Saf Dilek (Bittii... ^^ )
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 20, 21, 22, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic
 

Fanfıcım nasıl???
Tamamen mukemmel, boyle devam et, cok bekletme bızı :D
66%
 66%  [ 8 ]
sadece guzel dıyebılırım
25%
 25%  [ 3 ]
Tam anlamıyla berbat sen de buna fanfıc dıyosan bılemıyorum yanı :(
8%
 8%  [ 1 ]
Acıkcası bastan guzeldı ama sonradan sacmalamaya basladın, daha cok sailor moon ıstıyorum...
0%
 0%  [ 0 ]
Okuyorum ve bayılıyorum ancan yorum yazmıyorummmm
0%
 0%  [ 0 ]
Toplam Oylar : 12

Yazar
Mesaj
Deno Starlight
Aşk'ın Koruyucusu
Aşk'ın Koruyucusu



Yaş: 30
Kayıt: 11 Nis 2010
Mesajlar: 1,211
Cinsiyet: Kız
Nerden: Ikebukuro
Teşekkür: 180

Durumu: Çevrimdışı

Deno Starlight
Aşk'ın Koruyucusu
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
muhteşem Hayranlık Besliyor

BENI BIR DAHA ODAMDAN VE BILGISAYARIMDAN AYIRMAYIN NE OLUR

ONO DAISUKE <3
Imzama tıklamanız halinde bloguma giriş yaparsınız
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
26 Eyl 2010 14:51
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~

aleynatacyildiz
Vazgeçilmez Üye
Vazgeçilmez Üye

Avatar

Kayıt: 23 Oca 2010
Mesajlar: 561
Teşekkür: 87

Durumu: Çevrimdışı

Avatar
aleynatacyildiz
Vazgeçilmez Üye
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Zamanım olduğunda okuyacağım.
Şimdi dersimi yapıom ödevlerimi diyebilirim.
Yeni bölümü bekliyorum tatlım. Göz Kırpıyor


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
26 Eyl 2010 18:34
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Biri Beni Durdursun



Yaş: 28
Kayıt: 07 Eyl 2010
Mesajlar: 977
Cinsiyet: Kız
Nerden: Tohsaka Malikanesi'nden
Teşekkür: 402

Durumu: Çevrimdışı

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Yorumlar için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorummm, begenmenize gerçekten çok sevindim, ve sizlere yeni bölümü sunuyorum, iyi okumalar...

6. Bölüm

“Ne Prenses Diana mı? Dünyaca ünlü elmas milyarderi mi?” okul çıkışında kızlarla tapınakta buluşmuştuk.
“Luna sence aradığımız kristal onda olabilir mi?”dedi Yaren.
Aradığımız bir kristal vardı. Gümüş Egemenlik Kristali ve olabileceği ihtimali yüksek yerlere bakıyoruz…
“Haklısın Yaren, iyi fikir…” elimizde bir gazete vardı. Ve orada saati ve ne zaman olacağı yazmıyordu.
“Eee? Ne zaman?”
“Öhöm, ben biliyorum.” Şaşkına döndüler.
“Nasıl?”
“Babam verilecek olan davette görevli, biliyorsunuz ki o bir gazeteci! Ben de öğrendim. Bu gece saat on civarı. Hazine de on bire doğru gösterilecek…”
“Harikasın Peri!” bunları biliyorum zaten…
“O zaman bu gece bir plan yapıp oraya sızalım! Aslında, galiba bir fikrim var! Peri dönüşüm kalemiyle bir prensese dönüşecek ve davetliymiş gibi içeri girecek. Hazineyi kontrol etmek için biz de bekleyeceğiz. Hazine ortaya getirilecek. Sonra da Peri hazineye bakacak. Bizim kristalse alacak ve kaçacağız! Bir durum olursa diye de biz balkon tarafında bekleyeceğiz!” vay be müthiş plan…
“Eda sen bunu ne zaman planladın?”
“Şimdi,” gözlerimi devirdim.
“Müthişsin!”


-> O GECE:

“Evet, kızlar nasılım?” ikisinin de gözleri büyüdü. Beyaz bir elbise giymiştim. Kısaydı. Günümüz prensesler hep kısa giyiniyordu. Elbisenin etek kısmı katlıydı. Katların arasında siyahlıklar vardı. Ayaklarımda topuklu siyah ruganlar vardı ve yürümekte zorlanıyordum. Herhalde birine çarpıp düşecektim. Saçlarım Dağınık gibiydi ama üst kısmında yumrularım duruyordu. Hafif bir tonda makyajım vardı.
“Harika!”dediler ağızları açık bir biçimde.
“İyi o zaman ben içeri giriyorum. Şans dileyin…”
İçeriye girdim ve kayboldum. Birçok insan vardı ve hepsi maskeliydi. Şişman bir kadın maskesi ona olmuyor diye atacaktı ki elinden kaptım ve yüzüme oturttum. Ben maskeyi takmaya çalışırken bir kadına çarptım. Biliyordum böyle olacağını! Yüksek topuklar + geçer körlük = çarpışma! Üstüme meyve kokteyli dökülmüştü. Bir su çeşmesinin önüne oturup elbisemi temizlemeye başladım. Kısacık eteği çitiliyordum resmen. Çıkıyor galiba… Ama maskeden pekiyi göremiyorum. Maskemi çıkardım. Biri omzuma dokundu.
“Güzel prenses, bu dansı bana lütfeder misiniz?” bu ses… Arkamı döndüm.
“Smokinli Şövalye ama nasıl?”
“Rüya gibi… Bu kadar güzel bir prenses olacağını sanmazdım…” kızardım.
“Sağ ol…” Dans ediyorduk. Etrafımızdakiler de dans etmeyi bırakıp bizi izlemeye başladılar. Ben ki dans etmesini bilmeyen Peri, şimdi vals yapıyordum… Biri bileğimi tuttu.
“Peri!” Luna’ydı bu. Ona baktım, hafif bir endişe vardı simasında. Onu görmezden gelip önüme döndüm. Önüme döndüğümde Smokinli Şövalye gitmişti. Bütün bedenim sımsıcak oldu. O sırada çığlıklar yükseldi.
“Prenses, Prenses hazinelerini çalıp kaçıyor! Bir şeyler yapın!”
“Kendi hazinesini bir insan neden çalar ki?” Luna başını salladı.
“Kötü güçlerin etkisinde gibi, hadi!”
Prensesin odası son locanın oradaydı. Eteğimi açılmaması için iki elimle sıkıca tutum ve koşmaya başladım. Prenses tüm hazineyi balkona götürüyordu.
“Prenses ne yapıyorsunuz?” Hızla döndü. Gözleri alev saçıyordu sanki!
“Bana karışamazsın! Ufaklık!” Bana doğru koşarak geliyordu. Kaçamadım ve beni yakaladı. Balkona doğru götürdü ve aşağıya itti. O sırada eldivenimden birisi tuttu. Maske…
“Aah, Smokinli Şövalye!” Eldivenimden sıkıca tutuyordu. Kolum kopacaktı neredeyse. Aşağıya sarkan kolumdan sesler geliyordu.
“Peri?”
“Eda!?”
“Prenses hazineyi aldı gidiyor!”dedi Yaren sinirle. “Şeytani bir gücün etkisi altına alınmış! Hayır! Düşmanın etkisi altında!” Prenses gülüyordu. Smokinli Şövalyeyi de ittirdi. Artık bizi kimse kurtaramazdı.
“Peri! Kalemini kullan!” o an aklıma bir şey gelmedi. Sonradan çaktım olayı. Kalemi fırlattım ve kalem bir şemsiye olarak geri döndü. Kulpunu sıkıca tuttum. Smokinli Şövalye de son anda belimi sıkıca kavradı. Yavaşça yere iniyorduk. 2. kattan inmemize rağmen süreç o kadar yavaştı ki… Sonunda ayaklarımız yere değdi. Smokinli Şövalye gülümsüyordu.
“teşekkür ederim.” Hızla gözden kayboldu.
“Smokinli Şövalye!?”
Prensesin içindeki küçük canavar sonunda dışarıya çıkmıştı ve prenses son derece normal görünüyordu. Küçük canavar gerçek anlamda küçüktü. Diğerlerine göre daha şirindi. Hemen dönüştüm.
“Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!” aynısını bana koşarak yaklaşan Eda ve Yaren de söyledi. Yaren, ateşler içinde dönüşürken Eda suların içine giriyordu. İkisi de ayrı ayrı güzellerdi. Luna bacağımın yanında bekliyordu.
“Şimdi yeni bir hamle kullanacaksın. Ayın Dilek Gök gürültüsü!” Ellerim ve kollarım yeniden istemsizce hareketlendiler. Ellerim rapçilerin yaptığı değişik şekillerden birine büründü. Başımın yanına iki elimi de çapraz şekilde birleştirdim. Bacaklarımı iki yana açtım.
“Ayın Dilek Gök gürültüsü!” Küçük canavar hamleme dayanamamıştı. Parçalara ayrılmıştı.
“Nasıldım?” kızlar bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
“Ne var? Ne oldu?” kızlar bir şey söylemiyorlardı. O sırada Smokinli Şövalye tekrar geldi.
“Tacının olmadığını söyleyemiyorlar.”dedi.
“Ne!?” Yakınlardaki bir fıskiyeye gittim. Sudaki aksime baktım. Alnımda tacım yoktu. Olamaz! Son savaşta onu kullanmıştım ve artık yoktu. Gözlerim dolmuştu biraz. Ardımdan kızlar ve Smokinli Şövalye geldi.
“Üzülmene gerek yok,”dedi Smokinli Şövalye göz kırparak. İçim sıcacık olmuştu.
O anda alnım parıldadı. Dönüşüm geçirdiğim zamanki gibi saçlarım uçuştu ve alnıma yepyeni bir taç geldi. Diğer tacımdan daha farklıydı. Küçücük yumruları vardı. Ve rengi daha berraktı.
“Vay be! Bu müthiş…” Eda bana katılır şekilde başını sallarken Yaren, benim neden yok dercesine arkasına dönmüştü.
“Eh, parti daha bitmedi… Hadi içeri girelim…”dedim bir hevesle. Bana onay verdikten sonra kızlar içeriye koştular. Prenses’in bütün mücevherlerini incelediler. Hepsine ayrı ayrı bakıp, denediler… Ben de o sırada büfe kısmındaki yemeklerden atıştırdım…
----------------------------
Smokinli Şövalye-


Prenses… Aradığım kız da bir prenses… O olabilir mi? Maskemi ve smokinimi giyip içeriye girdim. Kimseyi tanımıyordum ve sıkıcı bir durumdu bu… İlerlemeye başladım. Bir kız koşarak yanından geçti. Acelesi vardı. Bir şey düşürmüştü sanki. Yere baktım ve zarif bir mendil gördüm. Katlarını açtım. Dibinde bir tavşan vardı. Yanında da bir yazı… “Peri…” Bu kız… Şu sürekli karşılaştığım kız… O… Az önce yanımdan hızla geçen kız su çeşmesinin yanında oturuyordu. Dikkatle yüzüne baktım. Ay Savaşçısıydı. Yüzünde maskesi duruyordu. Beyaz, kısa bir elbiseyle su çeşmesinin yanında oturuyordu. Saçlarını yarı salmıştı. Maskesi duruyordu. Ben onu incelerken maskesini çıkardı. O gözler… Yanına gidip omzuna dokundum.
“Güzel prenses, bu dansı bana lütfeder misiniz?” arkasını döndü hemen.
“Smokinli Şövalye?”
“Rüya gibi… Bu kadar güzel bir prenses olacağını sanmazdım…”dedim hiç düşünmeden…
“Sağ ol…” gülümsedim. Dans etmeye başlamıştık ki kedisi geldi. Hızla kayboldum.
“Prenses, Prenses hazinelerini çalıp kaçıyor! Bir şeyler yapın!” hemen prensesin odasına gittim. Hazinesine sarılıyordu. Tam hamle yapacağım sırada içeriye Peri girdi. Eteğini elleriyle tutarken tam bir prenses gibiydi.
“Prenses ne yapıyorsunuz?”diye sordu.
“Bana karışamazsın! Ufaklık!” Müdahale edemeden kızı balkondan attı. Koşarak gittim ve elinden tuttum. Tekrar aynı his…
“Aah, Smokinli Şövalye!” Eldiveninden sıkıca tutuyordum onu. Aşağıya sarkan kolundan tanıdık sesler geliyordu.
“Peri?”
“Eda!?”diye seslendi.
“Prenses hazineyi aldı gidiyor!”dedi sinirle birisi. “Şeytani bir gücün etkisi altına alınmış! Hayır! Düşmanın etkisi altında!” Prenses güldü ve beni de ittirdi. Düşüyorduk…
“Peri! Kalemini kullan!”diye bağırdı biri ve Peri kalemi havaya atıp tuttu. Artık bir şemsiyeydi. Kulpunu sıkı sıkı tuttu. Ben de o sırada belini kavradım. Hızla yere düştük. Çok hızlıydı. Ayaklarımız yere değiyordu artık. Ona bakıp gülümsedim.
“teşekkür ederim.” Hızla gözden kayboldum.
“Smokinli Şövalye!?”diye bağırdı arkamdan. Kalın bir ağacın arkasına geçtim.
“Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!” dedi kızlar toplanıp.
Elleri ve kolları bir ahenk içerisinde dönüyordu. Çok zarifti. Bacaklarını iki yana açarak bağırdı..
“Ayın Dilek Gök gürültüsü!” Küçük canavar hamleye dayanamamıştı. Parçalara ayrılmıştı.
“Nasıldım?” o an fark ettim. Her zamanki tiarası yoktu.
“Ne var? Ne oldu?”
“Tacının olmadığını söyleyemiyorlar.”dedim direkt.
“Ne!?” Yakınlardaki bir fıskiyeye gitti. Kendine bakıp mırıldandı. Yanına gittim.
“Üzülmene gerek yok,”dedim göz kırparak. O anda alnı parladı. saçları uçuştu ve alnına bir tiara geldi.
“Vay be! Bu müthiş…” diyerek gülümsedi. Ben de içeri girdim. Bir bardak soğuk su iyi giderdi şimdi. Büfeye gidip soğuk bir su aldım. O sırada içeri Ay Savaşçısı da girdi. Beni görmüyordu.
“Hmm… Ne içsem? Şu güzele benziyor…”diyip masadaki bütün şişeyi bitirdi. Ve ardındakileri de… Küçük birine göre hayli dayanıklıydı. Aradan bir iki dakika geçtikten sonra ileri geri sallandı. Düşecek gibiydi. Arkasına geçtim. Düşerse tutmak için.
“Ah!” diyip kollarıma düşüverdi. Kucağıma aldım onu. Kollarını açıp bana sarıldı. Ne ilginç bir kız ama… Gözlerin açıp bana baktı. Gülümsedi.
“Mmm… Sen de nereden çıktın? Mamoru?…” gözlerini kapattı. Şaşkındım, ayıkken hatırlamadığı beni şimdi hatırlıyordu. Küçük bir bebek gibi uykuya dalmıştı. Pencerenin önüne bırakıp yatırdım onu. Sonra da yanına oturdum. Kim bu kız? Aradığım kişi mi? O olmasa bile onu bir kere öpmek isterdim. Yanına yaklaşıp öptüm.
Bu hissi biliyorum sanki… Gözümün önünden hızla bir şey geçti.
“Ellerini onun üstünden çek hemen!”diye bağırdı siyah saçlı bir kız. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
“Ona bir daha dokunma! Yoksa canını acıtırım!” güldüm ve ona son kez bakıp pencereden atladım.



Peri'nin elbisesi (:




Haftaya Görüşmek Üzere Dil Çıkartıyor


I'm the bone of my sword.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
26 Eyl 2010 18:40
*rol tanrısı*
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Kayıt: 07 Tem 2010
Mesajlar: 1,389
Nerden: Eled Wethrin [gölgeli dağlar]
Teşekkür: 341

Durumu: Çevrimdışı

*rol tanrısı*
Güzelliğin Savaşçısı
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
çoooook güzeldii Hayranlık Besliyor haftaya görüşmek üzere ... bekliycem fanficini Hayranlık Besliyor

[central] [/central]
[central][/central]

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
27 Eyl 2010 21:17
Daisy~
Biri Beni Durdursun
Biri Beni Durdursun



Yaş: 28
Kayıt: 07 Eyl 2010
Mesajlar: 977
Cinsiyet: Kız
Nerden: Tohsaka Malikanesi'nden
Teşekkür: 402

Durumu: Çevrimdışı

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Bölümü vermeden önce sizlere Eski Yunan tanrılarından bazılarının adlarını vermek istiyorum... Bölümü okurken şaşırmayalım diye..

Aphrodite - (Afrodit, Venüs), aşk ve güzellik Tanrıçası. En güzel Tanrıça şüphesiz kızıl saçlı Afrodit'ti. Afrodit aşk Tanrıçası olup, insanların birbirlerine sevgi ile yaklaşması için üzerlerine aşk iksirini damlatan, çiçekleri ve ağaçları baharda rengarenk donatarak,doğayı canlandıran üretken bir Tanrıçadır.

Ares - (Mars) - Savaş Tanrısı. Zeus ile Hera'nın oğlu. Homeros'a göre, son derece katı yürekli, kinci bir Tanrıdır. Arkadaşları olan Deimos 'korku', Enyo 'Felaket'; Phobos 'Dehşet'; Eris 'Kavga' ve ölüm Tanrıları Kerler ile Ares'in yanından hiç ayrılmazdı. Yunanlılar Ares'i pek sevmezlerdi ve bu nedenle onun tapınağına rastlamak imkansızdır. Romalılara göre ise Mars üstün, soylu bir görünüşü olan hiç yenilmeyen bir Tanrıydı.

Endymion - Yunan mitolojisinde Latmos dağında yatan güzel bir delikanlı.

Helen - Yeryüzündeki en güzel kadın,

Luna - Romalıların Ay Tanrıçasına verdikleri ad. Yunanlar ona Selene derler.

Merkur - (Mercurius) - Hermes'in Latince ismi. Hermes rüzgar Tanrısıdır, babası Zeus annesi ise yağmur perilerinden biri olan Maia'dır. Kanatlı sandalları, başında kanatlı bir başlık, elinde de kanatlı bir asa olan Hermes aynı zamanda Tanrıların habercisidir.

Zeus - (Jüpiter) Zeus Tanrıların kralıdır. O Olimpos'ta altın tahtında oturur. Zeus başkan, Gök'ün hükümdarı, Yağmur Tanrısı, korkunç şimşeği fırlatan Bulut Toplayıcısıdır.

7. Bölüm

Üç savaşçı olarak yola devam ediyoruz. Aslında dört… Smokinli Şövalye’yi de sayarsak tabii… Bana o kadar çok yardımı oldu ki… Bazen kendimi tamamen onu düşünürken buluyorum… Bana gülüşünü, dokunuşunu… Güven verişini… Acaba… Acaba aşk dedikleri şey bu mu?
“Peri!?” Luna yine bağırıyordu. Tapınakta toplanmış konuşuyorduk. Eda olası savaşçıları araştırıyordu. Birkaç tahmini de vardı. Bu kadar çok çalışırken nasıl aynı zamanda bakımlı olabiliyordu anlamıyorum… Her zaman kremlidir. Hatta kahve tonundaki saçları ara sıra kremlerden dolayı beyazlardı. Yaren’de de beyazlanma vardı. Ama onunkilerin nedeni giydiği beyaz elbiselerdendi. O da ateşe bakıp umutla bekliyordu. Ama bir şey çıkmamıştı.
“Peri, sen de uğraşsan diyorum!”
“Ben savaşçıyı havada kaparım!” tapınaktan çıkıp anayolda yürümeye başladım. Arkamdan Luna geliyordu. Karşıya geçmek için durduğumda geri döndü. Karşı taraftaki kalabalığa baktım. Hiç tanıdık yoktu sanırım. En soldaki adam, smokinli olan… Bana… Bana göz kırptı! Etrafıma baktım. Kimseler yoktu! Hemen kendimi karşıya attım. Korna sesleri arasında biri kolumu tutup beni geri çekti.
“Ne halt yiyorsun sen? Delirdin galiba!?” kafamı iki yana salladım. Ne yapıyordum ben cidden? Birisi için kendimi tehlikeye mi atıyordum? Bu kadar delirmemiş olmam lazım… biri için az önce gerçekten de kendimi tehlikeye mi attım ben!?
“Sen iyi misin? Alo!?” kafamı çevirdim. Bizim okulun formasını giymiş, şirin bir kızla karşılaştım. Kahverengi uzun saçlarını tepeden atkuyruğu şeklinde toplamıştı. Önden perçemi vardı. Perçemi ela gözlerini gölgeliyordu.
“İyiyim, çok teşekkür ederim. Ben Peri,”dedim elimi uzatarak. O da elini uzattı.
“Ben de Seval, daha dikkatli olmalısın Peri,”dedi göz kırparak.
“Peki, olurum, gel de sana teşekkür edeyim,”dedim elimle oyun merkezini göstererek.
“Olur,”dedi gülümseyerek.
“Ama önce okula uğramalıyım… Resmimi almak istiyorum da.”
“Pekâlâ,”dedi tekrardan gülümseyerek. Beraber okula kadar yürüdük. O girişte beklerken ben de sınıfların oraya çıktım. Masaların üstünde birçok resim vardı. Benimki en önde, mavi masanın üstündeydi. Üzerindeki puanlama cetveline bir göz atayım dedim.
“Peri AYBER – gayet yetenekli bir öğrenci – 100 puan.”
İşte budur bebeğim! 100 puan ha? Koşarak dışarı çıktım. Seval’e doğru bağırarak yürüdüm.
“Bak, ben 100 aldım!”resmimi inceledi. Düşüncelere daldı. Geçen bir dakikanın ardından bana döndü.

“Bu kim?” diye sordu bana Ay Savaşçısını göstererek.
“Şey, geçen gece gökyüzünde gördüm onu. Süzülerek uçuyordu. Bir savaşçı olmalı. Sailor V gibi.”
“Anlıyorum, şu alttaki de sensin sanırım.” Başımı evet anlamında salladım ve yürümeye koyuldum. Ana yola çıkıp oyun salonuna doğru yürümeye başladık. Seval durmadan bir şeyler anlatıyordu. Arada bir başımı evet anlamında sallayıp, hıhı, diyordum. Aklım başka âlemlerdeydi. Onu düşünüyordum. Acaba şimdi nerelerdedir?
GÜM!
“Ah başım!”dedim kaldırımdan kalmaya çalışırken. “Önüne baksana sen!?” kaldırımda benim gibi yatan çocuk elinde resmimle kalktı. Yine o!
“Yine mi sen?”dedim oturduğum yerden. Çocuk bana ışıltılı gözleriyle baktı.
“Peri’ydi di mi?” hafızamı yokladım.
“Evet, Mamoru’ydu di mi?” gülümsedi. “Evet,”elini uzattı. Tutmadım ve kafamı başka yön çevirdim.
“Hangi dağda, ne öldü?” gülümsedi tekrar. Seval elimden tuttuğu gibi kaldırdı beni. Resmime baktım. Ne ara almıştı elimden?
“Resmimi geri ver!” eline baktı. Resmi yön tutup inceledi.
“Gerçekten de çok güzel, harika bir k- çizim…” öksürdü. “yeteneklisin…” HÖNK!?
“Bu ne naziklik?” yine gülümsedi. Resmimi bana uzattı. Sertçe elinden çekip aldım. Bana bakarak göz kırpıp uzaklaştı. Önce onu düşünmedim. Ama iki saniye sonra arkamı dönüp ona baktım. Seval beni yavaşça dürttü.
“Dalyan gibi çocuk! Tütütü! Kim bu?” ona ne oluyor yha? İki dakika önce gördüğü bir çocuğa böyle mi davranıyordu? Ne terbiyesizlik! Hiç etik değil!
“Hayrola Seval beğendin galiba!?” tek kaşı yukarda baktı.
“Pardon canım sevgilin olduğunu bilmiyordum…”
“Ne sevgilisi yha?”
“E ne diye sahipleniyorsun o zaman?” hızla yürüyüp uzaklaştım onun yanından. Ne gıcık bir tip böyle? Öyle biriyle ben ha? Yok artık!
“Peri?” Luna’ydı bu. Koşarak kucağıma atladı. “İyisin di mi?”
“Evet, neden?” gözlerine bir rahatlık oturdu.
“Yaren,” bizim kahin kızımız yine ne yumurtladı acaba? “senin maskeli biri tarafından kaçırılacağını söyledi.” Ne saçma!
“Luna, ben kendimi koruyabilecek yaştayım yani. Ayrıca bir savaşçıyım. Beni düşünmen hoş ama başım belada değil…”
“Gel eve gidelim,”dedi beni çekiştirerek.
“Peki, Luna,” dedim ve yürümeye başladım. Luna gelmiyordu.
“Işınlansak?”dedi şirince. Tebessüm ettim sadece…
-------------------------------------------------------------
Smokinli Şövalye -
Peri… Peri… Peri… Ay Savaşçısı Peri… Onu izlemeye karar verdikten sonra aklımdan bunlar geçiyordu.
Bir tapınakta toplanmıştı arkadaşlarıyla. Konuşuyorlardı sürekli. Ben de çatının üstünde oturmuş düşünüyordum. Aniden kapı çarptı.
“Ben savaşçıyı havada kaparım!” işte kızımız… Anayolda hızlı hızlı yürüyordu. Ardından da siyah kedicik… Kedicik tempoya dayanamadığından geri döndü ve ben de takibe başladım. Karşıya geçmek için bekliyordu. Bense onun arkasındaki banktaydım. Birden hipnotize edilmişçesine karşıya doğru koşmaya başladı. Tam onu geri çekmek için kalkacakken cüsseli bir kız kolundan tutup hızla onu kendine çekti.
“Ne halt yiyorsun sen? Delirdin galiba!?” kafasını salladı. Bu kızın derdi neydi? İntihar mıydı?
“Sen iyi misin? Alo!?” kafasını çevirdi. Kızı inceliyordu.
“İyiyim, çok teşekkür ederim. Ben Peri,”dedi elini uzatarak. O da elini uzattı.
“Ben de Seval, daha dikkatli olmalısın Peri,”dedi göz kırparak.
“Peki, olurum, gel de sana teşekkür edeyim,”dedi. Kız da hemen kabul etti.
“Olur,”
“Ama önce okula uğramalıyım… Resmimi almak istiyorum da.”
Ben de takibe devam ettim. Okulun içine girince cüsseli kızın yanına gittim.
“İyi günler, acaba az önce içeri giren kızın arkadaşı mısınız,” evet anlamında başını salladı.
“O zaman bana adını söyler misiniz?”
“Adı Peri,”o kadarını nenem de biliyor zaten! “Soyadından emin değilim ama Ayber sanırım.”
“Teşekkür ederim.” Peri okuldan bağırarak çıkmıştı. Hemen gözden kayboldum. Onların ters yönünde sırf resme bakmak için yürümeye başladım. Biraz daha ilerledikten sonra onları yakaladım. Şansıma kız da dalgındı.
GÜM!
“Ah başım!”dedi kaldırımdan kalmaya çalışırken. “Önüne baksana sen!?” beni görünce sinirlendi.
“Yine mi sen?” Ona nedense bir sıcaklıkla bakıyordum.
“Peri’ydi di mi?” Boş boş baktı önce
“Evet, Mamoru’ydu di mi?” gülümsedim. “Evet,”elimi uzattım. Tutmadı ve tersledi.
“Hangi dağda, ne öldü?” gülümsedim yine. Kız elinden tutup kaldırdı Peri’yi.
“Resmimi geri ver!” elime baktım. Resmi yön tutup inceledim. İşte o güzel kadın… Ay Savaşçısı ve yanında daha da güzel olan Peri…
“Gerçekten de çok güzel, harika bir k-”bana ilginç bir şekilde baktı. “çizim…” öksürdüm. “yeteneklisin…”
“Bu ne naziklik?” yine gülümsedim. Resmini ona uzattım o da sertçe elimden çekti. Ona bakarken gözümü kırptım. Sonra da uzaklaştım. Bir çatının üstüne çıktım ve dinlendim. Geceye doğru telefonum ötmeye başladı. Amcamdı. Bu sabah aramıştım onu. Telefonumu açtım.
“Alo, efendim?”
“Buyur yeğenim, sabah telefonum kapalıydı.” Manevi amcamdı bu.
“Şey senden birinin adresini isteyeceğim.”
“Kimmiş?”
“Peri diye biri buralardan, galiba soyadı Ayber.”
“Oğlum, kızın adresini niye istiyorsun sen?”
“Yha amcacım hemen neden yanlış anlıyorsun? O bir… O bir öğretmen. Çok da meşhurmuş…”
“Önce ben Türk eğitimi alacam diye tutturdun, şimdi de öğretmen de öğretmen diye tutturuyorsun öyle mi?”
“Ya amcacım sen bana verecek misin şu adresi?”
“Tamam, bir daha söyle bakayım, tane tane…”
“Peri, soyadı kesin değil ama Ayber olabilir.” Aradan uzun dakikalar geçti. Acaba soyadı yanlış mıydı?
“Ahanda buldum evlat! Peri Ayber, Oyuncakçı Sokağı, no 1. Kanuni Lisesinin oradaki yokuşun başında yani. Bulursun,”
“Çok sağ ol amcam… Ben kapıyorum şimdi. Selam söyle yengeme, hadi görüşürüz.”
Telefonu kapadım. Anlaşılan küçük kızımız buralarda oturuyormuş… Artık bir gün ziyaretine giderim… Ne diyorum ben? Yola bakmaya başladım. Bir sürü insan gece vakti dışarıda geziyordu. Herkes eğleniyordu. Benim gibi derdi olanlar yoktu ya… Yola doğru bakmaya devam ettim. Bu sabah Peri’nin yanında gördüğüm kız da geçiyordu yoldan. Yanına birden on tane erkek geldi. Kız sonra hipnoz olmuşçasına peşlerine takıldı. Olanlara bir anlam veremiyordum. Ne yapmalıydım. Ay Savaşçısı burada olsa keşke… Bir dakika… Neden o geliyor ki? Ben gideyim! Evinin olduğu sokağa varmıştım hemen. Ayıptır söylemesi bayağı bir hızlıyımdır.
“3 numara Melike-Ahmet SEFA…
2 numara Canan-Haydar USTA…
1 numara Mahperi-Sadık AYBER… İşte bu!” Evin iki katı vardı. Kız ikinci kattaydı yanlış hatırlamıyorsam, kâğıt attım diye kızmıştı bana… İkinci katta penceresi açık bir oda vardı… Tek sıçrayışta çıktım. Üzerime pelerinimi ve maskemi geçirdikten sonra camdan içeri girdim. Melek gibi uyuyordu… Diyemeyeceğim… Bir ayağı yere değiyordu diğeriyse pikesinin altındaydı. Ellerinden biri saçlarının arasındaydı diğeriyse alnında sivilcelerinin olduğu yerdeydi. Habire oynayıp duruyordu onlarla… Pike sadece bacaklarını örtüyordu. Üst kısmı açıkta kalmıştı. Sabah kalkınca ağrıyacaktı kesin. Pikesini alıp üstüne örttüm. Bacağını da içeri soktum. Ne yapıyorum ben? Onu uyandıracaktım zaten! Bu kız aklımı başımdan alıyor doğrusu. Sarı uzun saçlarını yüzünden çektikten sonra yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Hemen uyandı. Kendimi onun yüzünün hemen yanında buldum. Fark etmeden yatağına oturmuştum. Hatta yastığının tam yanındaydım.
------------------------------------------------------------------------------------------
Eve gelmiştik. Yemeğimizi ısıtıp yedikten laptopumu alıp yatağıma oturdum. Luna’ysa tapınağa gideceğini söyleyerek evden çıkmıştı. Saatime baktım. Dokuz buçuktu neredeyse. Ben de laptoptan Pearl Harbor’ı açtım. Üç saatlik bir savaş filmiydi. Hep izlemek istemiştim ama uzun diye izleyememiştim. Şimdi vaktim vardı ve uykum yoktu. Ben de filmi izlemeye başladım…

--- 3 saat sonra ---

“Yha hayır yha Danny ölmesin yha!” gözyaşlarımı silmek için kolumun yenini kullanıyordum.
“Ay… Çocuklarının adını Danny koydular… Şu Ellen’ı bir bulayım ben ona yapacağımı biliyorum… Aaaaaaahahaaaaa…”yine ağlamaya başlamıştım.
“Güzelim esmeri neden öldürüyorsunuz yha? Şu koca kafalı sarışını vursaydınız! Hem Danny daha yakışıklıydı!” film bitmişti. Hem de Danny’nin ölümüyle! Çok acıklıydı yha… Haksızlık bu… Kocaman esnedim. Uykum gelmişti. Yastığıma başımı koyduğum an uyudum…
“Endymion! Beni bırakma! Endymion!” önümdeki siyah siluete çarpan bir şey silueti yere düşürdü. Çığlıklar yükseldi.
“Endymion!” gözümü açtım. Kim bu Andy? Pardon Endymion? Tekrar yattım. Bir elimi saçlarıma diğeriniyse alnıma götürdüm. Yine sivilcelenmiştim. Hepsinin başını koparmalıyım. Neyse sabaha hallederim. Gözlerimi kapadım. Aradan beş dakika ya geçmiştir ya geçmemiştir pencereden bir takırtı duydum. Luna… Dayanamadı tabii geldi hemen. Gözlerimi açmadım. İçeri geçmesini bekledim. Canım Luna’m geldi üstümü örttü. Sonrada başucuma geçti. Şimdi huzurla uyuyabilirdim. Yanağımda bir sıcaklık hissettim. Bir öpücük gibiydi. Güç dolmuştu sanki bedenime. Yavaşça gözlerimi açtım. Yüzümün iki santim ilersindeki yüze baktım. Smokinli Şövalye!
“Sen, sen nerden çıktın? Bu bir rüya olmalı!” güldü. Kulağıma yaklaştı.
“Bu bir rüya değil, Peri…” adımı biliyor! Ama nasıl?
“Ne istiyorsun?”
“Yardım, birinin başı dertte ve bana sen yardım edebilirsin ancak…” tamam.
“Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!” dönüşmüştüm. Bana baktı.
“Bu daha güzel,” Somurttum. Peri’yken çirkin miyim ben? Sanki beni duymuş gibi gülümsedi.
“Ama Peri’yken daha da güzelsin.” Kızardım.
“Teşekkür ederim.” Elini tuttum. “Hadi Gidelim!” ışınlanmıştım. Elini tuttuğum için o da ışınlanmıştı benimle.
“Bu ilginçti… Teşekkür ederim.” Gülümsedim sadece. Kol saatimi çalıştırdım.
“Evet, anlat bakalım kim?” kızların mırıldanmalarını duyabiliyordum.
“Senin yanındaki kız.” Hemen sözünü kestim.
“Beni mi takip ediyorsun sen!?” kızardı. Önüne baktı.
“Boş versene! ” kızlar kıkırdıyordu.
“Devam et o zaman…”
“Birileri, erkekleri büyülüyor. Büyülenen erkeklerde kızları kandırıyor ve ortaya çıkan kızgınlığın enerjisi onlara gidiyor. Ya da buna benzer bir şey.”
“Duydunuz kızlar hemen buraya gelin. ” kol saatini kapadım.
“Ve sen,” yanağına uzanıp bir öpücük kondurdum. “Teşekkür ederim…” gülümsedi. Sonra da hızla uzaklaştı. Gülümsedim. Geldiğimiz yeri incelemeye başladım. Tek katlı bir binanın merdivenindeydim. Yukarı doğru çıktım. Çatıya varmıştım. Cadıya benzeyen bir kadın erkekleri büyülüyordu. Kızlar o sırada yanıma ışınlandılar.
“Hadi ortaya çıkalım!” kafalarını evet anlamında salladılar.
“Orda dur!” ilk canavar gibi kafasını ardına çevirdi.
“Kimsin sen?”
“Ben denizci üniformasıyla sevgi ve adaletin savunucusu Ay Savaşçısıyım. Kutsal Ay adına seni cezalandıracağım.” Merkür öne çıktı.
“Ben suyun ve zekânın savaşçısı Merkür savaşçısıyım. Akıllıysanız bunu dünya ve insanlığın yararına kullanmalısınız. Merkür’ün gücü ile seni suda boğacağım. Beynini donduracağım ve seni cezalandıracağım...” Mars onun da önüne geçerek bağırdı.
“Ben ateşin ve tutkunun savaşçısı Mars Savaşçısıyım. Kadınlarla bir aptal gibi oynamana izin vermeyeceğim. Mars’ın gücüyle seni alevler içerisinde bırakacağım. Yüksek topuklarım adına seni cezalandıracağım.” O sırada Seval yanındakilere döndü.
“Beni hiçbiriniz sevmediniz değil mi!? Beni kandırdınız di mi!?” sinirlenmişti. Çocuklardan birini tutup havaya kaldırdı ve yere fırlattı. Çığlık atmaya başladı. Alnında bir işaret beliriverdi bir anda. 4 gibiydi. Luna koşarak yetişti.
“Al bunu…” ona bir dönüşüm kalemi verdi. Kız kalemi tutar tutmaz dönüştü. Koyu yeşil elbiseliydi. Yarım boğaz çizmeleri vardı. Ve tacından ufak bir anten çıkıyordu. Cadıya yöneldi.
“Koruyucu gezegenim Jüpiter, fırtına yarat şimşekler yağdır. Yüce Gök gürültüsü!” Cadı bir anda yok oldu. Hepimiz Jüpiter’e baktık. Yani Seval’e.
“Ben, ben mi yaptım bunu?”
“Evet, Jüpiter’in koruyucusu… Şimşeklerin ve cesaretin savaşçısı… Aramıza hoş geldin…” Luna nerede? Etrafa bakındım. İlerideki masanın altındaydı.
“Luna?” başını çıkardı ve havaya zıpladı. Elinde bir sopayla geri düştü.
“Dört Korumacı Savaşçı bir araya geldi… İşte… Size her şeyi anlatmanın vakti geldi.” Merakım birden tavan yaptı. Ne diyecekti şimdi bu kedi?
“Buraya gelişinizin bir sebebi var. Kristali ve prensesi bulmak…” prenses mi?
“Ne prensesi bu Luna?” diye sordu Seval.
“Ay Prensesi Helen.” Helen mi?
“Helen ne alaka?”diye sordu yine Seval.
“Helen, dünya üzerindeki en güzel kadındır. Siz de bunu biliyor olmalısınız. Truva savaşının sebebi olan kadının adı da Helen…” Evet, bu doğruydu.
“Peki sen kimsin Luna?”dedi Eda.
“Luna… Bir dakika ben bu adı biliyorum… Bu “Ay Tanrıçası Luna” olamaz değil mi?” dedi Luna’yı göstererek Seval.
“Bravo, evet ben Ay Tanrıçası Luna’yım. Adım Selene. Aslında tam olarak o sayılmam. Ben onun kedisiyim. Beni görev için konuşan bir kedi haline çevirdi. Güçlerini paylaştı. Görevim sizleri bulmak ve gerçeği anlatmak.”
“Gerçek nedir peki?”dedim sabırsızlıkla.
“Gerçekler şöyle… Biz Ay krallığında yani Latmos’da yaşıyoruz.” Ay mı?
“Ay Krallığı’nın her varisi bir kız çocuğudur. Kraliçe Serenity, yeni varisi doğurmak için Dünya’ya indi. Dünya Krallığı’nda doğurduğu çocuğuna Kral’ın bir isim vermesi istendi. Kral da güzel kız çocuğuna bakıp Helen adını uygun buldu. Prenses Helen’i koruması için bütün evrene haberler verildi. Prenses’in dört asil koruyucusu olduğunu sanıyordum ama seni bulunca Peri, beş olduğuna karar verdim.” Ben artık mıyım? “Bu beş koruyucu geldi. Prenses’i korumaya ant içti. Bu koruyucular aslında birer prensesler. Ama aslolan krallık Ay Krallığı için bunu yapmaya gönüllü oldular. Prenses doğduğunda 100 yaşındaydı.” NE!? Bunamış mıydı? “Ve korumaları da 101… yani birbirlerine arkadaşlık yapacaklardı. Dört asil koruyucu dışında da var tabii… Ama onlar dışarıdan koruyorlar Prenses’i… Kraliçe Prenses’i dünyada bırakıp geri döndü.”
“Neden?”dedi Yaren birden.
“Çünkü kralın oğlu da Latmos dağında kalır. Kurallar böyledir.” Ne kadar da saçma!
“Kral’ın oğluyla Prenses arasında bir aşk yaşanır. Ne zaman Prenses annesini görmeye gitse, illa dağa çıkardı. Delikanlıyı görür geri dönerdi. Prens de aynısını Dünya’ya gidince yapardı. Bu ilişkiyi kıskanan cadılar toplanıp bir lanet yaydılar ve her şey altüst oldu. Ben de bu kadarını hatırlayabiliyorum…”
“Ya Prens’in adını?”dedim.
“Üzgünüm…”
“Peki ya bizler? Prensesler miyiz cidden?”Luna gülümsedi.
“Evet… Ares’in kızı Mars… Hermes’in kızı Merkür… Zeus’un kızı Jüpiter… Ve henüz bulamadığımız savaşçı… Afrodit’in kızı Venüs…”
“Ben?”
“Üzgünüm ama seni bilmiyorum…” ben tesadüf eseri mi savaşçı oldum yani?
“Peki ya Prens? Onu bize tarif edebilir misin?”
“Ben onu her gördüğümde maske takıyordu.” Maske mi? Yo, sanmıyorum…
“Peri, senin takımın lideri olmanı ve ay çubuğu ile prensesimizi bulmanı istiyorum.”
Sopayı uzattı. Yavaşça aldım. Üst kısmında elim kadar bir yeni ay duran sopayı zorlukla aldım aslında. Pembe ve sarıydı. Yeni ay kısmında büyük bir boşluk vardı. İçine bir şey koyulacaktı herhalde. Ama Luna bir şey vermedi.
“Dört savaşçının lideri miyim şimdi ben?” evet anlamında başını salladı.
“O zaman söyle bana, prenses’i bulacaksam onu tanımalıyım. Nasıl biri?” Luna’nın gözleri buğulandı.
“Görebileceğin en güzel insan… Alnında Ay’ın sembolü var. Gerçi Ay’la bağlantısı olan herkesin vardır. Bende olduğu gibi…” düşündüm.
“Sailor V’nin de alnında bir işaret var. Bence o prensesimizdir!” Luna onay vermeyerek başını salladı. “Sanmıyorum, yoksa hissederdim…”düşündüm.
“Belki ben Ay Savaşçısı değilimdir.”
“Ne?”
“Baksana, hiç Ay sembolüm yok. Alnımda sadece sivilcelerim var. Bence ben Venüs’üm…” kızlar bana haklılık payı verdi. En azından artık kim olduğumu biliyordum. Afrodit’in kızı Venüs... Güzellik Tanrıçasının kızı ha?
“Aslında Peri haklı, Ay’ın sembolünü taşımıyor. Ayrıca güzel olduğu da bir gerçek… Evet, Venüs olman olası…”dedi Luna. Demek ki Ay Savaşçısı değilim…
“Adımı değişmesem? Yani, adım Venüs Savaşçısı değil de Ay Savaşçısı olarak kalsa?”
“Buna karışamam, sen karar verebilirisin…”
“Peki,”dedim usulca. İnsanın kendisi hakkındaki gerçekleri öğrenmesi ne ilginç bir şey… Eski halime dönüp evime gittim. Yorucu bir geceydi…




I'm the bone of my sword.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
02 Ekm 2010 19:14
~Athena~
Vazgeçilmez Üye
Vazgeçilmez Üye



Yaş: 30
Kayıt: 09 Ağu 2010
Mesajlar: 596
Nerden: Miranda Kalesinden <3
Teşekkür: 67

Durumu: Çevrimdışı

~Athena~
Vazgeçilmez Üye
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok güzel olmuş bölümm Hayranlık Besliyor Perinin gerçekleri öğrenince Hönk Çıldırmış Durumda diye kalmasını sabırsızlıkla bekliyorum Çok Mutlu Çok Mutlu



Teşekkürler küçük-melek Gülücük Dağıtıyor


Teşekkürler princess mercury Gülücük Dağıtıyor

Haruka'yı seviyorum!Seviyorum seviyorum!Se-vi-yo-rum!!! Çok Mutlu <3 (Seviyorum uleyyyn!!!! <3)
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
02 Ekm 2010 23:01
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~

*rol tanrısı*
Güzelliğin Savaşçısı
Güzelliğin Savaşçısı



Kayıt: 07 Tem 2010
Mesajlar: 1,389
Nerden: Eled Wethrin [gölgeli dağlar]
Teşekkür: 341

Durumu: Çevrimdışı

*rol tanrısı*
Güzelliğin Savaşçısı
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Uuu ne kadar uzun bir bölüm Dil Çıkartıyor yine çok güzel canimmm eline sağlık yeni bölümünü bekliyorum ^^ Gülücük Dağıtıyor

[central] [/central]
[central][/central]

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
02 Ekm 2010 23:11
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~

DarChi
Venüs Savaşçısı
Venüs Savaşçısı



Yaş: 27
Kayıt: 15 Ekm 2010
Mesajlar: 1,069
Teşekkür: 261

Durumu: Çevrimdışı

DarChi
Venüs Savaşçısı
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Çok Güzelmiş ya Gülücük Dağıtıyor

Ay Savaşcısının Türk versiyonu Gülücük Dağıtıyor
Devamı gelmeli bencee Gülücük Dağıtıyor




O çok tatlı.♥

Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
21 Ekm 2010 17:24
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): Daisy~

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Biri Beni Durdursun



Yaş: 28
Kayıt: 07 Eyl 2010
Mesajlar: 977
Cinsiyet: Kız
Nerden: Tohsaka Malikanesi'nden
Teşekkür: 402

Durumu: Çevrimdışı

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
evet upuzun bı aradan sonra 8. bolum (:

8. Bölüm
“NE!?” gazeteyi elimden almaya çalışan Luna’yla çekişiyorduk. Sonunda o kazandı.
“Gümüş egemenlik kristalinin değerinin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Lütfen daha fazla ayrıntı için bu gün saat 10.30’daki TV yayınını izleyin.”diye okudu gazetedeki kısmı Luna.
“Bu nasıl olur? Bütün insanlık! Düşünsene bir! Düşmanımız kendini aştı…” Luna bana onay verircesine başını salladı.
“Bunu araştırmalıyız. Ben tapınaktayım. Sen de bu arada TV yayınını izle. Saat neredeyse buçuk oldu.”
“Peki,” televizyonu açıp kanepeye yayıldım. On dakika kadar bekledikten sonra yayın başladı.

“İyi günler sayın seyirciler, bir programımızda daha beraberiz… Ben sunucunuz Sinem ŞEKER…” stüdyodan alkışlar yükselir. “Bugün için konuğum Prof. Dr. Zehir KOMUTAN. Sayın Komutan, bize nasıl bilgiler vereceksiniz?” Genç adam güldü.
“Şöyle,” ellerini kaldırıp bağırmaya başladı.
“Esirimsiniz! Sesimi duyan her insan esirim.” Düşüncelerim kayboldu. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama tekrar kendim gibi hissettiğimde evi dağıtmıştım. İnternetten kağıtlar yazdırmıştım. Mücevheratlıkla ilgili… Kağıtları alıp babamın çantalarından birinin içine yerleştirdim. Hızla evden çıkıp koşmaya başladım. Koşarken enerjim tükeniyordu sanırım. Yürümeye karar verdim. Ana yola çıkınca halsiz düşmüştüm. Düşmanın tuzağına düşmüştüm. Ne kadar da safım. Çanta elimden düştü. Sonra da kendimi yerde buldum. Henüz düşmüştüm ki o geldi. Beni kucağına aldı. Elimi tuttu. Güçle dolmaya başladım. Neden bilmiyorum ama onunla olmak bana güç veriyor. Elini sıktım.
“İyi misin?”
“Smokinli Şövalye, senin burada ne işin var?”
“Soru sorma, hemen dönüş ve onları kurtar! Benim senin gibi güçlerim yok!” dedi eliyle benim gibi yere yığılmış olan insanları göstererek. Hepsi morarıyordu.
“Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!”
Ne yapmam gerek? Bu insanlar nasıl uyanacak? Tacım bu kadar büyük bir işin altından kalkamaz! Smokinli Şövalye tıpkı ilk görevimdeki gibi sarıldı bana.
“Yapabilirsin! Yapabileceğini biliyorum.” O sırada üstümde Ay sopası belirdi. Tuttum. Resmen başlı başına bir enerjiydi. Smokinli Şövalyeye döndüm.
“Belki Yapabilirim…” gülümsedi.
“Ayın Dilek Sopasının iyileştirici Gücü!” bacaklarım sallanmaya kollarım titremeye başladı. Kendimi sıkmaya çalıştım ama diz üstü durabildim. Tüm insanlar uyanmaya başladı. Ben de geriye doğru bıraktım kendimi. İki sıcak kolun üstüne düşmüştüm.
---------------------------------------------------

Smokinli Şövalye –
Araştırma yapmak için kütüphaneye gitmiştim. Herkes bayılmaya başladı bir anda. Dışarı çıktım hemen. Tüm ana yol bayılıyordu. Uzak onu gördüm. Dolunay Surat’ımı… Sarsılarak yürüyordu ona doğru koşmaya başladım. Çantası elinden düştü. Sonra da kendisi… Pelerinimi giyip maskemi taktım. Yanına gittim ve onu kucağıma aldım. Bileğinden nabzına baktım. Normaldi. Elini tuttum. O da benim elimi sıktı.
“İyi misin?”diye sordum hemen. Derin gözleri kırpıştı.
“Smokinli Şövalye, senin burada ne işin var?” diye sordu hemen.
“Soru sorma, hemen dönüş ve onları kurtar! Benim senin gibi güçlerim yok!” dedim elimle baygın insanları göstererek.
“Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!” diye bağırdı. Savaşçı olarak geri döndü. Endişeliydi. Ne yapacağını kestiremiyor gibiydi. Sarıldım ona.
“Yapabilirsin! Yapabileceğini biliyorum.” Elinde bir sopayla döndü bana.
“Belki Yapabilirim…” gülümsedim. Güçlü bir kızdı.
“Ayın Dilek Sopasının iyileştirici Gücü!” Sopadan büyük bir enerji çıktı ve beni geri attı. Yavaşça ileri gittim. Dolunay Surat‘ın gücü tükeniyordu. Dizlerinin üstünde zor duruyordu. Herkes iyileşmeye başlıyordu. Herkes tam anlamıyla iyileşince kendini geriye doğru itti. Hemen gidip tuttum onu. Kollarımda cansız gibi yatıyordu. Kucağıma alıp götürdüm onu. Kendi evime götürdüm. Pencereden odama girdim. Dolunay Surat’ı yavaşça siyah yatağımın üstüne yatırdım. Çizmelerini çıkarıp yanına koydum. Örtüyü de üstüne örttüm. Şapkamı, maskemi ve pelerinimi çıkarıp yatağın karşısındaki kanepeye bıraktım. Sonra da Dolunay Surat’ımın ayakucuna oturdum. Yüzüne baktım. Masum bir bebek gibi bakıyordu. Onu neden hep koruyorum? Neden ona Dolunay Surat diyorum? Belki de… Belki de ben onu seviyorumdur. Ya da âşık olmuşumdur. Rüyalarımdaki kız odur belki de… Hem o kız Ay’da… Dolunay Surat da Ay Savaşçısı… İçeri geçtim. 15 yaşında birinin düşündüğü şeyler değil bunlar… İçerden sesler gelmeye başladı. İçeri geçtim. Kapıyı açtım.
“Uyandın mı?” Dolunay Surat’a dönüşmüştü.
“Mamoru Chiba? Burası?” gülümsedim.
“Burası benim evim.”
---------------------------------
Gözlerimi açtım. Çok hoş kokan bir yerdeydim. Bir yatak sanırım. Simsiyah ve saten… Savaşçı kıyafetim üstümdeydi. Maskem de yüzümün altındaydı. Kımıldandım. Yataktan kalktım. Çizmelerim yoktu. Giydim ve üstümü değiştim. Peri’ye dönüşmüştüm. Ayağa kalktım. Kalkarken de masaya çarptım. Kapı açıldı.
“Uyandın mı?” bu o! Mamoru!
“Mamoru Chiba?” burada ne işi var onun? “Burası?”
“Burası benim evim.” Gülümsedi. Mamoru Chiba’nın dairesi mi? Neden buradayım? “Hatırlamıyor musun?” kanepenin üstündekilere gözüm takılmıştı. Pelerin, maske, şapka… Olamaz!
“Bayıldın ve derin bir uykuya daldın.” Bu sakin ses… Bu papyon… Gidip maskeyi aldım. Gözünün üstüne tuttum.
“Ne kadar da safım… Bu derin gözleri nasıl oldu da fark edemedim… Smokinli Şövalye?” en çok nefret ettiğim insanla en sevdiğim insan nasıl olup da aynı kişi çıkabiliyordu?
“Dolunay Surat?” bana Dolunay surat dedi!
“Seninle bu şekilde karşılaşacağımızı tahmin bile etmiyordum…” ben de!?!?!?!?
“Neden kristali istiyorsun?” hüzünlendi bir saniyeliğine.
“Hafızamı geri kazanmak için. Ailemi bir trafik kazasında kaybettim ve o gündür hiçbir şey hatırlamıyorum. Her gece rüyama Ay’dan biri girip kristali bulmamı söylüyor. Beyaz elbiseli bir kadın,”
“Prensesimiz olmalı… Kim olduğunu bilmiyoruz. Ama tahminlerim var…”
“Ben sensin diye düşünmüştüm, Dolunay Surat,” yine dedi!
“Ben değilim neden öyle düşündün ki?” Kaşlarını kaldırdı.
“O kadını Ay’da görüyorum. Sen de Ay Savaşçısısın-”
“Ben Ay Savaşçısı değilim, bunu yeni öğrendim. Ben Venüs Savaşçısıyım. Ama adımı değiştirmek istemedim.” Şaşırmıştı.
“Hım… Peki, sen neden kristali arıyorsun” duraksadım.
“Ben savaşçıların lideriyim. Ve Luna -kedim- bana, kristali bulmamı söyledi.” Eliyle yüzüme dokundu.
“Anlıyorum,” zamanın şu anda durmasını isterdim. Birbirimize bakarken… Ama zaman duramazdı… Ayrıca eve gitmeliyim…
“Luna beni bekliyor, gitmek zorundayım…” kapıya yöneldim. Omzumdan tuttu beni. Amanın kalbim neden yerinden fırlayacak gibi atıyor?
“Dolunay,” yine dedi işte! “çantanı unuttun…” kızararak çantamı aldım ve çıktım. Bana sürekli Dolunay Surat dedi! Acaba beni seviyor mu? Prenses diyordu. Acaba o Latmos’daki prens mi!? O zaman o prensesi seviyor… Elimi cebime attım. Ben de bıraktığı saat… Saati çıkarıp baktım. Kokusu tıpkı yatağındaki gibiydi. Öpüp tekrar saati cebime attım. Hızla eve döndüm. Okula gitmek istemiyordum. Luna kapıda beni bekliyordu.
“Nerdeydin bakayım sen?”
“Ben bitkin düşmüştüm ama şimdi iyiyim…”
“Tamam, inandığımı düşünelim. İşimiz var. Yeni bir sorun çıktı. Gitmeliyiz!”
“Ne işiymiş bu bakalım?” Önümde yürüdü.
“Farkına varmadın mı? Herkes, şehirdeki herkes seni arıyor! Bunun bir videokasetinin marifeti olduğunu düşünüyoruz. Araştırma yapmak için oyun salonunda buluşacağız. Hadi çıkalım.” Eve giremeden tekrar maceraya atılmıştım.



I'm the bone of my sword.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
29 Ekm 2010 15:48
DarChi
Venüs Savaşçısı
Venüs Savaşçısı



Yaş: 27
Kayıt: 15 Ekm 2010
Mesajlar: 1,069
Teşekkür: 261

Durumu: Çevrimdışı

DarChi
Venüs Savaşçısı
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Ay Süper Çok Mutlu
Romantik bölümlere ise bayıldım Hayranlık Besliyor
Devamı çabuk gelsin Çok Bekletme bizii Gülücük Dağıtıyor Gülücük Dağıtıyor





O çok tatlı.♥

Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
29 Ekm 2010 16:12
Daisy~
Biri Beni Durdursun
Biri Beni Durdursun



Yaş: 28
Kayıt: 07 Eyl 2010
Mesajlar: 977
Cinsiyet: Kız
Nerden: Tohsaka Malikanesi'nden
Teşekkür: 402

Durumu: Çevrimdışı

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
senı mı kıracam attım 9. bolumu Çok Mutlu

9. Bölüm
“Neden oyun merkezi,”diye sordum koşarken. Luna nefessiz bir şekilde cevap verdi.
“Toplantılara eksiksiz katılsaydın bilirdin! Orası karargâhımız! Ama tabii bilemiyorsun! Çünkü ilgini çekmiyor!” of, iyi ki ikisini kaçırdım. Hemen laf sokuyor! Koşmaya devam ettik. Oyun salonunun kapısında kimseler yoktu.
“Metin nerde?”
“Her yerde seni arıyor! O da izlemiş olmalı! Acele etmeliyiz!” içeri girdik. Kızlar dönüşmüş beni bekliyorlardı. Bu anı önceden görmüş gibiydim. Kırmızılar içindeki Yaren’in saçlarını savuruşunu, yeşil elbisesinin eteğini sürekli aşağı çekiştiren Seval’in sinirden kızarmış suratını ve oyunu araştırmaktan gına gelmiş olan Eda’nın saçlarının mavileşmesini…
“Hoş geldin Peri kızı, biraz daha gecikseydin!”diye çıkıştı Yaren.
“Benle uğraşmayı keser misin iki dakika?” somurtup önüne döndü. “Arkadaşlar, neler oluyor? Şu video da nesi?” Eda hemen Sailor V’nin oyununa videoyu taktı. Oyun resmen kendinden geçti sonra da tanıdık bir sima belirdi. Prof. Dr. Zehir Komutan! Demek ki o da kötülerin tarafında… Zehir gülerek konuştu.
“Sevgili kölelerim, Karanlık Cadı’ya yani Kirke’ye hizmet eden kölelerim! Uyanın ve Ay Savaşçısını bulun!” oyun makinesi diski fırlattı.
“Neden ben? Neden her zaman ben?” Luna bilemiyorum ki bakışı attı bana. O sırada büyük bir girdap açıldı salonun ortasında. Birçok insan aynı anda enerjisiz bedenleriyle bana geliyordu. Eda bağırmaya başladı.
“Makine enerjimi emiyor! Peri! Dönüş!” Elimi kaldırıp bağırdım.
“Ayın Dilek Gücü Harekete Geç!” sopa önümde belirdi.
“Ayın Dilek Sopasının İyileştirici Gücü! Ayın Büyük Yükselişi!” İnsanlar iyileşiyorlardı. Ve girdap kapanıyordu. İçeri son bir kişi daha girdi. Zehir…
“Beni mi istiyorsun? İşte karşındayım! Ne istiyorsun bu insanlardan?”
“Vay Ay Savaşçısı karşımıza da çıkarmış. Onur duydum…” dalga geçiyor kendince! Sersem!
“Kim için çalışıyorsun?” tereddüt etmeden söyledi.
“Efendi Kirke…” Luna’dan küçük bir inilti çıktı. “Büyücü Tanrıça Kirke mi?”
“Evet pisicik…” Luna kaşlarını çattı. Bu iyiye işaret değildi. “Onun burada ne işi var?”
“Burayı ele geçirince ona sorarsın pisi… Ben işime döneyim. Seni geberteceğim Ay Savaşçısı…” gülümsedi. Tiksinerek baktım ona.
“Hadi, görelim hamleni…”
“Karanlığın boyutsal ışığı!” elinden kocaman bir boşluk çıktı. Havada takla atarak kaçtım ondan.
“Ayın Su Dileği Serabı!” boğuk sesi duyuluyordu. Maskemi taktım. “Nerdesin lanet olası!?” Ellerimi birleştirdim.
“Buradayım! Ayın Dilek Ateşi! Ayın Dilek Gök gürültüsü!” iki darbem de büyük bir hasarla sonuçlanmıştı. Birden ortadan kayboldu. Luna yanıma geldi.
“Ayın Dilek Işını! Dersen tamamen yok olur. Parçalara ayrılır ve ölür. Ancak ondan en az iki metre ötede durmalısın.” Anlaşıldı. Hızla koşturdum. Biri arkamdan tuttu beni. Boğazımı sıkıp yakaladı. Serap darbemi ortadan kaldırdı. Ortalık aydınlandı. Kızlar yakalanmışlardı. Hepsini beyaz saçlı birisi tutuyordu.
“Tanıştırayım, Keder. En büyük Komutanımız.” Beyaz saçlı güldü. “Haklısın…”
“Bir tane daha vardı…”dedi Eda güçlükle. “Nefret…”
“Kirke onu gebertti.”dedi soğukkanlılıkla Zehir. “Tıpkı benim şimdi seni edeceğim gibi Ay Savaşçısı…” Elimi kaldırdım.
“Ayın Dilek-” “Hayıııııır!”diye bağırdı Luna “-Işını!” Binanın ortasına kör edici bir ışık huzmesi düştü. Zehir’in çığlıkları duyuluyordu. Peki ya ben? Gözlerimi korkuyla kaldırdım. Ben bulunduğum yerde değildim. Etrafımda bir zincir vardı. Biri beni kurtarmıştı. Zincirin ucuna baktım. Hayallerim de bile göremediğim o kişi karşımdaydı. Olamaz!
“Sailor V?”
“Merhaba,” gülümsedi. Etrafımdan zincirleri kaldırdı. Keder hızla kızları bırakıp kaçtı.
“Ama senin kıyafetlerin aynı değil… Yani daha değişik…” Turunculu bir elbisesi vardı. Ayaklarında turuncu babetler, sarı ipeksi saçlarındaysa kırmızı şık bir kurdele vardı. Masmavi gözleri ışıldıyordu.
“Haklısın, maskesiz farklıyımdır.” Kırmızı maskesini taktı.
“Sailor V, bu sensin!” Luna’ya tıpatıp benzeyen ama rengi beyaz olan bir kedi konuştu.
“Ona bu şekilde seslenmeyin! O aynı zamanda Ay krallığının ve gümüş kristalin varisi, Prenses Helen’dir.” Çatıda bir kıpırdanma duydum. Acaba o burada mı?
“Biliyordum, ben size söylemiştim!”
“Evet, Peri haklıydın!” prenses nazik bir hareketle selam verdi.
“Merkür, Mars, Jüpiter, Venüs…” benim Venüs olduğumu biliyor.
“Ben hem Ay Prensesiyim hem de Ay Savaşçısıyım…” NE!?
“Biliyordum Venüs olduğumu ama sizin Ay Savaşçısı olduğunuzu bilseydim asla adınızı kullanmazdım Prensesim…” kıkırdadı.
“Ne önemi var ki? Ayrıca bana Prensesim deme Peri,” adımı da biliyor. “Ela de.” Adı çok güzelmiş.
“sizleri uzun zamandır tanıyorum, Peri, Venüs ilk savaşçıdır. Savaşçıların Lideri olduğu için ilk uyanışın hakkı onundur. Tüm savaşçıların, ben bile, güçlerine sahiptir. Ay’a ait bütün eşyaları kullanma hakkına sahiptir. Küçükken de sürekli bana ablalık yapan kişidir.”diye ekledi sonuna göz kırparak. “Eda, Merkür, en zeki savaşçı sensin. Doğuştan bir zekâya sahipsin. Çalışmana gerek bile yok… Bana ders veren savaşçıydın…”gülümsedi. “Yaren, Mars, bu kadar güzel olmamı sana borçluyum. Daha yüz maskesi icat edilmeden önce bana maske yapmıştın… Kehanetin gücüne sahipsin.” Seval’e döndü. “Savaş öğretmenim… Jüpiter, Seval, doğaüstü bir güce sahip olan savaşçı…” Kollarını iki yana açarak hepimize sarıldı.
“Sizi çok özledim.” Ona sarılınca birden bire aklımda anılar canlandı. Hep beraber yeşillik bir yerde koşuyoruz… Prensesim, arkadaşlarım, Luna…
“Prenses Helen mi?” dedi biri. Hep beraber çatıya döndük. Smokinli Şövalye…
“Sen de kimsin!? Ne hakla bizi dinlersin. Sevgi Zinciri!” Smokinli Şövalye son anda saldırıdan kaçtı. Acaba o ciddi anlamda prens mi? Prenses bize döndü.
“Prens’i bulabildiniz mi?” ona baktım.
“Adı nedir?” gözleri buğulandı. “Endymion, Latmos dağında yatan delikanlı…” gözlerim fal taşı gibi açıldı. Rüyalarımda gördüğüm erkek… O Endymion… Prens… Smokinli Şövalye prens olabilir mi? O zaman o prensesin sevdiği adam… Ve ben de onu seviyorum…



I'm the bone of my sword.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
29 Ekm 2010 16:39
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): <=SeReNiTy=>

<=SeReNiTy=>
Sailor Moon Fan
Sailor Moon Fan



Yaş: 28
Kayıt: 13 Ekm 2010
Mesajlar: 259
Nerden: harikalar diyarından
Teşekkür: 19

Durumu: Çevrimdışı

<=SeReNiTy=>
Sailor Moon Fan
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
of çok güzel ne olur hemen yeni bölümü koy sabırsızlandım!! ve bitene dek takipçisiyim... ne lur çabuk koyyyy Hayranlık Besliyor yalvarıyorum cabucak koyyyyy



Uploaded with ImageShack.us
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
29 Ekm 2010 17:19
DarChi
Venüs Savaşçısı
Venüs Savaşçısı



Yaş: 27
Kayıt: 15 Ekm 2010
Mesajlar: 1,069
Teşekkür: 261

Durumu: Çevrimdışı

DarChi
Venüs Savaşçısı
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
Of Ya
Yaa Gerçek Prenses Peri olsun yaa Hüzünlü
Ühühü Üzgün ya da Ağlıyor

Peki Smokinlimiz napıcak Karışık
Kız beni çıkmaza soktun kafam çorba oldu Çok Mutlu
Çabuuk yaz Gülücük Dağıtıyor Gülücük Dağıtıyor




O çok tatlı.♥

Spoiler:
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
30 Ekm 2010 23:16
<=SeReNiTy=>
Sailor Moon Fan
Sailor Moon Fan



Yaş: 28
Kayıt: 13 Ekm 2010
Mesajlar: 259
Nerden: harikalar diyarından
Teşekkür: 19

Durumu: Çevrimdışı

<=SeReNiTy=>
Sailor Moon Fan
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
evet ne olur gerçek prenses peri olsun nooolurrrrr yoksa venüsü öldürürüm Kötülük Düşünmekte! (şaka şaka)



Uploaded with ImageShack.us
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
30 Ekm 2010 23:18
Daisy~
Biri Beni Durdursun
Biri Beni Durdursun



Yaş: 28
Kayıt: 07 Eyl 2010
Mesajlar: 977
Cinsiyet: Kız
Nerden: Tohsaka Malikanesi'nden
Teşekkür: 402

Durumu: Çevrimdışı

Daisy~
Biri Beni Durdursun
Saf Dilek (Bittii... ^^ ) Konu: Yanıt: Saf Dilek (My Sailor Moon)
Alıntıyla Cevap Gönder
(:
Begenmenize sewindim degerli okuyucularımm, yeni bölümler biraz karmasık oldularr nedense Şaşırmış Durumda daha anlaşılır olması için ugrasıyorumm, bitince ilk işim buraya koymak olacakk (:



I'm the bone of my sword.


En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et  
31 Ekm 2010 13:10
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4 ... 20, 21, 22, Sonraki
3. sayfa (Toplam 22 sayfa) [ 330 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız