*~ A Great Hounted House! ~* Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi

Zorunlu bir flood yorum yok mu yani
Neyse koyayım ben yazdım bu bölümü
Beğenmemeniz doğal olabilir yani xD Bıyrınızz:
Hava kararmıştı. Eve gittiğimde üvey annem ve babam evde yoklardı. Çantamı yatağımın üstüne attım ve koltuğa oturup gözlerimi kapattım. Elimi alnımın üzerine koyup pencereden dışarısını seyrettim. Bir-iki çocuk yağan yağmurdan kaçmak için hızla koşuyorlardı.
Kalkıp üstümü değiştirdim. Havanın soğukluğuna aldırış etmeden üstüme kahverengi bir tişört geçirdim. Üzerinde en sevdiğim hayvanlar olan kediler vardı. Kedileri çok severim, ufak tefek olurlar ve şirindirler. Aslında bir kedim vardı ama geçen kış benimle onca yılı geçirdikten sonra evden kaçıp sırra kadem bastı. Sanırım öldü, yoksa geri dönerdi. Bunun bir daha olmasından korktum, başka kedi almadım. Ama ondan sonraki her gün bilgisayarımdaki çizim programından kedimin resimlerini çizmeye başladım. Ne yalan söyleyeyim çizimim güzel sanırım, en azından etrafımdaki insanlar böyle söylüyor. Ben sadece içimden geldiği gibi çizerim halbuki, pek özenmem ama güzel oluyormuş demek...
Neden yaptığımı bilmeden kalkıp merdivenlerden indim. Üstüme kaban bile almadan dışarı çıktım. Yağmurlu havada kirlenmesine aldırış etmeden beyaz babetlerimi giydim ve elimi kaprimin cebine sokup başımı öne eğerek yürümeye başladım. Anahtar da almamıştım. Eve gidince nasılsa babamlar evde olurlardı. Olmasalarda umurumda değildi zaten eve girmesem ne olurdu ki? Peh boş versene!
Yoluma çıkan çalı çırpıları eze eze ilerliyordum. Sanki arkamdan bana nutuk çekiyorlarmış gibi geliyordu ama ardıma bakınca sadece ezilmiş dal parçaları görüyordum. İlerledim, ilerledim... Yağmur daha da şiddetlendi. Yaz yağmurları kısa olurmuş. Kim demiş? Buradaki yağmurlar bıkkınlık verecek derecede fazla yağıyor.
İlerlerken önüme bir su birikintisi çıktı. Kendi yansımamı dağınık olarak gördüm ama sanırım uzun, kestane rengi saçlarım yüzüme yapışmıştı. Çok perişan görünüyordum. Ruh halim de görüntüme uyum sağlıyordu zaten. Gittim parka inen taşlı basamakların birine oturup kollarımı dizlerimin üzerinde kavuşturdum. Sonra kafamı da kollarımın üzerine koydum ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Benim çok güçsüz olduğumu düşünebilirsiniz ama normalde ben böyle durup dururken veya zor durumlar dahi olsa pek ağlamam. Sanırım aklıma Mia, babam ve annemle ilgili kurgular gelmişti. Bir süre sonra sustum kafamı kaldırdım ve yine yerde bir su birikintisinde kendimi gördüm. Bu sefer gözlerimin rimeli akmıştı. Durun bir saniye rimel mi? Ben rimel kullanmam ki. Korkmuştum. Hızlıca arkama döndüm. Birikintideki kız ben değildim. Doğru, nasıl anlamamıştım, görüntüdeki kızın saçları siyahtı. Mavimsi siyah. Nedense ben birikintide hiç görünmüyordum. Arkamı döndüğümde gördüğüm kızın yansımasıydı o. Siyah uzun, yağmurdan düzleşmiş gibi duran dalgalı saçları at kuyruğu yapılmıştı. Mavi gözleri ışıltıyla parlıyordu. Üzerindeki siyah tişört ve altındaki lacivert kot birbirine inanılmaz uyumluydu. Kızın kakülünden te gözü görünüyordu. Onun da rimeli akmıştı. Elini omzuma koydu sonra bana sarıldı. Sonra Washington'daki değil, New York'taki evimizin yakınındaki parkta olduğumuzu anladım. Ben de kendimi o kadar büyük hissetmiyordum. 8-9 yaşlarındaydım galiba. Nereden bildiğimi bilmyordum ama biliyordum işte. Sonra birden gözlerimi açtım. Rüyaymış. Bense büzüştüğüm yerde uyuyakalmışım. Rüyamdaki kişinin kim olduğunu çok iyi biliyordum: Ablam, Misaki...
-----
Eve döndüğümde kapıyı Mia açtı. Üstündeki kıyafetten bir gündüz kokteylinden yeni geldiği belli oluyordu. Soluk pembe ve ufak ufak çiçek desenleri olan bir mini elbise giymişti. Yakışmıştı diyemeyeceğim çünkü o kadın bana hiç güzel gelmiyor. Sanırım güzele ne yakışmaz sözünün tersi bu.
Neyse Mia bana pis pis bakıyordu. Toz pembe farları gözlerinin yeşil rengini açmıştı ama yine de hiç güzel değildi. Bakışlarından kaçtım.
"Neredesin sen? Babanı ve tabii ki beni çok endişeye soktun! Üstünün başının haline bak bu kılık hiç bir hanımefendiye yakışıyor mu? Yakışmıyor! Bir de bizi rezil edecek. Üstüne başına dikkat etsene."
'Komiksin,' diye düşündüm ama söyleyemedim. O sırada babam gelip bana nutuk çekmeye başlamıştı çünkü.
"Neredesin sen Lian? Ha, söyle bana! Üstüne başına bak, sudan çıkmış balığa dönmüşsün. Hasta olacaksın yahu. Mia bana haplarımı getirir misin, kızım sen de yukarı çık çabuk."
Mia:
"Ayy tabii hayatım." diyerek hemen mutfağa koştu. Mia'nın arkasından kötü kötü baktım, aynı ona baktığım gibi babama da baktım. Kızı olduğumu hatırlamıştı demek.
"Kızın olduğumu hatırladın sonunda a-fe-rin." diyerek onu alkışladım. Sonra koşa koşa yukarı, odama çıktım. Kapıyı kilitleyip kapının arkasında aşağı doğru kaydım ve başımı ellerimin içine aldım. Olanlar gözümün önünden geçiyordu. Çok sinirliydim bulduğum ilk şeye çatabilirdim ama bir şey beni sakinleştirdi. Saat yaklaşık 22.30'du. Demek o kadar dışarıda kalmıştım ha... Zaten okulun bitmesine bir-iki hafta kaldığı için ödev de vermiyorlardı. Kendi kendime zaman öldürüyordum işte. Çantam bıraktığım yerde, yatağımın üzerindeydi. Beni sakinleştiren şey devam ediyordu. Bir kızın şarkısıydı bu. İnce sesli bir kızın... Sözlerini tam anlayamıyordum ama ritmi çok huzur vericiydi. Sonra birden kendime geldim. Yerden kalkıp elimi kapı kulpunun üzerine koymuştum tam kapıyı açacak haldeydim. Kendime geldiğimde aklıma dank etti. Bu ses gecenin bu yarısı nereden gelebilirdi ki? Sonra müzik gittikçe bir çığlığa dönüştü. Yine aynı şey. Hemen saate baktım. 00.09'u gösteriyordu. Nasıl ya? O kadar zaman nasıl geçebilirdi ki? Çok garipti. Ayrıca yine aynı şey oluyordu o çığlık. İmdat! Çok korkuyorum.
-----------------------------------------------------------------------



Hava kararmıştı. Eve gittiğimde üvey annem ve babam evde yoklardı. Çantamı yatağımın üstüne attım ve koltuğa oturup gözlerimi kapattım. Elimi alnımın üzerine koyup pencereden dışarısını seyrettim. Bir-iki çocuk yağan yağmurdan kaçmak için hızla koşuyorlardı.
Kalkıp üstümü değiştirdim. Havanın soğukluğuna aldırış etmeden üstüme kahverengi bir tişört geçirdim. Üzerinde en sevdiğim hayvanlar olan kediler vardı. Kedileri çok severim, ufak tefek olurlar ve şirindirler. Aslında bir kedim vardı ama geçen kış benimle onca yılı geçirdikten sonra evden kaçıp sırra kadem bastı. Sanırım öldü, yoksa geri dönerdi. Bunun bir daha olmasından korktum, başka kedi almadım. Ama ondan sonraki her gün bilgisayarımdaki çizim programından kedimin resimlerini çizmeye başladım. Ne yalan söyleyeyim çizimim güzel sanırım, en azından etrafımdaki insanlar böyle söylüyor. Ben sadece içimden geldiği gibi çizerim halbuki, pek özenmem ama güzel oluyormuş demek...
Neden yaptığımı bilmeden kalkıp merdivenlerden indim. Üstüme kaban bile almadan dışarı çıktım. Yağmurlu havada kirlenmesine aldırış etmeden beyaz babetlerimi giydim ve elimi kaprimin cebine sokup başımı öne eğerek yürümeye başladım. Anahtar da almamıştım. Eve gidince nasılsa babamlar evde olurlardı. Olmasalarda umurumda değildi zaten eve girmesem ne olurdu ki? Peh boş versene!
Yoluma çıkan çalı çırpıları eze eze ilerliyordum. Sanki arkamdan bana nutuk çekiyorlarmış gibi geliyordu ama ardıma bakınca sadece ezilmiş dal parçaları görüyordum. İlerledim, ilerledim... Yağmur daha da şiddetlendi. Yaz yağmurları kısa olurmuş. Kim demiş? Buradaki yağmurlar bıkkınlık verecek derecede fazla yağıyor.
İlerlerken önüme bir su birikintisi çıktı. Kendi yansımamı dağınık olarak gördüm ama sanırım uzun, kestane rengi saçlarım yüzüme yapışmıştı. Çok perişan görünüyordum. Ruh halim de görüntüme uyum sağlıyordu zaten. Gittim parka inen taşlı basamakların birine oturup kollarımı dizlerimin üzerinde kavuşturdum. Sonra kafamı da kollarımın üzerine koydum ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Benim çok güçsüz olduğumu düşünebilirsiniz ama normalde ben böyle durup dururken veya zor durumlar dahi olsa pek ağlamam. Sanırım aklıma Mia, babam ve annemle ilgili kurgular gelmişti. Bir süre sonra sustum kafamı kaldırdım ve yine yerde bir su birikintisinde kendimi gördüm. Bu sefer gözlerimin rimeli akmıştı. Durun bir saniye rimel mi? Ben rimel kullanmam ki. Korkmuştum. Hızlıca arkama döndüm. Birikintideki kız ben değildim. Doğru, nasıl anlamamıştım, görüntüdeki kızın saçları siyahtı. Mavimsi siyah. Nedense ben birikintide hiç görünmüyordum. Arkamı döndüğümde gördüğüm kızın yansımasıydı o. Siyah uzun, yağmurdan düzleşmiş gibi duran dalgalı saçları at kuyruğu yapılmıştı. Mavi gözleri ışıltıyla parlıyordu. Üzerindeki siyah tişört ve altındaki lacivert kot birbirine inanılmaz uyumluydu. Kızın kakülünden te gözü görünüyordu. Onun da rimeli akmıştı. Elini omzuma koydu sonra bana sarıldı. Sonra Washington'daki değil, New York'taki evimizin yakınındaki parkta olduğumuzu anladım. Ben de kendimi o kadar büyük hissetmiyordum. 8-9 yaşlarındaydım galiba. Nereden bildiğimi bilmyordum ama biliyordum işte. Sonra birden gözlerimi açtım. Rüyaymış. Bense büzüştüğüm yerde uyuyakalmışım. Rüyamdaki kişinin kim olduğunu çok iyi biliyordum: Ablam, Misaki...
-----
Eve döndüğümde kapıyı Mia açtı. Üstündeki kıyafetten bir gündüz kokteylinden yeni geldiği belli oluyordu. Soluk pembe ve ufak ufak çiçek desenleri olan bir mini elbise giymişti. Yakışmıştı diyemeyeceğim çünkü o kadın bana hiç güzel gelmiyor. Sanırım güzele ne yakışmaz sözünün tersi bu.
Neyse Mia bana pis pis bakıyordu. Toz pembe farları gözlerinin yeşil rengini açmıştı ama yine de hiç güzel değildi. Bakışlarından kaçtım.
"Neredesin sen? Babanı ve tabii ki beni çok endişeye soktun! Üstünün başının haline bak bu kılık hiç bir hanımefendiye yakışıyor mu? Yakışmıyor! Bir de bizi rezil edecek. Üstüne başına dikkat etsene."
'Komiksin,' diye düşündüm ama söyleyemedim. O sırada babam gelip bana nutuk çekmeye başlamıştı çünkü.
"Neredesin sen Lian? Ha, söyle bana! Üstüne başına bak, sudan çıkmış balığa dönmüşsün. Hasta olacaksın yahu. Mia bana haplarımı getirir misin, kızım sen de yukarı çık çabuk."
Mia:
"Ayy tabii hayatım." diyerek hemen mutfağa koştu. Mia'nın arkasından kötü kötü baktım, aynı ona baktığım gibi babama da baktım. Kızı olduğumu hatırlamıştı demek.
"Kızın olduğumu hatırladın sonunda a-fe-rin." diyerek onu alkışladım. Sonra koşa koşa yukarı, odama çıktım. Kapıyı kilitleyip kapının arkasında aşağı doğru kaydım ve başımı ellerimin içine aldım. Olanlar gözümün önünden geçiyordu. Çok sinirliydim bulduğum ilk şeye çatabilirdim ama bir şey beni sakinleştirdi. Saat yaklaşık 22.30'du. Demek o kadar dışarıda kalmıştım ha... Zaten okulun bitmesine bir-iki hafta kaldığı için ödev de vermiyorlardı. Kendi kendime zaman öldürüyordum işte. Çantam bıraktığım yerde, yatağımın üzerindeydi. Beni sakinleştiren şey devam ediyordu. Bir kızın şarkısıydı bu. İnce sesli bir kızın... Sözlerini tam anlayamıyordum ama ritmi çok huzur vericiydi. Sonra birden kendime geldim. Yerden kalkıp elimi kapı kulpunun üzerine koymuştum tam kapıyı açacak haldeydim. Kendime geldiğimde aklıma dank etti. Bu ses gecenin bu yarısı nereden gelebilirdi ki? Sonra müzik gittikçe bir çığlığa dönüştü. Yine aynı şey. Hemen saate baktım. 00.09'u gösteriyordu. Nasıl ya? O kadar zaman nasıl geçebilirdi ki? Çok garipti. Ayrıca yine aynı şey oluyordu o çığlık. İmdat! Çok korkuyorum.
-----------------------------------------------------------------------

*rol tanrısı*~Aslıı^m.

Spoiler:

çok güzeldi yine
yine çığlıklar...nerden gelio ne zaman açıklıycaksınız
ablasına noldu bu arada? nie onlarla birlikte deil
yeni bölümü dört gözle bekliorum





By Hotaru_Usagi

I’ve been looking in the mirror for so long.
That I’ve come to believe my souls on the other side.
EVANESCENCE~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi

Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): *rol tanrısı*
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi
kyaaa okumaya yeni başladım :'( ama süper süper süper bayıldım bayıldım
ikinizde süpersiniz
devamını hemencecik istiyorum 





Döndüüüm ^^

by me~

| Otaku Sisterhood | sailor chibi chibi moon | Neo-Queen Serenity | MrsHeroin |
Kardeşlik imzası Neo-chanımdan~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi


Spoiler:
Bu sefer bu bölümü de ben yazdım



Bu da Ann de Yutio:

Resimleri sağolsun Aslı^m buldu

Umarım beğenirsiniz


*rol tanrısı*~Aslıı^m.

Spoiler:

ıslık çaldım ama onu burda nasıl belirtirim bulamadım *belirtmiş oldum galiba neyse...
Ann.çık gız şurdan gıcık oldum sana.Pis hayalet.
Yukio...bir aşk mı doğacak acep +.+
Koruma mı
neden koruyonuz hayalet ikilisi canım Lianımı?Çatlatmayın beni lütfen
Çok güzeldi ama kısa geldi.Ya da bundan sonra ne gelcek diye jet gibi okuduğumdan öyle geldi.
bekliyorum yeni bölümüüüü
bi de lianın resimleri çok güzel nerden buluyonuz yav
Ann.çık gız şurdan gıcık oldum sana.Pis hayalet.
Yukio...bir aşk mı doğacak acep +.+
Koruma mı


Çok güzeldi ama kısa geldi.Ya da bundan sonra ne gelcek diye jet gibi okuduğumdan öyle geldi.
bekliyorum yeni bölümüüüü
bi de lianın resimleri çok güzel nerden buluyonuz yav


By Hotaru_Usagi

I’ve been looking in the mirror for so long.
That I’ve come to believe my souls on the other side.
EVANESCENCE~~
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Hotaru_Usagi
@ d@ml@: Kısa mı geldi, ben çok uğraşmıştım uzun ve güzle olsun diye ama bu kadar olmuş demek ben=beceriksiz xD Resimlerden de emin diilüm Aslı^m buluyir ben bulamıyorum maalesef
Yorumun için çok teşekkürler Damlaa
Sorularının cevaplarını da ilerleyen bölümlerde göreceksin inşallah
@ SaturnSavascısı:Teşekkürler Gökçennn^m



@ SaturnSavascısı:Teşekkürler Gökçennn^m


*rol tanrısı*~Aslıı^m.

Spoiler:

2. sayfa (Toplam 3 sayfa) [ 43 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |