Çikolatalı Aşklar Tarifesi
Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 5, 6, 7 ... 10, 11, 12, Sonraki

Sailor Moon Forum -> Fanart ve Fanfic
 

Beğendiniz mi?
Evet
100%
 100%  [ 7 ]
Hayır
0%
 0%  [ 0 ]
Toplam Oylar : 7

Yazar
Mesaj
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -18-
Alıntıyla Cevap Gönder
19.Bölüm -İttifak Kısım 1-

Duygu ve Hatice Arasında

-Senin ve benim mi? Korkuyorum Hatice bir şey mi var?

-Hayır. Yüzünden şu zavallı ifadeyi siler misin? Sadece deftere uzun zamandır bir şeyler yazmadığımızın farkında mısın?

-Evet defteri haftalardır görmüyorum bile. Sürekli Elif ve Duru arasında gidip geliyor.

-Sende neler döndüğünü merak ediyorsun öyle değil mi?

-Eğer arkamızdan iş çeviriyorlarsa bu beni çok üzer. Geri planda kalmayı sevsem de habersiz olmak sinir bozucu. Yani özellikle Elif gibi birisi bile bir sırra ortak oluyor ve biz dışarıda tutuluyorsak bu çok kötü olur gerçekten.

-Senin de aynı şeyleri fark etmene sevindim. Uzun zamandır aralarındaki
gerilimi hissedebiliyorum ve birbirlerine karşı takındıkları o bakışlar işte anlamlandıramadığım kısım bu.

-Ben hiç fark etmedim; aksine defter harici hiçbir şey dikkatimi çekmedi. Yine de Elif’in bizimle uğraşmaması oldukça tuhaf.

-Bunu sadece bir şey planlarken yapar. Kafasını başka konulara yoruyor. Bu yüzden de onun için önemsiz ayrıntılar haline geliyoruz.

-Keşke öğrenmenin bir yolu olsa…

-Aslında var Duygu. Sen bunu çok iyi biliyorsun. Sadece biraz daha yardımcı olursan…

-Ne konuda? Eğer bir şey bilsem o şüphelendiğin durumların içinde olurum öyle değil mi bende senin gibi bu zavallı kaderin habersiz bir oyuncusuyum. Çok yazık…

-Senin aramızda en sessizimiz olduğunun farkındayım ama ikisi arasında bizim bilmediğimiz bir problem varsa bunu ikisinden birisi en azından birimize duyuracak. Sorun olduğunda yanına müttefik çekmek en iyisidir biliyorsun.

-Elif’in ya da Duru’nun benim yandaşlığıma ihtiyaç duyduğunu hiç sanmıyorum. Hele ki Elif benim tepkilerimin abartı olduğunu düşünürken ve Duru senin gibi akıl küpünden başka kimseye bir şey danışmazken. Bence bu konunun muhatabı sen olmalısın.

-Bana kimse bir şey anlatmaz. Elif’in en azından tek başına uğraşacağı kesin ama Duru sana gelecektir. Ya da senin bile fark etmediğin bir şekilde aslında sana geldi ve gizliden bir şeyleri söyledi. Böyle bir durum olmuş olabilir mi? Dikkatini çeken veya önemsiz gördüğün bir şey?

-Hayır tabi ki yok. Biliyorsun onunla haftalardır deftere baş başa yazmadık.

-Ama sizi gördüm. Ben ders dinlerken ikiniz yazışıyordunuz.

-Deftere yazılan iki kişi arasındadır. Benden senin koyduğun kurala ihanet etmemi mi istiyorsun?

-Hayır sadece durum bizim erişemeyeceğimiz bir hal aldığında çoğalmak istemiyorum.

-Saçmalık. Duru bunun olmasına izin vermez merak etme. Kontrolü elinde tutacağına eminim. Elif ise zaten başına ne gelirse gelsin kendi başına halledecektir. Hem başlarına bir şey gelse dahi durup izlemekten başka ne yapabileceğimizi sanıyorsun.

-Sadece önleyebilirim. Bunu yapabiliriz inan bana. Eğer sen bir şey gizlemiyorsan ya da gizlediğin şeyleri ortaya dökersen onları birbirlerine karşı takındıkları bu tavırlardan söküp alabiliriz.

-Üzgünüm Hatice gerçekten bilmiyorum. Öğrensem bile bunu sana söylemezdim. Sırra sadık kalmayacak birisi değilim. Onlara güvenmeyi öğrenmeliyiz. Belki de kendi hayatlarımızla biraz daha ilgili olmalıyız.

-Bana Elif gibi kendine uğraşacak bir şey bul mu demek istiyorsun?!

-Hayır ne münasebet. Demek istediğim aksi davranışın yanlış olduğu yoksa sana bu tarz cümleler asla kurmam bu çok kırıcı olurdu.

-Peki ya sana sakladığın şeyleri söylemezsen bir daha seni korumayacağımı söylersem?

-Bunu yapmazsın. Adalet duygun çok güçlü. Eninde sonunda beni koruyacaksın bunu biliyorum.

-Bana çok fazla güvenme Duygu. Eğer bu konuda benim yanımda olmazsan seni kimseye karşı korumam. Yine bir konudan ellerinin tersiyle bizi itiyorlar. En azından ittiklerini zannediyorlar ama bu sefer farklı olacak.

-Ne yapabilirsin ki? Kimse bize hiçbir şey söylemeyecek.

-Söyleyecek Duygu. Sen söyleyeceksin zamanı geldiğinde…

-Elif’e karşı artık beni korumayacağını kast ediyorsan onunla başa çıkabilirim. En azından öyle tahmin ediyorum. Bir sırra ihanet etmem. Zaten böyle de bir şey yok.

-Yalan sana hiç yakışmıyor Duygu. Sadece zamanı bekle… Hepsi bu.



Ne defter ne de Elif bugün yanımdaydı. Doğrusu ikisini de istemiyordum. Duygu ve Hatice biyoloji dersini fırsat bilip kendi aralarında bir yandan yazıyor bir yandan gülüşüyorlardı. Aralarına katılmak isterdim ama yine de canım kimseyle konuşmak istemiyordu.

Planın ilk kısmında başarılıydım. Küçük zavallı balığım oltayı yemişti. Şimdi planın diğer aşamasındaydı ama bu daha da zor olacaktı. Günlerce üstünde çalıştım. Daha iyisini düşünemiyordum. Herkes için en zararsız yol buydu. Yine de kocaman birisini bu aptal körebeye dahil etmek canımı sıkıyordu.


Elif benimle artık bu konu hakkında konuşmuyor. Ona en son Mert hakkındaki gerçeği en azından abartarak söylediğimden bu yana benimle ne olduğu hakkında tek kelime etmedi. Yine de ara ara bana karşı takındığı o bakışlar kanımı donduruyor.


Sinir bozucu bücür… Emre’ye karşı takındığım o aşırı hassasiyeti yazdığım an hissettiğine eminim. Elif bu konularda pembe dizi eleştirmeni gibidir. Her şeyi hisseder ve görür. Bu aptal yeteneği beni sinir ediyor. Fazlasıyla kapalı olan konulara dikkat etmez.

Altlarında ne olursa olsun zararsız olduğunu bilir ama eğer birisi size açıkça meydan okuyorsa ve bunu sizin fark edeceğinizi bile bile yapıyorsa işte bu karşılığını veriyorum demektir.

O deftere yazarken –mış gibi yapmak her ne halt demekse aynen o şekilde hareket ettim. Belli olmamasını umuyormuş gibi ona yemi yedirdim. Elif anlamıştı artık Emre’ye karşı duygularım vardı ve Emre’yi Elif’ten korumaya çalışıyordum. Bu oyuna katılmamdaki tek amaç buydu.

Gerçekten de bunun böyle olduğunu bende biliyordum; ancak bunu bin bir gizli yolla yapmam demek o derece başarısız olacağım demekti. Duru gerçekten Emre ile uğraşacaktı. Bunu göze almayı ne kalbim ne de beynim kabul ediyordu.


İlk aşama olarak neler yapabileceğimi düşündüm ve buna uygun hareket ettim. Elif meydan okumamı görmüş ve daha o anda bir sonraki hamlesinin hesabını yapmıştı. Emre için benimle yarışacaktı ve bunu açıkça yapacaktı. Emre ve
Mert, Elif her ikisi ile de oynamak istiyordu.

O küçük solucan beyni bunun gerçek hayat olduğunu algılamıyordu. Eğer ikisinden biri bunu fark ederse bu ikimiz içinde sorun olacaktı. Elif için sorun olması umurumda değildi aslında benim yapacağım sadece kendi üzerimden sorumluluğu atmaktı. Eğer biri yanacaksa bu kesinlikle Elif olmalı.

Elif’in karşılığı gecikmemişti. Ertesi gün bilgisayar başına geçtiğimde görmüştüm. Onun o sahte gülümsemesi sitede gözümün içine doğru parlıyordu.

Durum güncellemesi yapmıştı ve bu forumda herkese açıktı.


00.10 zavallı site. Ne kadar da yalnız ve burada sadece Kutay ile olmak… Çok eğlenceli. Keşke burada olup bu eğlenceye katılabilseydiniz ama üzülmeyin her zaman yeni oyuncu için boş yerimiz var…

Tehditi hissetmiştim. Gecenin kör vaktinde ben uyurken ben ortada yokken Kutay’la konuşmuştu. Geri çekilmeyi hiçbir zaman öğrenmeyecek. Bana güvendiği yoktu. Tüm o teşekkür nameleri ve gerçek dostsun nameleri oyunu onun için daha eğlenceli hale getirdiğim içindi. Okuyacağımı hayır okuyunca sinirden kuduracağımı biliyordu.

Gerizekalı beynime bu sefer bilgisayarımın içinden girmişti.

Sorun yok… Onun düşüneceği gibi sinirden kuduruyormuş gibi yapabilirim; ama yazıyı ilk gördüğümde sadece yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Elif’i aptal oyunlara çekmek bu kadar kolay…

Bu oyun bittiğinde tek bir taşla milyon kuşu ayağıma getireceğim. İlk defa Elif’in hissettiğini düşündüğüm bir duyguyu hissetmiştim. Adrenalin… Elif’in oynadığı oyunları uzaktan izlerken onun suratının aldığı şekli verdiği tepkileri gördükçe içten içe haline acıyordum. Öyle yalnızdı ki bu ıssız evreninde tek eğlencesi oyundu. Bir başkası olarak oynuyordu.

Kimse fark etmeden…

Ne olursa olsun bu zavallılığın bile onu nasıl sevinçten çılgına döndürdüğünü görmüştüm. Şimdi ona karşı bir adım önde olmak ve onun bunu hissetmemesi işte tüm bu adrenalinin sebebi buydu. Şu an için yapmam gereken tek şey vardı. Bir diğer müttefiki bulmak ve onunla bu oyunda bir olmak…

Sonra forumda durumu usulca güncelledim.


Oyununa katılmak için her zaman burada olacağım…


Sonrasında saatin 19.00 olması için bekledim.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
14 May 2012 20:08
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -18-
Alıntıyla Cevap Gönder
20.Bölüm-İttifak 2. Kısım-

Saat 19.00


Gelmesine 2 dakika var. Birazdan sağ köşede o yazı parlayacak kalbimde beynimde bunu artık çok iyi biliyor. Bir yanım ona kızgınlık duyuyor öteki yanım sakin. Sadece düşünmemi istiyor. Eğer yeterince dibe batarsan tabandan kuvvet alıp yukarı sıçraman daha kolay olur. Peki ya yeterince dibe batmış gözükürsen?

Bana ne olduğunu bende bilmiyordum. Bir anda beynimi planlar yaparken bulmuştum. Normalde zaten programlı birisiyim ama bu farklıydı. Bu öyle bir şeydi ki beni ben olmaktan uzaklaştırıyor beni Elif’e yaklaştırıyordu.

İçimde ona ait gizli kalmış şeylerin varlığını hissediyordum. Bu çok saçma… O bağımsızım ben tripleri, her şey benim elimde bakışları ve aptal oyunları sadece ona hastı. Her grubun farklı kişilikte üyeleri vardır. Bu grubun normali bendim. Ben dengeydim ben güvendim. Hatice’nin dediği gibi bir köprü… Peki köprü olmak ne demekti?

Beynimin sulandığını hissediyordum. Yine Elif’in konuşmaları… Yine onun aptal düşünce tarzı. Neden Hatice değil? Neden Hatice’nin sesi beynimin içinde yankılanıp fedakâr olmamı kanaat etmemi sahip olduklarımla mutlu olmamı haykırmıyor? Neden Duygu o yumuşak sesiyle bana yön gösteren destek veren cümleler söyleyemiyor?

Neden sürekli Elif’in sesi beynimin içinde? Sorunun cevabını içimde hissediyordum; çünkü ben en çok ona yakındım. Eğer kendimi bırakırsam eğer Hatice’yi kandırmanın bir yolunu bulursam tıpkı onun gibi olacaktım. Neden Hatice peki neden annem babam yerine en çok ondan korkuyordum? Basitti çünkü o benim vicdanımdı cevap vermem gereken kişiydi. Onun bakışlarında kendime karşı yaptığım sorgulamayı görüyordum ve beynim sorumsuzluğu reddediyordu. Başımın ağrısından yerimde duramayacağımı düşündüğüm anda titreşim sesiyle irkildim.


-Orada mısın?

-Buradayım. Hoş geldin.

-Hoşbulduk ay çöreği nasılsın?

-Bugünkü lakabım bu demekki. Bugün ay çöreğiyim ha. Ay çöreğinin artan hamurlardan yapıldığını biliyor muydun?

-İşte bak artıkların güzelliğini taşıyorsun. Bu da güzel bir şey değil mi?

-Pollyanna erkek olsaydı demek bu şekilde olumlu olacakmış pehh.

-Pollyanna beni görseydi iyi ki erkek olmamışım derdi buna emin ol ama bunun sebebi benim olumlu bakışım olmazdı bundan bin kat emin ol.

-Kendine fazla güveniyorsun joe.

-Eh bende işte Allah’ın yarattığı bir cool’um elimde değil.

-O nasıl bir espriydi öyle? İnanamıyorum sana.

-Nesi var ya gayet yakışıklıydı. Çekememezlik yapmana lüzum yok şimdi.

-Artist.

-Bugün de neşenize doyum olmuyor Duru Hanımefendicüğüm…

-Canım sıkkın biliyor musun abi.

-Hayırdır dökül bakalım.

-Kafam çok karışık. İçimde öyle biriken şey var ki hem onları dökmek istiyorum hem de onları döktüğümde olacaklardan korkuyorum.

-Boşkooy koyver gitsin. Bırak sonuçları başkaları düşünsün. Sana dönüşü az zararlı olacaksa bazen oluruna bırakmak iyidir.

-Bu akşamda erken çıkacaksın öyle değil mi?

-O nereden çıktı kız. Aslında bu akşam evdeyim. Tabi Diana’ya güven olmuyor garip garip saatlerde aptal aptal davranışlar sergileyebiliyor.

-Siz erkekler ne kadar da garipsiniz.

-Ne yaptık şimdi biz erkekler olarak siz kızlara acaba.

-Ondan hoşlanmadığını biliyorum. Bunu sözcüklerinde görebiliyorum. Duygu
bana her zaman eğer birisi seni gerçekten seviyorsa o zaman sana karşı tıpkı
dokunsa kırılacakmış gibi davranır der. Sen ise Diana’nın arkasından hep ağır konuşuyorsun ve onun sadece senin belirli duygularını tatmin ettiğini söylüyorsun. Bu çok iğrenç bu sizin için bu kadar önemli mi?

-Bilmem belki de değildir hiç düşünmedim. Erkek olduğunda yani kadın duygusallığından bağımsız bir beyne sahip olduğunda her şey normal geldiğinden siz kadınların bunda ne gibi bir anormallik gördüğünü algılayamıyoruz. Ayrıca Diana’nın bundan bir şikâyeti yok.

-Belki de o da seni kullanıyordur.

-Oldukça iyi bir seçim yapmış o halde. Bak Diana’nın takdir ettiğim bir noktasını bulduk zevkleri…

-Ha ha ha. İğrenç derecede komiksin. Yine de bu çok aptalca bunun farkında mısın?

-Farkındayım ama düşünmek istemiyorum. Sadece biraz rahat takılmak istiyorum.

-Sen hiç âşık oldun mu?

-Bilmem. Olmuşumdur herhalde ama düşünmedim hiç.

-Eğer olsaydın bilirdin. Olduğun zaman bilmem diyemezsin. Eğer dersen zaten aşkı bilmezsin.

-Siz âşık oldunuz mu küçük hanım?

-Hayır; ama âşık olanları gördüm.

-Tüm bu konuşmalar nereye varacak bakalım. Bindik bir kıyamete nereye gidiyoruz hop terelelli.

-Canım sıkkın demiştim. Boş koy diyen sendin. Boş koyuyorum işte.

-Bana karşı boş koycağını bilseydim emin ol demezdim. Senin biraz neşelenmeye ihtiyacın var. Bak sana ne anlatacağım bunu komik bulduğum için bana kızma sadece nedenini düşün tamam mı? Bak şimdi benim bir numaralı hayranım Mehmet’i biliyorsun. Bu 2-3 yıl önce minibüs aşkına tutuldu. Minibüste bir kıza aşık olmuş. Gerçi bizim Memo sürekli aşık olur bu onun için yeni bir şey değil. Her neyse takılmış kızın peşine. Evini öğrenmiş. Sonrasında kızla tanışmış falan derken bunlar çıkmaya başlamışlar. Her şey öyle güzel gidiyordu ki bizim ki havada uçuyor. Kız masumane normal birisi. Gerzek kızları kendine çektiğinden bizimkisi için yeni bir şey tabi ki. Sonra kız bu oğlanı çevresindekilerle falan tanıştırmış öyle de samimiler. Gel zaman git zaman derken bir gün kız bizim Memo’ya ayrılmak istediğini hayatında başka birisi olduğun söyledi. Memo’nun dediğine göre kız onu zaten en başından beri aldatıyormuş. Daha da beteri bunu başka bir kızla yapıyormuş. Yani anlayacağın kız bizim saf oğlanın duygularını kendisine paravan olarak kullanmış.

-İşin özü kimse değmiyor diyorsun yani. Ben önüme bakarım yılana da bakmam dokunsa da umursamam bu mudur özü?

-Aynen öyle.

-Bu kadar basit mi senin için? Birisini sevmek? Birisine değer vermek? Şu an söylediklerine bakıyorum da belki gerçekten bir başkası da sana karşı çok büyük hatta kendisinden büyük duygular hissediyor. Eğer böyle birisini bilseydim onun için gerçekten üzülürdüm.

-Arkadaşın gibi mi? Neydi adı Elif… Kendisi açıkça bana yazmakta.

-Elif mi? Hala sana yazmaya devam mı ediyor?

-Bir dakika…


Elif geri zekâlısı… Bunu yapacağını biliyordum. O iletiden sonra yapacaklarını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyordum. Yine de bunu Elif’e yormak ve beni ayrı tutmak… Sanki ben yokmuşum gibi… Sanki ben hissedemez ben sevemezmişim gibi… Bana bu şekilde davranması ne kadar sinir bozucu. Beynim uyuşuyor. Şakaklarımı bir ağrı vuruyor. Ağrı kesici içmeliyim.

Neden sadece onun sesi beynimde? Neden bana huzur vermiyor? Neden beni rahat bırakmıyor? Neden beni avucunun içinde döndürüyor? Kendime olan güvenimi kendi kontrolümü ne zaman kaybetsem kendimi onun avuçlarında bir oyuncak gibi görüyorum. Onu yenmeliyim. Kendi hayatımı geri almak için ona yenilginin acısını tattırmalıyım. Onu bir daha oyun oynamak istemeyeceği şekilde yenmeliyim. Gözlerimi bürüyen neydi? Kin gözle görülür bir şey mi?

-Geldim. Her zamanki gibi Diana... Yarım saat sonra beni alacakmış.

-Gideceksin yani.

-Gitmezsem yaygara çıkarır. Annem babam evde başıma bela almak
istemiyorum.

-Gitmeni istemiyorum.

-O da nereden çıktı birden?

-Elif seni oyununa alet etmek istiyor. Bunun olmasını istemiyorum. Bak o önce Mert’i elde etmek istedi. Bunu başardığını sandığı an hedefinde sen vardın. Sonra ben Mert’in gerçek düşüncelerini ona söyledim ve klavye mevzusunun üstüne o eklenince o sana sarma kararı aldı. O oyun oynamayı çok sever. Ona göre herkes onun birer oyuncağı. Bunun acımasız olduğunu ve çocukça olduğunu biliyorum ama yapacak bir şeyim yok. Sadece onu bastırmak için kıştlamak işe yaramaz bu çok aptalca olurdu.

-Gerçekten de çocukça. Düşününce gerçekten garip arkadaşların var? Canını sıkan bu muydu?

-Aslında evet. Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Biliyorum artık gözünde daha da çocuğum değil mi? Artık bana üstüne bastıra bastıra abisi diyeceksin öyle değil mi?

-Duru iyi misin kızım ateşin mi var? Boş ver bu yaşlarda olur böyle şeyler. Onu kıştlamanın yolunu bulurum ben sen böyle şeylere takılma.

-Bu yaşlarda ne var Emre. Ben de onun yaşındayım. Ama ben çocuk değilim Emre. Diana gibi olamam belki ama ondan farklıyım.

-Farklı olduğunu biliyorum abisi. Rahat ol karışma bende her şey.

-Bana abisi demekten ne zaman vazgeçeceksin. Hala göremiyor musun? İlk andan beri seninle konuşmaya başladığımız ilk andan beri sana abi gözüyle bakmadığımı göremiyor musun? Kızların sana yazmasına sinir oluyorum. Elif’in sana mesaj atıyor olmasına sinir oluyorum. Daha da kötüsü ona ne yazdığını bilmemek beni çıldırtıyor. En kötüsü Diana’nın varlığından hiç tanımadığım o kadından nefret ediyorum. İlk öğrendiğim an nefes alamadım biliyor musun? Bu ne demek biliyor musun? Nefes alamadım ben. Düşündükçe yine nefes alamıyorum. Sanki kocaman bir fil oturdu soluk boruma. Takılıyor orada öyle. Sonra ben anlamadım ne hissettiğimi ne olduğunu. Duygu’ya sordum ne olduğunu… O da bilmiyordu. Kitapları okudum kimse bilmiyordu. Tanımı yoktu ama ben yine de nefes alamıyordum. Sonra sen geldiğinde nefes alıyordum. Unutuyordum. Sütten nefret ederim. Ben süt şişesine baktıkça gülüyorum. Ben kendimden iğreniyorum sen bana her abisi deyişinde ben daha da küçülüyorum. Ben küçüldüğümde kalbim benden daha büyük oluyor. Kalbim benim 10 katım kalbim milyon kare ve her bir santiminde her bir miliminde sadece senin adın var. Rüyamda derslerimde ve gerçekte. Ben küçük değilim ki. Küçük olmak istemiyorum.

-Duru…

-Bir şey söyleme. Gitsen iyi olacak. Diana bekler. İyi geceler abi.

-Galiba gitmem en iyisi olacak.


Kutay çevrimdışı oldu.


Sonra gitti. Ben her şeyi ortaya döktüğüme inanamıyordum. Ona sadece seni seviyorum diyebilirdim. Tıpkı o aptal filmlerdeki gibi; ama bu yetmemişti. Emre’ye seni seviyorum demek içimdekileri açıklamıyordu. Seviyorum dersem eksik kalırdım. Eğer seviyorum dersem birisine karşı sevginin ne demek olduğunu bildiğimi gösterirdi. Eğer sevdiğimi söylersem daha önce de bu hisleri bildiğimi varsayardım. Hissettiklerimin adını ben bile koyamıyordum. Çok karışıktı hem de içinden çıkamadığım kadar karışık. Gözlerim ekranda kilitlenmişti.

Gitti.

Ona…

Lanet olası kollarına…



Elif’in kahkahası. Başımı aldım duvara çarptım susmadı. Kanın burnuma süzülüşüne baktım. Hafif bir baş dönmesi… Kapa çeneni lanet olası şimdi olmaz. Bu oyundan çekilecektim. Ben oynamak istemiyordum ben Diana olmak istiyordum. Hakkımda aptal veya salakta dese msn kapadığında yanına gittiği kişi ben olmak istiyordum. Yanımda hem olmasını hem de benden kilometrelerce uzak olmasını istiyordum. O ise gitmeyi tercih etmişti. Ağlamak ne kadar rahatlatıcı…

En son ne zaman ağlamıştım? Ağlamak istediğimde kendimi sıkıyordum. Başka şeyler düşünüyordum ağladığımda ne kadar çirkin olduğumu falan. Sonrasında susuyordum; ama şimdi şu anda karşımda duran ekrana baktıkça Elif’in sesini bastıran başka bir şey vardı o da hıçkırıklara boğulmuş Duygu’nun haykırışlarıydı. Duygu ağlıyordu. Hüngür hüngür bebek gibi. Hayır ağlayan o değildi benim içime kaçan Duygu’ydu ağlayansa kesinlikle bendim.

Nefessiz kalmanın ne demek olduğunu daha önce de hissetmiş gibiyim. Deja vu. Yine de Emre’nin yaşattığı farklı. Emre’nin arkasından hissettiğim farklı. İlk aşk mı? Bilmiyorum bilmiyordum lanet olsun lanet olsun lanet olsun! Başım iyice dönmeye başlamıştı. Yanımda duran su şişesinden bir yudum aldım.

Hatice’nin dingin sesi beni bulmuştu sonunda. Bana kalkmamı fısıldıyordu. Başımı silmemi ve bir bardak su içmemi. Göz yaşlarımı temizledikten sonra uyumamı tembihliyordu. Ellerini saçlarımda hissedebiliyordum. Onun olan bitenden haberi yoktu ama yine de oradaydı benim yanımda. Kendimi onun huzurlu omzuna bırakmak için ölüyordum. Sonrasında bir şey oldu. Beynimden uyanıp gerçeğe dönmemi sağlayan bir ses…


Kutay size titreşim gönderdi…


-Diana artık yok. Ve seninle ben bir oyun oynayacağız.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
14 May 2012 20:17
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa

LALE
Ay Fedaisi
Ay Fedaisi



Yaş: 31
Kayıt: 01 Şub 2012
Mesajlar: 453
Nerden: gizemli bahce ;-)
Teşekkür: 43

Durumu: Çevrimdışı

LALE
Ay Fedaisi
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Gülsüm epeydir fanfic okumuyordum Ela önərmişdi bu fanfici dün yazdiğın bütün bölümleri okudum çook ama çok beyendim . gerçek hayatda olanları anlatan güzel bir hikaye devam et ..ardını sabırsızlıkla bekliyorum.. Yeni bölümüne gelince bir kelime ile desek -Harika Gülücük Dağıtıyor Çok Mutlu

mutluluk mutsuz olmak beyaz siyah için iyi kötü için yokmu zaten

teşekkürler KEŞFEDİLMEMİŞ ELMAZ...ve ya KAR TANESİ


Yalnızlık güzeldir ama yalnızlıkdan çıkdıgında seni bekleyen biri varsa......

Teşekkürler_Kar tanesi....

büyük hayal kırıklıgı yaşayıp ben artık sevemem deme .unutma ki en güzel çiçekler mezarlıkda yetişir..

Nazim Hikmet..

ne güzeldir insanin kendini birakip gitmesi.ama olmuyor
Can Yücel
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
14 May 2012 23:57
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Hoşgeldin aramıza Lalee:) Ela misyonerlik görevini güzelce yerine getiriyor demek güzeeel Gülücük Dağıtıyor Beğenmene çok sevindim okuduğun için teşekkürler Gülücük Dağıtıyor

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
15 May 2012 7:51
jandark
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 17 Ağu 2007
Mesajlar: 728
Nerden: Kristal Tokyo
Teşekkür: 261

Durumu: Çevrimdışı

jandark
Ay Savaşçısı
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Kutay size titreşim gönderdi…


-Diana artık yok. Ve seninle ben bir oyun oynayacağız.



Çok sıkışık, karışık,sıkıntılı bunalımlı bir haldeyim... Umarım devamı gelirde arada kaçışımla bu salak dünyanın abzürtlüğünden senin sanal hikayene geçişler yaparım...

Öffffffffffffffffff ... Diyorum, hoşçakal...
Bazı insanların bu kadar gereksiz konuştuğunu, bu kadar cins olduğunu .. Nese nese konunun senle alakası yok..

Hoş birşeyler düşünmemi sağla Ladyin :/

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
15 May 2012 16:18
jandark
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 17 Ağu 2007
Mesajlar: 728
Nerden: Kristal Tokyo
Teşekkür: 261

Durumu: Çevrimdışı

jandark
Ay Savaşçısı
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
**edit 2 msj arda arda gelmiş :}

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
15 May 2012 16:21
LALE
Ay Fedaisi
Ay Fedaisi



Yaş: 31
Kayıt: 01 Şub 2012
Mesajlar: 453
Nerden: gizemli bahce ;-)
Teşekkür: 43

Durumu: Çevrimdışı

LALE
Ay Fedaisi
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Gülsüm neee olurrr çatladım yaaaa merakdan yeni bölüm gelsin artık yaaaa merakdayım...bu gün yazarmısın Soru Kayan Gözler

mutluluk mutsuz olmak beyaz siyah için iyi kötü için yokmu zaten

teşekkürler KEŞFEDİLMEMİŞ ELMAZ...ve ya KAR TANESİ


Yalnızlık güzeldir ama yalnızlıkdan çıkdıgında seni bekleyen biri varsa......

Teşekkürler_Kar tanesi....

büyük hayal kırıklıgı yaşayıp ben artık sevemem deme .unutma ki en güzel çiçekler mezarlıkda yetişir..

Nazim Hikmet..

ne güzeldir insanin kendini birakip gitmesi.ama olmuyor
Can Yücel
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
15 May 2012 16:26
elaaa
Süper Üye
Süper Üye



Yaş: 30
Kayıt: 17 Oca 2012
Mesajlar: 824
Cinsiyet: Kız
Nerden: Bermuda.
Teşekkür: 280

Durumu: Çevrimdışı

elaaa
Süper Üye
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Dün bilgisayar bozuldu ve tam Emre'nin ne dediğini okurken oldu bu.ÇIL-DIR-DIM.
Ya ne zamandır beklediğim bölümü okurken bilgisayarı bozulan tek bahtsız bedevi ben olabilirim.
Neyse neyse düzeldi ve ilk işim okumaya devam etmek oldu.
Duru'dan böyle bir performans beklemiyordum açıkçası.Emre'ye de o gittiği yerde sövdüm ama ama ama Çok Mutlu Çok Mutlu (ahaha Diana artık yok.Hehehe Çok Mutlu )
Ne oyunu oynayacaklar??????
Yeni bölüm gelsin Gülsüm.Heyecan dorukta gelsin yeni bölüm Çok Mutlu
Bir de Lale okuduğuna sevindim Çok Mutlu



Alıntı:
“Bende seni hatırlatan şey narin kar tanesi....Gökteyken bir kar tanesi ve soğuk ama eline konunca ince sıcaklık hissettiren bir gökyüzü damlası”
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
15 May 2012 18:07
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Jan ablaa senin canını kim sıktı yine! Forumcak toplanıp dövelim istersen Gülücük Dağıtıyor Yağmurun en önden gideceğine eminim. Canın sıkılmasın hiç ya Normale dön ya da bu moral bozukluğunu satırlarında okuyalımGülücük DağıtıyorGülücük DağıtıyorGülücük Dağıtıyor Gerçi benim hikayeminde öyle pek iç açıcı bir tarafı yok; ama senin için bir sonraki bölümde deneyeceğim:)Gülücük Dağıtıyor

Lale teşekkür ederim Gülücük Dağıtıyor Ela ve sana hitaben normalde zaten öyle ara vere vere yazan biri değilim konu dağılmadan bir an önce bitsin istiyorum Çok Mutlu bugün tüm gün okuldaydım kafam kazan gibi eğer toplayabilirsem beynimi yazarım bugün ama toparlayamazsam yarın kesin yeni bölüm eklerim.

Yalnız kimse sormuyor ben soracağımÇok Mutlu
1.20 bölümdür oyun da oyun oyun da oyun hey maşallah bu oyun nedir? Hiç açıklama yapmamış yazar. Herkes bir oyundan bahsediyor ama sözde 20 bölüm oldu biz oyun falan göremedik.
2.Hikaye ilk başladığında Elif'in tamam takıntılı bir tipi vardı az da olsa ama bu kadar bariz değildi bölümler ilerledikçe o baştaki dostlukları tuhaf bir hal aldı. İlk bölümlerde yerimde Elif'in olmasını isterdim diyen Duru şimdilerde ölmesini diliyor?
3.Çok mu gossip girl izliyorsun acaba kendimi yukarı doğu yakasında hissettim. Sürekli birbirinin kuyusunu kazan insanlar.
4.Bir de o karakterler ne kadar tek düze. Hiç farklı hisleri yok gibi. Elif hep uyuz olan Duygu ise sürekli zırlak tek yönlü bu kişilikler ve yazdıkça hep aynı yönleri tekrarlayıp duruyorsun sürekli bir tekrar söz konusu hikayende farkında mısın?
5. Neden Elif ve Duru özellikle ön plandalar?
6.Neden bunlar okul dışı görüşemiyorlar yani madem o kadar samimiler? İlk bölümlerde Elif'in Duru'ya mesaj yazdığını biliyoruz demek ki Duru'nun telefonu var peki neden sürekli yok diye söylüyor.

Bu sorularımı cevaplasın yazar:PDil ÇıkartıyorDil Çıkartıyor
Ben sordum bunlara ben cevap veririm heh Gülücük DağıtıyorGülücük Dağıtıyor Ama karnım çok aç ya Çok Mutlu

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
15 May 2012 19:11
LALE
Ay Fedaisi
Ay Fedaisi



Yaş: 31
Kayıt: 01 Şub 2012
Mesajlar: 453
Nerden: gizemli bahce ;-)
Teşekkür: 43

Durumu: Çevrimdışı

LALE
Ay Fedaisi
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
tamam Gülsüm ama ama en güzel yerinde bırakdın yaaaa emre duruya ne diyecek ne oyunu oynuycaqlar offfff nelerolucak merakdayim Karışık ama yarına mutlaka bekliyorum Kayan Gözler Göz Kırpıyor

mutluluk mutsuz olmak beyaz siyah için iyi kötü için yokmu zaten

teşekkürler KEŞFEDİLMEMİŞ ELMAZ...ve ya KAR TANESİ


Yalnızlık güzeldir ama yalnızlıkdan çıkdıgında seni bekleyen biri varsa......

Teşekkürler_Kar tanesi....

büyük hayal kırıklıgı yaşayıp ben artık sevemem deme .unutma ki en güzel çiçekler mezarlıkda yetişir..

Nazim Hikmet..

ne güzeldir insanin kendini birakip gitmesi.ama olmuyor
Can Yücel
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
15 May 2012 22:12
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
21.Bölüm-Çoban Matı-


Küçükken en sevdiğim oyun körebeydi. Gözlerini bağla ve onu yok say sonrasında diğer duyu organlarının çevreye hükmetmesini sağla ve kazan.

Çocukken de bu şekilde mi düşünüyordum acaba?

Yoksa bunlar şu an şu yaşımda karşılaştıklarım sonrasında vardığım sonuçlar mıydı? Oyun oynamayı severim evet. Bunun tek bir sebebi var gerçeklerden ne kadar kaçarsam kendimi o kadar var hissediyorum. Mesela şu an bu satırları yazmak hiç içimden gelmiyor ama yazmalıyım. Neden? Yazmak istemiyorum çünkü eğer yazarsam olur. Hikayelerin kaderlerini elinde tutmak yanında büyük sorumluluklar da getirir. Onları idare etmek hatta onlar gibi düşünmek zorundalığınız vardır. Eğer bir oyunun içindeyseniz oyunu kurallarına göre oynamalısınız. Çok az oyun beraberinde şans faktörünü hiçe sayma yüceliğini getirir.

Şimdi ileri bir adım atıyorum. Bir adım daha… Eğer şanslıysam birisine çarpar ve onu yakalarım yok eğer bu konuda başarısızsam tek yaptığım kendi eksenimde dönüp diğerlerine rezil olmak olur. Çocuklar topu havaya atarlar ve istop! Renk söyle! Ara.. Ara! Sonra bul. Eğer bulamayanlardansanız eğer o top size çarpıyorsa siz kaybedenlerdensiniz demektir. Oyun sonunda muhakkak size lakap takılacak ya da terliğiniz uzaklarda bir yerlere saklanacaktır.

Kazananlardan olanların satırlarla işi yoktur. Satırlar kaybedenlerin ağlama mabedidir. Yalnızca başarısızlar bunu dile getiremez yazar; eğer başarılıysanız bunu dile getirmek yazmaktan daha gurur vericidir. Bu yüzden sözel zekası gelişmiş olanların duygu eşiği çok daha iyi derecededir. Yine de şansın etkilediği bir zeka pek iç açıcı olmasa gerek.

Fil A5’e… Bir de şansa pek şans vermeyen oyunlar vardır. Satranç gibi. Amaç daha ilk taşı kıpırdattığın an 50 sıra sonra ne yapacağını kestirebilmektir. Zavallı şişko şahı koruyan vezirin hırslı hareketleri, filin sürekli ihanet edişi ve şövalyeler onlar her daim yardımcı olurlar. Eğer oldukça iyi bir stratejiniz varsa zavallı bir piyondan oldukça iyi bir savaş generali çıkarabilirsiniz. Satrançta herkesin şansı vardır. Herkes bir yere gelebilir ve her hamle yeni bir sonuç yaratabilir. Mühim olan oynayanın zekasıdır. Satranç benim en sevdiğim oyun…

Körebe sadece aptallar için ara ve bul. Ebele… Kovala… Efor harca. Çocukken ne kadar aptal olduğumu düşündükçe sinirleniyorum. Çocukken en sevdiğim oyun buydu doğru ama o zaman aklın efordan katlarca kez üstün olabileceği gerçeği beynime dank etmemişti ve sonra oyunların aslında şansa bırakılmadığında her ince ayrıntısına kadar düşünüldüğünde ne kadar eğlenceli olabileceğini fark ettim. Dahası benim gibi şanstan yana sıkıntı çeken zavallı insanlar derin bir nefes çekebilirdi. Yeterince düşünürseniz kaybetmeniz gerekmezdi.

Sonra satrancın en basit halini öğrendim. Siyah beyazla iş birliği yapar. Taşların mükemmel uyumu…. Taşların dansı… Ve birinci hamle. Sonra 2… Nihayetinde 7. Hamle. Şah mat..


00.00

Mert kimdi? Zerre umurumda değil. Sonrasında ne oldu ilgilenmiyorum. Şimdi tek ilgilendiğim bu yeni oyun üstelik tek başına da değilim artık karşımda bilinçli bir rakibim var. Mert aptalının hesabını henüz almadım. Aslında ondan köşe bucak kaçıyorum. Bu da mı yoksa planımın bir parçası? İşte buna ben bile gülüyorum. Bazen aradan kendimi çekip olayları aklıma bırakıyorum. Benden habersiz her şeyi öyle güzel planlıyor ki hayran kalmamak elde değil. Akşamları uykuya yenilmenin avantajları işte tam da bu saatte uyanık olmak…. Odamda bir tek saatin tıkırtısı… Ürkütücü bir sessizlik… Şu saate kadar büyük bir heyecanla bekledim. Olaya daha önce müdahil olmak istesem de Duru’nun sırasını çalamam. Hareket etmem için önce onun hareketini beklemem gerekir. Günler ve aylar sürse bile…

Oyunlar adil oynamayı sevmesem de süreye ve sıraya her zaman saygım var. Karşılıksız oyunlar gerçekten sıkıcı olabiliyor.

Oyun başladı. Ben fark etmeden… Çok daha önce… Şimdi bir düşünelim. İlk hamle: Mert’e olan ilgim… Oyunu başlatan bendim. Kendime Mert gibi bir aptalı seçerek bu oyunu ben başlatmıştım. Bu işin sıkıcı kısmıydı. Rakipsiz kaldığım zamanlar. 2.Hamle: Duru ve Emre Başlangıç. Konuştuklarını biliyordum. Sitede bariz bir şekilde parlıyorlar. Sürekli birbirlerine laflar. Abi abla muhabbetleri sıkıcı sıkıcı cümleler buna inanamıyordum. 3. Hamle: Mert pert. En azından ben öyle düşünmüştüm o avuçlarımdaydı. Onu avuçlarıma almak için uzun zaman uğraşmıştım. Sonra bir şey farkettim o sadece piyondu. Sıkıcı aptal bir piyon. Benim ondan hiçbir beklentim yoktu ve olamazdı. O sadece bu oyunda benim daha da sıkılmamı sağlayarak farklı bir açılım yapmamın yolunu açtı. 4.Hamle: Duru. Boşluk. Karşılığındaki hamleyi bilmiyorum. Duru bu hamlesini gizlemeyi başardı. Yine de buna rağmen sınamak için bir planım elbette vardı. Normalde benim oyunlarıma katılmayan birisi uzaktan bakıp benim oyunlarımdan zevk alıyor. İçeride olabilir ama olmak istemiyor; çünkü içeride olursa benimle olmak zorunda kalır. İçeride olması demek bir başkası ile oyun oynaması demek ve bu onun için küçük düşürücü olur. O yüzden sadece izleyip eğlenceme ortak olmayı tercih ediyor. Peki ya bana katılmak isterse? Bana hangi konuda katılırdı? Emre… Eğer tahminlerim doğruysa ve aralarındaki sadece site arkadaşlığı değilse ve Duru bizi yiyorsa bu oyunda onunda yeri olacak demekti. 5.Hamle: Oyun. Oyun teklifimi kabul etti. Tam da düşündüğüm gibi o aptal oğlanı benden korumak için bu görevi kendisi üstlendi. İlk başlarda anlamadığım için aptal olmalıyım. Tabi ki onu sadece kendisine isteyecekti. Bir başkasının sevgisine aç zavallı bir beyin kendisine gösterilen bu ufacık ilginin karşısında dibi düşer hallere bürünecekti. 6.Hamle Müdahale. Yine de bu oyuna katılsa da beni oyundan uzak tutamayacağını biliyordu. O olsa bile Emre ile yine de uğraşacaktım; çünkü iyi olanın kazanması gerekiyordu. Ödül Emre’ydi ve bu sadece ikimiz arasında olan gizli bir sözleşmeydi.

Kutay size titreşim gönderdi.

-Eklediğin için teşekkür ederim.

-Msn adresini vermeni beklemiyordum doğrusu. Elektriğimizin uyuşmadığını düşünmüştüm.

-Uyumlu olsaydı senden sıkılırdım.

-Zıt kutuplar meselesi diyorsun yani.

-Öyle de sayılmaz mı?

-Senin erken kalkman gerekmiyor mu? Saat kaç olmuş.

-Sorun değil. Bozuk uyku düzenim var yine de idare edebiliyorum. Ayrıca aynısının senin içinde geçerli olduğunu düşünüyorum.

-Ben uykuyu fazla sevmem 4-5 saatlik uyku da bana yetiyor. Esas performansımı hafta sonuna saklıyorum.

-Anlıyorum. Bende hafta sonu genelde uyurum. Tüm haftanın yorgunluğunu atmış olurum.

-Arkadaşlarınla görüşmez misin?

-Çok nadir birlikte plan yaparız. Son zamanlarda zaten aramız biraz gergin.
-Neden peki? Tabi böyle bodoslama gibi daldım ama seninle konuşmamız gereken çok fazla konu var.

-Bana onu soracaksın öyle değil mi? Arkadaşlarımdan önce esas sorman gereken soruları sorsan iyi edersin.

-Tam üstüne bastın. Benim bir arkadaşımla çıktığını iddia ettin. Onunla konuştuklarımız bir şekilde senin de kulağına gelmiş. Yani durum senin abartman gibi gözüküyor. Bence senin de bir söz hakkın olmalı.

-Eyvallah. Sağolasın bu hak için. Arkamdan konuştuktan sonra hak hukuk demekte ayrı bir güzellik tabi. Aslında o aptal arkadaşının uydurması… Kendisinin peşinde değilim hatta son zamanlarda beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Aramaması gerektiğini söylersen sevinirim.

-Ondan hevesini aldın sanırım. Hoş pek bir şey de yaşamamışsınız ama.

-Heves değil. Ben yalandan dolandan gizli çevrilen işlerden hoşlanmam. Kendisi benimle geldi konuştu. Derdini anlattı dinledim. Derdimi anlattım dinledi. İkimiz arasında bir çıkar ilişkisi gibiydi. Sen beni dinlersen ben de seni dinlerim şeklinde. Bu gayet mantıklı. Benim buna eklediğim tek şey sadece bana özel olmasını istememdi. İnsanlar bu özelliğe sevgili olmak diyorlar. Eğer sevgilin olursa o kişi sana özel olmuş olur ve kimseyle paylaşmak zorunda kalmazsın. Benim istediğim paylaşmamaktı onun istediği gitmekmiş. Bunu bana açıkça söyleseydi onu bırakmazdım. Kaybetmeyi sevmediğim bir gerçek ama arkamdan konuşması kendisini bırakmamı sağladı. Şanslı.

-Çok katı değer yargıların var sen askerde çok dayak yerdin ha demedi deme.

-Sen her şeye böyle şakayla mı cevap verirsin?

-Yani ne istiyorsun? Alt tarafı konuşuyoruz burada.

-Ciddi olmanı istiyorum. Benimle ciddi konuş. Ben senin abilik yapabileceğin birisi değilim. Eğer seni kendi zekama yakın görürsem seninle konuşurum ama tek bir yanlış sözcüğünde seninle ilişkimi keserim. Bunu bilmen senin yararına olacaktır.

-Buradan tüm o beğenmediğin esprilere rağmen beni kendine denk gördüğün sonucunu mu çıkarmam gerekiyor? Benden fazla kitap okumuş olabilirsin ama inan bana bu seni kimseden akıllı yapmaz. Eğer soba senin elini yakmazsa başkalarının soba el yakar demesinin çokta önemi yoktur. Anlayabiliyor musun?

-Sadece okuduğumu nereden biliyorsun? Büyük cümleler karşılığında büyük destekleri de getirir. Böylesine bir cümleyi sadece kitaplarla destekleyecek biri miyim? Beni küçük görmeni istemem. Benden büyük durmanı da istemem. Benimle denk ol. O zaman konuşmalarımız ikimize de bir şey sağlar. Herkesten ama herkesten öğreneceğin bir şey mutlaka vardır.

-Pekala o zaman adil bir anlaşma. Senden kurtulmam için tek yapmam gereken bol bol saçmalamak yani bunu öğrendiğim oldukça iyi oldu.

-Sana benden kurtulman için demedim. Seninle ilişkimi keseceğimi söyledim. İkisi aynı şey değil ve ikisi arasındaki farkı görmeni de istemem çünkü o zaman çok detaylı bir plan yapmam gerekir. Yine de bu bana zevk verse de sonunda herkes üzülür.

-Vohhh sanki Hollywood filmlerinden birinde tıkalı kalmış gibiyim. Matrix serisini de severim yalnız. Bu hayal mi gerçek mi? Gece gece ne içtin de böyle oldun yavrum sen? Ateşin falan mı var? Söyle bakayım sen bana. Küçük filozof bunlar senin beynini ağrıtır. O kafayla hayat sürdürülmez bak demedi deme.

-Ukala. Her neyse. Başka soracağın bir şey var mı?

-Duru ile ilişkiniz nedir?

-O benim en yakın arkadaşım; yine de kaçınılması gereken birisi. İnsanlar benim hakkımda atıp tutarlar yine de en tehlikeli olanımız o. İçin dışın birse senden sadece korkarlar ama maskenin arkasında bir şeytan gizliyorsan senden korkmalarına bir de neden eklenir; çünkü zamanında canlarını yakmışsındır. Duru iyidir ama ne zaman kötü olacağını kimse kestiremez ve eğer oyun istiyorsa onu kimse durduramaz.

-Birbirinize benziyorsunuz öyleyse.

-Belki de ama aramızdaki en büyük fark belirginlik… Bizi birbirimizden işte bu ayırıyor. Zamanla öğrenirsin merak etme.

-Öyleyse ondan sakınmalıyım?

-Bu senin bileceğin iş. Ben sana akıl veremem sadece olanları söylüyorum. Bana arkadaşımı sordun bende sana nasıl birisi olduğunu söyledim. En başta sorduğun soruya da cevap vereyim. Onlarla takılmayı sevmiyorum çünkü kendimi daha fazla yalnız hissetmemi istiyorlar. Hayatta parlamak için daha dikkat çekici olmak gerekiyormuş; ama onların arasında kayıp gittiğimi hissediyorum. Onlara sıkıntımı anlattığımda sadece duyuyorlar ama hiçbir zaman dinlemiyorlar. Benim hayatım nasıl desem öyle çok kolay değil. Her ailede olan şeyler ama asla olmamasını istediğim şeyler. İçime atmaktan yoruldum. Yorgunluk öyle bir yük oldu ki kalbimde onu paylaşmak istedim. Tıpkı o filmlerdeki gibi kafamı birisinin omzuna yaslayıp hepsini teker teker atmak… Arkadaşlarım hiçbir zaman yanımda olmuyordu. Onlar için ben grupta olması gereken ama en çok bastırılması gereken kişiydim. Günah… İşte onlar beni böyle görüyorlardı. İçlerinde varım ama mümkün olduğunca altta kalmalıyım. Sonra Mert’le tanıştım. Onun beni dinlediğini farkettim. Yeri geldiğinde gayet mantıklı cümleler kurabiliyordu. İnsanlar genel geçer cümleler kurduklarında beni dinlemediklerini, umursamadıklarını anlarım ama eğer olaya mantıklı yaklaşıyorlarsa beni gerçekten dinlemişlerdir. Onun benim yanımda olabileceğini düşündüm. Sadece bir kere bile olsa başımı yaslayıp unutmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamak istedim. Olmadı.

-Çok zor değil mi? Büyümek… Büyürken aklına ve beynine mukayese olmak.. Ben sana hepimiz bu yollardan geçtik desem aptal olacağım. Yine de geçecek demekten başka şansım yok galiba. Arkadaşlarına açılabileceğini düşünüyorum. Dediğin kadar kötü olsalar onlarla durmazdın.

-Bunu anlayamazsın.

-Belki ama anlatışını dinlerim. Bu konuda sana destek olabilirim. Senin içinden böyle hüzünlü bir solucanın çıkacağını sanmıyordum. Şimdi her şey daha mantıklı geliyor. Tüm bu sertliğin arkasında saklanıyorsun sadece öyle değil mi?

-Bir gün belki birisi oyuncak ayımla gelir diye. Yine de korkutucu biliyor musun? Tek başına olduğunu hissetmek… Bu koca dünyada onca kişi varken sen tek başına bir köşede uyumaya kendini unutmaya çalışıyorsun ve kimse seni fark etmiyor.

-Bu hissi bende bilirim. O yüzden her insanın maskesi vardır. Hepimiz insanız sonunda. Yine de sen bunlara fazla takılma. Hayat abartılamayacak kadar kısa ve belki de değersiz.

-Belki de. Dinlediğin için teşekkür ederim. Bunları Duru’ya söyleme lütfen. Onların sert tarafımla sadece muhatap olması hoşuma gidiyor. İmajımın bozulmasını istemem.

-İmaj nedir iyi bilirim. Merak etme bunlar aramızda kalacak. Yine de seninle konuşmak güzeldi. Beklediğimin aksine hoş bir başlangıç yapamasakta güzel bir sohbet yaptık. Şimdi herkes uykuya hadi bakalım…

-Pekala iyi geceler.

-İyi geceler küçük kurbağa.


Çoban matı sadece birkaç hamlede rakibini oyun dışı bırakmaktır. Taşları dizmekten bile daha kısa sürede biter. Çoban matının uzatılmasının tek sebebi daha zevkli hale getirilmesidir. Beyazın siyah üzerindeki mutlak üstünlüğüdür. Sonucunda kazanan her zaman beyaz olur. Şimdi Duru’nun kulağına usulca fısıldıyordum: Şah… Bir sonraki hamle onundu.

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
16 May 2012 13:18
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): jandark

LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -20-
Alıntıyla Cevap Gönder
Forum bozukluğu sebebiyle:P üstüste yolladı

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
16 May 2012 13:19
jandark
Ay Savaşçısı
Ay Savaşçısı



Yaş: 36
Kayıt: 17 Ağu 2007
Mesajlar: 728
Nerden: Kristal Tokyo
Teşekkür: 261

Durumu: Çevrimdışı

jandark
Ay Savaşçısı
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -21-
Alıntıyla Cevap Gönder
Elifle --- Kuti değil merakım
Duruyla ---- Kuti ??

NESe umarım tez zamanda bu merakımı giderirsin Şaşırmış Durumda

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder  
16 May 2012 14:18
LadyinDeath
Lanetli
Lanetli



Yaş: 34
Kayıt: 18 Ekm 2011
Mesajlar: 896
Teşekkür: 401
Uyarı: 3

Durumu: Çevrimdışı

LadyinDeath
Lanetli
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -21-
Alıntıyla Cevap Gönder
22.Bölüm-Geyik-


Kutay size titreşim gönderdi…

-Diana artık yok. Ve seninle ben bir oyun oynayacağız.


Beynim uyuşmuş. Gözlerimin üzerinde biriken yorgunluğa şaşıyorum. Gözlerimin içi yanıyor. Ejderha göz diplerime ateş üflüyor. Gözlerim alev alev… Boğazım düğümlenmiş. Yutkunuyorum ama boğazımda kalıyor. Boğazıma kocaman bir lokma takılmış boğuluyorum. Sonra tüm sinirlerimin vücudumdan kayışını izliyorum. Okudum. Okudum. Okudum ama anlamıyorum. Gözlerim görüyor ama anlamlandıramıyor. Neden? Bir anda neden her şey olağanlaştı. Masadan bir hışımla kalkıyorum. Başım öyle bir dönüyor ki. Yer ve gök birbirine girmiş. Hepsi bütün bende bir yerde bir gökteyim. Midemin bulandığını hissediyorum. Omuzlarıma bir şeyler çöküyor. Öyle ağır ki bedenim. Taşıyamıyorum. Banyoya gitmek istiyorum. Midemde ne var ne yoksa çıkarmak ve kafamı defalarca duvara vurmak unutmak. Yaşanmadı ki böyle bir şey… Ben aptallık yapıp kimseye hissettiklerimi açmadım. Bu benlik bir şey değil. Dur bakalım hele daha yaşım kaç benim? Daha sınavı kazanacağım da üniversiteye başlayacağım da orada çevreye bir bakacağız artık. Hem şahane arkadaşlar edineceğim. Benim gibi normal sessiz insanlar… Şimdi bu şekilde kendimi salarsam benden bir halt olmaz. Ağlama kahrolası göz yaşlarına sahip çık.Yanaklarım acıyor. Yanaklarıma tırnaklarım batıyor. Acıyor. Birden kendimi yere bırakıyorum. Hafiflediğimi hissediyorum. Dizlerimin üstünde… Sonra hıçkıra hıçkıra bir kez daha ağlıyorum. Beynimde sadece benim sesim var.
Sadece kendi sesim yankılanıyor. Sükunet… Huzur… Rahatlık… Yeniden normal hissedebilme… Eksikte olabilirim. Ben insanım öyle değil mi? Her zaman mükemmel olmak zorunda değilim öyle değil mi? Arada bir takılıp düşebilirim bu çok normal ama böyle bir şey için bu hale gelmek? Yüzünü bile görmedim ki daha. Sorun o değil ki. Sorun normal hissediyorum. Ben ağlamayalı ne kadar uzun zaman oldu?


Ben bir başkasıyla konuşmayalı ne kadar zaman oldu? Ben bu lanet olası yalnızlığa gömüleli çevremdeki insanları yok sayalı nefes almayalı insan olmayalı ne kadar zaman oldu? Şimdi başımda hissettiğim bu ağırlığın sebebi de ne böyle? Beynimin derinliklerinden yine bir ses geliyor. Lanet olsun Elif defol git.


Hayır bu onun sesi değil. Beynimde konuşan Elif değil. Bu başkasının sesi… Ondan ve benden ayrı birisinin sesi.. Tanrım beynimdeki herkes oyun oynamakla kafayı bozmuş. Beni kendisine çağıran birisi. Hayır benim onu bu aptal oyunlara sokmamdan şikayetçi. Hayır benim büyümemin zamanı geldiğini söylüyor. Büyümekten neden deliler gibi korkuyorum? Beynimin bir köşesinde ne var? Orada bir yerlerde çıkmak için kendisini zorluyor. Tüm gücümle çıkmaması için uğraşıyorum. Sonra tekrar gözlerimi açtığımda başımın deli gibi döndüğünü hissediyorum. Sonra bilgisayarımın sesi kulaklarıma ulaşıyor. Bir ve iki ve üç. Titreşim… Geri döndü. Hayır zaten dönmüştü. Okumuştum. Ne yazmıştı? Hatırlamıyorum. Lanet olsun! Gözlerimi öfkeyle siliyorum. Burnumu tshirtümle iğrenerek temizliyorum. Bunu yapmayalı uzun zaman olmuştu. Sonra onu bir kenara atıp kaşımı gözümü yüzümü temizliyorum. Hah şimdi oldukça normalim sadece gözlerim epey bir kızarmış kafamda da pek derin sayılmasa da çizik var. Acısa da öldürmez. Ben kimim? Ben Duru’yum. Sadece okuyorum. Çok iyi yerlere geleceğim. Her şeyi zamanı gelince yaşayacağım o zamana kadar hiçbir şeyi umursamayacağım. Bir gün kendi kontrolümü de elime alacağım. O zamana kadar her şeyi yok sayacağım. Şimdi ben kimim? Ben tamamen normalim. Az önce olanlar ise hiç yaşanmadı.

-Dönmüşsün.

-Gitmemiştim. Yani buradaydım. Düşünüyordum.

-Düşünecek pek bir şey yok aslında farkında mısın?

-Sana hak verdiğime karar verdim.

-Hangi konuda?

-Az önce bahsettiklerin konusunda…

-Hatırlamıyorum. En son Diana için çıktığını biliyorum o kadar ondan önce ne konuştuk? Her neyse pek önemli değil zaten. Boşver hallettiniz mi işinizi Diana ile?

-Ben aşkı tanımlayamam; bak bu erkek işi değil tamam mı? Yani benim beynim aşk aşk diye atmıyor. Ben öyle entel dantel bir adamda değilim. Amele bile sayabilirsin beni. Tamam işte 2 yıllık bir okul hayatım oldu. Bursun içine 3. Yıl edince şuuut ve gol oldu bana. Sonra açıktan devam ettik işte. Hala devam ediyorum. Sonra yaptığım iş amelelik… Mal kabulü yapıyorum. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun? Yani ben pek bir halt değilim. Arkadaşlarım 2 3 tane serseri… Ben kendimde serseriyim. Annen beni görse at hırsızı derdi kesin. O tiplerdenim işte. Yani beni büyütme gözünde.

-Yanılıyorsun.

-Hayır ben ciddiyim.

-Annem at hırsızı demezdi. En fazla seviye farkınızı göz ettiğinizi var sayıyorum der ve seni sübyancılıkla suçlardı.

-At hırsızı daha iyi duruyordu. O olabilirim. Iyy sübyancı mı diyecek. İşimiz yaş desene. Napalım hacı kaçırırız o halde

-Hooppp dur bakalım. Kim kimi kaçırıyor dostum.

-Kızım benim günüm mal taşımakla geçiyor. Depoya gelen malların işlemlerini tut sonrada çek. Adam 3 işçinin işini bana yaptırıyor düşün. Kas yaptım kas. Senin ağırlığın nedir ki zaten? Bir attım mı sırtıma yürürüz fazla param yok yalnız. Sıcak su vaad edemem ama leğenimiz işini görür.

-Napcam leğeni be. O nasıl fantezidir öyle.

-Heee leğenli fantaazi yaptım az önce.

-Ben leğene falan gelemem 3 işi 5 e çıkarırsın benim lüks hayatımı karşılarsın.

-Doğru senin daha üniversite masrafların olur. Yüksek lisans yapmak istersin vay efendim marka giymek istersin. Okul için burs alırsın. Kıyafet işini de annem sana dikiş dikmeyi öğretir. Senin valide de pek bu işler yokmuş sanırım. Sen yemekte yapamazsın.

-Oğluumm beni neden kaçırıyorsun gazeteye ilan ver sen amele arıyorsun kendine.

-Eee hatun olmak kolay mı? Benim gibi yiğit bir delikanlıyı kafesleyeceksin bu camiadan elimi eteğimi çekmeme sebep olacaksın. Sonra da vay efendim ben yapmam. Yok öyle bir dünya. Çalış çalış çalış…

-Toparla gell. Toparla gell. Fazla dağıldı oralar. O cümleler çok geniş kaçtı. Sen onlara ayar çek bence.

-Bak şuna ya. Noldu kızıım çok kibardın iki güne kadar kırılıyordun. Her şey köprüyü geçene kadar mıydı? Tabi tavladın oğlanı göster gerçek karakterini göster. Ben anamın evine gidiyorum.

-Aaaa karı gibi trip bastı adama bak. Yürü git. Bana adam mı yok. Hem de genç genç. Senin yaşına geldiğimde sen mezarlık olursun zaten. Ne camiası ne karizmasından bahsediyorsun Allah aşkına ya hem de o tiple.

-Kızım benim kartal dövmem bile var. Kolumda kocaman. Ne yaşlanması ben Fedon gibi adamım. Bir de bronzlaştım mı? Hobbaa nerde akşam orda sabah… Yakalayamazsın küçük beni.

-Emin misin?

-Çok mu abarttım?

-E biraz aşırı kaçtı.

-Tamam o halde olsun yaşlansam yanımda olmaz mıydın? Böyle ıyy çalışamam da ben sen bana bakmak zorunda kalırsın. Al işte kadın romantikliği de olmuş olur. İşine gelmez mi?

-Valla bakarız artık ne yapalım. Başka şansımız yok sanırım. Başa gelen çekilir. Miras falan olmadığına emin misin? Mısırda amca İngiltere’de teyze… Değseydi bari.

-İnanır mısın sülalece öyle geniş öyle genişiz ki; ama Ordu topraklarından pek miras çıkacağını sanmam. Çıksa bile bölüne bölüne bize kalır beşin biri.

-Ona da şükür. Hayırlısı anacım hayırlısı her şeyin hayırlısı.

-Ya tabi değil mi azizim değil mi? Her şeyin başı kader. Ah bak işte alnımıza yazılan neyse o. Tam bu esnada sen görmüyorsun ama elimi tükürükledim alnıma yazarmış gibi yapıyorum.

-Iyyy iğrençsin ya.

-Nolcak ya hijyenik işte. Temizleriz aman hemen de iğrendi. Ne çıtkırıldım çıktın sen öyle. Seni buraların çamurunda bir karmalı sen onu istiyorsun bence.

-Ben Sir Benedict’ın 5. Kuşak torunu Aziz Duru’yum. Lütfen benimle konuşurken özel kalemimden izin alın. Rica ediyorum.

-Sizin dede bürokrasi ile teokrasi arasında sıkışmış ne yapacağını bilememiş herhalde.

-Ya işte napsın adam o zamanlar hepsi popülermiş biraz ondan biraz bunda derken ortaya karışık durumlar çıkarmış. Tabi o da şaşırmış bu duruma. Ne oluyor falan demiş ama hey hak geçmiş zaman.

-Bizim dedemizde maşrapacıbaşıymış. Hey gidi hey. Padişahın 1. Dereceden adamıymış. Bir zamanlar TRT’nin gösterdiği o necefli maşrapada aile yadigarı işte.

-Satsak iyi para eder mi?

-Kızım aile yadigarı diyorum sana. İnsan ne olduğunu sorar içine limonu sıktın salata yaptın gelecek olan esprinin.

-Ekonomik düşündüm senden umudu kesmem gerektiği kanısına varınca.

-Bak yalnız 3 çocuk isterim. Ha ayaklarımı yıkarsan 2 çocukta olur.

-Şimdi sen onu geçecen hacı. He ama sen illa yıkarım dersen buyur hodri meydan. Yalnız şöyle de bir gerçek var ben ayaklarımdan çok gıdı gıdı olurum. Sen o işlere girme.

-Öyle diyorsanız küçük hanım.


Gözlerimin ağrısını kalbimde uçuşan kelebekler almıştı. Kendim gibi hissediyordum. Ortalama değil. Dengede değil. Her zamanki gibi hiç değil. Bu sefer hissettiğim farklıydı. Bu sefer hissettiğim yalnızlık değildi. Yalnızlığı hissedip kendimi hiçbir şey hissetmemeye zorlamak değildi. Ne zaman kendimi mutsuz hissetsem rüyalar alemine yolculuk yapardım. Uyurdum… Günümün büyük çoğunluğu uyuyarak geçerdi. Ben uyurdum hep o zaman rüyalarda olurdum. Rüyalarım gerçek gibi olurdu ve o zaman mutlu olduğumu hissederdim. Şimdi burada gerçek hayatta hiç görmediğim bir adamla öyle saçma şeyler o kadar gereksiz şeyler konuşuyordum ki gülmekten yerlere yatabilirdim. Beynimde kimsenin sesi yankılanmıyordu sadece kahkahalarımı duyabiliyordum. Eğleniyordum gerçekten eğlenmeyeli ne kadar zaman olmuştu?



-Ben hiç aşık olmadım. Hiç düşünmedim. Neden düşünecektim ki? Yani gereksizdi benim için. Eğer mutlu hissediyorsam eğer kendimi yenilenmiş hissediyorsam duygunun isminin önemi yoktu. Zaten böyle hissediyorsam kişinin de önemi yoktu. Sonra Diana’yı düşündüm. Aptal aptal konuşmaları canlandı gözümde. Birden onun susmasını ne kadar çok istediğimi anladım. Tamam kadın yanımda falan ama çok boş konuşuyor be mık mık mık. Yani onun yerinde bir başkası olsa sorun olmazdı benim için. Bunun ne demek olduğunu çok düşündüm. Sonra oturmuş kendi başıma kukuman kuşu gibi düşündüğüm için güldüm. Güle güle bir hal oldum. Sonra seninle ne zamandır konuştuğumu düşündüm. Aşağı yukarı iki ay her gün… Senin için msn açıyor muydum? Evet. Senin için Memo’yu sallıyor muydum? Evet. Seninle gülüyor muydum? Evet. Seni tanıyor muydum? Seni hiç görmedim bilmiyorum belki görsem annenin diyeceği gibi kendimi sübyancı hissedeceğim belki ama buna rağmen seninle konuşmayı herkese tercih ediyorsam ve gün içinde sana bahsedeceklerimi düşünüyorsam yani şu an içimdeki kadın ruhunu bile uyandırdın. Bunları başka bir kadına söylesem tepkisi ne olurdu onu bile bilmiyorum. Yazarken hala kendime şaşıyorum yine de yazıyorum. Erkeksin oğlum sen ne saçmalıyorsun diyorum. Kız daha 17 yaşında sen olmuşsun kazık kadar eşşek kadar diyorum kendi kendime. Hayır kendime bıraksam abisi olmaz bu iş falan diyeceğim gayet medeni bir halde ama kendimi bunu yapmaktan alıkoyarken buluyorum seninle konuşmak istiyorum. Sonra benim için Adrian olmanı istiyorum. Böyle bir şeyler

-Tamam o halde.

-Tamam.

-O zaman sen ve ben şimdi…

-Böyle de hiç olmuyor ama söyleyeyim.

-Garip oldu değil mi bende farkettim. Yani ne desem onu da bilmiyorum ben.

-Galiba akışına bırakmak en iyisi olacak.

-Bu iyi olur sanırım.

-Oyundan kastın neydi peki?

-Elif ve senin çok yakın arkadaş olduğunuzu görüyorum ama birbirinize daha doğrusu senin ona olan hislerini anlayamıyorum. Ne zaman ondan bahsetsen kız zebellahmış gibi korktuğunu hissediyorum. Sanki seni birşeylere zorluyor. Benimde çevremde gezinmesi hiç hoşuma gitmiyor açıkçası. Kontejyanımı sana ayırdım malum.

-Gıcıklık yapma!

-Tamam tamam kızma. Terlikte atarsın sen benim başıma. Her neyse sadece madem istediği benim o zaman istediğini alır ben üzülürüm o mutlu olur ve gider.

-Hayır böyle çocukça şeylere gerek yok. Hem bu hiç içime sinmiyor.

-Kontejyanımı seninle doldurduğumu söylemiştim. Sadece bırak keyfini çıkarsın. Seni belki rahat bırakır.

-Bu çok çocukça.

-Biliyorum ama çocuk olmayı en başında göze aldım sanırım. Hadi şimdi
yatalım çok geç oldu. Sen okula gideceksin ben işe. İş var hatun yarın iiiş. Off afakan bastı bak şimdi.

-Bir şey olmaz kas yaparsın işte. Hollywood erkeği olursun gözüme girersin.

-Hadi ordan haspam.Görmeden karizmamdan etkilendin.

-Tamam tamam hemen de alınma. Hadi iyi geceler.

-İyi geceler Duru. Bu gece içimde garip bir coşku var biliyor musun?

-Midemde kelebekler kanatlandı oynaşıyorlar.

-Benimkinde Tsubasa teşbih sallıyor. Telefonu kapatamayan ergenlere dönmeden çıksak iyi olacak.

-Bu konuda katılıyorum iyi geceler.



Duru çevrimdışı oldu.


Kalbimdeki kelebekler yüzüme bacaklarıma karnıma yansıyordu. Tüm gece sırıtarak uyudum. Tüm gece kalbimi yerinde mi diye kollayarak uyudum. Öyle derin öyle huzurlu bir uykuydu ki bu hiç bitmesini istemedim. Gerçi benimde ne olup ne bittiğine dair pek bir fikrim yoktu. Tek bildiğim rahatladığımdı. Tek bildiğim duygularımın allak bullak oluşuydu. Bu da beni mutlu ediyordu. Beni mutlu eden oyunlar değildi. Artık oyunlardan nefret ediyordum. Emre… Ona kimsenin ulaşmasını istemiyordum. Sadece benim olmasını istiyordum. Sadece benim olması için gereken neyse yapmaya hazırdım.


Yüzümde o kocaman aptal sırıtışımla okula girdim. Duygu ve Hatice her neyse Elif’e gözükmek istemiyordum. Elif beni bu şekilde görürse işkillenecekti ve yapacağı hamlelerden korkuyordum. Onun her davranışından korkar olmuştum; çünkü kim kendisinden daha fazla sıyrılır daha ön planda olursa onu alaşağı etmek için ne gerekiyorsa yapıyordu. Onun amacı belliydi sadece kendisi olmak istiyordu. Gülümsememi onun varlığı gölgeledi. Adımlarını hissedebiliyordum. Yanımdan geçişi ve bileklerimden tutuşu… Sonra kulağıma fısıldayışı… Her şey bir anlık olmuştu. Tüm gülüşüm soldu. Ne olduğunu ben anlamlandıramadan kendisi uzaklaşmış geriye o tiz çığlığını bırakmıştı. Söylediği sözcük şimdi kulaklarıma ulaşıp beni derin bir düşünceye sürükledi. Kulağıma eğilişi ve o fısıltıya dönüşen tehditkar sesi söylediğiyse tek heceydi.
Şah…

he's like fire and ice and rage. he's like the night and the storm in the heart of the sun. he's ancient and forever. he burns at the centre of time and can see the turn of the universe and... he's wonderful.

En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et MSN Messenger  
16 May 2012 16:44
Bu mesaja teşekkür edenler (1 kişi): elaaa

LALE
Ay Fedaisi
Ay Fedaisi



Yaş: 31
Kayıt: 01 Şub 2012
Mesajlar: 453
Nerden: gizemli bahce ;-)
Teşekkür: 43

Durumu: Çevrimdışı

LALE
Ay Fedaisi
Çikolatalı Aşklar Tarifesi Konu: Yanıt: Çikolatalı Aşklar Tarifesi -22-
Alıntıyla Cevap Gönder
çoooook sevindim yaaa çok tatlılar yaaa....ama elif ne istiyor yaaa şu saçma oyunlarından vazgeçse de durular mutlu olsa yyaaaa.. Kötülük Düşünmekte! ama yine de heyecanlı ve güzel hem de çok duyguluydu...ama elif ne yapdı yaaa emre görüşmeyimi kabul etmiş acaba İnanamıyor! görüşceklermi duru buna ne tepki gösterir Düşünce offff merakdayim Vallahi....yeni bölümü1132562..........gözle bekliyorum Gülücük Dağıtıyor Göz Kırpıyor

mutluluk mutsuz olmak beyaz siyah için iyi kötü için yokmu zaten

teşekkürler KEŞFEDİLMEMİŞ ELMAZ...ve ya KAR TANESİ


Yalnızlık güzeldir ama yalnızlıkdan çıkdıgında seni bekleyen biri varsa......

Teşekkürler_Kar tanesi....

büyük hayal kırıklıgı yaşayıp ben artık sevemem deme .unutma ki en güzel çiçekler mezarlıkda yetişir..

Nazim Hikmet..

ne güzeldir insanin kendini birakip gitmesi.ama olmuyor
Can Yücel
En Yukarı Git
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder MSN Messenger  
16 May 2012 19:47
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder Sayfaya git: Önceki, 1, 2, 3 ... 5, 6, 7 ... 10, 11, 12, Sonraki
6. sayfa (Toplam 12 sayfa) [ 175 mesaj ]  

 
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız