Çikolatalı Aşklar Tarifesi Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 8, 9, 10, 11, 12, Sonraki |
|
Yazar
Mesaj
Bitince toptan yaparsın sorun değil.
Yukarıda anketim var farkettiniz mi?
Yeni bölümlerde görüşelim
Esen kalın
Yukarıda anketim var farkettiniz mi?
Yeni bölümlerde görüşelim
Esen kalın

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



hem forum acilmis hem de burdan da cikolotali asklar tarifesi devam edoyorrrrrrr
facedekilerden baskalarini da koydunsa oley o zaman ( henuz hepsini okuyamadim malum forumu yeni oyrendim ) en kisa surede de okuyup yorumlarimi yazicam



mutluluk mutsuz olmak beyaz siyah için iyi kötü için yokmu zaten
teşekkürler KEŞFEDİLMEMİŞ ELMAZ...ve ya KAR TANESİ
Yalnızlık güzeldir ama yalnızlıkdan çıkdıgında seni bekleyen biri varsa......
Teşekkürler_Kar tanesi....
büyük hayal kırıklıgı yaşayıp ben artık sevemem deme .unutma ki en güzel çiçekler mezarlıkda yetişir..
Nazim Hikmet..
ne güzeldir insanin kendini birakip gitmesi.ama olmuyor
Can Yücel
teşekkürler KEŞFEDİLMEMİŞ ELMAZ...ve ya KAR TANESİ
Yalnızlık güzeldir ama yalnızlıkdan çıkdıgında seni bekleyen biri varsa......
Teşekkürler_Kar tanesi....
büyük hayal kırıklıgı yaşayıp ben artık sevemem deme .unutma ki en güzel çiçekler mezarlıkda yetişir..
Nazim Hikmet..
ne güzeldir insanin kendini birakip gitmesi.ama olmuyor
Can Yücel

Hoşgeldin Lale bu işe en çok Ela delisi sevinecek 
Okursan mutlu olurum memnun olurum.
Hoşgeldin Çikolataya


Okursan mutlu olurum memnun olurum.
Hoşgeldin Çikolataya

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.




Aaaaa aşk olsun hp chatboxtan az yaad etmedim seni.
Nerede Hp dedim gelse de beni eleştirse dedim
hatta dedik forumda girmeyeceğim falan yazmış görmüyoor herhalde dedik.
Çook kulaklarını çınlatttk haberin yok
Nerede Hp dedim gelse de beni eleştirse dedim
hatta dedik forumda girmeyeceğim falan yazmış görmüyoor herhalde dedik.
Çook kulaklarını çınlatttk haberin yok

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



girmeyeceğim değil canımcım giremeyeceğim dedim.
daha az önce girebildim venüse de
hem.. sen benim kulağımı mı çınlattınn??
eleştirileri de eleştiri! iyice gaddar eleştirmene çıktı adım.. reklam da oldum bütün forumlara sayenizde..


hem.. sen benim kulağımı mı çınlattınn??

eleştirileri de eleştiri! iyice gaddar eleştirmene çıktı adım.. reklam da oldum bütün forumlara sayenizde..

Spoiler:
Çok Yanlışım.


@Hp olsun ne var kızım eleştirdin mi de güzel eleştiriyorsun senin ffde bekliyor haberin olsun yani.
Eleştirmeyen Pis Agor olsun:P
@Ela
kıskanayım mı?
Alırım aşağı
Yeni bölüm iş bulunca
Eleştirmeyen Pis Agor olsun:P

@Ela
kıskanayım mı?
Alırım aşağı
Yeni bölüm iş bulunca

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.


Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): hp*star
Gama candır ya kulakları çınlasın arkadaşımın
Hareme seni de alcam dedim ya. İskandinavyaya açılan oydu ben değil
Sen benim ilkgöz ağrımsın hacı bırak bu işleri.
LAle gelince açılmamış gule döndün.
O ifade ne öyle pardon
durum o kadar vahim
o kadar zaman iş bulamayacağım değil mi
Sana zaten konuyu anlattım sen olacakları zaten biliyorsun

Hareme seni de alcam dedim ya. İskandinavyaya açılan oydu ben değil

Sen benim ilkgöz ağrımsın hacı bırak bu işleri.
LAle gelince açılmamış gule döndün.
O ifade ne öyle pardon
durum o kadar vahim
o kadar zaman iş bulamayacağım değil mi
Sana zaten konuyu anlattım sen olacakları zaten biliyorsun

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



LadyinDeath yazmış:
Aman hemen çınlat arkadaşının kulaklarını


O ifade sen ağlarken ben gülmeyeyim dedim ondan yani.Yoksa ben umutluyum yani



Betimleme yapamıyorum ben. Her şey tamam da o olmuyor. O kısım en lanet yeri bence yazı yazmanın 

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



LadyinDeath yazmış:
eleştirilerimle ün salmışım

hem de çok en "Pis"i olsun

LadyinDeath yazmış:
fazla beklemeyiz o zaman desene

elaaa yazmış:
ben mii??

bakma sen,gülsümde senin yerin ayrı


Spoiler:
Çok Yanlışım.

hp adını şimdi hatırlayamadığım bir ffye bir bölümlük yorum yaptın.
Seninde bir hikayen vardı unuttun mu dude?
Elaa bebeğim senin yerin ayrı ama hp de candır
Herkes can
Hadi kucaklaşalım
oooo piti piti karamela sepeti
Seninde bir hikayen vardı unuttun mu dude?
Elaa bebeğim senin yerin ayrı ama hp de candır

Herkes can
Hadi kucaklaşalım
oooo piti piti karamela sepeti
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



BÖLÜM 45-HEY JÜPİTER
-Seni daha çok seviyorlar öyle değil mi?
-Beni herkes sever. Fazla çekingensin. Sebebi bu. Eğer insanlara daha içten davranırsan sorun olmayacağına emin olabilirsin. Sadece biraz daha gayret et.
-Annem bile seni daha çok seviyor.
-Beni daha çok sevmiyor aptal Duru. Sen küçük olduğun için seninle daha çok seviniyor.
-Benden daha büyük olmana rağmen seni benden koruyor.
-Belki de tam tersidir. Çok sıkıcısın. Seninle konuşmak çok sıkıcı…
-Kimse benimle oynamıyor. Yalnızım, yalnızım, yalnızım.
-Yetişkinler buna ne diyorlar biliyor musun? Aptal.
-Hey küfür ettin. Seni anneme söyleyeceğim.
-Bu küfür sayılmaz ki babam sadece durumları tanımlamak gerektiğinde bazı kelimelerin kullanılmasında sorun olmadığını söyler unuttun mu? Bu da senin durumunu açıklar.
-Elif. Okula gitmek nasıl bir şey? Seneye bende başlayacağım. Korkuyorum.
-Çok korkutucu biliyor musun? Öğretmen dedikleri birisini başımıza dikiyorlar. Dadımız gibi bir dediğimizi iki etmeyen cinsten değil üstelik. Yani söylediğini yapmazsan seni dövebiliyor bile. Annemden bile dayak yememişken orada neler yapacağını düşünmek dahi istemiyorum. Bir keresinde çocuğun tekini kulaklarından tavana çivileyeceğini söyledi. Üst sınıflar bunu yaptığından bahsediyorlar. 5. Sınıftaki kız hani tüm aptalların peşinde olduğu neydi adı ha Şule bizim sınıfın tüm kızlarını etrafına toplayı bize dedi ki bak kimseye söylemeyeceksin. Annem bunu duyarsa beni öldürür. Bizim öğretmenimiz okulda gizli görevde olan bir ajanmış. Düşünebiliyor musun? Yani nasıl bir tehdit altındayız. Belki de okulda uyuşturucu satıcısı var. Aslında Duru şüphelendiğim birkaç kişi var. Son sınıflar gerçekten baş belası oluyor. Şu tüm 1. Sınıflara çelme takan çocuk biz yere düşünce paralarımızı istiyor bazen bazı çocukları tuvalete kilitlediği bile oluyor. Tanrım başıma gelmesini asla istemeyeceğim bir şey. Ondan ve sessiz bir kızdan şüpheleniyorum. Onu sürekli bahçedeki ağacın altında tek başına düşünürken görüyorum. Gözlerini ufka dikiyor ve sürekli düşünüyor. Bazı kızlar onunla alay ediyorlar.
-Okul gerçekten işkence gibi bir yer. Gitmek istemiyorum. Büyümek istemiyorum.
-Okul tıpkı o filmlerdeki gibi biliyor musun Duru? Orada kim olmak istersen o’sun. Güçlü olmak istiyorsan senden zayıfları çöp tenekesine sokarsın. Ezik olmak istiyorsan seni o tenekeye sokmalarına izin verirsin ve mutlu olmak istiyorsan…
Elif yastığını alıp kardeşinin kafasına geçirdi. Kardeşi kendisinden 1 yaş küçüktü. Onu ana okuluna göndermemişlerdi. Evde dadılarının olması avantaj sağlıyordu; ama Elif büyümüş okula başlamıştı. Ailesinden ayrılmak gibi ya da annesini özlemek gibi sorunları yoktu. Anneleri çalıştığı için zaten çocuklukları ondan uzakta geçmişti. Anne ve babalarını sadece yemek zamanı ve 1 saat neler yaptıklarını konuştukları esnada görürlerdi. Sonra uyku zamanları gelirdi. Bazen onların tartışmalarına şahit olurlardı. Kardeşi kulaklarına yastıkları bastırır yüksek sesle şarkı söyler ve konuşulanları duymamaya çalışırdı. Elif’se tüm dikkatini verir olup biteni anlamaya çalışırdı. Ne kadar tartışırlarsa tartışsınlar sonuç hep aynı olurdu. Daima kazanan anneleri olurdu. Babaları ise kapıyı şiddetle vurup evi terkederdi. Elif bu tartışmaların nereye varacağını biliyordu.
Ertesi gün annesi bir psikolog ile görüşecekti. Milyonuncu kez farklı birinin odasına sürüklenecekler akşam olduğunda anneleri hiçbir şey olmamış gibi sofrayı hazırlayacak babaları eve kızlarına aldığı çikolatalar ve oğluna aldığı oyuncak araba elinde gelecekti. Her şey rahatsızlık derecesinde normal olacaktı ve Elif bir kez daha bu sahte ortamdan nefret edecekti. Sonra tam o anda annesinin kendisine yönlenmiş acınası bakışlarını görecekti. Annesinin bakışları empati doluydu. Şu yeni çağın sözü her yerde geçiyordu. Anlamını bilmese dahi onun için bu söz uygundu. Elif ise bu bakışlarda farklı şeyler hissediyordu. Anlamını anlayabiliyordu o bakışlar böyle şeyler olur ifadesiydi ama içinde sanki bir şeyler de eksikmiş gibi geliyordu.
Annesi Elif’e milyonlarca çocuk kitabı da alsa Elif kendisine uygun olmayan filmleri izleyecek geze el feneri ile yorganının altında annesine ait ve genelde onun yaşına uygun olmayan cinayet romanlarını ve o açık aşk hikayelerini okuyacaktı. Ekonomi kitapları her zaman es geçtiği kitaplardı. Psikolojik gerilimleri seviyordu. Sonunda kendisini şaşırtan kitapları… Hayatından farklı olarak enteresan olan kitapları…
Okumayı daha 4 yaşında öğrenmişti. Dadısı ile annesi sayesinde 2 yaşında harfleri çalışıyorlardı. 4 yaşına geldiğinde kolaylıkla okuyabiliyor ancak yazmada bazı problemler yaşıyordu. Okula başladığında ise hepsi düzelmişti ve hatta çarpım tablosunu dahi ezbere biliyordu. Annesi onunla gurur duyduğunu söylerdi. Gülümser ve gerçekten bu kadar zeki olduğu için kendisiyle inanılmaz gurur duyduğundan bahsederdi. Duru’ya dönüp ablası gibi olması gerektiğini ve bunun için milyonlarca yılın geçmesi gerektiğini söyler önce Duru’nun kalbini hırpalar sonra karşısında ağlamamak için kendisini zor tutan kıza acırmışçasına başını okşayarak sana inanıyorum derdi. Elif farkındaydı. Annesi kendisi ile gurur duyuyordu ama hiçbir zaman ona inandığını söylememişti. Hiçbir zaman saçlarını o şekilde okşamamıştı. Annesinin bakışlarında kitaplarda geçen acıma duygusunu görüyordu aynı kadının bakışları Duru’ya döndüğünde ise sevgisini gizlemeye çalışan aptal sarışın edalarına bürünüyordu. Beceriksiz bir aptal sarışın…
Sonra bir gün her şey değişti. Annesi yeni bir arkadaş bulmuştu. Çilli bir arkadaş… Garip aksanıyla mükemmel Türkçe konuşan oldukça sevimli ama bir o kadar sevimsiz bir arkadaş… Naneli şeker gibi… Sizi ferahlattığını hissedersiniz ama boğazınızın kavrulmasına o acıya engel olamazsınız. Kadının siması tam da bu şekildeydi. Yeni birisi yeni bir oyun alanı demekti. Hafta sonu anneleri çalışmadığında ve dadıları tatilde olduğunda önce yemek yerler sonrasında bu doktor yoluna girerlerdi. Bu sefer ofisin girişi büyüktü. Annesinin girdiği odanın hemen yanında çocuk oyun alanı vardı. Annesi doktoru ile konuşurken çocuklar bu odada bekleyeceklerdi.
Elif olanca gözüyle odaya göz gezdirdi. Köşede minik bir atlıkarınca vardı. Bir dolap baştan aşağı pelüş oyuncaklarla doluydu. Çocukça şeyler… Sonrasında bir köşede çocuk kitaplarını fark etti. Duru kendisi gibi değildi. Çoktan eline aldığı 2 barbie bebek ile oyun alemine dalmıştı. Elif raftan bir kitap aldı.
Alice Harikalar Diyarı’nda
Başlığı hoşuna gitmişti. Kardeşinin aptal oyunlarından kaçmak için güzel bir yoldu. Bir kenara oturdu. Annesi onları kontrole gelmişti. Başını kitaptan ayırmadan annesinin gitmesini bekledi. Duru kendisini oyuncak bebeklere kaptırmış hiçbir şeyin farkında değildi. Sürekli soruyordu.
-Söylesene Elif. Okulda hiç yakışıklı oğlan var mı?
-Son sınıftaki öğrencilerin ergenlik döneminde olduklarını söylüyorlar.
-Ergenlik dönemi ne?
-Ekşi sözlük’e göre kafaları yerine kıçlarını düşünmek için kullanıyorlar.
-Çok saçma. Hem nasıl bir sözlük o. Benim sözlüğümde genelde normal tanımlar kullanılıyor ve
küfür etmiş sayılırsın bunu anneme söyleyeceğim.
-Her boku anneme taşı zaten. Bunu da söyle istersen. En fazla iki yararlı söz söyleyip beni kendi
halime bırakacak.
-Hey Elif acaba sen de ergenlik dönemine erken girmiş olabilir misin?
-Daha ne olduğunu bilmediğin bir şey için bu şekilde konuşma aptal.
-Hadi ama heceleyerek okuyor olabilirim ama biliyorsun okuduğun kitaplara şöyle bir göz attım da nasıl derler. Çocukların oynadığı oyunlar farklıydı. Onlar birbirleri ile oynuyorlardı.
-Onları bir daha sakın karıştırma!
-Annemin de aynı şeyi sana söylediğini hatırlıyorum.
-Seninle ben farklıyız. Sen daha küçüksün.
-Senden yalnızca 1 yaş küçüğüm. Elif okulda hiç birinden hoşlandığın oldu mu peki?
-Hayır onların hepsi salak ben daha olgun kişilerden hoşlanıyorum.
-Eh bende bu yaşta hala altı bezlenen mız mız oğlanlardan hoşlanmazdım haklısın.
-Sen ne anlarsın aptal.
-Haklısın hiçbir şey anlamıyorum. Anlamakta istemiyorum. Ben hiç aşık olmayacağım. Bence
iğrenç bir duygu. Birisinin dilini ağzına sokması gerçekten hoşuna gidiyorsa kendi bkunu yemekten çekinmemelisin. Aynı mikrop sonuçta.
-Küfür ettiğini anneme söyleyeceğim Duru. Barbie bebeklerini öpüştürmenden hiç meraklı olmadığın belli oluyor.
-Ben sadece filmlerde kızların ayağını havaya kaldırtan masum öpücükleri merak ediyorum. Babamın anneme verdiği öpücük gibi. Sevgi dolu ve masum…
Elif kardeşinin aptal sohbetinden sıkılmıştı. Yaşlarının küçük olduklarını biliyordu. Bu çokta problem değildi. Ömür olduğu sürece yaşanacak çok şey bilinecek çok oyun vardı. Eğlenceli olabilirdi. Sadece hayatının basit bir oyun olmasını isterdi. Son anına kadar şahane bir biçimde kurgulanmış eğlenceli bir oyun.
Sonrasında gözüne balkona açılan kapı ilişti. Kardeşi tekrar oyuna dalmış gibiydi. Yavaşça kapıyı açtı. Karşısında bir köşesi kırmızı çiçeklerle süslenmiş bir balkon çıktı. Minik bir balkondu ama yine de bir kişi için oturacak bir yer vardı. Elif kapıyı usulca üstüne çekti ve yerine oturup dışarıya baktı. Balkon arka sokaktaki otoparka bakıyordu. Kendi arabalarını hemen orada seçti. Birkaç tane de pahalı gözüken oldukça bakımlı araba vardı. Hemen köşede bir köpek yemek yiyordu. Otopark bekçisi olsa gerek diye düşündü Elif. Sonrasında göğe baktı derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu ve kitabına koyuldu. Alice yine aptal maceralarından birine koyulmuştu. Yine de sayfalar geçtikçe o küçük tavşanı kendisi bulmak istiyordu. Bu sıkıcı hayatından çıkıp kendisini inanması imkansız diyarlara götürecek kendi minik tavşanıyla bir an önce tanışmak istiyordu.
Kitap okuyuşunu bölen kızıl saçlı kadının tiz sesi oldu.
-Eğer rahatlamanı sağlayabildiysem başlayalım o halde. Problemin nedeni için en baştan başlamamız en uygunu olacak. Bu sefer kalıcı çözümler bulacağız birlikte.
-Tamam.
Annesinin sesini duyabiliyordu. Aslında ilgisi yoktu ama annesi çocukluğundan bahsediyor gibiydi. Hiç duymadığı bir hikayeydi bu. Annesi asla kendisi ile ilgili hiçbir şeyi anlatmazdı ve şimdi burada bu noktada annesini avucunun içinde gibiydi kendisine bir hikaye anlatıyor gibi. Önce derin nefes alışını duydu sonrasında ağzından dökülen sözleri.
Her şey demişti annesi her şey ben küçükken başladı aslında.
Yalnızdım…
Alice yerleri rengârenk karolarla kaplı avluda buldu kendini. Avlunun etrafı kapılarla çevrilmişti ve avlunun arkasından gelen ses; tavşanın kapılardan birinin arkasından ona seslenmekte olduğunu işaret ediyordu.
Alice tavşanın hangi kapının arkasında olduğunu, ses yordamıyla buldu ve kapının önüne geldi. Kapıyı çaldı sonra açmaya çalıştı. Âmâ kapı kilitliydi. Tavşan bağırdı:
t: neden kapıyı çalıyorsun?
a:çünkü içeri girmek istiyorum.
t:neden?
a:çünkü yanına gelmek istiyorum.
tavşan kapıyı açar; dışarı çıkar. Alice’in tam yanında durur.
t:işte. Şimdi içerdesin.
Hikayemde…
-Seni daha çok seviyorlar öyle değil mi?
-Beni herkes sever. Fazla çekingensin. Sebebi bu. Eğer insanlara daha içten davranırsan sorun olmayacağına emin olabilirsin. Sadece biraz daha gayret et.
-Annem bile seni daha çok seviyor.
-Beni daha çok sevmiyor aptal Duru. Sen küçük olduğun için seninle daha çok seviniyor.
-Benden daha büyük olmana rağmen seni benden koruyor.
-Belki de tam tersidir. Çok sıkıcısın. Seninle konuşmak çok sıkıcı…
-Kimse benimle oynamıyor. Yalnızım, yalnızım, yalnızım.
-Yetişkinler buna ne diyorlar biliyor musun? Aptal.
-Hey küfür ettin. Seni anneme söyleyeceğim.
-Bu küfür sayılmaz ki babam sadece durumları tanımlamak gerektiğinde bazı kelimelerin kullanılmasında sorun olmadığını söyler unuttun mu? Bu da senin durumunu açıklar.
-Elif. Okula gitmek nasıl bir şey? Seneye bende başlayacağım. Korkuyorum.
-Çok korkutucu biliyor musun? Öğretmen dedikleri birisini başımıza dikiyorlar. Dadımız gibi bir dediğimizi iki etmeyen cinsten değil üstelik. Yani söylediğini yapmazsan seni dövebiliyor bile. Annemden bile dayak yememişken orada neler yapacağını düşünmek dahi istemiyorum. Bir keresinde çocuğun tekini kulaklarından tavana çivileyeceğini söyledi. Üst sınıflar bunu yaptığından bahsediyorlar. 5. Sınıftaki kız hani tüm aptalların peşinde olduğu neydi adı ha Şule bizim sınıfın tüm kızlarını etrafına toplayı bize dedi ki bak kimseye söylemeyeceksin. Annem bunu duyarsa beni öldürür. Bizim öğretmenimiz okulda gizli görevde olan bir ajanmış. Düşünebiliyor musun? Yani nasıl bir tehdit altındayız. Belki de okulda uyuşturucu satıcısı var. Aslında Duru şüphelendiğim birkaç kişi var. Son sınıflar gerçekten baş belası oluyor. Şu tüm 1. Sınıflara çelme takan çocuk biz yere düşünce paralarımızı istiyor bazen bazı çocukları tuvalete kilitlediği bile oluyor. Tanrım başıma gelmesini asla istemeyeceğim bir şey. Ondan ve sessiz bir kızdan şüpheleniyorum. Onu sürekli bahçedeki ağacın altında tek başına düşünürken görüyorum. Gözlerini ufka dikiyor ve sürekli düşünüyor. Bazı kızlar onunla alay ediyorlar.
-Okul gerçekten işkence gibi bir yer. Gitmek istemiyorum. Büyümek istemiyorum.
-Okul tıpkı o filmlerdeki gibi biliyor musun Duru? Orada kim olmak istersen o’sun. Güçlü olmak istiyorsan senden zayıfları çöp tenekesine sokarsın. Ezik olmak istiyorsan seni o tenekeye sokmalarına izin verirsin ve mutlu olmak istiyorsan…
Elif yastığını alıp kardeşinin kafasına geçirdi. Kardeşi kendisinden 1 yaş küçüktü. Onu ana okuluna göndermemişlerdi. Evde dadılarının olması avantaj sağlıyordu; ama Elif büyümüş okula başlamıştı. Ailesinden ayrılmak gibi ya da annesini özlemek gibi sorunları yoktu. Anneleri çalıştığı için zaten çocuklukları ondan uzakta geçmişti. Anne ve babalarını sadece yemek zamanı ve 1 saat neler yaptıklarını konuştukları esnada görürlerdi. Sonra uyku zamanları gelirdi. Bazen onların tartışmalarına şahit olurlardı. Kardeşi kulaklarına yastıkları bastırır yüksek sesle şarkı söyler ve konuşulanları duymamaya çalışırdı. Elif’se tüm dikkatini verir olup biteni anlamaya çalışırdı. Ne kadar tartışırlarsa tartışsınlar sonuç hep aynı olurdu. Daima kazanan anneleri olurdu. Babaları ise kapıyı şiddetle vurup evi terkederdi. Elif bu tartışmaların nereye varacağını biliyordu.
Ertesi gün annesi bir psikolog ile görüşecekti. Milyonuncu kez farklı birinin odasına sürüklenecekler akşam olduğunda anneleri hiçbir şey olmamış gibi sofrayı hazırlayacak babaları eve kızlarına aldığı çikolatalar ve oğluna aldığı oyuncak araba elinde gelecekti. Her şey rahatsızlık derecesinde normal olacaktı ve Elif bir kez daha bu sahte ortamdan nefret edecekti. Sonra tam o anda annesinin kendisine yönlenmiş acınası bakışlarını görecekti. Annesinin bakışları empati doluydu. Şu yeni çağın sözü her yerde geçiyordu. Anlamını bilmese dahi onun için bu söz uygundu. Elif ise bu bakışlarda farklı şeyler hissediyordu. Anlamını anlayabiliyordu o bakışlar böyle şeyler olur ifadesiydi ama içinde sanki bir şeyler de eksikmiş gibi geliyordu.
Annesi Elif’e milyonlarca çocuk kitabı da alsa Elif kendisine uygun olmayan filmleri izleyecek geze el feneri ile yorganının altında annesine ait ve genelde onun yaşına uygun olmayan cinayet romanlarını ve o açık aşk hikayelerini okuyacaktı. Ekonomi kitapları her zaman es geçtiği kitaplardı. Psikolojik gerilimleri seviyordu. Sonunda kendisini şaşırtan kitapları… Hayatından farklı olarak enteresan olan kitapları…
Okumayı daha 4 yaşında öğrenmişti. Dadısı ile annesi sayesinde 2 yaşında harfleri çalışıyorlardı. 4 yaşına geldiğinde kolaylıkla okuyabiliyor ancak yazmada bazı problemler yaşıyordu. Okula başladığında ise hepsi düzelmişti ve hatta çarpım tablosunu dahi ezbere biliyordu. Annesi onunla gurur duyduğunu söylerdi. Gülümser ve gerçekten bu kadar zeki olduğu için kendisiyle inanılmaz gurur duyduğundan bahsederdi. Duru’ya dönüp ablası gibi olması gerektiğini ve bunun için milyonlarca yılın geçmesi gerektiğini söyler önce Duru’nun kalbini hırpalar sonra karşısında ağlamamak için kendisini zor tutan kıza acırmışçasına başını okşayarak sana inanıyorum derdi. Elif farkındaydı. Annesi kendisi ile gurur duyuyordu ama hiçbir zaman ona inandığını söylememişti. Hiçbir zaman saçlarını o şekilde okşamamıştı. Annesinin bakışlarında kitaplarda geçen acıma duygusunu görüyordu aynı kadının bakışları Duru’ya döndüğünde ise sevgisini gizlemeye çalışan aptal sarışın edalarına bürünüyordu. Beceriksiz bir aptal sarışın…
Sonra bir gün her şey değişti. Annesi yeni bir arkadaş bulmuştu. Çilli bir arkadaş… Garip aksanıyla mükemmel Türkçe konuşan oldukça sevimli ama bir o kadar sevimsiz bir arkadaş… Naneli şeker gibi… Sizi ferahlattığını hissedersiniz ama boğazınızın kavrulmasına o acıya engel olamazsınız. Kadının siması tam da bu şekildeydi. Yeni birisi yeni bir oyun alanı demekti. Hafta sonu anneleri çalışmadığında ve dadıları tatilde olduğunda önce yemek yerler sonrasında bu doktor yoluna girerlerdi. Bu sefer ofisin girişi büyüktü. Annesinin girdiği odanın hemen yanında çocuk oyun alanı vardı. Annesi doktoru ile konuşurken çocuklar bu odada bekleyeceklerdi.
Elif olanca gözüyle odaya göz gezdirdi. Köşede minik bir atlıkarınca vardı. Bir dolap baştan aşağı pelüş oyuncaklarla doluydu. Çocukça şeyler… Sonrasında bir köşede çocuk kitaplarını fark etti. Duru kendisi gibi değildi. Çoktan eline aldığı 2 barbie bebek ile oyun alemine dalmıştı. Elif raftan bir kitap aldı.
Alice Harikalar Diyarı’nda
Başlığı hoşuna gitmişti. Kardeşinin aptal oyunlarından kaçmak için güzel bir yoldu. Bir kenara oturdu. Annesi onları kontrole gelmişti. Başını kitaptan ayırmadan annesinin gitmesini bekledi. Duru kendisini oyuncak bebeklere kaptırmış hiçbir şeyin farkında değildi. Sürekli soruyordu.
-Söylesene Elif. Okulda hiç yakışıklı oğlan var mı?
-Son sınıftaki öğrencilerin ergenlik döneminde olduklarını söylüyorlar.
-Ergenlik dönemi ne?
-Ekşi sözlük’e göre kafaları yerine kıçlarını düşünmek için kullanıyorlar.
-Çok saçma. Hem nasıl bir sözlük o. Benim sözlüğümde genelde normal tanımlar kullanılıyor ve
küfür etmiş sayılırsın bunu anneme söyleyeceğim.
-Her boku anneme taşı zaten. Bunu da söyle istersen. En fazla iki yararlı söz söyleyip beni kendi
halime bırakacak.
-Hey Elif acaba sen de ergenlik dönemine erken girmiş olabilir misin?
-Daha ne olduğunu bilmediğin bir şey için bu şekilde konuşma aptal.
-Hadi ama heceleyerek okuyor olabilirim ama biliyorsun okuduğun kitaplara şöyle bir göz attım da nasıl derler. Çocukların oynadığı oyunlar farklıydı. Onlar birbirleri ile oynuyorlardı.
-Onları bir daha sakın karıştırma!
-Annemin de aynı şeyi sana söylediğini hatırlıyorum.
-Seninle ben farklıyız. Sen daha küçüksün.
-Senden yalnızca 1 yaş küçüğüm. Elif okulda hiç birinden hoşlandığın oldu mu peki?
-Hayır onların hepsi salak ben daha olgun kişilerden hoşlanıyorum.
-Eh bende bu yaşta hala altı bezlenen mız mız oğlanlardan hoşlanmazdım haklısın.
-Sen ne anlarsın aptal.
-Haklısın hiçbir şey anlamıyorum. Anlamakta istemiyorum. Ben hiç aşık olmayacağım. Bence
iğrenç bir duygu. Birisinin dilini ağzına sokması gerçekten hoşuna gidiyorsa kendi bkunu yemekten çekinmemelisin. Aynı mikrop sonuçta.
-Küfür ettiğini anneme söyleyeceğim Duru. Barbie bebeklerini öpüştürmenden hiç meraklı olmadığın belli oluyor.
-Ben sadece filmlerde kızların ayağını havaya kaldırtan masum öpücükleri merak ediyorum. Babamın anneme verdiği öpücük gibi. Sevgi dolu ve masum…
Elif kardeşinin aptal sohbetinden sıkılmıştı. Yaşlarının küçük olduklarını biliyordu. Bu çokta problem değildi. Ömür olduğu sürece yaşanacak çok şey bilinecek çok oyun vardı. Eğlenceli olabilirdi. Sadece hayatının basit bir oyun olmasını isterdi. Son anına kadar şahane bir biçimde kurgulanmış eğlenceli bir oyun.
Sonrasında gözüne balkona açılan kapı ilişti. Kardeşi tekrar oyuna dalmış gibiydi. Yavaşça kapıyı açtı. Karşısında bir köşesi kırmızı çiçeklerle süslenmiş bir balkon çıktı. Minik bir balkondu ama yine de bir kişi için oturacak bir yer vardı. Elif kapıyı usulca üstüne çekti ve yerine oturup dışarıya baktı. Balkon arka sokaktaki otoparka bakıyordu. Kendi arabalarını hemen orada seçti. Birkaç tane de pahalı gözüken oldukça bakımlı araba vardı. Hemen köşede bir köpek yemek yiyordu. Otopark bekçisi olsa gerek diye düşündü Elif. Sonrasında göğe baktı derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu ve kitabına koyuldu. Alice yine aptal maceralarından birine koyulmuştu. Yine de sayfalar geçtikçe o küçük tavşanı kendisi bulmak istiyordu. Bu sıkıcı hayatından çıkıp kendisini inanması imkansız diyarlara götürecek kendi minik tavşanıyla bir an önce tanışmak istiyordu.
Kitap okuyuşunu bölen kızıl saçlı kadının tiz sesi oldu.
-Eğer rahatlamanı sağlayabildiysem başlayalım o halde. Problemin nedeni için en baştan başlamamız en uygunu olacak. Bu sefer kalıcı çözümler bulacağız birlikte.
-Tamam.
Annesinin sesini duyabiliyordu. Aslında ilgisi yoktu ama annesi çocukluğundan bahsediyor gibiydi. Hiç duymadığı bir hikayeydi bu. Annesi asla kendisi ile ilgili hiçbir şeyi anlatmazdı ve şimdi burada bu noktada annesini avucunun içinde gibiydi kendisine bir hikaye anlatıyor gibi. Önce derin nefes alışını duydu sonrasında ağzından dökülen sözleri.
Her şey demişti annesi her şey ben küçükken başladı aslında.
Yalnızdım…
Alice yerleri rengârenk karolarla kaplı avluda buldu kendini. Avlunun etrafı kapılarla çevrilmişti ve avlunun arkasından gelen ses; tavşanın kapılardan birinin arkasından ona seslenmekte olduğunu işaret ediyordu.
Alice tavşanın hangi kapının arkasında olduğunu, ses yordamıyla buldu ve kapının önüne geldi. Kapıyı çaldı sonra açmaya çalıştı. Âmâ kapı kilitliydi. Tavşan bağırdı:
t: neden kapıyı çalıyorsun?
a:çünkü içeri girmek istiyorum.
t:neden?
a:çünkü yanına gelmek istiyorum.
tavşan kapıyı açar; dışarı çıkar. Alice’in tam yanında durur.
t:işte. Şimdi içerdesin.
Hikayemde…
he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.



9. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 175 mesaj ] |
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız |