Çikolatalı Aşklar Tarifesi
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6 ... 10, 11, 12, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic
 

Beğendiniz mi?
Evet
100%
 100%  [ 7 ]
Hayır
0%
 0%  [ 0 ]
Toplam Oylar : 7

Yazar
Mesaj
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -13-
Alıntıyla Cevap Gönder
Ben buraya yazdım ama yoksa yanlış yere mi yazdım yine :/
Aaaa bir garip oldu
Jan abla sen nerelerdesin? Her sabah bakıyorum senin günaydın can forum yazın için ama yok neden yok :/ Hem ayrıca neden yazmıyorsun yaaa:(

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
11 May 2012 13:38
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -13-
Alıntıyla Cevap Gönder
14.Bölüm-Piyon-


Açmamalıyım!
Açmamalıyım!


Sadece biraz daha dayanırsam… Sonuçlarını düşünemiyorum. Reddedilmek dünyanın en acı duygusu… Çok azı bu duygunun ötesine geçerek gitmemeyi kabul eder. Bende işte onlardanım. Tüm bu reddediliş beni sadece bu oyuna daha fazla davet ediyor. Bana fotoğrafını yolladı. Uzun boylu beyaz tenli ela gözlü ve kocaman karadeniz burunlu bir adam. Yolda gördüğümüz o ince bacak dar paça pantolonlu erkekciklerden değildi. Duru görseydi onun amca olduğunu söyleyerek alay ederdi. Onun olmasına gerek var mı ki zaten? Ben bile alay ediyorum. Elimdeki resme bakıp o koca burnuyla alay ediyorum. Çok çirkin. Tipi kimin umurumda? Zaten yüzünü görmeyeceğim. Benim planıma göre bu olmayacak. Olursa da problem olmaz. Eğer düşündüğüm kadar saf biri çıkarsa bak sen şu işe yönetebileceğim birisini bulmuş olurum? Bir taşla iki kuş… Hem sevgilim olmuş olacak hem de gayet normal birisi olacak. Üzerinde deneyler yapabileceğim zavallı. Ona bu şekilde yani ona bu açıdan bakmamın kimseye bir zararı yok. Herkes herkesi sevemiyor. Ben kimseyi sevmek istemiyorum. Bu çok sıkıcı olurdu…


Daha önceki konuşmalarımızı düşünecek olursak aptal işi daha da güzelleştirdiğinin farkında değil. Bir başkası olsa gurur yapardı. Gurur… Eğer gurur yapıp avımı değiştirseydim o zaman hiç eğlencesi kalmazdı. Belki de en başından aklım bunun bilincindeydi. Bu yüzden yeni hedefim oydu. Aklım biliyordu o bana zerre kadar uygun değildi. Zerre kadar. Hiç hemde… Ama yine de beni şu anki durumlara sokma yolunda destekledi. Yetmemiş gibi bir de onun karşısına gerçek kimliğimle çıktım. Tanrım bu çok zevkli eğer her şey yolunda giderse bu benim bu Elif’in zaferi olacak yarattığım hiçbir karakterin değil. Yani onaylanmış olacağım. Onaylanmak umrumda değil. Umrumda olan tek şey boşa geçen zaman. Eğer bunca zamanın boşa geçmesine engel olursam hayattan zevk almış olurum. Bir adım sonrasının ölüm olduğunu bile bile gelecek için uğraşmak bana o kadar mantıksız geliyor ki.

Azrail karşıma geldiğinde ona gülümseyeceğim ve diyeceğim pişman olduğum hiçbir şey yok. Beni öldüreceksin bunu ikimizde biliyoruz ama bu sana zerre zevk vermeyecek. Bu çok kötü bir şey bay Azrail ama ikimizin de yapabileceği bir şey yok. İnsanlar doğar ve ölür ve sen o süslü saatine bakıp alman gereken canları düşündüğünde benim avıma duyduğum heyecanı her seferinde duyuyorsun bunu biliyorum; ama bu sefer değil. Bizler farklıyız. Bizim gibilerin evet efendim bizim gibi kokuşmuş insanların etiketleri yok. Onları tanımlayacak sözler yok… Bizler sahteyiz. Her yerdeyiz. Birisinin o değerli annesi diğerinin uğrunda ölebileceği sevgilisi bir başkasının ise hiçbir şeyi. Bizler bu dünyanın çöplük ruhlarıyız ve sen her seferinde bizlerden birine denk geldiğinde avının suratındaki gülüşü farkedip kızacaksın. Bu çok kötü. Kendimden biliyorum çünkü tıpkı senin hissedeceğin çünkü senin de yaşayacağın gibi bende kaybetmekten nefret ediyorum. Kazanmak için her şeyden vazgeçebilirim ve bunların hiçbirini bir kaybediş olarak görmem. Satranç tahtasında beyaz kraliçe olmanın siyah kraliçe üzerindeki üstünlüğü nedir ki zaten? Şimdi burada tüm yazılarımın alt notalarında duyabileceğin tek şey sana karşı gelen bir duruş. Bununla gurur duyan bir kız… Gittiği zaman zavallı küçük kız olarak anılacak bir kız. Sen acımasız olarak anıldığında ben o çok değerli gülüşümle dünyayı selamlayarak yok olacağım ve en güzeli ne biliyor musun? Tüm bunlardan sıkıldığımda ve kendime yeni bir oyun bulamadığımda bammm bunu senin ellerine bırakmayacağım. Bir anda ışıklar sönecek. Sonsuz karanlık. Hoş geldin yalnızlık…


Mert ile son konuşmamızda ona aslında her şeyi anlattım anlatmamam gereken her şeyi bilmemesi gerektiğini düşündüğüm her şeyi onun önüne serdim. Zavallı ona duygularımı, ona dünyamı açtığımı sandı. Oysa tıpkı kendisinin dediği gibi insanlar onları tanıdığınız anlardan ibaret değildirler. Ben köklerimde oldukça derin pişmanlıklar ve yalnızlıklar taşıyorum. Mert’in önüne sunduklarım ise sadece buzdağının görünen kısımları. Her şey önünde ama ben yokum. Bu sefer koşu sırası onda. Bir gün ve iki gün… Nihayetinde yola koyulmuştu. Bana doğru olan yoluna. Tıpkı o şarkıda söylenildiği gibi ‘’Ben onun varacağı yolun sonuydum’’

-Hoş geldin.

-Teşekkürler. Nasılsın?

-Teşekkür ederim. Çalışıyoruz işte. Bugün yoğun aslında. Okul nasıldı?

-Sıkıcı. Bugün kızlarla ortak dersimiz yoktu. Fazla görüşemedik onlarla. Tek başıma çok sıkılıyorum.

-Onlarla vakit geçirmeyi seviyorsun öyle değil mi?

-Evet. Bu eğlenceli oluyor.

-Çevrende sevdiğin arkadaşlarının olmasına sevinmelisin.

-Onları sevdiğimi söylemedim. Sadece onlarla vakit geçirmeyi seviyorum.

-Eh nihayetinde onları da seviyorsundur öyle değil mi? Sen sevmekten korkuyor musun Elif?

-Yoğun olduğunu söylemiştin bildiğim kadarıyla ama benim kişiliğim hakkında varsayımlarda bulunmaktan çekinmiyorsun.

-Güzel bir noktaya değindin. Sadece merak istersen cevaplama mühim değil.

-Sevmekten korkmuyorum. Sadece sevgi ne ya? Çok saçma. Onları sevip ne yapacağım. Tamam onlarla vakit geçirmeyi seviyorum işte ama hepsi bu. Yoksa
ağlak Duygu’yu, mık mık Hatcuk’u üç kağıtçı Duru’yu sevsem ne olacak sevmesem ne olacak?

-Arkadaşların hakkında böyle konuşmamalısın.

-Neden bay TDK? Her şey üzerinde ne kadar kesin yargıların var?

-Bugün sinirlisin sanırım? Seni kızdırmak istememiştim.

-Korkaksın. Beni kızdırmadın. Seninle bir konu hakkında tartışıyorum işte. Yaşın beni katlıyor ama saygı eşiğin çok düşük. Bu kadar çıtkırıldım olma. Yoksa hayatta hiçbir doğrunu savunamazsın.

-Doğruyu savunmanın pek çok yolu var ve senin savunduğun benim en son başvuracağım şey.

-Öyle diyorsan bay çok bilmiş.

-Her neyse biraz işlere bakayım. Sonra devam ederiz tamam mı?

-İyi.



Bazen beni sinir ediyor. Hayatta en nefret ettiğim insan tipi kendi düşüncesini savunmak yerine ortak düşünceleri savunanlardır. Çiçekleri korumalıyız evet ama çiçekleri koruyamayacağını bana tüm mantığı tüm gerçekliği ve tüm açık sözlülüğüyle savunan birisinin görüşüne sonuna kadar saygı duyarım; ama bu toplumsal bir gerçek olduğu için bunu benim karşıma getiriyorsa önüne sunulmuş hazır bir fikri mikrodalgada ısıtıyorsa içimdeki öldürme hissi katlanarak artıyor. Sinirli mi sayılırım? Hayır sinirli değildim. Sözcüklere sinirlenirim ama sinirli günüm olmaz. Günler insanı sinirlendirmez tavırlar ve sözler insanı sinirlendirir ve hatta kırar. Mert bu aptal tavra sahipti ondaki en büyük eksiklik karşısındakine orta direk tavırlar sergilemekti. Bir iş adamının takındığı maske… Bu çok sıkıcı. Onun gerçek içini bilmek istiyordum. Tıpkı o günkü gibi… Bana sevgilisini anlattığı o günü tekrar yaşamak istiyordum. O gün onun kırılan bir tarafını görmüştüm. Hissettiği acı yanlıydı onun acısıydı. Onun pişmanlığı ve tamamen onun aptallığıydı. Toplumsal bir tabuyu getirip bana dayatmıyordu. Benim karşıma kendisinden bir parçayla çıkıyordu. Tabi bu bir kez oldu. Bir daha bana bu şekilde açılmadı. Sonra beni daha da hırslandıracak bir konuşmayı tabiri caizse gözüme soktu. İşte o an oyunun içindeki duyguları da öldürdü. Duygularla birlikte ona olan saygımı ve belki hoşgörümü de. Bu onun seçimiydi. Tahtadaki yerini kendisi belirlemişti. Tıpkı Alice’in Harikalar Diyarında’ki oyunu gibi. Onun için minik zararsız bir piyon olacaktım. Sadece ileriye atılan savaşın önüne sürülen bir piyon… Sonrasında sadece önümde sekiz kare vardı. Aşmam gereken sekiz kare en sona geldiğimde ise eğer stratejim hata vermezse tıpkı Alice’in dediği gibi başımda sekiz parlayacaktı. Bu işte tüm bu oyunun ödülü olacaktı.


Alice: Dünyanın her yerinde oynanan büyük satranç oyunu… Ah ne kadar eğlenceli! Onlardan biri olmayı ne kadar isterdim! Oyuna bir katılabilsem, piyon olmayı bile umursamazdım, ama tabii ki en çok Vezir olmayı isterdim.

Kızıl Kraliçe: Bu kolayca halledilebilir. Beyaz Vezir’in piyonu olabilirsin istersen; çünkü Lily oynayamayacak kadar genç… ve ikinci kareden başlayabilirsin. Sekizinci kareye geldiğinde vezir olursun…

‘’Sonunda sekizinci kare!’’ diye bağırdı… ‘’Ah, buraya ulaştığıma ne kadar memnunum! Bu başımdaki de ne?’’ diye bağırdı korku dolu bir tonla… Başındakini çıkarıp ne olduğunu görmek için kucağına koydu.
Bu altın bir taçtı.
Aynanın İçinden
Lewis Carroll



O gün bir daha bana yazmadı. En son kontrol ettiğimde çoktan çevrimdışı olmuştu. Böyle olacağını biliyordum. Bu bir sorun değildi benim için. Alındığının göstergesi duygularının da göstergesidir. Yine de taşlarını bu kadar açarak oyun oynaması hiç güzel değil. En azından on hamlesini görebiliyordum. Bu kadar açıktı hareketleri; ama o benim hiçbir hamlemi anlayamıyordu. En azından benim buradan görebildiğim buydu. Hiç ummadığı anda sekizinci karede olacaktım. Sonrasında şah ve mat… Ertesi gün yeniden msn başındaydım. Azil online… Hiç sıkıntı yapmadım. Soğukkanlılığımı koruyarak onun yazmasını bekledim. Dakikaların işkencesi başlamıştı. Sadece zaman akmıyordu ve o yazmıyordu. Bana gerçekten kırılması kötü olurdu. Bir de kalbini almak için hiç uğraşacağımı sanmıyorum. Yeniden birisini aramak başıma ağrılar giriyordu. Başarısızlık… Karnıma tekme isabet etti. Karnımın üstüne fil oturdu. Ağırlık çöktü. Ufunetler bastı ve daha bir sürü şey. Nihayetinde titredim.


Azil size titreşim gönderdi.

Azil size titreşim gönderdi.

Azil size titreşim gönderdi.

-Efendim?

-Benimle konuşmuyor musun?

-Neden konuşmamamı gerektirecek bir durum mı var?

-Bilmiyorum bana yazmadın?

-Ben zaten sana hiç yazmadım. İlk sen yazıyordun.

-Soğuksun.

-Soğuk davranılmasından hoşlanmam.

-Dün için özür dilerim. Çok yoğundum ve servise geç kalmıştım. O yüzden yazamadım.

-Önemli değil.

-Geçti mi sinirin bakalım?

-Sinirli değilim. Merak etme.

-Buna sevindim. Sinirli olduğunda gerçekten korkutucu oluyorsun.

-Ben her zaman korkutucuyum. Bakmayı bilmek gerek.

-Bunu espri olarak alıyorum. Senin gibi sevimli bir kızdan korkutucu tavırlar beklemek imkansız…

-Benim gibi sevimli bir kızdan?

-Öyle değil misin şirine?

-Bana şirine mi dedin sen?

-Evet bunu saklamaya çalışsan da sen çok sevimli birisin. Her hareketinden canlılık fışkıran bir heyecan. Senin heyecanına kapılıp canlanmamak elde değil. Şu an bile tüm bu işin gücün arasında sana takılmak yüzümde bir gülümseyişin oluşmasını sağlıyor.

-Aslında bunları duymak güzel…

-Keyfinin yerine gelmesine sevindim. Arkadaşlarının kıymetini bil; çünkü yalnız kalmak çok zor. Onları sevdiğini kendine itiraf edemesen de yine de içten içe sev. Bu senin için en iyisi.

-Yalnızlıktan gerçekten çok korkuyorsun değil mi?

-Yok aksine ben hep yalnızım.

-Bende çok yalnızım biliyor musun? Arkadaşlarım beni hiç anlamıyorlar. Onlarla seninle konuştuğum konuları konuşamıyorum. Onlarla kelime oyunu oynayamıyorum. Seninle konuştuklarımız onlar için sıkıcı felsefe dersi konuları. Halbuki aslolan işte bunlar asıl olan işte bu hayat.

-Biliyorsun herkesin seninle aynı oranda kendini geliştirmesini bekleyemezsin. Bu büyük bir şey olurdu. Yine de istediğin her zaman seninle konuşabilirim.

-Ben daha fazlasını istiyorum?

-Anlamadım.

-En başından anladın aslında. Benimle konuştuğun ilk an anladın; ama önemsemedin. Önemsersen gerçekleşirdi. Eğer önemseseydin bu kozu çok önceden elime vermiş olurdun. Yine de ne olduğunu biliyorsun.

-Gerçekten anlamadım. Biraz daha aç bakalım.

-Yalnızlıktan korkmuyorum ama yalnız olmak istemiyorum.

-Senin yalnız olmadığını biliyorum.

-Bana baktığında ne görüyorsun?

-Parlayan bir gelecek… Henüz şekillenmemiş ama kendisine şekil verildiğinde şahane bir eser olacak. Sonra onunla gurur duyacağım; çünkü o bunu hak ediyor. Sende gördüğüm kendimde kaybettiklerim…

-Kaybettiklerini bilmiyorum. Bildiğim tek kaybın…

Bak bana. Ben kendime bakınca nasıl da yarım olduğumu görüyorum. Ne kadar tek düzeyim. Çok yönlü değilim. Her zaman dik başlı umursamaz asi bir tavır çiziyorum. Hiçbir zaman o sevdiği kişinin yanında çocuklaşan kızlardan olamadım. Ben kız olmayı bile başaramadım. Ben çok yarımım ben tamamlanmamış olanım. Ben bütün olmak istiyorum. Benimle bir cümle olmanı ve beni tamamlamanı…

Bunu biliyordum. Seninle ilk konuştuğum anda anlamıştım. O yüzden sana tüm korkularımla geldim. Sana ellerimde kendimle geldim. Ben sana kendimi açtım. Beni bil yalnızca beni sev istedim. Kendimi gizlemedim her şeyi bil istedim. Bilmek çok önemli bilirsen beni seversin. Beni seversen ben bir bütün olurum. Hiçlik denizinde yüzmeyen bir bütün. Bundan daha büyük mutluluk olmaz benim için… Yine de ben açığım. Sana açığım her zaman..


-Ben bilmiyorum. Böyle düşündüğünü hiç düşünmedim. Benden istediklerin çok
büyük şeyler. Ben seni tamamlayamam Elif. Seni tamamlayacak olan ben değilim. Sen sadece aşık olmak istiyorsun ama bu yanlış. Bir gün gerçek aşkı bulduğunda benim olmayacaksın. Sana eğreti duracağım.

-Bir önemi yok. Sende benim gibi değil misin? Bana aşık olmanı beklemiyorum. Sana aşık olmam ise senin sonun olur. Sadece bana özel olmanı istiyorum. Kimseyle paylaşamayacağım diğer yarım olmanı sevincime ve üzüntüme ortak olmanı istiyorum.

-Bunu bende isterim. Arkadaşın olarak…

-Ne istediğimi iyi biliyorsun.

-Bu sana haksızlık olurdu.

-Korkuyorsun.

-Hem de çok.

-Kararını verdiğinde dilerim geç olmaz Azil. Hoşça kal…


Onunla son konuşmam buydu.Şimdi elimde telefon üç gündür onun aramalarını duymazlıktan geliyorum. Msn’de çevrimdışı onun beni bekleyişine gülüyorum. Bu sadece ilk yenilgim… Hayır! Kazanmak için gereken küçük bir fedakarlık!

Şimdi;

Hiçbir şekilde bu telefonu açmamalıyım!

Hiçbir şekilde online olmamalıyım!

Sabrının bittiği ana kadar.

İnsanlar sabredemez o zaman geri döneceğim Mert ve o zaman o tuğlalarından bir kaçı çoktan uçup gitmiş olacak ve ben içeriği sızacağım. Nihayetinde

Öyle sızacağım ki içinde öldüremezsin beni.



Sonra kadın satranç tahtasını getirip onunla oynamaya başladı; ama Şerkan onun hamleleri yerine güzel ağzına bakıyordu.Filin yerine atı koydu, atın yerine de fili.
Kadın gülüp adama dedi ki: ‘’ Eğer bu şekilde oynamaya devam edersen oyunu hiç kazanamazsın.’’
‘’Bu daha ilk oyunumuz,’’ dedi adam ‘’Yalnızca bu yenilgiye göre karar verme.’’
Binbir Gece Masalları.


he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
11 May 2012 15:18
Bu mesaja teşekkür edenler (2 kişi): elaaa, jandark

elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -14-
Alıntıyla Cevap Gönder
Yeni bölüm... Çıldırmış Durumda

Süperdi...



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
11 May 2012 16:16
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): LadyinDeath

LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -14-
Alıntıyla Cevap Gönder
15.Bölüm-Plan-

İstanbul’a yağmur yağar baharları…

Her yer toprak kokuyor. Ne kadar güzel ve zavallı papatyalar güneşin güzelliğine aldanmış ve o güzel beyaz gelinliği pişman olmuş. Ölüme mahkum bir çiçek güneş ışınlarının aşkıyla yağmurda mahfolmuş. Yine de İstanbul’da yağmuru iliklerine kadar hissetmek güzel. Çevrende koşuşturan insanlara bakıp durup bir nefes almanın ne kadar da büyük bir lüks olduğunu düşünmek ve sonra o minik kedileri sığınacakları yere taşımak… İstanbul’a en çok bahar yakışıyor. Kararsız bir bahar… Ne olacağını düşünmüş ama karar verememiş. Kendisine bir türlü yeni bir yol çizememiş bir bahar. Tıpkı benim gibi… İstanbul içinde yaşayan insanları da kendisine benzetiyor. Yıllara meydan okumuş ama bunun bilincinde çokta olamamış, yıllar onu eskitmiş ama o eksiklerini tazeleyecek zaman bulamamış. Hep koşmuş. Hep yorulmuş. Yine de durup düşündüğünde mutlu olmayı her şeyden çok istiyormuş. İstanbul herkesi kendi içinde boğuyor. Yolu bulmak imkansız… Bir yerden bir yere gitmek için saatlerce beklemek gerekiyor. O kadar yaşlanmış öyle buruşmuş ki zamanın kendisi için hiçbir önemi kalmamış içinde bulunan insanlarında aynen kendisi gibi olmasını istiyor. Şimdi ben burada Üsküdar’da sahilin ucunda tüm bu olan biteni düşünüyorum. Midemde bir acı… İlla mutlu olmak şart mı? Elif gülüyor. Hayır şart değil ama istiyorsun diyor. Çok bencilim öyle değil mi? Elif kahkaha atıyor. Değilsin sadece aptalsın. Kendi fikirlerini savunamayacak, kendi hayatını yaşayamayacak kadar aptal. Her insanın korkularını geride bırakma zamanı vardır. Kendini bir başkasına emanet etme zamanı ve işte o an hissetmeye kendin olmaya yeniden başlarsın. Sahip olman gereken tek şey tamamlanmak… Eğer eksikliğini tamamlarsan mutlu olmaktan ziyade nasıl olacağın konusunda bilgi sahibi olursun. Gerizekalı hep kafamın içinde… Bazen beni fazlasıyla yoruyor. Beynimin içerisinde sürekli onun sesi var. Neden? Çünkü bir tek o isyan edebiliyor. Bir tek o katlanmak zorunda değil ve bir tek o gerçekten eğlenmek istiyor. Hiçbirimiz bunu kendimize itiraf edemesekte içten içe onun bu özgürlüğünü kıskanıyoruz. Ben bile ve belki de sırf bu yüzden onun kararlarının onun oyunlarının bir adım ötesinde olmak için kendimi feda ediyorum ve bir karar alıyorum. Hayır bu kararı içim tam da bunu istediği için alıyorum. Aldığım kararın tek sebebi sonuçlarına sadece kendimin sahip olması. Korkuyorum. Bu kararın sonuçları beni korkutuyor; insan içinde olunca izlemek hiçbir şey demektir. Eğer oyunun içindeysen çok geç artık sonuçlar seni de etkileyecek demektir. Yağmur penyemden tenime işliyor. İrkiliyorum, soğuk değil aslında sadece yağmur sadece su. Tehlikesiz ama bu bile abartıldığında ölümcül bir zatürenin başlangıcı olabilir. Masum olan her şey gibi fazlasına maruz kalındığında tüm bedeninizi zehirliyor. Islanmak güzel yine de sonu ne olursa olsun. Eğer o anın güzelliğine kapılırsanız ıslanmanın hiçbir önemi kalmaz. Yağmur hızlanıyor. Kapşonumu indiriyorum ve havaya bakıyorum. Yağmur damlaları yüzüme büyük bir hızla çarpıyor. Çocukken yaptığım gibi ağzımı açıp suyun dolmasını bekliyorum. Dünya’nın suyu boğazlarımda artık ondan bir parçayım. O da benden. Bir karar verdim ve sonuna kadar arkasında olacağım. En azından bu sefer…

Sabah ne olmuştu? Şimdi burada bu karanlıkta bekliyordum. Saat 18.30. Yarım saat içinde eve gitmem gerek. Otobüse aceleyle biniyorum. Akşam soğuğu sırtıma vuruyor çok kötü hastalanacağım biliyorum. Sonra elimde duran deftere bakıyorum. Bugün tek bir konuşmaya şahit oldu.


Elif ve Duru Arasında

-Kafam çok karışık…

-Nedense buna kimse şaşırmaz Elif.

-Ben şaşırıyorum. Genelde kafam karışık olmaz. Sadece karar vermem gerek. Çok sıkılıyorum.

-offfffff! Yine ne olduğunu söyler misin? Anlat! Anlat ve ikimiz içinde bu sıkıntılı anı bitir.

-Ona söyledim.

-Neyi?

-Ondan hoşlandığımı.

-Ha? Ne? Kimden? Ohha! Noluyo lan. Sen ne ara birine aşık oldun?

-Aşık olduğumu söylemedim geri nasıl dinliyorsun beni?

-Yaa evet sende mi Brütüs? Aşık değilsindir eminim.

-Değilim lan.

-Tamam kızma sadece takıldım. Defter bize lazım. Hulk olmana gerek yok.

-Aklını alırım Duru! Sayfayı bitirme lütfen.

-Tamam anlat.

-Mert’i biliyorsun. İşte ona duygularımı açtım. Tabi okuduğum o aptal kitaplardan güzel bir kolaj hazırladım.

-Yine kendin olamadın yani. Oyunlarını sıraya dizdin.

-Ben kendimim işte. Adımın Elif olduğunu biliyor bu ona yeter. Hem çok korkak görmelisin. Kendi fikirlerini savunamıyor bile. Böyle içine Pollyanna kaçmış
çocukken onunla büyümek zorunda kalmış. Hep iyimser. Hep yalnız. Hep dünyanın acılarına maruz kalmış; bu dünyada bir o acı çekiyormuş bir onun canı yanabiliyormuş gibi. Bencil! Aptal! Ne kadar itici olduğunu düşünebiliyor musun?

-Ondan bu kadar nefret edip üstüne bir de onu sevdiğini mi söylüyorsun?

-O kısmı sen uydurdun. Onu sevdiğimi söylemedim. Sana, ona onu sevdiğimi söyledim. İkisi arasındaki dokuz farkı bul. Bayan çok bilmiş.

-Pislik yapma kızım. Aynı halt işte. Amacın ne Elif? Başımıza bir iş açacağının farkında mısın?

-Hiçbir şey olmayacak meraklanma sorun bu değil zaten.

-Neymiş sorun peki? Neler dönüyor şunu adam akıllı anlatır mısın?

-Kalemi elimden çekiştirip almasan anlatacağım ama rahat durmuyorsun!

-Of tamam yaz ama uzun sürmesin sıkılıyorum.

-Yine yaptın! Rahat bırak şu kalemi. Azar azar anlatacağım o narin kafan ancak alır zaten.

1.Mert ile normal konuşuyorduk. İşte bilirsin onu etkilemeye çalışıyordum. Sonuçta yaşının büyük olmasını çok büyük bir haltmış gibi değerlendiriyor. Bende ona onun dahi boyunu aşacak cümlelerle geldim. Etkilenmedi desem yalan olur. Etkilendiğini çok iyi biliyorum.

2.Sonrasında bana alışmasını sağladım. Bekledim. Uzun zaman. Tilkinin dediği gibi:
“Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalıdır.”

Onu evcilleştirdim. Onun bana alışmasını sağladım. Saatlerin ikimiz içinde anlam ifade etmesi için bekledim ve bekledim sonunda bamm.

3.Ummadığı bir anda ona açıldım. Ne hissettiğimi söyledim. Neler hissedebileceğimi ve ne beklediğimi. Korktu. Şaşırmadım biliyor musun? Böyle büyük adım atacak birisi değil o. Öyle korktu ki beni yeni bir plan yapmak zorunda bıraktı. Bir kere bana alıştıysa biliyorsun yokluğum onu rahatsız edecekti.

4.Ben artık onun uyuşturucusu olmuştum ve bana benimle konuşmaya ihtiyacı vardı. Bende kayboldum. 3 gün sonra 5 gün. Her gün aradı duymadım. Her gün beni beklediğini iletisine yazdı görmedim. Sonra 5. Gün ortaya çıktım.

5.Nerede olduğumu merak ediyordu. Söylemedim. Ona sadece düşünmek istediğimi söyledim. İsteklerimi ve beklentilerimi düşünmek istediğimi söyledim. Gittim çünkü bilmek istiyordum onun benim hayatımdaki yerini… Benim için ifade ettiklerini bilmek istiyordum. Bir kez alışınca zaman öyle yavaş öyle benden bağımsız geçmişti ki şaşırmıştım. Sonra onu özlediğimi farketmiştim. Onu öyle özlemiştim ki geri dönmekten daha da korkmuştum. Geri döndüğümde beni istememesinden korkuyordum. Beni saracak bana destek olacak olanın o olmamasından korkuyordum. Onun olmadığı bir hayat belirsizliklerden daha çok korkutuyordu beni. Bende her şeyin kesinleşmesinden kaçtım; ama kaçışım bu noktaya kadardı. Sonra özlemim öyle arttı ki içimde patlayan bir volkan oldu. Beni ona getirdi. Beni ona zorla itti. Sonra dedim senin var olduğun bir hayatta ben ben olabiliyorum. Sen bunu kabul etsen de etmesen de. Ben hayatımda seni istiyorum dedim. Ona söylediklerim bunlardı ve bunların hepsi birer yalandı.

-İnanmıyorum çok pisliksin. Duyguları hiç umrunda değil mi?

-Sorman gereken ilk soru bu mu sence Duru?

-Bu çok acımasızca bunun farkındasın değil mi?

-Bunu her zaman yapıyorduk unuttun mu? Birlikte…

-Bu sefer farklı ama?

-O nedenmiş!

-Çünkü eşek kadar olduk Elif. Çünkü bir başkasının duyguları ile oynamak çok acımasızca…

-Onun ne cevap vereceğini sormayacak mısın?

-Sormaktan korkuyorum!

-Haklı olduğumu söyledi. O da onun için özel olmamı istiyordu bunu benim için yapabilirdi benim sevgilim olabilirdi ama tek bir şartı vardı bunu kimse bilmeyecekti. Bu benim için hiç sorun değil. Sonuçta bir başarı elde ettim. Sonuç olarak onu elde ettim.

-Bu pek başarı sayılmaz. Sana acıdığı düpedüz belli oluyor. Seni sevdiğini söylememiş. Elif resmen sana acımış!

-Saçmalamayı kes! Bilmediğin konular hakkında yorum yapma! Daha da önemlisi var ayrıca.

-Neymiş?

-Forumdaki Kutay. Onunla çok samimisiniz. Abisi…

-Offf saçmalama. Ne alakam olur onunla be.

-Buna sevindim. Çünkü onun hakkında.

-Onun hakkında ne? Aklından neler geçiyor?

-Diğer derste. Sayfa bitti bu son satır.



Zil çalmıştı. Bu öğle teneffüsüydü. Yarım saat sürecek bir işkence. Neyse ki bugün 6 dersti neyse ki bugün erkenden sona erecekti. En önemlisi neyse ki bu son derste Tarih’ti. Buna sevineceğimi düşünmemiştim ama onun ismini okuduğum an sırtımdan dökülen kaynar suyu hissetmiştim. Beni yakıp geçmişti. Evet doğru Elif’e Emre hakkında hiçbir şeyden bahsetmedim. Ne onun msn adresinin bende olduğundan ne yeni bir msn adresine sahip olduğumdan ne de ona olan duygularımdan. Emre’ye karşı hissettiklerimi sadece Duygu biliyordu. Elif’in böyle bir şeyden haberinin olması demek onun eline vereceğim büyük bir koz demekti ve ben onun avuçlarına böyle değerli bir bilgiyi teslim edemezdim. Biliyordum Mert ve Emre çok yakın iki arkadaştı. Mert zavallısından sonra Emre’nin konusunun açılması işte tam da bu yüzden beni korkutmuştu. Elif Mert’i elde ettiğini sanıyordu. Aksine ne yaparsam yapayım asla ikna olmayacaktı. Bu da onunla olan oyunundan sıkılacağının işaretiydi daha da kötüsü yeni bir oyun arayacağının. İçimden bir ses beni bu konuda uyarıyordu. Biliyordum onun konuşmaları sitedeki herkesin dikkatini çekiyordu. Yeni üyelerin hepsi onun ters cevaplarından korkuyor hem de onunla iletişim halinde olmak istiyordu. Ulaşması zor birisi her zaman için hep hedef sayılırdı. Elif bunu farkettiyse … Kalbim acıyordu hem de öyle büyük bir acıydı ki bu içimi kaplayan. Ağlayabilirdim. Duygu sessizliğe gömülmüş bahar güneşinin tadını çıkarıyordu. Hatice yemeğini yiyordu. Elif ise bir köşeye çekilmiş kendi kendisine Sos oynuyordu. Ben ise hiçbiriyle muhatap olmak istemiyordum. Tek istediğim bu lanet aranın son bulmasıydı. Elif’i çok seviyordum. Onun yanında kendimi renkli ve hatta eğlenir gibi hissediyordum ama bu son yaptığı beni oldukça sinirlendirmişti. Bir başkasının duygularıyla oynamak üstelik onun yüzünü bile görmeden sanki Emre bana bunu yapmış gibi hissetmiştim. Bu neyin bedeliydi? Onunla olan arkadaşlığımın bedeli tam da bu şekilde mi karşıma çıkıyordu? İlk defa Elif’in varlığından gerçekten korktum. Tam o saniyede başını elindeki kağıttan kaldırdı ve bana gülümsedi. Bu onun takındığı şeytani gülümsemesiydi. Tek bir anlamı vardı şu an avuçlarımdasın minik fare ve ben seninle sıkılana kadar oynayacağım. Bu bakışın bana yönelmesinin tek bir anlamı vardı. Bende artık onun ellerinde bir oyuncaktım. Ders zili yutkunuşuma karıştı.

Elif ve Duru arasında Part 2:

-Tüm teneffüs boyunca beni izlemenin sebebi nedir acaba?

-Sadece söylediklerini kafamda derlemeye uğraşıyordum. Bu kötü bir şey mi?

-Bakışların beni korkuttu Duru. Ben kötü bir şey yapmadım inan. Sınırı
aşacağım anda duracağım sana söz veriyorum.

-Söz mü?

-Gerçekten söz veriyorum. Merak etme.

-Peki neymiş bu konu? Dökül bakalım.

-Emre Kutay. Onunla konuştum.

-Konuştun mu? Ne hakkında…

-Heyecanlanma sadece konuştum. Ona arkadaşça yaklaştım. Sitede onu çok gördüğümden bahsettim ve tanışmak istediğimi söyledim.

-O ne dedi?

-Hödük. Doğrusu pek arkadaşça değildi. Benim yaşımdaki kızların böyle aptal nickleri nereden bulduğunu anlayamadığını falan söyledi. Beni tersledi sanırım. Sonra senin arkadaşın olduğumu söyleyince senin çok iyi birisi olduğunu söyledi ve bana olan tavırları değişti. Sizin bu kadar samimi olduğunuzu bilmiyordum.

-Tabiki de değiliz sadece soru cevaplardan birbirimizi tanıyoruz. Senin gibi özel mesajlar döşediğim yok. İyi birisi olduğumu anlaması için iç dünyama girmesine de lüzum yok.

-Dediğin gibi olsun bakalım her neyse ona Mert’in nasıl biri olduğunu sordum. Bana uykusunda horladığını ve çoraplarının çok kötü koktuğunu söyledi. Arkadaş olarak birlikte bir akşam geçirilecek bir adam değilmiş. Sonra ciddi olmasını rica ettiğimde Mert’in sorumluluk sahibi birisi olduğunu ve ailesine bakmayı kendisine görev edindiğini söyledi. Ayrıca burnunu karıştırdığını da ekledi. Laubali! Her neyse sonra bana neden onu araştırdığımı sordu. Erkek arkadaşımı araştırmamda bir sakınca olmadığını söyledim.

-Mert’e söz vermiştin hani? Bu aranızda kalacaktı!

-Uppss. Ağzımdan kaçmış. Emre’de beni bu konuda çok zorladı. Elimde değildi. Sanırım bana karşı ilgisi var.

-Saçmalama hiçte öyle durmuyor.

-Bunu sen ben ve o biliyor ve ondan bu konuşmaları silmesini istediğimi yoksa başıma iş açacağımı söyledim. Benim başıma iş açılırsa yanımda senin de sürükleneceğini söyledim. Biliyorsun biz çok samimi arkadaşız.

-Beni kullanmak zorunda değildin!

-Her neyse. Bana Mert’i nereden tanıdığımı sordu. Bende ona anlattım. Netten aşkın çok saçma olduğunu söyledi ha hatta bana ne güzel evlenirsek ileride iki Mouse bir klavyeyi kucağıma aldığımda güzel bir harici hard disk hediye edeceğinden bahsetti. Bu alaya alınacak bir konu olamaz öyle değil mi?

-Aslında bu biraz komikmiş.

-Her neyse. Bana bunu yapmayacaktı. Listeme onu da ekledim. Emre Kutay. Sıradaki hedefim o. Onu kendime aşık edeceğim.

-Saçmalama! Bu çok tehlikeli! Mert ve Emre çok yakın arkadaşlar.

-Senin ve benim gibi değil mi Duru? Yine de başka çarem yok. Bana söyledikleri yanına kalmayacak.

-Haklısın; bunu senin için yapmama izin ver.

-Neyi?

-Onu senin için kendime aşık edeceğim. Sonrasında intikam alman için senin ellerine bırakacağım.

-İnanmıyorum bu harika bir fikir. Sen onunla kendin olarak konuşacaksın. Sonra onu kendine aşık edeceksin. Bu senin için zor bir iş gerçi ama eğer başarırsan ona aslında senin hiç var olmadığını ve en başından beri ondan intikam almak için onu bu oyuna sürüklediğimizi söyleyeceğiz. Böylelikle senin başın yanmayacak ve ben intikamımı almış olacağım.

-Ama

-Aması ne Duru! Bunu benim için yapacağını söyledin.

-Bu şekilde olması gerekmez!

-Bu şekilde yapıp yapmayacağını söyle yoksa bana bırak ben yolumu bulurum.

-Tamam! Tamam yapacağım. Sadece bana zaman ver.

-Zaman senin. Teşekkürler Duru. Gerçekten senin iyi bir arkadaş olduğunu biliyordum.


Sayfa bittiğinde ders zili çalmıştı. Yorucu bir gündü. Ne yapacağımı bilemeden öylece dolaştım. Kendimde değildim. Sanki ben yaşamıyordum. Sonra yavaş yavaş duruldum. Nefes alışım normale döndü. Gözlerimi bilince açtığımda sahilde yağmurun altında bekliyordum. Neyi beklediğimi bilmeden saat 18.30 olmuştu. Eve yetişmem gerekiyordu. Ona yetişmem gerekiyordu. Bu büyük bir oyundu. Benim için bir oyun bile değildi. Onu önce kendime aşık edecektim ve sonra Elif’in ellerine teslim edecektim. Bunu yapmak istemiyordum yine de Elif’in Emre’den uzak durmasını istiyordum. Emre’nin sadece bana özel olmasını sadece benim hayal dünyamda yaşamasını istiyordum. Gözlerimden akan yaşa anlam veremedim. Otobüse bindim ve ait olduğum yere gittim. Ekranın karşısına …

Kutay oturum açtı.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
11 May 2012 19:58
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa

elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -15-
Alıntıyla Cevap Gönder
Kararımı değiştiriyorum.Elif'i artık sevmiyorum.
İnsanların duyguları bu kadar basit olamaz.Hiç değilse İntikam almak için geçerli sebebi olsaymış.Ama Duru bence Elif'ten daha kötü.Sessiz kalmak...Doğru olanı savunmamak.Bu daha kötü.

Yine bölüm gelmeli bence Kayan Gözler Hayranlık Besliyor Tam Kutay oturum açtı, orada bıraktın.Halbuki en güzel yere gelmiştik Çok Mutlu



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
11 May 2012 20:35
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -15-
Alıntıyla Cevap Gönder
16.Bölüm-O-

Kutay size titreşim gönderdi.

-Burdayım.

-Görmeyince merak ettim. Geç kaldın.

-Önemli bir şey yok. Yağmur yağıyor.

-Evet. Bahar kokuyor her yer. Ne güzel.

-Hasta olacağım sanırım. Çok ıslandım.

-Harbi mi! Peki o halde. Msn’i kapa saçlarında uzundur şimdi senin. Kurulan ve uyu bence. Hasta olma.

-Düşündüğün için sağol. Şimdi Thylot’u aldım. İçiyorum yanında artık ölmeye yüz tutmuş bir portakal. Saçlarımda uzun evet kuruladım ama havlum bir köşede.

-Dikkatli ol bahar havaları insanı çok yoruyor.

-Ama sen yorulmazsın.

-Ben insan değil miyim? Senin gözünde insan olamadım mı Duru? Bak valla etten kemiktenim. Hatta göbek kısmından yağdan olduğum bile söylenebilir. Böyle löppüdü löppüdü.

-Iyyy göbekli erkek. Abi yerine sana amca mı desem?

-Fazlasıyla amca diyen var. Abi demeni tercih ederim. Hem kızım göbekle amcamı olunuyormuş. Çok yakışıklıyımdır ama. Görsen belki abi bile demezsin.

-Bunun için görmeme gerek yok. Diana şanslı.

-Bana pek öyle gelmiyor. O kızda var bir numara.

-Kız arkadaşını bana mı çekiştiriyorsun abi ya.

-Sorma be abisi. Kız arkadaşım ama bilmiyorum.

-Sorun nedir dost anlat bakalım.

-Sorun şu ki onunla ortak bir arkadaş sayesinde tanıştık. İngilizce öğretmeni. Bu kurslarda yabancı hoca ayağına geliyorlar ya ondan. Kız yabancı asıllı olunca çok geniş. İlk tanıştığımızda ondan bayağı bayağı hoşlanmıştım. Çok tatlı gülüyordu. Böyle oturduğu yerden bir işveler bir cilveler. Kıpraşık bir kızdı.

-E sorun ne o zaman?

-Garip garip adetleri var aman ne bileyim. Bu akşam arkadaşlarıyla çıkacakmış mesela.

-Onu kıskanıyor musun?

-Ne bileyim ya hiç düşünmedim valla. Boşver sende düşünme. Sen anlat bakalım neler var neler yok. Nasıl gidiyor okul?

-Bildiğin gibi nasıl olacak git gel.

-Sıkılmış gördüm seni?

-Nasıl sıkılmayayım. Dershane’ye gidiyorum. Okula gidiyorum. Arkadaş çevrem tabiri caizse b.ktan! Daraldım aslında.

-Arkadaş çevrem demişken bir arkadaşınla tanıştım.

-Söyledi.

-Elif miymiş adı neymiş? Aklı sıra bana sorular soruyor. Mert deyip durdu. Ne Mert’miş cılkını çıkardı. Kıza burnunu karıştırıyor diyorum yine de olsun diyor. Hayır gaz da çıkarıyordur o şimdi sayıklıyordur rüyasında diyorum. Ciddi konuşmamı istedi bu seferde. Tuhaf arkadaşların var.

-Çok tuhaflar öyle değil mi? Benimle konuştuğunu bilmesin aman. Sonra bu ne ki bin beter bir durum oluşur.

-Merak etme söylemedim zaten. Mert’e de sordum oğlum ne iş bu dedim. Abi sorma ya yapıştı sülük gibi dedi. Her gece saat 11 oldu mu arıyormuş sürekli açana kadar. Mecburen açıyorum deyip durdu. Salak nerden aldım başıma bu belayı deyip duruyor. Kızda bununla sevgili oldum havalarında hayır ne buldu bunda anlamadım ki.

-Mert cidden sana böyle mi dedi?

-Mert’in ne işi olur bacak kadar çocukla. Bu da sevgilim oldu yaşasın havalarında sanırım. Bir de çok bilmiş aklı sıra bana ayar çekti. Hey yavrum hey o giderken biz dönüyorduk be. Akşam yine mesaj atmış.

-Kim Elif mi?

-Adı her ne haltsa. Nasıl olduğumu sormuş. Bende sana danışmadan bir şey yazmak istemedim. Sonuçta senin arkadaşın.

-Siteden sürekli sana mesaj yağıyordur o şekilde.

-Kimden acaba? Forumda bir sen ben bir de bizim takım var. İşte Elif’de gerçekmiş geri kalan üyelerin çoğu sahte. Kızlardan iki üçü belki gerçektir. Erva denen kız var. Göğüs kısmından hallice olan. Maşallah o da sergilemeye gelmiş sanırım. Onun harici hep bizim fake üyelikler.

-Peki o yazılanlar. Sürekli barlarda olduğunuz. Barlardan kız kaldırdığın gibi iğrenç şeyler… O Kalamış muhabbetleri.

-İlgi çekmek için. Kızım ben rap nedir bilmem bile. Arkadaşlarla takılırken ceza dinliyorduk onun taklidini yapayım dedim herkes beğendi. Sonra üzerime yapıştı.

-Ha ha ama çok komikler nasıldı. İşte geldi mustafa yanında kankasıyla olduk sana haştafa işte geldi mustafa haydi şimdi eller havaya kızlar bağırır haştafa haştafa tüm gece aynı çığlık hoppala hoppala ben dayanamam kızlara haştafa çıkınca sıraya herkes ister baş başa baş başa oy dügmeli düğmeli… Mustafa kim ya.

-Sahne ismim. Kendimi böyle afişe etmek istemedim biliyorsun sonra hayranlarım kapıma yapışır.

-Bir de sahne ismin mi var? Ne biçim seçim o öyle.

-Herkesin gerçek beni bilmesine gerek yok. Sadece bilmesi gerekenlere söylüyorum. Sonra namım yayılır ileride evde kalırım.

-Diana seni her türlü alır bence.

-Bakalım ben onu alıyor muyum? Annem onu eve çalı süpürgesi diye bile almaz be.

-A a o nedenmiş?

-Kızım ben ailenin en küçüğüyüm. Annem babam yaşlı insanlar. Bir yeğenim seninle yaşıt düşün. 3 abim 1 tane ablam var hepsi evlei hepsi çoluklu çocuklu insanlar. Bir ben işte son jenerasyonum. Yoksa ailem hiçte öyle sandığın gibi ileri görüşlü modern değil. Diana’ya bakış açılarını tahmin bile edemiyorum.

-Diana için üzüldüm.

-Kısmet her şey be anacım. Ne yapalım kaderde varsa üzülmek neye yarar dövünmek.

-O öyle değildi bence.

-Şşşş o kısma karışma. Senin için güzelleştirdim. Eee asıl sen anlat bakalım senin o sitedeki yalanların nedir?

-Aslında yalanım yok. Yani yalan söylemek aklıma gelmedi. Zaten Elif için üye olmuştum. Mert’in gözüne girmek için okuldaki herkesi üye yaptı. Modem’i kapatıp açmaktan parmaklarım acıdı. Bizimde epey fake üyeliklerimiz var anlayacağın.

-O halde inançlı birisin.

-Evette o nerden çıktı?

-İlk mesajından en çok güvendiğin kişiden. Allah’a gerçekten güvenen kişide yanlış olmaz belki de sana bu yüzden içim ısındı.

-Büyük cümleler dost bunlar. Ayrıca evet inanırım ben. Elimde olan sadece ona olan inancım o da olmazsa aklımı kaybederim. Peki ya sen?

-Ben imam hatip mezunuyum biliyor musun? Ama o zamanlar ilkokulu vardı. Babam göndermişti. İlkokulu imam hatipte okudum. Sonra liseyi ticaret meslekte okudum. Mert’le de aynı okuldaydık ama orada pek alakamız olmazdı. Sonra ortak arkadaşlar aracılığıyla tanıştık. O sitenin diğer bir kurucusu ortak arkadaşımızdı. Bunlar bu siteyi kurmaya karar verdiler. Arkadaş hatrına çiğ tavuğa da eyvallah dedik anlayacağın.

-Sen mi İmam Hatip’te okudun. Hiç inanmam.

-Kızım ben namaz kılan inançlı bir insanım hey yavrum hey.

-Haddi be. Seni alkoliğin teki sanıyordum.

-İçmesine içiyorum yalan yok. Sadece canım çok sıkıldığında bir de arkadaşlar ısrar ettiğinde ama mesela Ramazanlar da her akşam arkadaşlarla toplanır takkeleri takar doğru camiye gideriz. Böyle de bir yönüm vardır yani.

-Hiç inandırıcı değilsin.

-O niyeymiş. Benim babam var ya çok manyak birisiydi. Böyle kocaman kodu mu oturtan cinsten. Korkarsın ondan bende korkardım. Beni zorla yollardı. Bende okuldaki kızların eteklerini açardım. Merak ederdim ne var ne yok diye. Bir gün yine kızın birinin eteğinin altına çalkalanmış gazoz şişesi koymuştum amacım onu patlatmaktı ıslanacak falan güleceğiz. O da ne müdür bir yakaladı beni. Yakamdan tuttuğu gibi odasına. Babamı aradı. Babam okula bir geldi. Rica minnet özür cezalarımı kaldırdılar. Sonra eve gelince bir kamyon dayağı yedim. Bir daha da yapmayacağıma söz verdim.

-Sonra uslandın yani.

-Yooo kızların eteğini kaldırmak yerine alttan ayna taktiğini denedim. İşleri gizli yaparsan meydana geldiğini kimse kanıtlayamaz öyle değil mi?

-Çok yaramazmışsın.

-Öyleydim. Lisede tam fırlamaydım ama onlarda başka sefere.

-Neden ya. Ne güzel anlatıyordun. Benim hiç öyle anım yok. Ben hep usluydum. Sınıfımda beni farketmezlerdi bile. Hep birkaç arkadaşım olurdu. Hiçbir erkeğin de bu zamana kadar ilgisini çektiğimi sanmıyorum.

-Boşver böylesi en güzeli. Benim ilgimi çeken o kızların şimdi sonları pek hayırlı gözükmüyor. En azından lisedekilerin. Senin çevren düzgünmüş demek ki.

-Ama ben uykuyu çok seviyorum mesela. Bir gün sabah namazı için uyandım. Abdesti aldım ama içim uyuyor. Kılıp yatcam şimdi başladım kılmaya. Her şey normal esnememek için kendimi zor tutuyorum. Sonra secdeye gittim. Sonrasında saatin çaldığını duydum. Çevreme baktığımda güneş odaya dolmuş saat 7 olmuştu. Uyumuşum.

-Ahaha uykucu Duru. Ortasında uyudun mu? Çarpılmadığına şükret.

-Ne yapabilirim. İçim geçmiş. Bazen oluyor. Derste bile uyuyorum. Çok yorgun hissediyorum kendimi. Ergenlik sorunları sen anlamazsın.

-Neden annemin karnından benim de böyle çıktığımı falan mı sanıyorsun? Bakma şimdi o sitede rapçi bir delikanlı gibi duruyorum ama çocukluğum Cranberries ve Orhan baba arasında gidip geldi. Hatta daha çok Orhan Baba’ya yatkın bile sayılabilir.

-Olmasaydı tasamız çalar mıydı Orhan Babamız diyorsun yani.

-Olmasaydı derdimiz söyler miydi Ferdi abimiz var bir de. Çok isyankar büyüdüm bende. Annem babam yaşlı insanlar. Öyle çok rahat bir hayatım olmadı. Sonra ben rahat değildim bir kere. O zamanlar çok içiyordum. Şimdi duruldum biraz galiba.

-Diana seni yola getirmiş desene.

-Kızım bende bir hatun sözüyle gaza gelecek tip var mı? O da öylesine işte. Devam ediyor sadece.

-Sevmediğin halde neden onlasın peki?

-Bilmem vakit geçiriyorum işte. Beni mutlu ettiği konularda var.

-Ne gibi?

-Boşver bu konularda konuşmak güzel değil.

-Benden çekiniyor olamazsın.

-Gayet olabilirim. Bunlar herkesle konuşulmaz.

-Sapık!

-O nedenmiş! Bu konuyu kapa istersen.

-Tamam özür dilerim.

-Duru saat kaç olmuş. Hadi zaten ıslanmışsın zaten. Gözlerini kapa ve dinlen.

-Çıkıyor musun?

-Birimiz seni düşünmezse sonun pek iyi olmayacak ve sen kendini düşünmediğine göre bu görev bana düşüyor.

-Teşekkür ederim.

-Ben teşekkür ederim hadi iyi geceler.

-İyi geceler bay Kutay


Kutay Çevrimdışı Oldu.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
11 May 2012 22:14
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa

elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -16-
Alıntıyla Cevap Gönder
Emre abi ne düşüncelisin sen ya Çok Mutlu Bölüm hakkında o kadar konuştum hala bir şeyler yazasım var...Enteresan. İnanamıyor!

Neyse istediğim kısmın gelmesine sevindim.Ama sanki yetmedi gibi Çok Mutlu Kısa mı olmuş ne Çok Mutlu

Ellerine sağlık Gülsümmmm.Yeni bölümleri de beklerim, bekleriz, bekliyorlar... Gülücük Dağıtıyor



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
12 May 2012 0:24
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -16-
Alıntıyla Cevap Gönder
Gülücük DağıtıyorGülücük Dağıtıyor 1 hafta içinde 6 bölüm yazmışım. Esas konuya giriş yaptım yapmasına da şimdi ne olacak onu bende bilmiyorum. Bir kaç gün düşüneceğim sanırımÇok Mutlu

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
12 May 2012 14:59
elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -16-
Alıntıyla Cevap Gönder
Alışmıştım ama ben Hüzünlü
Düşünme Gülsüm düşünme.
Düşünmeden yaz.
Yani yazarsan sevinirim Çok Mutlu



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
12 May 2012 15:08
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -16-
Alıntıyla Cevap Gönder
17.Bölüm-Taktik-

Taktik, yapacak bir şey varken ne yapacağını bilmektir. Strateji yapacak bir şey yokken ne yapacağını bilmektir.
Savielly Tartakover


Saat 22.30


Büyük bir huzurla bilgisayarın başından kalktım. Ekran karardığında odam karanlığın dibinde yüzüyordu. Yolumu bulabilmek için ayağa kalktım. Birazdan uyuyacaktım. Bundan öncesinde gerçekten hasta olmak istemiyorsam nemli saçlarıma en azından havlu sarmalı ve üşümemi durdurmak için biraz daha kalın giyinmeliydim. El yordamıyla ışığın yerini buldum. Sonrasında odamın kapısını açarak çevreye göz gezdirdim.

Annem beni ayakta görürse bu büyük bir sorun demekti. En geç 22.00’da uyumam gerekiyordu. Bu sabahları daha dinç olmam için gerekli bir kuraldı. Gerçi benim için bu hiçbir şey zira ortaokul yıllarında yatma saatim yalnızca 21.00’dı ve ben Yılan Hikayesi’ni izlemek için akla kara arasında petrol arama çalışmalarına son gaz devam ederdim.

Oturma odasının ışığı holün karanlığını etkisiz hale getiriyordu. Bu da annemin kitap okumak için hala ayakta olduğunu gösteriyordu. Abim henüz gelmemişti ve büyük ihtimalle babam ertesi gün erken kalkacağından çoktan uyumuştu. Banyo’ya gidip temiz bir havlu almak için oturma odasının önünden geçmem gerekiyordu. Lanet olsun! Yine de yüzüme uykusuz kalmış bir ifade takındım ve esneyerek oturma odasından geçtim. Her şey normal gözüküyordu. Önce banyodan temiz bir havlu aldım. Sonrasında bir bardak su içtim.

Yanaklarımı hafif kızartıp sanki yastığın izi geçmiş izlenimi verdim. Tekrar oturma odasının önünden geçiyordum. Tehlikeyi atlattığımı ve annemin beni fark etmediğini düşünürken sesiyle irkilmeyi hiç beklemiyordum.

-Duru.

-Efendim annecim.

-Hayırdır ayaktasın. Normalde hiç kalkmazdın.

-Aslında bir bardak su içtim ve saçlarım rahatsız ettiği için havlu aldım.

-Gel bakalım buraya.



Bu annemin bana gerçekten bir anneymiş gibi davrandığı nadir anlardandı. Normalde o daha çok Amerikan ya da İngiliz her neyse o tarz yetiştirme stilini benimsemişti. Çocuk her şeyini kendi yapmalı hele 15 yaşını geçen bir çocuk hayatını kendi idame ettirebilmeli. Türkiye’de yaşamasaydık eminim benim kendi ayaklarım üstünde durmam için beni zorlarlardı. Neyse ki burada toplumsal kurallar bunu ayıplıyor. Sonunda bir tabu için sevindiğime inanamıyorum. Neyse usulca yanına geldim. Yalan yere esnemekten gözlerimden yaşlar gelmişti. Sonuç olarak uyumadığımı gösteren pek kanıtım yoktu. Bilgisayar yüzünden gözlerim zaten küçülmüş ve kızarmıştı. Sonra annem hiç beklemediğim bir şey yaptı. Elimdeki havluyu aldı ve saçlarımı kurulamaya başladı. Sonrasında bir an durdu ve üstündeki hırkayı üstüme geçirdi. Sonra saçlarımı kurulama işine devam etti. Bu çok garip bir duyguydu. Annem saçlarımı kurulamayı ben 7 yaşımdayken bırakmıştı. O yaşta bıraktığı sadece saçlarımı kurulamak değil saçlarımı okşamaktı da. Bir an için içimde derin bir üzüntünün gezindiğini fark ettim. Şu an ağlayabilirdim. Bir an çok duygusal hissetmiştim. Ne kadar büyürseniz büyüyün annenizin size özen göstermesi ve yeniden çocuk gibi hissetmek işte bu kalbinize yapılan bir işkencedir. Sonra gerçekleri gözden geçirince bunun aslında böyle olmadığını idrak etmem çok sürmedi. Annem beni yumuşatıyordu. Bu demek oluyordu ki bunun arkasından sorular gelecekti. Tam da beklediğim gibi.

-Okul nasıl gidiyor anlat bakalım.

-İyi aslında. Derslerimi dinliyorum. Çalışıyorum. Hocalarımla görüşüyorsundur zaten. Bir problem mi var?

-Yok hayır aksine çok akıllı bir öğrenci olduğunu söylüyorlar. Yine de hocaların çok fazla içine kapandığından şikayet ediyor. Konuşmak istediğin bir şeyler var mı?

-Yok hayır değil. Ben sadece gerektiği kadar insanla muhatap oluyorum. Lisenin hiyerarşisini bilirsin. Orada kendime pek yer bulamıyorum.

-Yine de kendine bir yer edinmelisin. İleride hatırlayacağın değerli dostlar emin ol senin içinde önemli olacaktır. Bu lise yıllarını vazgeçilmez kılar.

-Önerini dikkate alacağım merak etme. İlgilendiğin için teşekkürler.


Saçlarımı kurulama işini bitirmiş. Artık beni kış kışlama vaktinin geldiğini düşünüyordu. Annem benden her şeyi ona açıkça anlatmamı beklemezdi. Aramızda hep üstü kapalı konuşma geçerdi. Bu konuşmanınsa yorumu şuydu. Kendini iyi olan derslerinin arkasına saklayamazsın. Pısırık olma biraz girişken ol ve hepimize ileride gurur duyacağımız lise anıları hediye et. Devam etmen gerektiğini artık öğrenmelisin. İşte annem o kibar üslubuyla tam da bunları kastediyordu. Benimse dediğim sadece herkes kendi işine baksa daha iyi olurdan ibaretti. Odadan çıkmaya yöneliyordum ki yeni bir soru ile karşımda duruyordu. Bu kez soru gerçekti ve anlamı gerçekten de açıktı.


-Erkek arkadaşın var mı?

-Bu da nereden çıktı anne!

-Olsa bile bana söylemezdin öyle değil mi? Yine de bunu psikoloğunla konuşabilirsin.

-Ne demek istediğini anlamıyorum ama o kadınla bir şey konuşmak istemiyorum anne.

-Duru bak. Hiç kimse annesinin karnından 40 yaşında başarılı veya başarısız hayatta bir yere gelmiş veya gelmemiş şekilde doğmadı. Hepimizin geçmişi uçarılıkları ve hatta anlatmaya utandığı anlarımız oldu. Tüm bu yaşadığın ergen meselelerinin sana özgü olduğunu sakın düşünme. Baban ve bende birbirimizi sevdik değer verdik. Aşkın ve sevginin ne demek olduğunu emin ol bizlerde biliyoruz. Bu yüzden bizden çekineceğin hiçbir şey yok. Aksine erkek arkadaşınla tanışmak isteriz.

-Lütfen bu konular hakkında konuşmak istemiyorum. Hoşuna giden konularda arkadaşım olup kendini geri çekmek istediğin konularda annelik yapmak eminim senin içinde zordur. Bu yüzden sürekli annem olarak kalmanı tercih ederim. Benden uzakta… İyi geceler anne.

-İyi geceler Duru.



Derin bir nefes alıp odadan çıktım. Neden bu şekilde bir soruyla karşıma geldiğini bilmiyordum. Ya da neden şüphelendiği konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Arkadaşlarım konusunda sahip olduğu endişeleri Duygu, Hatice ve Elif’ten bahsederek giderebilirdim ama annemin onlardan hoşlanmadığını biliyordum. Annem için arkadaşlarım boş vakitten başka bir şey değildi. Beni sadece olduğum yerde saydırıyorlardı. İlerlemek istiyorsam yeni arkadaşlar yeni çevre edinmeliydim. Geçmişi en iyi bastıran şeyin sadece yeni anılar olduğundan bahseder dururdu ve ben içimden sürekli kendisinin de yaptığının bundan ibaret olup olmadığını sormak için yanıp tutuşurdum.

Annem benim annemdi eğer annem olmasaydı ona gerçekten soracağım güzel sorular vardı. Neden ile başlayan milyonlarca güzel soru ve her sorunun cevabı sahip olduğu tutarsızlığı gözler önüne serecekti. Yine de kendimi üzmemek adına niyetinin art niyet içermediğini içime anlattım. Buna inanmak hem beynim hem kalbim içinde oldukça zordu. Yine de denemekten kimseye zarar gelmeyeceğini düşündüm.

Sonrasında gelen sevgili meselesi ise işte en beklenmeyen nokta sayılırdı. Sonuç olarak elimden gelenin en iyisini yapıyordum. Dikkat çekmemek adına telefon dahi kullanmıyordum. Bizim ailede mutlu yaşamanın temel kuralı spot ışıklarını üzerinden uzakta tutmaktır. Kimse sana bakmazken rahatlıkla istediğini yapabilirsin. Bunun için kayıtlı msn adresim dahi yoktu. Tek bir tane vardı ve onu da kimse bilmiyordu. Kendimi görünmezliğe ustalıkla gizlediğimi düşünüyordum. Şimdi bir de üstüne nerede açık verdiğimi düşünmem gerekecekti.

Odamın ışığını açtım ve yatağıma uzandım. Düşünmem gereken o kadar çok şey ve halletmem gereken o kadar konu vardı ki.


Öncelikle Elif olayından başlamam gerekiyordu. Emre’nin dediğine göre Elif hala onunla muhatap olmaya devam ediyordu. Bunun anlamını üç yaşındaki bebek bile bilir. Bu bana açıkça bir meydan okumadan başka bir şey değil. Elif bana şu mesajı göndermişti.

Teklifimi kabul ettin ama işi senin ellerine bırakıp sıkıntıdan patlayacak kadar aptal değilim. Mert aptalını elde ettiğime göre şimdi sırada Emre var. Sende benim yeni rakibimsin. İşte Elif’in düşündüğü bundan ibaretti. Teklifini kabul ettiğimde onun vazgeçmesini sağlamamıştım sadece oyunu onun için daha eğlendirici hale getirmiştim.

İçimde bir huzursuzluk vardı. Bunu ise Elifîn ne kadar bencil ne kadar aptal olduğu ile başlayan ve bildiğim tüm kötü sözcükleri içeren cümleler tekrar ediyordu. Dışarıdan görünen belliydi. Elif’i resmen kıskanıyordum. İçten içe onun Emre’yi elde edebileceği gerçeği kalbimde derin bir sarsıntıya sebep oluyordu. Sonrasında kalbimi kaplayan kocaman bir nefret olmuştu. Elif yine gülüyordu. Kulaklarımda beynimin içinde ve sonra her zaman yaptığını yaptı gözlerini bana dikerek meydan okurcasına fısıldadı. İyi olan kazansın!

Yastığı kafama geçirmemle nefessiz kalmam arasında 1 dakika oynuyordu. Onun sesini nasıl bastıracağımı bulmuştum. Lanet olası çenesini kapatmak ve onu kendimden uzak tutmak için plan yapmam gerekiyordu. Bu öyle iyi bir plan olmalıydı ki Elif kendine oyalanacak başka şeyler bulmalı aynı zamanda benim yaşadıklarım hakkında en ufak bir ayrıntı veya detay onun tarafından anlaşılmamalıydı. Eğer aklının başka yerde olmasını sağlarsam eğer onu kendimden uzaklaştırır daha farklı meselelere sevk edersem bu benim için oldukça kolay bir hal alacaktı. Sonrasında her şey benim lehime çevrilecekti.

Aklımda üç aşağı beş yukarı bir plan şekillenmişti. Gözlerimi kapamış uyumak üzereydim. Bu sefer kulaklarımda çınlayan annemin sesiydi. Onunla tanışmak istediğini söylemişti. Kiminle? Benim bir erkek arkadaşım yoktu. Yine de yüzümü kaplayan gülümseme daha da çok mutlu olmamı sağladı.
Düşlüyordum. Emre anneme çiçek veriyordu. Annem ve babam bize gülümsüyordu. Emre onları selamlıyor ve o da gülümsemesi ile karşılık veriyordu. Emre’nin bir cismi ya da belirli mimikleri yoktu. O konular boşluktaydı Emre benim için sadece ekrandı ve şimdi ailemin karşısında onu hayal etmek benim mutluluktan nefessiz kalacağım anlardandı. Sonrasında ise

Emre elimi tutuyordu. Benim elimi…


Ertesi gün kendimi Matematik dersinin içerisinde buldum. Elif’le konuşalı 3 gün geçmişti. Bir dahaki ortak dersimiz Çarşamba günüydü ve onunla defter üzerinden baş başa görüşmemiz için önümüzde 2 gün vardı. Aslında onu eve gittiğimde arayabilirdim ama yine de kurallara karşı gelmek istemiyordum. Hatice’nin kurallarını delmek o bilsin ya da bilmesin gerçekten sinir bozucu bir şeydi. Bunu böyle ifade edince kendim bile güldüm aslında. Gerçek olan şuydu ki bir de eve gittiğimde Elif’le muhatap olmak istemiyordum. Onun oyunlarından sıkılmıştım.

Bazen bir araya gelir beraber oynardık ama son zamanlarda ondan uzak kalmak akıl sağlığım için en iyisiydi. Hatice ve Duygu önümde oturmuş beni burada yalnız bırakmışlardı. Sıkıntıyla dersin bitmesini bekledim. Tenefüste Elif’te bize katıldı ve kendimizi bahçeye attık. Yağmurdan sonra bugün için hava oldukça güzeldi. Bu anın tadını çıkarabilirdim. Kızlarla sakalaşıp gülüşüyorduk.

Sonra bir an için Elif’le göz göze geldik. Bana aynı şeytani gülümsemesi ile karşılık verdi. Normalde gözlerimi çevirmek sadece saniyelerimi alırdı. Onun o itici bakışlarına katlanamazdım ama şimdi şu anda aklımda şahane bir planım varken ve o plan tüm basitliğine rağmen uygulandığı takdirde şahane sonuçlar doğuracakken gözlerimi kaçırmak aptallık olurdu.

Onun beklemediği bir şey yaptım ve onun o aptal sırıtışına aynı şeytanilikle karşılık verdim. Gözlerinin içine baktım ve gülümsedim. Şimdi benim kahkaham Elif’in beyninde yankılanıyordu ve sesim fısıltıya dönüşüyordu. İyi olan kazansın!
Elifte bunu farketti.

Değişen yüz ifadesi bunun en büyük göstergesiydi.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
13 May 2012 15:11
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa

elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -17-
Alıntıyla Cevap Gönder
"Konu bulamıyorum", "Düşünmem lazım" vs. vs.

İyiki konu bulamuyorsun Gülsüm ne diyim yani Çok Mutlu Günün anlam ve önemine uygun anneli diyaloglar ve elif'in oyunları üzerine gayet güzel bir konuydu.Ellerine Sağlık Gülücük Dağıtıyor



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
13 May 2012 15:34
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -17-
Alıntıyla Cevap Gönder
18.Bölüm-Kabus-
Beynimin içinde panayır kurulmuş.

Bir odadayım merkezinde ben duruyorum. Her taraf aynalarla çevrilmiş. Aynada kendi yansımamı görüyorum. Her açıdan her noktadan… Öyle garip hissediyorum ki hepsini kırmak geçiyor içimden. Çevremde aradığım büyük kocaman bir taş.

Öfkeliyim.

Kendimi izlemek istemiyorum. Karşımdaki tüm aynaları kırmak istiyorum.

Hileli aynalar…

İçimden tam da bu geçiyor. Sonra bir aynaya odaklanıyorum. Kıvırcık saçlarım omuzlarımda… Çikolata yemenin bin bir faydası ile oluşmuş kalçam dikkatimi çekiyor. Yüzüme bakmaktan korkuyorum. Yüzüme bakarsam kendimi bir başkasının gözünden görecekmiş gibi hissediyorum. Sonra ileriye bir adım atıyorum. Aynalar uzaklaşıyor. Yakalamaya çalışıyorum. Yakalayıp kırmaya her ne pahasına olursa olsun bu korkunç görüntüden kurtulmak istiyorum. Ben adım attıkça ayna benden uzaklaşıyor ama görüntü ile aramızdaki mesafe azalıyor gibi. Sonra bir an karşımda ağlayan birisini görüyorum. Kanın beynime sıçrayışını hissediyorum. Bu çok kötü! Karşımda ağlanmasından nefret ederim.

Acizlik…

Yaptığı, karşılaştığım görüntü tam da bu. Sonra daha dikkatli bakıyorum. Gözlerim… Önce korkuyla beni süzüyor. Tıpkı benim ona baktığım gibi o da bana bakıyor. Öfkeyle ve küçümseyerek… Daha da dikkat ediyorum o minik burnuna ve ağzına odaklanıyorum. Yuvarlak beyaz bir surat. Kaşlar ve kirpikler. Diğerlerinden ayrılacak kadar güzel olmayan lanet olası normal bir surat. Sonra içimde bir ses yükseliyor.

Yaklaşıyorum.

İçine giriyorum. Kendimi gülerken görüyorum. O herkesin korktuğu şeytani gülüş. Gözlerim kendime meydan okurcasına bakıyor. Bu bakışı severim. Bu bakışı ancak kendine güvenen kişi takınır. Gözlerim alaycılığını koruyor. Bu daha da hoşuma gidiyor. Aynaya tapabilirim. Sadece bu bakış için aynayı sağ bırakabilirim. Sonra… Sonra lanet olası aynaya bir şeyler oluyor. Gülüşü kahkahaya dönüşüyor.

Histerik bir kahkaha…

Sinir bozucu.

Bakışları içimde bedenimde hissediyorum. Az önce o bakışlar beni delip geçti. Sanki ben görünmez olmuşum gibi içime girdi ve dışarı çıktı. Öfkeyle yaklaşıyorum aynaya… İçimde hissettiğim kocaman bir nefret. Kırmak istediğimi hissediyorum. Her yer kahkahalarla inliyor. Kahkahalara ağlama sesleri eşlik ediyor. Kafamın içinde yüksek oktav iğrenç çığlıklar.

-Git başımdan!

-Gitmek istiyorum!

-Korkuyorum.

-Korkuyorum.

-Korkuyorum.

-Korkma! Bir şey olmayacak.

-Olmayacak mı?

Sonra Duru’nun yüzü o bakışların esas sahibi oluyor. Ben bana bakmıyorum ben Duru’nun bana yönelttiği bakışlara bakıyorum. O bakışlardan korkuyorum. Bana meydan okuyan benden tehlikeli bakışlar… Soluk boruma ağırlık çöküyor. Nefes almam gerek. Hatice’nin aşağılayıcı bakışları… Hor görüldüğümü damarlarımda hissediyorum. Duygu’nun hıçkırıklarıyla gelen ağlama krizleri. Hepsi beynimin içinde… Hepsi bana işkence etmek için toplanmış… Beynimin içinde piknik yapıyorlar. Sonra Duru beni kendisine çekiyor ve kulağıma usulca fısıldıyor.

-Hükmün sona erecek ve ben her şeyi geri alacağım..

Her şeyi ve her şeyi.

Kahkahalar, çığlıklar,

Uyan! Uyan! Uyan!

Ter tenimden boşalıyor.

Sonunda nefes alıyorum ve uyanıyorum. Saat 00.00. Böyle salak rüyalar görmekten artık yoruldum. Anlamı olmayan rüyalarda kendimi kaybediyorum. Duru’nun aptal bakışından etkilenmiş olamam. Sözlerini ciddiye almış değilim; ancak şu an içinde bulunduğum durumu daha iyi anlatacak başka bir olayda düşünemiyorum. Şu an Mert salağını arayabilirim ama kendisine duyduğum yoğun nefret beni engelliyor. Demek zavallı farem aslında uyanık çıktı ama unuttuğu bir şey var. Fare leşleri hep Hindistan cevizlerinin içinde bulunurmuş; çünkü aç ve tıknazken girilen deliklerden doymuş ve tatmin olmuş bir şekilde geri çıkmaz imkansızmış. Öğrenecek zamanla öğrenecek. Yanağımın yandığını hissediyorum. Banyoya gidip yüzüme su serpiyorum. Düşünmemeye çalıştığım için rüyalarımın bana ihanet ettiğinin farkındayım. Bu bir meydan okuma mıydı? Durum değerlendirmesi yapmalıyım. İçinde bulunduğum bu durum için yapabileceğim sadece stratejiler geliştirmek bu çok basit olacak sadece biraz can sıkıcı. Seni lanet olası aptal demek hakkımda konuşuyorsun ha!


Duru ve Elif Arasında

-Nihayet seninle bu sayfada buluşabildik.

-Bu günü iple çektim yalan yok ama sebebi belliydi. Bana karşı takındığın o tuhaf gülüşün sebebini öğrenmek istiyorum.

-Bir şey yok sadece sana karşılık veriyordum. Seninle ortak bir sırrımız var her zaman olduğu gibi ve bunun tadını çıkarttığımızı düşünmüştüm.

-Anlıyorum. Şimdi bana rapor ver bakalım. O aptalla nasıl gidiyor.

-Zorlu bir durum… Aslında Elif ben bunu başarabilecek miyim bilmiyorum.

-Saçmalama! Kendine güvenmelisin geri zekalı. Daha bir erkeği bile tavlayamayan bir aptal ben bayanım diye çevrede gezinmemeli.

-Benimle ilgilenmiyor. Geçen gün zorla adresimi eklemesini sağladım. Zorla… Öğrendiğim kadarıyla sevgilisi de varmış. Bu iş yaş gözüküyor.

-Anlaşıldı bunu benim halletmem gerekecek.

-Saçmalama! Sadece onunla uğraşmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum. Sadece aptal bir şaka.. Hem eğer olabilecek bir şey olsa bunu ben yapacağım.

-Zavallı Duru. Senin yeterli donanıma sahip olduğunu her zaman biliyordum. Sen sadece yeterince mm nasıl desem yeterince çekici değilsin.

-Böyle şeyler saçmala istersen bunun çekici olup olmamakla ne ilgisi var?

-Anla işte ona hitap etmiyorsun. Emre’nin bir kız arkadaşı var demek. Bu daha da eğlenceli bir hal aldı şimdi. Eğer onu kendime çekmek istiyorsam önce o aptal sevgilisinden kurtulacağım. Sırf benimle olmak için o sevgilisinden ayrılacak düşünebiliyor musun? Ne kadar dramatik.

-Bunun olmayacağını sende biliyorsun. Hem bence senin başka problemlerin var.

-Ne gibi.

-Yakında keşfedersin Elif.

-Aptallığı bırak ve neymiş o dökül bakalım.

-Sadece duyduğum birkaç şey. Mert’le nasıl gidiyor?

-Ne olduğunu anlat çabuk! O çocuk çok sıkıcı ya. Benimle çok ilgili bilmem ne tamamen ipleri elime verdi; artık sıkılmaya başladığımı hissediyorum.

-Yazık benim duyduklarım bu yönde değil maalesef.

-Ne duydun? Kimden ne duymuş olabilirsin ki?

-Mert seni kullanıyor.

-Seni aşağılık! Aklından ne geçiyor ha. O kim lan beni kullanacak. Allahın malı suratsız koca burun beni kullanacak güldürme beni peşimde köpek o be köpek.

-Duyduğum kadarıyla arkadaşlarına seni çekiştiriyormuş. Onu sürekli aradığından yakınıyormuş. Senin bir zavallı olduğundan bahsediyormuş. Daha kötüsü eğer seni bırakacak olursa intihar etmenden korkuyormuş. Düşünebiliyor musun Elif o büyük aşık çocuk aslında sana acıyormuş.

-Saçmalık! Ben mi onu sürekli arıyorum. Peşimde köpek olduğunu unutuyor herhalde. Kendisi mi söyledi? Duru bunu nereden öğrendin!

-Emre ona attığın mesajları anlattı ve Mert’in senin hakkında böyle düşündüğünü söyledi.

-Bu çocuk eceline susamış inan bana ve sen onunla uğraşamayacak kadar gerizekalıysan bana bir cephe daha çıktı demektir.

-Sen bu işe karışma elimden geleni yapacağım. Senin için… Sen sadece Mert’e bunun bedelini ödettirmeye bak. İşim bittiğinde sana dahi gerek kalmayacak Emre her şeye pişman olacak. Sen bu işe karışmayacaksın anladın mı? Bizi küçük görmenin ne demek olduğunu ona kendi ellerimle göstereceğim.

-Peki sen öyle istiyorsan. Tanrım Duru. Bu inanılmaz olacak. Sen ve Emre ben ve Mert. İki kankaya iki kanka. 1. Kanka savaşı. Kalbimin attığını hissediyorum ama bunun intikamı çok acı olacak.

-Haklısın dostum hem de çok.

-Teşekkür ederim Duru.


O cümleyi yazdığı an aklından geçenleri anlamıştım. O küçük solucan beyninde dolaşan fareleri çözmüştüm.

Zavallı Duru o tıknaz düşüncelerini beynime sokmaya çalışmıştı. Yalnız o düşünceler kendi beyninde o kadar büyümüş o kadar gelişmişti ki altlarındaki anlamı göreceğimi tahmin edememişti.

Biliyordum en azından anlayabiliyordum Duru’nun Emre’ye karşı ilgisi vardı ve bu ilgi onu bana karşı benden habersiz planlar yapmaya sürüklüyordu. Bu beni sinir ediyordu.

Bu içimdeki nefret duygusunu katlıyordu ama bir yandan aynada gördüğüm gibi karşımda en azından beni bilen bir rakibimin olması üstelik güçlü bir rakip heyecandan delirmeme sebep oluyordu.

Bilgisayarımı açtım. Siteye girdim. Kayan yazılar erkenden kalma. Pek aksiyon olmamış. Sonra kimlerin online olduğuna baktım. Sadece 2 kişiydik ben ve o.

Ben ve Kutay. Onunla bu saatte üstelik bütün bu olanların üstüne karşılaşmak bir mucize gibiydi.
Şans benden yana devam ediyordu ve ben bunu nasıl kullanacağımı çok iyi biliyordum.
Profilini inceledim ve sonra tek bir tıkla parmaklarımın tuşlar üzerinde hareket etmesine izin verdim.

-Selam Kutay. Görüşemiyorduk.

Cevabın gelmesi geç olmamıştı.


-Selam. Sütün gaz yaptı herhalde. Uyumamışsın.

Küstahdı ukalaydı yine de oynamaya değerdi ve bu oyun gittikçe daha da zevkli bir hal almıştı.

Şimdi oyunda 4 kişiydik.

Ben tek siz hepiniz…

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
13 May 2012 20:17
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa

elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -18-
Alıntıyla Cevap Gönder
Süt mevzuusu bu muydu Çok Mutlu Ahaha Kutay kral ya =)

Elif fazla zeki.Çok fazla.

Ellerine Sağlık Gülücük Dağıtıyor



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
13 May 2012 20:57
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -18-
Alıntıyla Cevap Gönder
Tüm karakterler benim olduğuna göre o iltifat bana mı acaba Çok Mutlu

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
13 May 2012 21:00
elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -18-
Alıntıyla Cevap Gönder
LadyinDeath yazmış:
Tüm karakterler benim olduğuna göre o iltifat bana mı acaba Çok Mutlu


Sen zekisin Gülsüm.Çok zeki. Çok Mutlu



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
13 May 2012 21:03
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, 6 ... 10, 11, 12, Sonraki
5. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 175 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız