyorum… diyebildi sadece…Kendine mani olamayan ,darmadağın duygularla bezili Suijitsuna karısının alnına kocaman bir öpücük kondurup hıçkırmamaya çalışacak :
-Sen her halinle güzelsin…Misa’m…Biricik Prenses’im…Her şey için çok özür dilerim…
Misa , kocasının demek istediğini anlayıp baş parmağıyla dudaklarına bastırdı ve susturdu onu:söyleyeceği şeyleri durdurmak adına.
-Yanılıyorsun Bitanem….(Elini karnına koyup içtenlikle gülümsedi) Hiçbir zaman pişman olmadım ben:sen benim hayatımın en değerli şeyisin,karnımdaki de benim sana hediyem.Biliyorsun…Bazen bazı işler istendiği gibi gitmeyebiliyor ama bil :elimden gelenin en iyisini yaptım…Ve bu kız da…(Karnını gözleriyle işaret edip parmaklarıyla nazikçe karnını okşadı) beni bu hale getiren şey olmadı asla…Sen ve o…Benim savaşmamın;kazanmamın tek sebepleriydiniz;bu her zaman için böyleydi Bir’tanem…
Misa kilo alması gerektiği yerde , tersine, kilo vermişti.Bunca şeye rağmen,incecik kolları,güçsüz düşen bedeni ve yorgun gözlerine rağmen ; güzelliğinden pek bir şey kaybetmemişti.Üstünde eşinin en çok beğendiği geceliği varken gülümseyebiliyordu hayata inat;yaşadıklarına ve yaptıklarına inat…Dalgalı saçları taranmaya taranmaya iyice birbirine girmişken bile ne kadar da güzeldi…
Ve eşi bile;çökmesine karşılık hala büyük bir tutkuyla tutabiliyordu onun elini…İşte…onlarınki böylesine bir aşktı.Birbirilerine olan inançları her türlü zorbalığı ,engeli aşmalarını sağlarken :bu zor doğumu da atlatabileceklerine inanıyorlardı;tüm yüreklerince hem de…
-Doğumdan sonra…kızımı kollarına almak için sabırsızlanıyorum,ona sarılmak, bunca şeye rağmen güçlü olduğu için teşekkür etmek,kokusunu ciğerlerine doldurmak istiyorum…dedi Misa sessizce gözlerini tavana dikmiş,içinden Tanrı’ya dua ederken :’’Lütfen..Lütfen…Lütfen…Tanrım lütfen…’’
Bunca zorluğa rağmen sevdiği,o ilk gün onu mezarda bulup,isteyerek dudaklarını öptüğü,senelerce aklından çıkaramayıp ailesine anlattığı kızı ,yine seneler sonra aynı mezarlıkta bulduğunda hissettiği o şey baha biçilemezdi…
Annesi öldükten sonra Japonya’da sevdiği kızla geçirdiği o 2-3 sene,İstanbul’a dönüp yaşadıklarını,ilçedekileri…hiçbirini bir şeyle eş değer tutamazdı ve tutmamıştı da hiçbir zaman Suijitsuna…
Sevdiği kızın dudaklarında biten savaşı sonunda kazandığında bu defa bir yatakta doğuma birkaç saat kala yine eş değerde tutulamayacak özellikte dakikalar geçiriyordu.Korkunç bir hayat yaşamışlardı ikisi de:biri sadece öldürmek için var olmuştu,diğeri gibi…
İkisinin de soyları ‘’gelenekler’’haricinde bir şey düşünmezken kendilerini Türkiye gibi bir evde bulmuş,’’ev’’de bulmuşlardı işte…Kardeşini o iğrenç geleneklerden,kendisiyle evlenmesinden kurtarmak isteyen Suijitsuna kardeşini kaybettiğinde kendine yaptıklarından dolayı lanet etmişti ve şimdi kardeşinin mezarında,kardeşi taraftarınca :’’Teşekkür’’olarak başka bir soydan gelen adaşını teslim etmişti ona..
Ve birleşip onca şeye karşı koyduklarında anladıkları şeyler,öğrendikleri şeylerden bin bir kat farklıydı.Oysa hayat ne kadar da acımasızdı ikisine de karşı…
Beden ölçülerinin,hislerden önemli olduğu bir dönemde,onlar ‘’Geri kafalılık’’ yapıp kimilerine göre , birbirilerini bulmuşlardı.Aralarındaki on dörtlük yaş farkını bile umursamayan akla ve yüreğe sahiplerdi;bir çoğunun düşünemeyeceği şeyi düşünmüş hatta yaşamışlardı.
İşte hayat buydu:’’Sevdiğinle yaşadığında,bulduğunda onu yanında,diğer her şeyin boşluğunu,manasızlığını kavramaktı... ‘’
Suijitsuna yaşadığı her şeyin,tıpkı Misa gibi, değdiğini düşünüyordu her şeye.Sonunda karısının kokusunu bir kere daha ciğerlerine derince çekti ve onun suratına özlemle baktı:
-Uma..umarım…Sana inanıyorum Prenses’im..ve…ne olmasını istiyordun adının?...
Misa utanarak başladı sözlerine:
-Aslını istersen…Sen bana hep ‘’Prenses’im diyordun ve bende..( cümleyi yarıda bırakıp Suijitsuna’nın gözlerine utangaç bir kız çocuğu gibi baktı,gülümseyip eşini yanağından öptü ve devam etti)kızıma hep :’’Prenses’im dedim Suijitsuna…Sanırım’’Hime’’yakışırdı…
-Prenses…
Gözlerini acıyla silip gülümsedi Misa hıçkırırken:
-Evet…Suijitsuna…Saat kaç?...
Suijitsuna odanın içerisindeki saate bakıp gözlerini Misa’nın gözlerine utanarak değdirdi:
-Akşamın 10’u…Sanırım ‘’dakika’’ yerine saatlerce oturdum yanında…Üzgünüm…
Yanından gitmeye,doktorları çağırmaya hazırlanan Suijitsuna’yı elinden yakalayıp seslendi Misa:
-Gitme…
O sırada içeri Dr.Lovski girip kızgınlıkla bağırdı:
-Tüm gün buradaydın! .. devam edecekken Misa’nın delip geçen gözleriyle karşılaştı.Çenesini kapamasını emreden bu gözlere karşılık dişlerini sıkıp geri çekildi.Bu sırada içeri giren doktorlar birkaç dakika sonra Suijitsuna’yı,Misa’nın engellemeye çalışmasına rağmen odadan çıkartıp sancıyı verdiler.
Victoria ile Elysi , Suijitsuna’yı aşağı kata ,kızları için Misa ile hazırladıkları odaya taşıyıp stresini atması için viski verirken ikisi de korkuyla titriyorlardı.Suijitsuna ‘yı sarhoş ederek sakin tutmaya çalışıyorlardı;işe yarayıp yaramadığı bilinmezdi.Bilinen tek şey : herkesin olduğunca gergin olduğuydu:üst kattaki yatak odasında doğumda bulunan Misa,onu hayatta tutmaya çalışan doktorlar,Victoria,Elysi ve herkesten öte de Suijitsuna…
Bir zaman sonra doğumun acıyla başladığını belli eden Misa’nın çığlıkları doldurmaya başladı evi:
-Seni lanet herif dokunma bana!!
Bu cümleyi duyunca ‘’Ne oluyor orada?’’ diyerek kalkan Suijitsuna’yı yerine zorla oturtan kızlar artık 3. Viski şişesini açma gereğini hissetmişlerdi.
Misa’nın bu çığlığının ardından büyük bir kırılma sesiyle yankılanan odada , eşinin çığlıkları dışında :
-Ne olduğunu zannediyorsun sen;doğum uzmanı mı?!!! Geri çekil Lovski! Sen bir beyin cerrahısın,doğum uzmanı değil?!! Kızı kurtarmaya bak!
Saatler süren çığlıklar Suijitsuna’yı deli ediyordu ,sonunda kendini yere bırakıp ağlamaya başladı,her çığlıkta daha fazla kulağını kapatıyordu.Etraf Suijitsuna’nın defalarca parçaladığı viski bardağının kırıklarıyla doluydu.
Kızlar artık kendilerini sakin tutamayıp titremeden çok duvarın kenarına yığılmışlardı,birinin dostu,diğerinin ise efendisi yukarıda yapabildiğince can çekişiyordu.
Ve sabaha karşı çığlıkları azalan Misa’nın durumunun iyiye gittiği bir sırada Misa birden bağırmaya başladı:
-Suijitsuna!!!
Sıkıca kulaklarını kapatıp :’’Sus..’’ dedi Suijitsuna;kendisini yukarı gitmemek adına kasarken.
-Suijitsuna!!!!!
‘’Dayan..’’…
-Seni seviyorum!!!
Ellerini başından çekip kilitli kapıyı bir parça tahtaymışçasına darmadağın ederken yukarı son hızıyla çıktı.Kızlar arkasından kan çanağı ağlamaklı gözlerle koştururken onu durdurmak adına Suijitsuna doğumun olduğu odanın kapısına gelmiş,kulplarını tutmuştu bile.
-SUİJİTSUNA!!!!!!!
Ve sevgili eşinin adını çığırışı sona erdiğinde kapıları açmıştı Suijitsuna.
DÜZENLENMİŞTİR..
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN-PART 1-
Spoiler:
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN-PART 1-
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’’… Ve sabaha karşı çığlıkları azalan Misa’nın durumunun iyiye gittiği bir sırada Misa birden bağırmaya başladı:
-Suijitsuna!!!
Sıkıca kulaklarını kapatıp :’’Sus..’’ dedi Suijitsuna;kendisini yukarı gitmemek adına kasarken.
-Suijitsuna!!!!!
‘’Dayan..’’…
-Seni seviyorum!!!
Ellerini başından çekip kilitli kapıyı bir parça tahtaymışçasına darmadağın ederken yukarı son hızıyla çıktı.Kızlar arkasından kan çanağı ağlamaklı gözlerle koştururken onu durdurmak adına Suijitsuna doğumun olduğu odanın kapısına gelmiş,kulplarını tutmuştu bile.
-SUİJİTSUNA!!!!!!!
Ve sevgili eşinin adını çığırışı sona erdiğinde kapıları açmıştı Suijitsuna.’’
Yeni Bölüm
Suijitsuna gördüğü manzara karşısında ,kapıların kulplarını bırakmadan dizlerinin üzerine yığılırken Misa derin bir nefes alıp :
-Seni..çok seviyor…
Misa’nın kanlar içerisindeki ruhsuz bedeninin son nefesinden sadece saniyeler sonra değil bardaktan kovadan boşalırcasına yağmur yağmaya başladı.Saat sabahın 7:25’ini gösterirken küçük Hime’nin ilk çığlığı duyuldu.
Suijitsuna’nın arkasındaki Victoria ve Elysi , Misa’nın öldüğünü anlayınca tıpkı Suijitsuna gibi dizlerinin üzerine yığılmışlardı.Elysi ellerini yumruk yapıp yere çığlıklar içinde vurmaya başladı:
-Hayır!!..Hayır!!!!HAYIRR!!!MİSA!!
Suijitsuna ayağa kalkıp dimdik yürüyerek odaya girdi.Doktor Lovski’ye yaklaşıp elinin tersiyle sağlam bir tokat yapıştırıp yakasından tuttuğu gibi bir tekme savurdu.Duvara sırtını dayamak zorunda kalan Lovski şokla bakarken diğer doktorlar Suijitsuna’ya engel olmuyor,tersine,yaptığı şeyin,onun hak ettiğini düşünüyorlardı.
Aslında…saliselik bir şeydi Lovski’nin hatası…Ama karşıdan bakıldığında anlaşılacak kadar basitti ve zaten…Bir manada bazı şeylere kendisi sebep olmuştu…
Suijitsuna, kanlar içerisindeki Lovski’yi yakalarından tutup :
-Konuş… diye inledi sıkmış olduğu dişlerinin ardından.
Neye uğradığını şaşıran doktor :’’Küçük Misa zannedildiği kadar da kötü seçim yapmıyormuş..’’ diye geçirirken kafasından ,kan dolu ağzını tükürerek boşaltıp derin derin nefes almaya başladı.Konuşmamasına sinirlenen Suijitsuna bir tekmeyle onu duvara yapıştırıp,duvarın çatlamasına sebep olurken yere yığılan Lovski yeni bir darbe yemeden konuştu:
-Kötü huylu tümör…. Bunu o kadar hızlı söylemişti ki Suijitsuna dengesini kaybedip düşecek gibi oldu duyduğu şeyin karşısında bacağını darbeyi indirmeden çekerken.
Lovski zorla,sırtının yaslanmış olduğu çatlak duvardan titreyerek tutunarak ayağa zorlukla kalkarken :
-Seneler önce…(öksürdü ve ağzındaki kanı yeniden tükürdü) Misa bana,bir kaza sonucu denk geldi ve beyninde iyi huylu tümör olduğunu saptadım.Bu iyi huylu tümörü kolay bir kemoterapiyle temizleyebilirdim,ama kendisi bunu büyük bir hışınla reddedip o anlarda böbreği iflas eden kızımı kurtarması karşılığında bunu unutmamı,tedaviyi de iptal etmemi teklif etti.Zorunda kaldım…
Derin bir nefes alıp Suijitsuna’nın gözlerine nefretle baktı:
-Bir süre sonra yazdığım ilaçları aksattığını anladım;başının ağrıması,türlü zamanlarda geldiğinde yaptığım kontrollerden gördüğüm beynindeki tümörün ilerleme tarzı…Ve zamanla iyi huylu tümör kurtarılamaz döneme girdi.Bu biraz ilaçlarından,biraz yaşadıklarından biraz da beynine yaptığı baskısından kaynaklanıyordu.Zaten düşünüş tarzına baktığınızda bile normal olmadığını görüyordunuz.Ardından hamileliği…
Konuşmasına bir ara verip kendini Misa’nın defterlerinin bulunduğu kadife koltuğa , yatakta kanlı bedeniyle uzanan kızın tüm hayatını yere savurarak oturdu.Gördüğü bu şey karşısında adamı gebertmek üzere harekete geçecekken doğum uzmanı Suijitsuna’nın önüne kolunu uzatıp dikkati kendine çekti:
-Bırak anlatsın..
Suijitsuna geriye çekilip var gücüyle bağırdı:
-Devam etsene!!!
Ardından Lovski koltukta ellerini dizlerine dayamış soluklanırken ,Suijitsuna eşinin defterlerini toparlayıp komidinin üzerine koydu.Son anda o defterlerin kime ait olduğunu anlayan Lovski gerçekten yanlış bir şey yaptığını anladı.
Gururunun zedelenmesine asla izin vermeyen bu yüzsüz adam soluklanmaya devam ederken gözleri bu defa Misa’ya kaydı.Dışarıda korkunç bir yağmur vardı;şimşekler çakıyordu.
Suijitsuna ,Misa’nın yanına yatırılan küçük Hime’ye bakıp kızının yanına gitti:
-Pencereleri kapatın:Misa şimşeklerden korkar…Uyanmasın… ( Ağlıyordu ,kendine, gerçekleri öğrenmiş olmasına rağmen ,Misa’nın ölümünü yediremiyordu.) O…o çok korkar şimşeğin sesinden…
Yatağın kenarına güçsüzce çöktü; açık gözleriyle tavana bakan ölü bedene elini uzatıp hala sıcak olan eli tuttu ardından da.Misa’nın sarı uzun kıvırcık saçları içeriye sızan minik ışıkla parıl parıl parıldarken bedeni bir ölümsüzünkine benziyordu;o kadar güzeldi ki…
Sujitsuna titreyen eliyle uzanıp sonsuzluk uykusuna dalmış Prenses’inin gözlerini nazikçe kaparken ,o gözlerken iki damla yaşın süzüldüğüne odadaki herkesten daha acı şahit oluyordu.Buna dayanamayan Suijitsuna başını feryad ederek eşinin göğsüne yaslayıp belinden sardı ,sımsıkı sarılırken bedeni kendine çekti.
Bedenin kolu minik bebeğe dokunup ,bebeği uyandırırken Lovski devam etti:
-O zaten öleceğini biliyordu kısaca…
O sırada içeri Misa’nın silahıyla Victoria girdi,Suijitsuna Misa’yı bırakmış,bebeği alıp susturmaya çalışırken silahı görünce gözlerinden alevler fırlamaya başlamıştı.Tam Victoria’ya yönelecekken kız silahı koltukta oturan babasının alnına tiksintiyle dayadı:
-Son Plan :20 Haziran sabahı 2010: ‘’Planın sonundayız Victoria;silahımı al ve gerekeni yap.’’…Aynen öyle yazmıştı Misa günlüğüme:sence bu ne demektir baba?..’’Baba’’…Sence bu bedene daha ne kadar sahip olabilirsin,annemi öldürdüğün gibi yanlış bir harekette beni de öldürene dek mi?...Son Plan’daki yerimi biliyor muydun baba?...’’Sana zarar vereni öldür ve yaşa’’…Aslında olayın kurşunda değil,silahta olduğunu biliyor muydun baba?
Suijitsuna dahi tüm doktorlar şoka girerken Victoria annesinin o buğulu bakışlarını takınıp babasının gözlerine baktı:
-Dosfedanya…(Rusça:’’hoşça kal’’)
Kurşun adamın beynini duvara dağıtırken Victoria adamın iğrenç ölüşünü izliyordu.
-VİCTORİA İLE MİSA’NIN AMELİYAT OLACAKLARI GÜN –
Odasında , yatağında böbreğinin dayanması amacıyla makinelere bağlı bir şekilde uyurken , başına aldığı sert bir darbe sonucu unuttuğu geçmişini hatırlıyordu.Evet…O geçmişini o gün,tam da o gün öğrendi.
Annesinin öldüğü gün biri başının arkasına sağlam bir şeyle darbe indirdikten sonra o gün olanları,geçmişini tamamıyla unutmuş,manasız bir hayat yaşamaya başlamıştı.Yaşamak için savaşmıyordu bile;ancak o uykudayken hatırladığı her şey…acı vericiydi…hem de çok…
Hatırladığı ilk şey:babasının annesine yaptığı zorbalıklardı;annesinin öldüğü gün,olaydan sadece birkaç dakika önce elinde rengarenk çiçeklerle,annesine sürpriz yapmak adına sessizce eve girmiş ve salondan gelen sesleri merak edip yine sessizce odanın kapısına yaklaştığında şokla elindeki çiçekleri düşürüp arkaya adım atmış , takılıp yere düşerek annesi ile babasının onu duymasını sağlamıştı.
Anna , kızına bağırdı:
-Victoria kaç!!
Victoria koca bir insanmış edasıyla ayağa kalkıp yerdeki annesine,onun yırtık elbisesiyle babasının onun boğasındaki ellerine dikkatlice baktı.Lovski birden kadına tokat savurunca boynu kırılan Anna orada,açık gözlerle hayata veda etti.
En fazla 13 yaşında olan Victoria babasının yaptığı şeyin ardından var gücüyle bağırıp kaçmaya yeltendiği sırada,babası da bir vazoyla kafasına vurdu ve hafızasını,o günü ,olanları unutmasını sağladı.
O günden sonra da ameliyat olduğu güne dek kaldığı o pis kokulu odada uyandı.
Ameliyat olacağı gün ,uzun zamandır parça parça hatırladığı görüntüleri birleştirmek adına kendine baskı uygulamış,hatırlamış ve sonunda da o anları bir daha yaşayarak adrenalin salgılayan böbreklerinden birinin iflas etmesine sebep olmuştu.
Victoria artık sadece bir kül yığını olan babasına bakıp geri çekildi,elindeki silah yere düşerken o,sırtını duvara yaslayıp yere kayarken ellerini suratına götürüp ağlamaya başladı.
Elysi olduğu yerde öylece dururken,yerden kalkmayıp sadece olanları izlemeye devam etti;onun artık yapacak hiçbir şeyi yoktu.
O olaylardan sonra Misa’nın kanlı bedeni eşi tarafından yıkanıp beyaz bir elbiseyle giydirildikten sonra , kız kardeşinin yanına yine aynı ad ve soy isimle defnedildi:’’Misa Yagami ‘’…Doktorlar ise istifa edip emekli oldular , aileleriyle vakit geçirmeye ayırdılar tüm zamanlarını.Çünkü Misa’nın yaşamı bir çok kişiye,doktorlara dahil, büyük bir örnek olmuş,sevginin ne demek olduğunu,koruma isteğinin nereye varabileceğini gözler önüne sermişti tüm açıklığıyla.
Misa’nın ölümünün üstünden 2 ay geçmedi ki :teyzesinin de intihar ettiğini öğrendi Suijitsuna Alice aracılığıyla.
Suijitsuna bir süre sonra Misa’yla yaşadığı evi,olduğu gibi bırakıp,eşyalarını dahi almadan kapıyı kilitleyip kimsenin bilmediği bir yere taşındı kucağındaki minik kızıyla.Terk ettiği ev :yatak odası…her şey Misa’nın hayatını yaşadığı son günlerinde olduğu gibiydi;yataktaki çarşaflar bile değiştirilmemiş,Lovski’nin külleri bile toparlanmamış günlerce açık kalan pencereden gelen ağıtlı rüzgarla etrafa dağılmıştı.
32.BÖLÜM :’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 2-
Spoiler:
32.BÖLÜM :’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 2-
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’… Misa’nın ölümünün üstünden 2 ay geçmedi ki :teyzesinin de intihar ettiğini öğrendi Suijitsuna Alice aracılığıyla.
Suijitsuna bir süre sonra Misa’yla yaşadığı evi,olduğu gibi bırakıp,eşyalarını dahi almadan kapıyı kilitleyip kimsenin bilmediği bir yere taşındı kucağındaki minik kızıyla.Terk ettiği ev :yatak odası…her şey Misa’nın hayatını yaşadığı son günlerinde olduğu gibiydi;yataktaki çarşaflar bile değiştirilmemiş,Lovski’nin külleri bile toparlanmamış günlerce açık kalan pencereden gelen ağıtlı rüzgarla etrafa dağılmıştı. ‘’
Yeni Bölüm
1.5 SENE SONRA
Uçaktan indiği gibi kızının yanağını sevgiyle öpüp :
-Uyandın mı Prenses?
Küçük kız başını,gözlerini ovuştururken :’’Evet’’anlamında sallayıp gülümsedi:
-Geldik mi baba? Derin bir nefes alan Suijitsuna :
-Geldik Prenses’im…
Küçük Hime annesi kadar akıllıydı,hamileliği sırasında onca şey yaşamışlığına rağmen Misa,kızı sapasağlam doğup;zamanında doktorun da dediği gibi :’’Hayata bir ‘’savaşçı’’ edasıyla’’ tutundu.Bugün olacaklar için çok heyecanlı olan Suijitsuna kızının kırmızılı elbisesini düzeltip birkaç hafta önce havaalanının otoparkında bıraktığı kirli BMW ‘sinin temizlenmesinin bitiğini haber aldıktan sonra getirilen arabaya baktı.Küçük Hime’yi,kapıyı açıp arka koltuktaki çocuk koltuğuna bindirdi, kemerini koca bir öpücük yağmurundan sonra kapadı.
Bir süre sonra virajlara geldiğinde,yaklaştığında ilçeye kızına dönüp baktı;yine uyuyordu.İçten bir gülümsemeyle klasik müziği kısacakken Albinoni :’’Adagio’’ çalmaya başlayınca elini düğmeden çekip sözsüz olan bu klasik parçaya , İtalyanca sözlerinin çevirisiyle devam etti:
‘’Seni nerede bulacağımı bilmiyorum;
Seni nerede arayacağımı da …
Ancak rüzgarda senin sesini duyuyorum.
Bekliyorum;
Yavaşça…’’
Babasının etkileyici sesiyle uyanan Hime,babası susunca arabada beklenmeyen bir alkış tulfanı kopartıp babasını korkuttu;yolculuk kahkahalarla geçerken arabasını mezarlığa bir kilometre civarı uzaklıktaki otoparka bırakıp kızıyla beraber mezarlığa yol aldı.
Mezarlığın yakınına yaklaşınca,senelerdir müşterisi olduğu çiçekçiye girip altı paket çiçek yaptırdı:2 kırmızı,2 beyaz ve 2 papatya…Bir bölümü kardeşi , diğerleriyse eşineydi.15 dakika kadar geciken Elysi ve Victoria’da gelince buketleri hazır olduklarında almalarını rica edip kızının çoktan kollarının arasında pastırma yaptığı papatyalarla beraber mezarlığa yürüdü.Kızının elini sevgiyle tutarken gözleri doluydu.
Kardeşiyle , eşinin mezarına yaklaşırken yanından geçtiği;siyah uzun kıvırcık saçlı,mavi gözlü ,uzun,ince bir fiziğe sahip, önü arkaya doğru uzayan beyaz gotik elbiseli ,önü kapalı siyah ayakkabılı kolunda bir yerden anımsadığı gümüş saatiyle kadını selamlayıp mezarlığa baktı.
Chiris’i görünce siniri bozulan Suijitsuna fark etmeden kızının elini sıkıp canının yanmasına sebep oldu,bunu da ancak küçük Hime’nin :
-Baba..el…eli..m acıyor.. acılı inleyişiyle fark edip ,kızının acıdan yere düşürdüğü papatyaları gördü.Ardından kızın gözündeki yaşlara ,:’’Kızgınlıkla kim bilir elini nasıl da sıktım!’’ düşüncesi kafasında dolanırken korkuyla baktı.
Hemen dizini yere koyup , Hime’nin elbisesinden çıkardığı :beyaz kumaşın üstüne işlenmiş olan siyahlı kırmızılı bir kelebeğin olduğu mendille sildi hemencecik kızının gözyaşlarını.Ardından ona sımsıkı sarılıp:
-Hime sesin,gözlerin.(derin bir nefes alıp hala olduğu yerde olanları izleyen kadına baktı).Hadi sen yere düşürdüğün papatyaları toparla.. dedi ve bıraktı onu.Hime babasının yanağını sevgiyle öpüp ,ağzı kulaklarında gülümserken yerdeki papatyalara uzandı toplamak üzere.
Suijitsuna,Hime papatyaları toparlarken Chiris’e yaklaşıp :
-Senin burada ne işin var?...dedi dişlerini kızgınlıkla sıkarken.
Chiris,Suijitsuna’ya dönmeden elini toprağa götürdü ve bir avuç toprağı eline alıp sıkmaya başlayınca da Suijitsuna’ya dönüp:
-Sence bu anı da bilmiş miydi?
Suijitsuna,artık papatyaları toparlamış olan kızı kucağına alıp ,yanağına kocaman bir öpücük kondurduktan sonra gülümseyip:
-Teşekkür ederim Prenses… dedi.Ardından adama cevap verdi mezarın üstündeki eşinin ismine acıyla bakarken:
-Bilmem…
Chiris birden çantasını anımsayıp , mermere dayadığı çantaya uzanıp aldı ve içindeki 4,5 ve 6 numaralı zarfları Suijitsuna’ya uzattı.4. nün üzerinde:’’Suijitsuna’ya,eşime : 20 Haziran 2011 14:45’’ yazarken 5. nin üzerinde isim yoktu ve sadece :’’Suijitsuna’ya teslim et.’diyordu; 6. sının üzerinde ise:’’Misa Yagami :adaşıma ait. Bunu da Suijitsuna’ya teslim et.’’ Yazıyordu.
Suijitsuna zarfları ,kızını yere bırakıp teker teker açmaya başladı.Gördükleri karşısındaki memnuniyetini saklayamadan onları direk zarflarına yerleştirip gülümsedi:
-Sağol…Sanırım Son Plan bugün bitti…
Chiris kendi ‘’Son Plan’’ yazılı defterini çıkarıp son sayfasının da açıldığını görünce dikkatle okuyup şoka girdi:
-Nasıl yani?!...Aman Tanrım! Yani… dediği sırada başını ağaçların arasındaki siyah saçlı kadına çevirdi;o kadına şokla bakarken ;Elysi ve Victoria’nın haricinde bir de polisler geldi. Chiris’in gözünün önünde Elysi buketleri ,Suijitsuna’nın kardeşinin mezarının üzerine koyup pantolonunun cebinden çıkardığı poşeti polislere uzattı;poşetin içinde Chiris’in her şeyi itiraf ettiği görüntüleri vardı.
-Bunu nasıl yaparsınız!!!? Dediği sırada günlüğün kapağından bir kağıt parçası çamura düştü,uzanıp onu alan Chiris seslice okudu:
-‘’Kararımı verdiğimi söylemiştim:bana zamanında çok yardımcı olan,öldüğünde bile dostluğunu esirgemeyip üstüne abisiyle tanışmamı sağlayan bu değerli kişi adına intikamımı aldım senden.’’
Polisler apar topar Chiris’i savcılığa götürürken Hime’nin sesi duyuldu:
-Baba!
Artık cezasını çekecek olan Chiris gittikten sonra kızlar da dahil olmak üzere herkes küçük Hime’ye başını çevirdi;Hime,o kadının yanındaydı.Kadın onu kucağına almış sıkıca sarılıyor ve öpüyordu.
Kızlar gülümseyerek buketleri yerlerine yerleştirirken Suijitsuna kırmızı güllerden birini kapıp kadına yaklaştı ve alnına nazik bir öpücük kondurup ,kucağındaki kızıyla beraber sarıldı.
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 3-
Spoiler:
32.BÖLÜM:’’SİYAH KELEBEK’’ VE SON PLAN –PART 3-
Bir Önceki Bölümün Sonu:
‘’… Polisler apar topar Chiris’i savcılığa götürürken Hime’nin sesi duyuldu:
-Baba!
Artık cezasını çekecek olan Chiris gittikten sonra kızlar da dahil olmak üzere herkes küçük Hime’ye başını çevirdi;Hime,o kadının yanındaydı.Kadın onu kucağına almış sıkıca sarılıyor ve öpüyordu.
Kızlar gülümseyerek buketleri yerlerine yerleştirirken Suijitsuna kırmızı güllerden birini kapıp kadına yaklaştı ve alnına nazik bir öpücük kondurup ,kucağındaki kızıyla beraber sarıldı.’’
Yeni Bölüm
Küçük Hime kadına sımsıkı sarılırken Suijitsuna buketi uzatıp:
-Dünyanın en akıllı annesine… dedi dudaklarını tutkuyla öperken.Buketi sevgiyle alan kadın kızının alnını öpüp :
-Kızımı çok özlemiştim;ah Tanrım! (ona sarılırken dolu gözlerle Suijitsuna’nın gözlerine gözlerini dikip)Sonunda bitti değil mi Suijitsuna…Artık kimse bize bir şey yapamayacak,kızımıza da…?
Kadın kollarının arasındaki Hime’yi yere indirip :
-Hadi sen Elysi ve Victoria teyzelerinin yanına git… kızını bir kere daha öperken kokusunu ciğerlerine olabildiğince doldurdu.
Suijitsuna , Hime gittikten sonra eşine sıkıca sarıldı , tıpkı eşinin kızına yaptığı gibi kokusunu içine doldurup gözleri koyuyken cevap verdi:
-Evet Misa…Artık planımız bitti,artık kimse değil bize kızımıza dahi dokunamayacak…
Misa ,Suijitsuna onu bıraktıktan sonra kendi mezarına yaklaşıp Chiris’in getirdiği çiçekleri aldı:
-Delirecek…Ona verdiğim ceza buydu;yaşadığımı anlayıp söyleyecek ama kimse ona inanmayacak… Dedi koklarken.Suijitsuna arkasından yaklaşıp kollarını beline dolarken buketi aldığı yere bırakan Misa başını eşinin omzuna yaslayıp derin bir nefes aldı.Suijitsuna:
-Kardeşimi tanıyordun…
Misa gülümseyip elini eşinin elinin üzerine koydu.Suijitsuna devam etti:
-Değil mi?
Misa derin bir nefes alıp mezara baktı:
-Evet…Bir gün adanın tepesine gittiğimde,küçüktüm;7 yaş civarı…Aslını istersen gitmek değil de kaçmaktı bu:evden kaçmıştım çünkü annem her gün bana zorla karate egzersizleri yaptırıyordu ve hiç dostum yoktu.Her nasıl olduysa adaya kadar gitmiş ve orada bir kızın içtenlikle manzaraya izlediğini görmüştüm.15-16 yaşlarında olan bu ablaya tüm dikkatimi verip izlemeye başladım

O günden sonra hayatımda ilk defa güvendiğim bir dostum oldu.Arada sırada okulumu asıp adanın epesine gidiyordum;o onunla buluşmak adına okulu asmama kızıyordu;ama onun da benim gibi bir dostu yoktu :kısaca….Birbirimizin en iyi dostuyduk..O bana hep ‘’Misacık’’ manasında gelen :’’Chibi-Mi’’ derken ben ona , yaptığı kurutulmuş koleksiyonuna dayanarak :’’Siyah Kelebek’’,’’Kelebek’’ diyordum…
-Bugün Kelebek-cik nasıl bakalım?... diye başlattığım sohbetler saatleri süpürürken…bilmiyorum Suijitsuna,onu çok seviyordum..
Günün birinde okulumu asıp bu defa konakladığınız otele geldiğimde seni gördüm,telaşla hastaneye gidiyordun,bana çarptın…Senin ardından ,hastaneye gittiğini anladığım gibi dolmuşa atlayıp geldim.Biricik ablam,dostum pisliğin teki yüzünden artık yürüyemeyecekti…
Günlerce oradan çıkmanı bekledim:bir kere görebilmek adına…Bir süre sonra senin otelden bir şeyler alman gerekti ve sen çıkıp gittin.Ben de odaya girip ablama baktım:yorgun suratı,kırgın gözleri beni görünce parladı:
-Ben de seni bekliyordum;sonunda gönderebilecek bir bahane buldum… dedi bana..Bende sıkıca sarılıp ona aldığım günlüğü uzattım:her gün bana yazmasını rica ettim:’’Bana her gün yaz,emin ol,okuyacağım…Abin günlerce odadan çıkmıyor madem sen de benle konuşurmuş gibi yaz,ben de sana yazacağım söz..’’ dedim.
Günlüğü bitirdiği gün …Hemşire’nin cebinden aldığı makası anlatıyordu…:’’Çok üzgünüm Misa…Daha fazla dayanamayacağım..’’ diyerek sonlandırdığı sayfalarını hastaneden alamadım…
Öldüğü gün,annemin bilmediği bu dostum için,aylarca tek başıma yasını tuttuğum bu dostum için intikam yemini ettim…Onu öldüreni bulup cezalandırmaya yemin ettim…
Ve o gün…Seninle nişanlandığımız gün elime geçen bu günlüğü,ablamın bana yazdıklarını okuyup ‘’Son Plan’’a başladım,değişiklikler yaptım içinde planımın ve en mantıklı şekilde ilerlemeye çalıştım…
Derken zaten…sen de planı öğrenip yumruğu masaya vurmuş ve yeniden planlanması gereken şeylerin olduğuna kanaat getirip yeni planı hazırlamıştın. Deyip bitirdim hikayemi…
Suijitsuna yanağımı öpüp :
-Lovski’nin sana o ilacı vermesini istemek ölümdü benim için…Günlerce uyanmadın;seni gömmek zorunda kaldım ve sonra da Lovski’nin notlarından 6 gün sonra etkisinin geçtiğini öğrenince 6. Günün gecesi seni o iğrenç yerden aldım..
Misa iç çekip gülümsedi:
-Bir tabutta uyanmak hoş değildi…Suijitsuna devam etti:
-O gün..Hime doğduktan sonra çok büyük bir fırtına çıkmıştı;seni uyandıracağından korkmuştum. Sana o ilacı aşırı dozda vermişti ve sen doğumdaydın…O adama o kadar sinir olmuştum ki anlatamam sana:ölebilirdin…Gerçekten ölebilirdin Misa…
Misa ,Suijitsuna’ya dönüp koyu gözlerle gülümsedi:
-Ama ölmedim…
‘’SENELER ÖNCE MİSA’NIN AMELİYAT OLACAĞI GÜN
Doktor Lovski’nin odasına girip koltuğa oturdum ve karşımdaki beyin cerrahına korku dolu gözlerle baktım; daha bir çocuktum;beyni çok fazla çalışan bir çocuk…
Boğazını temizleyen Lovski söze girdi:
-Misa Yamashi…benden ne istiyorsun?
Bu cümleye kızdım ve suratımı karartıp delen gözlerimi,her defasında yaptığım gibi Lovski’ninkilere çevirdim:
-Birkaç sene olacaklar adına yardımını….
Bana tip tip bakan Lovski yerin dibine çakılmış gibi hissediyordu sanırsam,söze girdi :
-Öyle olsun bakalım…(Arkasına yaslanıp gayet normal bir şekilde isteyeceğim şeyi merakla bekledi) Söyle lütfen..Yapabileceğim bir şeyse memnuniyetle…
Duyduğum şey karşısında memnuniyetle gülümsedim , Dr.Lovski’ye dakikalar sonra :
-Sizden beynimde bir tümör varmış gibi yaşamamı sağlayacak birkaç ilaç ,belge ve seneler sonraki ölümümde bulunmanızı istiyorum…
Doktor birden başını kaldırıp:
-Nasıl?Anlamadım?..
Sinirle kalkıp ellerini masaya koydum:
-Anlamadınız mı?Daha detaylı izah edeyim o zaman:ben bir soyluyum,soyumun bana yüklediği çeşitli sorumluluklarım var ve sorumluluklarımla gereğini yerine getirdikten sonra ortalıktan kaybolmam gerek.Bunun için de sizden beynimde tümör olduğuna dair birkaç ilaç,belge,röntgen :ki arada bir uğrayıp çektireceğim, talebinde bulunuyorum…Seneler sonra da şimdi planlamadığım bir ortamda öleceğimde de bulunmanızı…
Doktor Lovski karşısındaki benin deli olduğunu düşünmeye başladı; karşı çıkmaya,ailesimi aramaya kalkışacakken içeriye hemşirenin teki daldı:
-Doktor!Kızınız …acilen nakil yapılmayı ,dayanamayacak!...Böbreği tam anlamıyla iflas etti!
Birden duraksayıp kadına döndü babası,ben ise duyduklarıma karşılık dimdik bir şekilde hemşireye yürüyüp Victoria’nın olması gereken ameliyatı kontrol ettikten sonra Doktor’a dönüp keskin gözlerimi yine gözlerine diktim:
-Dosyama baksanıza,uyuşuyor mu? Bu cümleyi öyle kalın bir sesle söylemiştim ki ,o an kimse onun 14 yaşında bir ‘’çocuk’’olduğuma inanmazdı.( anlatmayı bırakıp gülümsedi,derin bir nefes aldıktan sonra da mezarına bakıp devam et)Lovski duyduklarının ve yaşadıklarının şokunda önündeki dosyadan yapılarımın uyuştuğunu yaşlı gözlerle öğrenirken aklımdan nelerin geçtiğini anlamaya çalışıyordu.
Dönüp bir de kendim baktığımda Lovski’ye başımı çevirip :
-Uyuyor mu? Odada ,üstümdeki çarşafla dolanırken, Lovski cevabı kekeleyerek verdi:
-U…uyu..uyuyor….
Dolu gözlerle hemşireden çıkmasını rica ettikten sonra Doktor’a dönüp :
-Sizinle bir anlaşma yapacağız…Ben sizin kızınıza gereken nakilleri vereceğim;para almadan hatta hiçbir şeysiz…Siz de benim taleplerimi karşılayacaksınız:kabul mü?
Uzun bir ‘’Evet!,Hayır!!’’ tartışmasından sonra iki saat geçmiş ve doktorun odasında ikimiz de ayakta gezinirken bulmuştuk kendimizi.Bir süre sonra Dr.Lovski benm gibi ayakta dolanmaktan vazgeçip masansın önündeki kağıtlara baktı:
-Bu mümkün değil..! Böyle bir şey mesleğimi etkiler.Çocuksun daha sen.. kızgın sözcükler Türkçe lisanını bozuyor ,kelimelerdeki harflerin iyice yutulmasına sebep oluyordu.Başımı , ateşler fırlayan gözlerimi onun suratına yeniden döndürüp:
-Kızınızı kurtarırım..Bunun karşılığını da alırım..Kızınıza uyan nakil bende.Nakli yapın ve ağzınızı sıkı tutun..Anlaşıldı mı?
Türlü türlü olaylardan sonra ( Bunu söylerken kollarını ‘’öylesine’’ manasında sallıyordu) ,Chiris’in imzaladığı belge ile nakil ameliyatına girmiş, gayet iyi de çıkmıştım oradan.
Suijitsuna söze girdi:
-Victoria’yı kullanmıştın yani?..
Kızımla oynayan Victoria’ya dönüp:
-Hayır…Onun hayatını,intikamı için kurtarıp yanıma ardından da seninle planımıza aldım…
Suijitsuna gülümseyip eşinin yanağını okşadıktan sonra bıraktı, kardeşinin mezarına yürüyüp soğuk mermerine oturdu:
-Son Plan bittiğine göre artık ortalıktan tam anlamıyla kaybolabiliriz…
Misa bir buçuk senedir görmediği kızına yaklaşıp kucağına aldı ,kızlara dönüp gözleriyle sorarken,seslice Suijitsuna’ya da sordu:
-Nereye gidiyoruz?... Elysi kolunu Victoria’nın omzuna atıp kahkahayı bastı:
-Rüzgar nereye,biz oraya Misa…Buradaki rüzgarın hanginizin olduğuna bağlı tabii…
Suijitsuna ayağa kalktı,Misa’ya yönelecekken ,adaşının günlüğü düştü,son sayfası açılan günlüğü Misa kollarındaki kızının düşmemesine özen göstererek alırken gözlerinden ıslaklığın aktığını hissediyordu:
‘’Siyah Kelebek’in ömrü kısaydı…
Umarım sizinki,seninki uzun olur Prenses;
Mutluluklar…’’
……………………………………………………………………………………………………..
SON
GÜN EKSİLMESİN PENCEREMDEN
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah! Aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur…
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
DÜZENLENMİŞTİR...



okuyunca ve yorum yapınca tekrar yorum yapmadım ben açıkcası..
Spoiler:
4 kelime: her şey suijitsuna nın planıdır..
Dön gel , yine sev beni.
Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...

Sar sevgine , sevgimi.
Nefes gibi muhtacım sana...
Spoiler:
Zaman diye birşey yoksa eğer
Nedendir bu farklı hissedişler..
Nedendir bu farklı yaşayışlar ve farklılıklar..
Bu vahşetler ve ihanetler..
Sensizlik ve boşluk..
Bunların tümünün yok mu sonu??
Yok mu birlikte güleceğimiz bir gün??
Nedendir bu farklı hissedişler..
Nedendir bu farklı yaşayışlar ve farklılıklar..
Bu vahşetler ve ihanetler..
Sensizlik ve boşluk..
Bunların tümünün yok mu sonu??
Yok mu birlikte güleceğimiz bir gün??


Ehehe..keşke spoilere alsaydın : okumayan bir dostum senin yazını görünce şoka girmiş
..
Olsun =)..Çok sağol black rose..
Ve böylece Siyah Kelebek bitmiş oldu..
Bu güne kadar zamanını ayırıp okumuş olan tüm herkese teker teker teşekkür ediyorum..
Yeni fanficim Jasmin'de
http://forum.venus.gen.tr/viewtopic.php?p=470261#470261
görüşmek dileğiyle =)

Olsun =)..Çok sağol black rose..
Ve böylece Siyah Kelebek bitmiş oldu..
Bu güne kadar zamanını ayırıp okumuş olan tüm herkese teker teker teşekkür ediyorum..
Yeni fanficim Jasmin'de
http://forum.venus.gen.tr/viewtopic.php?p=470261#470261
görüşmek dileğiyle =)


Ole aslında kalan bölümleri diğer siteden önceden okuduğum için tekrar okumadım.Olayların böyle sonuçlanacağını ben düşünmemiştim.Beğendiğim bir son oldu.Misanın planlayan özelliği Misadada olduğunu anladığımda şaşkınlık ve birazda keyif veren bir gülümsemeylebir his oluştu.Senden beklenilen bir final olduğunu düşünüyorum.Pek yorum yapamıyorum çünkü okurken zamanında yapmıştım.Bu fanfiği yazdığın ve paylaştığın için teşekürler. 


Bana bir kelime söyle sonsuzluğa ulaşan.
Bana bir hikaye anlat asla unutulmayan.
Bana bir gökyüzü göster karanlıktan daha koyu olan.
Bana bir hayal ver zamanın kalbini kıskandıran.

Ne demek
..
Beğenmene sevindim..
Sonuna kadar takip eden ,zamanını ayıran okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Çok yanlışlarımın olduğunun farkındayım ,ama severek yazdığım,kendimi her manada geliştirebildiğim bir fanfiction oldu..
*Kahvesinden son yudumunu alır ve masaya koyduğu bardağının ardından derin bir iç çeker*Sıradaki hikayede görüşeceğiz ne de olsa:)

Beğenmene sevindim..
Sonuna kadar takip eden ,zamanını ayıran okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Çok yanlışlarımın olduğunun farkındayım ,ama severek yazdığım,kendimi her manada geliştirebildiğim bir fanfiction oldu..
*Kahvesinden son yudumunu alır ve masaya koyduğu bardağının ardından derin bir iç çeker*Sıradaki hikayede görüşeceğiz ne de olsa:)


![]() ![]() |
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 27, 28, 29 |
29. sayfa (Toplam 29 sayfa) [ 428 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |